Syriza deneyiminden öğreneceklerimiz olduğu gibi, komşumuzun güzel, düzenli ve insanı yormayan kentlerinden de kent hakkı, insana yakışan kentsel değişim vb. konularına dair öğreneceğimiz şeyler var
Hazır, sola eğilimli Syriza’nın seçim zaferiyle Yunan siyaseti Türkiye gündemine de girmişken, Yunanistan üzerine bir yazı da benden. Ancak bu yazının konusu Yunan siyaseti değil. Kentsel değişim, kent hakkı ve İstanbul’un tarihi gibi konulara meraklı birinin Atina’yı, Syntagma Meydanı’nı gördükten sonra aklına gelenler. Komşunun en büyük iki şehrini içeren altı günlük turistik gezimizin (1-6 Ocak 2015) ilk durağı Atina idi. Burada üç gün kaldıktan sonra 3 Ocak Cumartesi gecesi trenle Selanik’e geçtik, orayı da üç gün gezdikten sonra yurda döndük. Yılın ilk günü sabah saat dokuzda Atina havaalanında idik. Havaalanından otobüsle Syntagma Meydanı’na, oradan metroyla bir ya da iki durak giderek eski Atina’nın bulunduğu Plaka bölgesindeki (İstanbul’daki tarihi yarımada) otelimize ulaştık. Otelde iyice istirahat ettikten sonra kendimizi sokağa attık. Tatilimizin en soğuk günü olsa da, yürüyerek Atina’nın Taksim Meydanı diyebileceğimiz Syntagma Meydanı’na geldik. Meydanın düzeni ve yılbaşı süsleri, ışıkları içindeki güzelliğini o gece (ve daha sonraki iki günümüzde) idrak ettikçe Taksim Meydanı’nın başına getirilen felaketi acıyla hatırlamadan edemedik.
İnsan ve araç trafiğinin (toplu taşımacılık, taksi dahil) beraberce, uyum içinde işleyebileceğini örnekleyen bir meydan-park Syntagma. Yunan Parlamentosu’nun önüne ve ilerisine düşen bu kamusal alanın çevresindeki trafiği yer altına almak, battı çıktılarla çirkinleştirip sonra tünele dolan egzoz gazını dışarı atmak için meydana devasa fanlar kurmak kimsenin aklına gelmemiş! Erişimi, yürümesi ve oturup istirahat etmesi zahmetsiz bu meydan-park, kitlesel protesto ve kutlamalara da ev sahipliği yapan, televizyonlarda en çok görünen, ülkenin en bilinen demokrasi meydanı aynı zamanda. Atina’nın ve İstanbul’un bu en önemli iki meydanının metro giriş-çıkışlarına takılmadan edemiyor insan. Taksim metro çıkışlarının bir mühendislik dehası(!) olduğu o kadar açıktır ki bunu anlamak için mühendis olmaya gerek yoktur. Çünkü Taksim metro giriş-çıkış kuyularının ikisi, inanması zor olsa da yolcuyu meydanın tam ortasına çıkarır. Kuyuların bu konumları meydanın yekpareliğini anlamsız bir şekilde sakatlayarak kullanımını sınırlayıp sorunlu hale getirir. Syntagma metro durağının merdivenleri ise sizi aktarma yapacağınız otobüslerin durağına, meydanın hemen üstündeki bulvarın geniş kaldırımına ulaştırır.
İstanbul’da meydan olarak tasarlanmış ilk meydan olma özelliğini taşıyan, kentin kolektif hafızasında önemli olaylara ev sahipliği yapmış, İstanbul’un 1 Mayıs Meydanı olarak da bilinen Taksim Cumhuriyet Meydanı ne yazık ki bugün iyice işlevsizleştirilmiş; bir beton ve taş çölüne dönüştürülmüştür. Meydanın bir ucunda bulunan yedi yıldır kapıları kapalı Atatürk Kültür Merkezi ile beraber ölüme terk edilmiş, özellikle karanlığın bastırdığı saatlerden sonra izbe, terk edilmiş (ama 24 saat TOMA destekli polis gözetiminde) bir mekana dönüşmektedir. Buna karşılık, merkezi konumu nedeniyle Syntagma bütün gün yaşayan, çok canlı bir mekan görüntüsü vermektedir. Tahminimce Taksim, Beyoğlu gibi, Syntagma ve civarı da şehrin en kozmopolit mekanlarıdır. Haftasını yeni doldurmuş Yunan hükümetinin parlamento binası önündeki polis bariyerlerini kaldırıp toplumsal olaylarda silah taşımamaya başlamasının (bak T24, 01 Şubat 2015) meydanın olumlu enerjisini, canlılığını arttıracağını bekleyebiliriz.
Syntagma Meydanı’nın etrafındaki yapılara baktığımızda ise hem burada hem de genel olarak Atina’da planlı bir yapılaşmadan söz edebiliriz. En azından Syntagma’nın etrafındaki ilk sırada yer alan eski, yeni olsun tüm yapıların belli bir nizama uyup aynı yükseklikte olduğu, Taksim ve Beyoğlu’ndaki uygulamaların tersine, imar planlarına uyulduğu, kaçak binalara müsaade edilmediği gözlemlenebilir. Tarihi yapıların korunmasında Atinalıların bizden daha özenli ve miraslarına daha saygılı olduğu da rahatlıkla söylenebilir. Mesela, Akropolis’in eteklerinde kurulmuş, Atina’nın en eski semtlerinden olan Plaka ve Monastraki’deki tarihi yapılar yıkılıp yerlerine gökdelen ya da alışveriş merkezi yapılmamış. İstanbul, Fransız balkonu denen, aslında balkonsuzluk olan modayı baş tacı ederken, Atina buna pek yüz vermemiş: Bitki ve çiçeklerle süslü, birçok binadaki geniş balkonlar Atina’ya (Attika bölgesine) başka bir güzellik ve Akdenizlilik havası taşıyor.
Sözü bağlarsak, kısaca, yolu, yayalara ait kaldırımları, metrosu, meydan ve trafik düzenlemesi ile İstanbullunun, ama en başta da onu yönetenlerin ve İBB’nin Taksim Yayalaştırma (!) Projesi’nde imzası bulunan zevatın, çok uzağa gitmeden, komşunun Syntagma Meydanı’ndan çıkaracakları önemli dersler var. Başka bir deyişle ve genişleterek söylersek, solda dayanışma pratiğine ilişkin, kendini ‘radikal sol koalisyon’ olarak tanımlayan Syriza deneyiminden öğreneceklerimiz olduğu gibi, komşumuzun güzel, düzenli ve insanı yormayan kentlerinden de kent hakkı, insana yakışan kentsel değişim vb. konularına dair öğreneceğimiz şeyler var. Ama gidip görüp yerinde yaşayarak.
Abbas Karakaya. 31 Ocak-1 Şubat 2015, Çekmeköy-SENDİKA.ORG