Nokta Dergisi'nin Zencani'nin yargılanması ile ilgili
hazırladığı dosyada, Zencani'nin Türkiye'de 8,5 milyar dolar rüşvet dağıttığını
açıkladığı ve Zarrab'ın Miami'de tutuklanmasının bu gerçek ile bağlantılı
olduğu anlatıldı. İşte o dosya...
SIRLAR... BAĞLANTILAR... VE İNANILMAZ BİR ÇARK
Türk medyası Zencani’nin 26 duruşmalık yargı sürecini tek
bir muhabirle bile izlemedi. Oysa Zencani, Türkiye'de dağıtılan ‘komisyonun’
toplam rakamını bile verdi duruşmada: 8.5 milyar dolar!.."
"Zindan Evin"de yani Evin Cezaevi'nde neredeyse
ikinci senesini doldurmuştu. Hücresinde, on bilemedin yirmi riyallik tek tip
cezaevi elbisesini giyerken Manhattan 5. Cadde'den satın aldığı 1800 dolarlık
saf yün Armani takımları aklına geldi.
Nereden nereye...
Sakallı, sert bakışlı devrim polislerinin eşliğinde
yargılamanın yapıldığı salona çıktı. Elinde, üç klasörden oluşan savunmasını
taşıyordu. Aslında o da farkındaydı çırpınışlarının beyhude olduğunun...
Konuştu... Konuştu... Acaba bir önceki duruşmada devrim
savcısının "Fesat Fil Arz" yani yeryüzünde yolsuzluğu yaymak
suçlamasıyla talep ettiği cezayı değiştirebilir miydi? İslam Devrim Mahkemesi
kararını açıkladığında minicik de olsa taşıdığı o umut zifiri karanlıklara
gömüldü. Karar iki kelimeden ibaretti: "Mücazati idam!" Yani ölüm
cezası... Ajanslar idam kararını Zencani'nin gözyaşlarına boğulduğu o
fotoğrafla dünyaya duyurdu.
26 duruşma boyunca söyledikleri ise Amerika ve Türkiye dahil
pekçok ülkede yeni gelişmeleri tetikleyecek nitelikteydi. Türkiye’yle ilgili
kurduğu cümlenin içinde geçen “8.5 milyar dolar” ifadesi Anadolu topraklarında
duyulmadı bile. Ancak Amerikan yargısının Zencani’nin söylediklerini hayli
ciddiye aldığı görülüyor.
SARIŞIN MİLYONER
Eski bir asker olan Babek Zencani, ticaret hayatına deri
sektörüyle başladı. İhracat-ithalat sistematiğini bu sırada öğrendi.
Ahmedinejad’ın Cumhurbaşkanlığı döneminde İran Devrim Muhafızları’yla sıkı
ilişkiler kurmasını sağlayan ise asker geçmişiydi.
Ahmedinejad’ın yürüttüğü siyaset ve nükleer program
nedeniyle uluslararası toplumun uyguladığı ekonomik ambargonun İran’ı soktuğu
darboğazı -bir şekilde- aşan becerikli Zencani, ülkesinin Bakanlar Kurulu
toplantısına katılacak kadar büyük bir siyasi güce ve milyarlarca dolarları
çeviren esrarengiz bir beyine dönüştü.
Para, Zencani’nin hayat standardını müthiş biçimde
yükseltti. Milyon dolarlık harcamalarının basının ilgisini çekmesi uzun
sürmedi. Zencani, BM tarafından İran’a ekonomik ambargo uygulandığı dönemde
ambargoyu delmekle suçlanmış, ABD ve AB tarafından kara listeye alınmıştı.
"Sarışın Oligark, Sarışın Milyoner" olarak anılmaya başlayan Zencani
için işler, İran'da politik değişimlerle birlikte sarpa sardı. Suriye
politikalarında attığı doğru hamlelerle başlayan süreçte İran, dünya
siyasetiyle barışmaya başladı. Amerika’nın arkasında durduğu ambargoları
gevşetmesiyle birlikte artık İran'da bir dönem kapanıyordu. Gazeteci Tolga
Tanış’ın deyimiyle "Zencanilerin, Zarrabların dönemi"...
Yeni dönemde İran, kendi göbeğini kesti. "Sarışın
Oligark"ına operasyonu Aralık 2013’te yaptı. Zencani, İran Petrol
Bakanlığı’na ait 2.8 milyar dolarlık petrol parasını çalmakla suçlandı ve 30 Aralık
2013’te İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’nin talimatıyla tutuklandı. Uzun ve
uluslararası dengeleri etkileyecek tam 22 aylık yargı süreci böylece başlamış
oldu.
UZUN SORUŞTURMA, HIZLI YARGILAMA
Tahran Devrim Mahkemesi yargıcı Ebul Kasım Salavati’nin karşısına
çıkan Babek Zencani, 26’ıncı duruşmada idam cezası aldı. Farça deyimiyle
"Mücazati idam"... Duruşma süreci, Zencani'nin Türkiye’de kurduğu
sistemi aydınlatması bakımından oldukça önemliydi. Ancak enterasan olan,
böylesine önemli yargı sürecini hiçbir
Türk gazeteci izlememişti. Bu nedenle Zencani’nin Türkiye’de dağıtılan rüşvet
ve Rıza Sarraf hakkında söyledikleri yeterince yansımadı Türk medyasına...
Zarrab’ın aniden Amerika’ya gitmesini anlayabilmek için
Zencani’nin yargı sürecini didik didik etmekte fayda var.
2013 yılının Aralık ayında tutuklanan Zencani’nin
yargılanmaya başlaması yaklaşık iki yıl sonra; Ekim 2015’te başladı. Sürenin bu
denli uzun olmasına; soruşturmanın titiz biçimde sürdürülmesi de denebilir,
İran’ın uluslararası sonuçları olacak bu yargılama için uygun küresel siyasi
iklimi kollaması da...
Zencani davasının ilk üç duruşmasında Tahran savcısı davanın
üç sanığıyla ilgili iddianameyi okudu. Dördüncü ve 13’üncü duruşmalarda söz
Babek Zencani’deydi. On duruşma boyunca 200 sayfa tutan geniş bir savunma
yaptı.
Babek Zencani’nin savunması sürerken 8’inci duruşmada İran
Petrol Bakanlığı, 9’uncu duruşmada ise İran Mesken Bankası araya girerek ek
şikayetlerde bulundular. Bu yeni şikayetlerle ilgili Zencani’nin avukatları
hazırlık yapıp, dört duruşma sürecek ek savunma yaptı. Böylece Zencani’nin
savunması 14 duruşma sürmüş oldu.
SIRLAR... SIRLAR...
Ardından savunma sırası davanın iki numaralı sanığı M.Ş.’ye
geldi. Avukatlarıyla birlikte üç duruşmada savunma yaptı. Davanın üç numaralı
sanığı H.F.H. Zencani’yi İran istihbaratı, İran Bankacılık sistemi yöneticileri
ve Petrol Bakanı’yla nasıl tanıştırdığını ve onların bu suçların ne kadarının
içinde olduğunu anlatmaya başladı. Zencani’nin daha önce talep ettiği ama
mahkemenin reddettiği “gizlilik kararı” H.F.H. konuşunca kabul edildi. Üçüncü
sanığın konuşmaları gizli kaldı.
Yirmi birinci duruşmaya gelindiğinde Türkiye’de "çapraz
sorgu" denilen yöntem başladı. Yargı, petrol parasının kayıp kısmının
nerelerde olduğuna ilişkin daha detaylı sorguya geçti. Bunaltıcı sorgunun
üçüncü oturumunda, yani 23’üncü duruşmada Zencani ülkesine borcunu ödemek
istediğini ancak SWIFT sistemine (Society for Worldwide Interbank Financial
Telecommunication. Tüm dünyadaki bankalar arasında elektronik fon transferi
standardı sağlayan sistem...) dahil olmamaları nedeniyle parayı İran’a
getirmesinin fiilen imkansız olduğunu dile getirdi.
Bu noktada kritik bir uluslararası hamle gerçekleşti ya da
denk geldi. Amerika Birleşik Devletleri, ambargonun en güçlü ayağını ortadan
kaldırdı ve İran’ı tekrar SWIFT sistemine dahil ediverdi. Bu hamle İran yargısı
karşısında Zencani’yi köşeye sıkıştıran en güçlü darbe oldu. Zencani sözünü
ettiği paraları getiremedi. Tahran yargısı bunun bir oyalama olduğuna hükmetti
ve davayı karara bağlayacağını duyurdu.
Babek Zencani'nin Tahran Devrim Mahkemesi'ndeki yargılanma
maratonu 5 ay sürdü. Zencani, 3 Ekim 2015’te başlayan davada, İran’da cezası
idam olan “Fesat Fil Arz”, yani yeryüzünde yolsuzluğu yaymak ile suçlanıyordu.
Zencani’nin birlikte yargılandığı ve eski iş ortakları olan iki kişiye de idam
cezası verildi.
Zencani çıkarıldığı 26’ncı duruşmada idama mahkum edilirken
gözyaşları içinde kaldığı fotoğraf ertesi gün birçok gazetenin birinci
sayfasında yer alacaktı.
TÜRKİYE VE ZARRAB
Zencani’ye idam kararı verilmesi ülkede iki farklı biçimde
yorumlanıyor. Bir tarafta "adalet yerini buldu!" diyenler var. Diğer
tarafta ise "Zencani feda edildi. Asıl suçlular korunuyor" diyenler.
Asıl suçlulardan kasıt İranlı pekçok üst düzey devlet görevlisi ve uluslararası
sistemdeki bağlantıları...
Dava boyunca İran medyasında, yargılamanın Türkiye’yi de
kapsayan bir süreç olduğuna ilişkin haberler çıktı. Haberler ‘ismini vermek
istemeyen İranlı yetkileler’e dayandırıldı. Haberdeki yetkililer, Babek
Zencani’nin İran’dan çaldığı paranın büyük bir kısmının Türkiye’de olduğunu
vurguluyorlardı.
4 Nisan 2016 tarihinde Amerika’da başlayacak Sarraf davası
bu iddianın doğruluğu hakkında yeni bir aşama olacak. Çünkü Zencani, Sarraf’tan
Türkiye’deki kolu olarak net biçimde sözetti. Duruşmalarda ve iddianamede
Türkiye’nin adı sıkça geçti. Zencani, rüşvet verdiğini inkar etmedi hiçbir
zaman. Bin 500 kilo altının İstanbul’da uçakta yakalandığında rüşvet vererek
uçağı nasıl havalandırdığını açık açık anlattı. İran’ın petrol paralarını
Türkiye’deki ortağı Rıza Zarrab’a verdiğini de aynı açıklıkla dile getirdi.
PLAN B: "ZENCANİ ÇARKI"
Zencani ve Sarraf olayını anlayabilmek, İran’a ambargo ile
birlikte oluşturulan kayıtdışı ekonominin işleyişini bilmekten geçiyor.
İran, 37 yıldır ambargolarla yaşayan bir ülke. Önceki
Cumhurbaşkanı Ahmedinejad, nükleer programı yeniden başlattığını duyurunca
Amerika halihazırdaki ambargoyu daha da ağırlaştırdı. Alınan uluslararası
kararlarların yanısıra daha boğucu ekonomik ambargo yöntemleri de lobi/baskı
gücüyle fiilen uygulandı. Ambargo, İran’ın petrol ihracatı yaptığı ülkelere
dönük baskıya da dönüştü.
Bir enerji devi olan İran, dünya petrol rezervinde dördüncü;
doğalgazda ise dünya ikincisi konumunda. Ülke ekonomisinin temeli petrol ve
doğalgaz satışı üzerine kurulu. Uzun vadeli anlaşmalar nedeniyle doğalgaz,
ambargo dışı tutuldu. Ancak petrol ihracatında İran neredeyse
"kımıldayamaz" duruma geldi. Günlük üretilen 3 milyon varil petrol
satışından gelecek gelir, İran halkının ihtiyaçlarını karşılamak için vazgeçilemez
konumdaydı.
Ambargo dayanılamaz hale gelince İran "B
Planlarını" devreye soktu. Ambargo sadece devletleri kapsadığı için İran,
özel şirketler üzerinden bunu delme alternatifine gitti. Ahmedinejad’a yakın
kişilere dünyanın çeşitli ülkelerinde onlarca ithalat/ihracat şirketi
kurduruldu.
"B Planı" sistemin işleyişi özetle şöyleydi:
ADIM 1): Ulaşım sektöründen şirketler satın alındı. (Tanker
filoları, havayolu şirketleri ve limanlar...)
ADIM 2): Küçük tankerler, İran’dan petrolü alıp Malezya
açıklarına götürmeye başladı.
ADIM 3): Petrol burada büyük tankerlere aktarılarak;
Kore-Singapur-Hindistan ve spot petrol piyasasına satıldı.
ADIM 4): Dolar olarak alınan para altına çevrildi.
ADIM 5): Altın, Malezya İslam Bankası başta olmak üzere
farklı ülkelerdeki bankalar üzerinden dolaşıma sokuldu.
Peki bu tonlarca altın İran'a nasıl dönecekti? Sistemde
dönen para oldukça büyüktü. Zencani’nin duruşmada verdiği bilgiye göre bazen
günde 2 milyon varil (250 milyon dolar) petrol satıldığı olmuştu.
İran’ın petrol üretim kapasitesini düşündüğümüzde yıllık
80-90 milyar dolar büyüklükten sözediyoruz. Bu kadar “kara para”yı dolaşıma
sokmak büyük bir zorluktu. "Zencani Çarkı" tam bu noktada devreye girdi.
"Sarışın Oligark" tek başına iki yılda 170 milyar dolarlık kara
parayı aklayıp dolaşıma soktu. Adımlara devam:
ADIM 6): Zencani, Uzakdoğu ülkelerinde bulunan külçe
altınları ilişkide olduğu büyük finans kuruluşlarına finanslattı.
ADIM 7): Satın aldığı havayolu firmaları (İddiaya göre
Türkiye’de Onur...) ya da kiraladığı uçaklarla bu altınları Türkiye’ye soktu.
ADIM 8): Altın, “değerli taş” ya da başka isimlerle
gümrüklenerek Dubai’ye nakledildi.
ADIM 9): Dubaili mücevherat üreticileri bu altınları eritip
ziynet eşyasına dönüştürdü.
ADIM 10): Ziynet altınları teknelerle İran’a gönderildi.
ADIM 11): Ziynet altınları İran’da tekrar eritilip külçeye
dönüştürüldü.
DEV KOMİSYONLAR
Zencani’ye göre oluşturulan bu dev kayıt dışı ekonomide
komisyonlar kaçınılmazdı. İfadesine göre; para trafiğinde yüzde 20-25’lik kısmı
"aklanma komisyonu" olarak dağıtıldı. Kendi payı ise; yüzde 2 idi.
Zencani komisyonun yüzde 5’inin Dubai’de, yüzde 5’inin ise Türkiye’de kaldığını
söylüyordu.
Mahkeme bu noktada daha net sorular yöneltiyordu tabi.
Zencani, kendisine ait havayolu şirketleriyle Türkiye’ye soktuğu altın/paranın
çıkarılması sırasında Türkiye’deki ortağı aracılığıyla Türk yetkililere yüksek
miktarda rüşvet verildiğini itiraf etti. Zencani üç Türk bakana bizzat ne kadar
para verdiğini isimlerini vererek anlattı. Verdiği rakam toplamda 137 milyona
denk geliyordu. Zencani, Türkiye'de dağıtılan rüşvetin toplam rakamını da
verdi: 8.5 milyar dolar! İddia ettiği 8.5 milyar dolar “komisyon”un asıl büyük
kısmının dağıtımını ise “Türkiye’deki kolunun” bildiğini söylüyordu.
İDAM VE ULUSLARARASI DENGELER
Zencani savunması boyunca yaptığı tüm faaliyetlerin İran’a
uygulanan ambargoyu delmek, ülkesini ve halkını rahatlatmak için olduğunu
söyledi. Ancak İran tüm bunlara rağmen idam kararı verdi. Zencani’nin
ayaklarının altındaki sandalyeyi çeken ise ABD’nin SWIFT sistemini yeniden
açması oldu. Bunun işaret ettiği anlam oldukça açıktı.
Mahkeme, Zencani’nin para akışında Petrol Bakanı ile
birlikte sahte alındı makbuzlarıyla en az 14 milyar doları "iç
ettiği" görüşünde. Hatta mahkemenin elinde bu çarkın içinde dönemin devlet
başkanı, dini lideri ve çok sayıda devlet yetkilisinin olduğuna ilişkin
deliller var.
Mahkemenin bu yetkililere doğru uzanma ihtimali Ruhani
yönetiminin elindeki çok büyük bir koz. Nitekim Ruhani hükümeti idam kararının
ardından “Zencani idam edilerek asıl suçlular izini kaybettirmek istiyor”
açıklamasında bulundu. Karardan memnun olmadığına ilişkin bir hamleydi bu.
ABD’nin mevcut reformist yönetim Ruhani’yi desteklediği düşünüldüğünde,
Zencani’nin ayağının altındaki sandalyeyi tekmelemesi çok daha iyi anlaşılıyor.
SARRAF'I YOLA ÇIKARAN AÇIKLAMA
Ruhani’nin bir kritik hamlesi de “Asıl suçluların
bulunmadığı ve diğer ülkelerdeki bağlantılarının ortaya çıkarılacağı güne kadar
mücadelenin devam edeceği” şeklindeki açıklamasıydı. Bu uluslararası
paslaşmaların eşliğinde Rıza Zarrab, eşi ve çocuğunu yanına alarak Amerika’ya gitti
ve FBI tarafından gözaltına alınıp tutuklandı.
Bu hamleyle ABD’nin Rıza Sarraf üzerinden ilk etapta kendi
ulusal çıkarlarına yönelik tehditi yok etmek, ikinci etapta ise; İran iç
siyasetinde Ruhani’nin yapamadığını yaparak İran ekonomisi ve siyaseti üzerinde
etkin olan derin gücü çökertme peşinde olduğu belirtiliyor. İran-Batı anlaşması
gün geçtikçe gelişirken masadaki Zarrab davası, ABD’nin İran karşısında elini
güçlü tutacak sağlam bir koz aynı zamanda.
Birçok otoriteye göre dava, tarihte iz bırakan siyasi
davalardan birine dönüşebilir. ABD tarafından ele geçirilip delil niteliği
kazanan Zarrab’ın mektubundaki “ekonomik cihat” kavramı, CIA’in İran
Devrimi’nden bu yana mücadele ettiği bir kavram.
Bu davada, birkaç ülkeyle birlikte Türkiye’nin de, özellikle
bir kamu bankası, Hazine Müsteşarlığı ve bazı siyasiler üzerinden
sıkıştırılması muhtemel. Türkiye temelde bir rüşvet soruşturması olan 17
Aralık’ı bağımsız biçimde yargılayamadı, Zarrab’a karşı hukuku işletmedi.
Cezaevinde olacak Sarraf, şimdi yaban ellerde güçlü bir koz.
Türkiye ise uluslararası sistem önünde “kara para aklama” ve “bankacılık
sisteminde sahtekarlık” gibi büyük suçlamalarla yüzleşme riski ile karşı
karşıya... İran başta da dediğimiz gibi yeni dönemi çok iyi okudu ve kendi
göbeğini kendi kesti.
KAYIP 20 MİLYAR DOLAR NEREDE?
Asreteadol ve Deutsche Welle’nin konuyla ilgili yaptıkları
araştırmalarda hiçbir biçimde açıklanamayan kayıp 20 milyar dolardan
sözediliyor. İddiaya göre bu paranın iki milyar doları bizzat İran tarafından
Suriye’de savaşan Şii milisler ve Hizbullah’a gönderildi. Bir milyar doları ise
Türkiye tarafından Suriye’de savaşan El Nursa, Ahrar’a verildi. Bir milyar
dolara yakını da Dubai üstünden IŞİD’e aktarıldı. Suriye’deki savaşın tüm
taraflarının aynı kayıtdışı ekonomi ile finanslandığına ilişkin iddialar
oldukça ciddi.
ONUR AIR'I ALAN İŞADAMINA DA İDAM
Babek Zencani’nin Türkiye’de de şirketleri bulunuyordu. İran
Petrol Bakanlığı, Onur Air’in tamamının Zencani’nin yediemini Mehdi Şems’e,
dolayısıyla İran devletine ait olduğu iddiasıyla Türkiye’de dava açmıştı.
Zencani ile birlikte yargılanan ve idam cezası alan diğer iki sanıktan, adının
başharfleri M.S. olarak geçen kişi; Zencani adına Onur Air hisselerini satın
alan Mehdi Şems'ten başkası değildi.
ZENCANİ'NİN 137 MİLYON RÜŞVET VERDİĞİ 3 BAKAN KİM?
İran devletini dolandırmakla suçlanan Babek Zencani’nin idam
cezasına çarptırıldığı davada Türkiye’de toplam 8.5 milyar dolar rüşvet
dağıttığını söylediği ileri sürüldü. Nokta dergisinin haberine göre Zencani,
ismini de açıkladığı üç Türk bakana toplam 137 milyon TL rüşvet verdi. Habere
göre Rıza Sarraf’ın ABD’de tutuklanması da bu iddia ile bağlantılı.
Nokta dergisi, ABD’de tutuklu Rıza Sarraf’ın İranlı ortağı
Babek Zencani’nin Türkiye’de dağıttığı rüşvetin miktarını açıkladı. Haberde,
Zencani’nin mahkemedeki savunmasında 8,5 milyar dolar rüşvet dağıttığını ve 17
Aralık’ın kilit ismi işadamı Rıza Sarraf’ın Miami’de tutuklanmasının bu gerçek
ile bağlantılı olduğu öne sürüldü. Yine Zencani’nin 3 Türk bakana bizzat ne
kadar para verdiğini isimlerini söyleyerek anlattığı, mahkemeye verdiği rakamın
toplamda 137 milyon TL’ye denk geldiği ileri sürüldü.
Türk gazeteciler izlemedi
İran Petrol Bakanlığı’na ait 2.8 milyar dolarlık petrol
parasını çalmakla suçlanan Zencani’nin bu paranın 3 katına denk gelen parayı
Türkiye’de rüşvet dağıttığına yönelik iddia tartışma yarattı. Devrim Mahkemesi
tarafından 6 Mart 2016’da hakkında idam kararı verilen Babek Zencani’nin,
Türkiye’de ortağı Rıza Sarraf ile dağıttıkları rüşvet miktarını mahkemede
açıkladığı ileri sürülüyor. Nokta dergisinin bu haftaki kapak dosyasında yer alan
haberde Zencani, kendisine ait havayolu şirketleriyle Türkiye’ye soktuğu altın
ve paranın çıkarılması sırasında Türkiye’deki ortağı aracılığıyla Türk
yetkililere yüksek miktarda rüşvet verildiğini itiraf etti. Zencani’nin 26
duruşmalık yargı sürecinin tamamının Türkiye’den gazetecilerin izlemediğine
dikkat çekilen haberde, Zencani’nin Türkiye’de dağıtılan ‘komisyonun’ toplam
rakamını bile duruşmada verdiği yazıldı. Haberde bu rakamın toplam 8.5 milyar
dolar olduğu ileri sürüldü.
İsim vererek anlattı
Nokta’nın kapak dosyasındaki Türkiye’yle ilgili iddialar
özetle şöyle yer aldı: “Dava boyunca İran medyasında, yargılamanın Türkiye’yi
de kapsayan bir süreç olduğuna ilişkin haberler çıktı. Zencani, Sarraf’tan
Türkiye’deki kolu olarak net biçimde söz etti. Duruşmalarda ve iddianamede
Türkiye’nin adı sıkça geçti. Babek Zencani, rüşvet verdiğini inkâr etmedi
hiçbir zaman. 1500 kilo altının İstanbul’da uçakta yakalandığında rüşvet
vererek uçağı nasıl havalandırdığını açık açık anlattı. İran’ın petrol paralarını
Türkiye’deki ortağı Rıza Sarraf’a verdiğini de açıklıkla dile getirdi.
İfadesine göre; para trafiğinde yüzde 20-25’lik payı ‘aklanma komisyonu’ olarak
dağıtıldı. Kendi payı ise yüzde 2 idi. Komisyonun yüzde 5’inin Dubai’de, yüzde
5’inin ise Türkiye’de kaldığını söylüyordu. Zencani, kendisine ait havayolu
şirketleriyle Türkiye’ye soktuğu altın/paranın çıkarılması sırasında
Türkiye’deki ortağı aracılığıyla Türk yetkililere yüksek miktarda rüşvet
verildiğini itiraf etti. Zencani, üç Türk bakana bizzat ne kadar para verdiğini
isimlerini söyleyerek anlattı. Verdiği rakam toplamda 137 milyona denk
geliyordu. Zencani, Türkiye’de dağıtılan rüşvetin toplam rakamını da verdi: 8.5
milyar dolar! İddia ettiği 8.5 milyar dolar ‘komisyon’un asıl büyük kısmının
dağıtımını ise Türkiye’deki kolunun bildiğini söylüyordu.” (NOKTA)