HDP’ye Adana ve Mersin’de düzenlenen bombalı saldırılara toplumsal muhalefetten de kınama açıklamaları geldi. Açıklamalarda saldırıların sorumluluğunun AKP iktidarında olduğu vurgulandı
DİSK: ‘Provokasyonlara ve faşizme karşı demokrasi için omuz omuza!’
Ülkemiz, 7 Haziran’daki Genel Seçimlere Anayasa ihlallerinin, saldırıların, bombaların gölgesi altında giriyor. Tek adamın yönettiği bir “Anonim Şirket” rejimi kurma hırsının damgasını vurduğu seçim süreci, devletin tüm kurum ve olanaklarıyla tek bir parti lehine çalıştığı, muhalefet partilerinin de düşmanca söylemlerle ve eylemlerle hedef alındığı oldukça antidemokratik bir süreç olarak yaşanıyor.
AKP iktidarı, 12 Eylül darbecilerinden miras kalan yüzde 10 barajına sıkı sıkıya sarılarak bu tek adam rejimi için TBMM’de güç elde etmek istiyor. Kamuoyu araştırmalarında bu barajı aşma ihtimali gözüken partiye, HDP’ye yönelik her gün iktidar kanadından hedef gösteren açıklamalar geliyor.
Bu açıklamaların gölgesinde, seçim standlarına, bürolarına ve araçlarına yönelik saldırılara maruz kalan HDP’nin Adana ve Mersin binalarına eş zamanlı bombalı saldırlar gerçekleşti. Şans eseri herhangi bir ölüm yaşanmaması, bu saldırıların bir “katliamı” hedeflediği gerçeğini de gizleyemiyor; zira, patlama saati binada yoğun bir kalabalığın bulunduğu zamana rastlıyor. Yani “birileri”kanlı bir provokasyon yaratma hesaplarını gerçekleştirme çabasındalar hala.
Yine, HDP Eş Başkanlarının Adana mitingi sonrası ve Mersin mitingi öncesi bölgede bulundukları bir zamanda bu saldırının yaşanmasının da “manidar” olduğu açıktır. Dolayısıyla bu saldırılar sadece HDP’yi değil, demokrasiyi ve  demokratik güçleri hedef almaktadır.
Bu ürkütücü saldırıların kimler tarafından yapıldığı sorusu önemli olmakla birlikte, saldırılara zemin yaratan gerçeklerin başında; tarafsız olması gereken bir Cumhurbaşkanı’nın açıkça taraf olarak nefret söylemleriyle seçim turlarına başlaması, Başbakan’ın ve AKP kurmaylarının bu nefret dilini adeta kutsayarak seçmeni milliyetçi/ırkçı söylemlerle konsolide etmeye çalışmaları gelmektedir.Bugüne kadar HDP’ye yönelik olarak gerçekleştirilen 60 üzerindeki saldırının ardından devletin kılını kıpırdatmaması, bombalamaya kadar gelen saldırıları adeta teşvik etmiştir.
Genel Seçimlerin yaklaştığı bu süreçte gerilimi yükselten, saldırıları besleyen, Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ın nezdinde biçimlenen bu saldırgan AKP siyasetinin ülkemizi sürükleyeceği yerin hiç kuşkusuz “Kaos ortamı” olacağı çok açıktır. Geniş kitleleri korku ve yılgınlığa, ülkeyi gerilime hapseden kaos ortamlarından yine AKP iktidarının faydalanacağı da çok açıktır.
Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu olarak:
  • Nefret dili kullanarak insanlık suçu işleyenlere, ülkemizi tehlikeli sulara sürükleyen basiretsiz yöneticilere, kaos ortamlarından medet ummaya çalışan çevrelere buradan sesleniyoruz: Sonunda kaybeden siz olacaksınız!..
  • Bu ülkenin adaleti tesis etmekle görevli onurlu ve dürüst kamu görevlilerini, savcıları göreve çağırıyoruz: Bu saldırganlığa sessiz kalmayın, izin vermeyin!
  • Özgürlükler, demokrasi ve toplumsal barış savunucularını bu süreçte birbiriyle kenetlenmeye, demokratik hak ve özgürlüklerini yılmadan, usanmadan savunmaya, her türlü komplo, provokasyon ve saldırılar karşısında dikkatli olmaya çağırıyor, saldırıya uğrayanlara ve tüm HDP’lilere geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz.
Provokasyonlara ve faşizme karşı, demokrasi için omuz omuza!
Yaşasın halkların kardeşliği!
KESK: ‘Adana ve Mersin’deki bombalı saldırılar kontrgerilla işidir!’
7 Haziran genel seçimlerine sayılı günler kala art arda gelişen saldırılar, provokasyonlar ve hükümetin geliştirdiği gergin ortam halkın özgür iradesinin sandıklara ne kadar yansıyacağı noktasında soru işaretlerine ve kaygılara neden olmaktadır.
Gerek Cumhurbaşkanı, gerekse de Başbakan’ın seçim stratejisinin gerilim, kutuplaşma stratejisini de aştığı, daha da tehlikeli bir gidişatın önünün açılmaya çalışıldığı gün geçtikçe netleşiyor.
Ağrı provokasyonu ellerinde patlayınca aynı amacın farklı provokasyonlarla devam ettirilmesi kararı alındığı anlaşılmaktadır.
Başta “Baraj altında kalsa süper olur” söylemi olmak üzere Hükümet yetkililerinin hedef gösteren açıklamaları saldırılara adeta davetiye çıkartmaktadır. Karanlık(!) güçler AKP için “süper” olacak sonuçlar için her türlü çalışmayı yapmaktadırlar.
Adana ve Mersin’de bugün HDP’ye yönelik saldırılar 1990’lı yıllarda devreye sokulan kontr-gerilla saldırılarının kopyası gibidir. OHAL’ı kaldırıp fail-i meçhul saldırıları sonlandırdığını iddia eden AKP bir yandan fiili OHAL uygularken bir yandan da bu tür saldırılara zemin hazırlamıştır.
Son günlerde yaşananlar açıkça belli bir odaktan planlı ve ayarlı bir stratejinin uygulandığını gösteriyor. Tek partiye ve tek adama dayalı başkanlık sisteminin getirilmesi, faşizmin kurumsallaştırılması özleminin sonuçları olduğuna inandığımız provokasyonlar açığa çıkarılmadığı sürece tüm sonuçlarıyla birlikte bundan AKP iktidarı sorumlu olacaktır!
Adana ve Mersin’de HDP’ye yapılan, ancak özünde barışa, kardeşliğe ve bir arada yaşama iradesine yönelik olan saldırıları kınıyor, lanetliyoruz. HDP’ye geçmiş olsun diyor, yaralılara acil şifalar diliyoruz.
Siyasi iktidar gayri ciddi açıklamalarla sorumluluktan kaçamaz. Seçim güvenliğini ve geleceğimizi tehdit eden bu tür saldırılar derhal durdurulmalıdır. Siyasi iktidar seçimlere gölge düşüren söylem ve uygulamalardan vazgeçmelidir.
Eğitim Sen: ‘HDP’ye yapılan bombalı saldırılar Türkiye demokrasisine vurulan darbelerdir!’
Genel seçimlere sayılı günler kala, HDP`ye yönelik saldırıların boyutu değişmiş ve bugün sabah erken saatlerde HDP Adana ve Mersin İl Başkanlıklarına bombalı saldırı düzenlenmiştir. Neyse ki yaşanan saldırı sonrasında can kaybı yaşanmamış, 3 kişinin yaralanmasıyla bu nefret saldırısı atlatılmıştır.
Seçimler üzerinde şimdiden şaibe yaratacak kimi gelişmeler yaşanırken, Hükümet yetkililerinin bu saldırıları körükleyecek açıklamalarda bulunmaları ve saldırıların ardındaki güçlere dair ikna edici herhangi bir açıklama yapmamaları düşündürücü ve kaygı vericidir. Kaldı ki Türkiye`de son seçimlerde muhalefet partileri tarafından ileri sürülen kimi iddialar ve 12 Eylül`den günümüze miras kalan %10 seçim barajı göz önüne alındığında, seçimin ciddi bir meşruiyet sorunu altında yapılacağı da bir gerçektir. Türkiye demokrasisinin omuzlarında büyük bir utanç olarak duran “baraj” sorunu varlığını sürdürse de hali hazırda yapılacak olan seçimlerin güvenliğini AKP`nin sağlaması gerektiği de başka bir gerçekliktir.
Cumhurbaşkanı`nın anayasal sorumluluklarını yok sayarak ve “parti adı kullanmıyorum” diyerek yürüttüğü mitingler, Muhalefet partileri üyelerine dönük dolaşıma sokulan kaset komploları ve son olarak HDP`ye yönelik gerçekleştirilen onca saldırı ve tehdidin ardından gelen bu bombalı saldırı, Türkiye`de demokrasiye ve hukuka olan ihtiyacı bir kez daha ortaya çıkarmıştır.
Eğitim Sen olarak belirtmek isteriz ki çalmanın, talanın, yalanın, tehdidin yaşamımızın her alanından sökülüp atılması ne yazık ki uzun bir süreç gerektirecektir. Ancak hayatımızın içine kadar yerleştirilmek istenen bu kötülüklerden kurtulmanın yolu da zalimden, hırsızdan, yalancıdan medet ummak olmamalıdır!
“Kefen giyip yola çıktık” diyenlerin, sahip oldukları iktidarı ancak son nefeslerinde bırakmak istediklerini daha iyi anladığımız bugünlerde, eşitlikten, demokrasiden, özgürlüklerden ve insan haklarından yana olan herkesin, hangi siyasi yaklaşıma yakın olursa olsun, bu saldırı, baskı ve tehditlere karşı tavır alması sadece seçimlere yönelik değil, yaşamın kendisine karşı alınmış olacaktır. Bu nedenle yaklaşan genel seçimlerin olabildiğince demokratik bir ortamda sağlanması için bizlere ciddi sorumluluklar düştüğünü hatırlatır,  saldırıların ardındaki karanlık güçlerin ortaya çıkarılarak yargılanmaları talebimizi tüm kamuoyuyla paylaşırız.
SES: ‘Adana ve Mersin’de HDP’ye yönelik saldırıları kınıyoruz!’
18 Mayıs Pazartesi günü Adana ve Mersin’de HDP binalarına yönelik saldırılarda üç kişi yaralandı. Bu saldırıların HDP’nin Adana ve Mersin’de gerçekleştirdiği seçim mitinglerinden hemen sonra ve neredeyse aynı zamanda gerçekleştirilmiş olması, ortada sistemli bir saldırı olduğunun en açık göstergesidir. Bu saldırılardan önce de 50’yi aşkın yerde HDP binalarına, seçim bürolarına ve stantlarına çok sayıda saldırı olmuş ancak sorumlular adaletten kaçırılmıştır.
Seçimlerde iktidar partisi ve cumhurbaşkanı tarafından kullanılan kendinden olmayan herkese karşı dışlayıcı, ayrıştırıcı, düşmanlaştırıcı ve saldırgan dil ve polisin tutumu bu ve benzeri saldırılara zemin hazırladığı gibi olası saldırıları da cesaretlendirmektedir.
Seçimlerde iktidar partisi ve cumhurbaşkanı tarafından kullanılan dışlayıcı ve ayrıştırıcı dilden derhal vazgeçilmeli, seçimlerin adil bir biçimde gerçekleşmesi için tüm önlemler alınmalı, saldırıların sorumluları derhal ortaya çıkarılmalı ve adalete teslim edilmelidir.
Seçme ve seçilme haktır ve korku iklimi yaratılarak bu hakkın kullanımı engellenemez.
ÖDP: ‘Tek sorumlu AKP’dir’
Bugün Adana ve Mersin’de HDP il binalarına yapılan saldırıyı kınıyoruz.
Bu saldırının birinci dereceden sorumlusu, AKP’nin seçime yönelik provokatif tutum ve söylemleridir.
Erdoğan başta olmak üzere AKP merkezi sistematik şekilde HDP’ye yönelik bir saldırı içerisindedir. Bu sözlü saldırılar Ağrı gibi kimi noktalarda provokasyon girişimlerine de vardırılmıştır.
Erdoğan ve AKP, kendi iktidarını sürdürme telaşı içerisinde tüm demokratik mücadele alanını kuşatmakta, baskının yetmediği yerde oluşturdukları nefret söylemi ve denetimi altında tuttukları karanlık güç odaklarıyla provokasyon girişimlerinde bulunmaktadır.
HDP’ye yönelik bir süredir sistemli sürdürülen saldırılar karşısında HDP ile dayanışma içerisinde olacağız.
DBP: ‘AKP provokasyonlarına bir yenisini daha ekledi’
7 Haziran 2015 seçimleri öncesi  HDP’nin yükselişinden korkan AKP provokasyonlarına bir yenisini daha ekledi. Otoriter tekçi zihniyet ve üsluplarını daha da sivrileştirerek demokrasi güçlerini baskılayıp sindiremeye çalışmaktadırlar. Erdoğan’ın ve AKP’nin önüne son dönemlerde gelen seçim anketleri kendilerinde büyük bir tedirginlik ve korku yaşatmıştır. HDP’nin toplum nezdinde önlenemeyen yükselişi karşısında kendi düşüşlerini gördükleri için daha da saldırganlaşmaktadırlar. Erdoğan, Türkiye’ye başkanlık sistemini getirmek, AKP ise içine girdiği çözülme ve güç kaybını önlemek için her türlü provokasyonlara başvuracak kadar pervasızlaşmıştır.
Erdoğan ve AKP hükümet yetkililerinin son dönemlerde yaptıkları açıklamalara bakıldığında, bir takım operasyon ve provokasyonların hazırlığı içinde oldukları rahatlıkla görülecektir. Geçtiğimiz günlerde AKP Genel Başkan Yardımcısı Süleyman Soylu’nun “Oraları başınıza yıkarız” ve Yalçın Akdoğan’ın özgürlük hareketini kastederek ‘ateşle oynayan kendini yakar’ söylemleri, savaş çığırtkanlığından başka bir anlam ifade etmemektedir. Dolayısıyla bu saldırıların baş sorumlusu meydan meydan dolaşıp HDP’ye hakaret eden ve hedef gösteren cumhurbaşkanı ve hükümettir.
AKP’nin müzakereye gelmemesi, izleme komisyonunu oluşturmaması, çözüm için iradeli ve dürüst davranmamasının altında yatan gerçeklik, geliştirdiği operasyon, provokasyon ve saldırılarını gizlemek içindir. Yalçın Akdoğan’ı ve AKP’yi uyarıyoruz! Ateşle oynamaya devam ederlerse, ancak sadece kendi sonlarını getirir, kendilerini yakarlar. Kürdistan halkı ve Türkiye demokrasi güçleri askeri işgal ve kültürel soykırımın en sert biçimde uygulandığı dönemlerde bile demokratik ve özgür yaşamdan yana tercihini belirlemekten çekinmemişlerdir. Bu seçimler demokratik Türkiye ve özgür Kürdistan için hayatidir. Halklarımız bu bilinçle direnecek, örgütlenip çalışacak ve seçimde yüksek bir başarıyla çıkacaklardır.
Türkiye’nin birçok kentinde ve en son Mersin ve Adana’da ki patlamaların HDP’yi ve özgürlük güçlerini yıldırmayacaktır. 7 Haziran seçimlerinde halklar AKP’ye sandıkta gerekli cevabı verecektir. Bu nedenle HDP’yi sahiplenmek ve meclise taşımak her zamankinden daha fazla halkların görevi haline gelmiştir. Bu temelde 1990’ların imha ve katliam konseptini gündemine almış olan AKP devletinin saldırılarına karşı tüm demokratik çevreleri duyarlı olmaya davet ediyoruz. Adana ve Mersin’de yaşanan bombalı saldırılarda yaralanan yoldaşlarımıza acil şifalar diliyoruz.
EMEP: ‘Saldırılardan Erdoğan ve hükümet sorumludur’
Cumhurbaşkanı ve Hükümetin en yetkili isimleri tarafından sürekli olarak tehdit edilen HDP’ye yönelik saldırılar, il binalarını hedef alan bombalı saldırılara vardı.
Şu ana kadar 60 dolayında saldırının hedefi olan HDP’nin Adana ve Mersin il binaları da saldırıların hedefi oldu. Adana’daki patlamanın kargo paketinden, Mersin’deki patlamanın ise dün gönderilen çiçeğin patlaması sonucu gerçekleştiği ifade ediliyor. Alçakça saldırılar sonucu yaralananlar oldu.
HDP’ye yönelik bu zincirleme saldırılar, dönemlerin farklı özellikleriyle birlikte, 27 Mart 1994 Yerel Seçimleri öncesinde DEP’i hedef alan saldırıları hatırlatmaktadır. DEP’in birçok il binasından sonra Ankara’da genel merkez binası bombalı saldırının hedefi olmuş ve DEP seçimlerden çekilmeye zorlanmıştı.
Bugün de HDP’nin barajı aşması ihtimali karşısında Hükümetin en önemli isimleri rahatsızlıklarını açıkça ifade ediyorlar.
AKP Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu, Seçim Beyannamesi ve Milletvekili Aday tanıtım toplantısında, HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş’a “hain” demiş; HDP’yi ise ‘proje partisi’ olarak nitelendirmişti.
Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan da, “HDP’nin barajı geçmesi demokrasi için tehlikeli bir durum” diyerek HDP’ye yönelik saldırıların önünü açan bir tutum almıştı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “Ey HDP!” diye başlayan cümlelerle kullandığı tehditkar üslubu herkes görüyor.
Bu söylemler, HDP’ye yönelik saldırıyı devlet eliyle teşvik eden bir iklim yaratmakta ve saldırıların sorumlularının yakalanıp cezalandırılmaması da devletin bu saldırıları onayladığı anlamına gelerek, yeni saldırıların önünü açmaktadır.
Bu saldırıların bazıları Cumhurbaşkanının ve Hükümet kurmaylarının çağrılarından güç alarak gerçekleşirken, bazılarının da bizzat Hükümetle, devletle bağlantılı güçler tarafından gerçekleştirilmiş olma ihtimali yabana atılamaz. Hangi saldırının nasıl gerçekleştiğinin ortaya çıkarılması ve sorumluların cezalandırılması, İçişleri Bakanı Sebahattin Öztürk’ün sorumluluğundadır.
Bu saldırı ve provokasyon siyasetinin boşa çıkarılması için mücadele etmek de demokrasi güçlerinin sorumluluğundadır. Bütün bu alçakça saldırılara, HDP’nin barajı geçmesini sağlayacak güçlü bir sahiplenme ve çalışmayla yanıt vermeliyiz.
ESP: ‘HDP’ye saldırıların merkezi AKP hükümetidir’
Adana ve Mersin’de HDP il ve ilçe binalarında meydana gelen patlamalar, son günlerde HDP’ye dönük artan saldırılarla aynı merkezden yönetilmektedir. Bu saldırıların merkezi AKP’dir. Buna hiç şüphe yoktur. AKP iktidarı varlık yokluk savaşı veriyor. Varlığının tek koşulu olarak ise HDP’nin baraj altında bırakılmasını gören AKP yetkilileri, Başbakan ve Cumhurbaşkanı ağzından HDP’nin baraj altında kalması gerektiğine dair fetvalar veriyorlar. Başta Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere tüm devlet mekanizması HDP’yi provokasyonlarla, HDP kitlesini sokak şiddetine çekerek haklarımızda uyandırdığı ilgiyi zayıflatmak ve kendi iktidarını bu şekilde sürdürmek üzerine kurmuştur.
Daha önceleri parti seçim bürolarına, il-ilçe binalarına dönük, meydanlarda mitinglere dönük linççi, ırkçı terör saldırıları gerçekleştirenlerin AKP tarafından yönetildiği açığa çıkmıştı. Ağrı provokasyonunun yine Efkan Ala ve MİT tarafından organize edildiği herkes tarafından açıkça görüldü. Gelinen aşamada Adana ve Mersin parti binalarına yönelik bombalı saldırılar, profesyonelce hazırlanmış bir senaryonun işaretidir. Cana kast eden bu bombalı saldırılar, geçtiğimiz günlerde İstanbul Sultangazi ilçesinde iki HDP’linin AKP’lilerce kurşunlanması olayının devamıdır. AKP, açıktan HDP’ye savaş ilan etmiştir. Cumhurbaşkanı ve Başbakanın meydanlarda hedef haline getirerek yaptığı konuşmalar ile gizli odalarda hazırlanan bu saldırılar  devlet terörü olarak kayıtlara geçmiştir. AKP iktidarı, HDP’yi hedef alan bu terör saldırıları ile murat ettiği halkların birbirine kırdırılması politikasını hayata geçiremeyecektir. HDP’ye sempati duyan, HDP etrafında kenetlenmiş halkların birleşik mücadelesi ile bu saldırılar boşa çıkarılacaktır.
AKP, bir an önce aklını başına almalı bu terör saldırılarından vazgeçmelidir. Halklarımızı şiddet ve çatışma ortamına çekmek üzere hazırlanan bu saldırılara meydanlarda, sokaklarda ve sandıkta dayanışma ile cevap vereceğiz. ESP olarak, tüm haklarımızı, AKP terörüne karşı HDP’nin yanında olmaya, omuz vermeye AKP terörünü her alanda birlikte bitirmeye çağırıyoruz.
Tüm il ve ilçe örgütlerimiz AKP’nin bu saldırılarına karşı yapılacak basın açıklamaları ve protesto eylemlerine etkin bir şekilde katılacak, saldırıların durdurulması için güçlü bir ses vereceklerdir.
SYKP: ‘Provokasyonlar barajların yerle bir edilmessini engelleyemez’
Halkların Demokratik Partisi, uzun zamandır HDP’ye yönelik provokasyon hazırlıkları olduğu yolunda uyarılarda bulunuyordu. Geçtiğimiz bir ay içerisinde HDP’ye yönelik 60 saldırı gerçekleştirilmiş, bu saldırıların faillerinin çok önemli bir çoğunluğu saptanamamıştı. Fiili lideri Tayyip Erdoğan başta olmak üzere AKP İktidarı’nın HDP’ye yönelik saldırılara karşı kayıtsız tutumunun, Erdoğan’ın ve AKP sözcülerinin HDP’ye yönelik kışkırtıcı söylemleriyle birleşmesi;  HDP’ye yönelik saldırıların ivme kazanacağının habercisiydi. HDP Eş başkanları Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ  ile HDP’nin her seviyedeki yöneticileri daha büyük provokasyonların gerçekleştirilebileceği olasılığına karşı Türkiye kamuoyunu uyardılar. Bu gerçek saldırının bağıra bağıra geldiğini ortaya koymaktadır.
HDP’nin Mersin ve Adana İl Binaları’na yönelik eşzamanlı bombalı saldırılar işte bu atmosfer içinde gerçekleşti. Bütün uyarılara rağmen, son bir ay içinde gerçekleşen yaklaşık 60 saldırının faillerini bulmak için çaba içerisine girmeyen, provokasyon iddialarını bıyık altından gülerek izleyen AKP İktidarı, bugün gündeme gelen Mersin ve Adana saldırılarının da sorumlusudur.
Her iki saldırının da aynı saatlerde ve zaman ayarlı bombalarla yapılmış olması, saldırıların profesyonel bir el tarafından planlandığını ortaya koymaktadır.
HDP eş başkanlarının dün gerçekleştirilen Adana mitingi ile bugün gerçekleştirilecek Mersin mitingi için bölgede bulunuyor olmaları saldırının HDP eş başkanlarını de hedef alan bir saldırı olup olmadığı kuşkusunu uyandırmaktadır.
Saldırıların Mersin ve Adana Seçim Koordinasyon Kurulu toplantılarının olduğu esnada yapılması provokatörlerin katliam hedeflediğini açık bir şekilde ortaya koyuyor. Besbelli ki maksat, HDP’yi kriminalize etmek, kışkırtarak HDP tabanını reaksiyoner tutum almaya yönlendirmektir.  Böylece HDP’ye yönelen sempati örselenerek HDP’nin barajın altında kalması sağlanmak istenmektedir. Tayyip Erdoğan ve şürekâsının başkanlık hayalinin gerçekleşmesinin yolunun ancak böyle açılabileceği düşünülmektedir. Bu gerçek, Erdoğan ve AKP kliğinin hayallerine erişebilme yolunun provokasyonlar tertiplemekten geçtiğini ortaya koymaktadır.
İktidardan düşme korkusu yaşayan, iktidarının kaybettiği takdirde suçlarının hesabını vermek zorunda kalacağını çok iyi bilen AKP İktidarı belli ki ya bu tür provokasyonlara yol vermekte ya da bizzat bu provokasyonları kendisi tertiplemektedir. Olgular başka türlü yorum yapmayı mümkün kılmıyor.
Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi, ülkemizi iç savaşa sürükleme riski taşıyan bu oyunun halklarımız tarafından boşa çıkarılacağına inanmaktadır.
Hiçbir provokasyon HDP’nin yükselişini durduramaz. Hiçbir provokasyon barajların yerle bir edilmesini engelleyemez.
Partimiz her iki saldırıda yaralanan HDP üyelerine acil şifalar dilemekte, bütün demokrasi güçlerini barajları yıkmak için HDP’ye güç vermeye çağırmaktadır.
Daha yeni Daha eski