Gazeteciler, sendikalar, meslek ve insan hakları örgütleri, Şebnem
Korur Fincancı, Ahmet Nesin ve Erol Önderoğlu’nun tutuklanmasını protesto etmek
için Özgür Gündem gazetesinin önünde, baskılara karşı dayanışma mesajı verdi.
Ahmet Nesin'in eşi Hilal Nesin, "Eşimle gurur duyuyorum. Ben bu ülkede bir
tane terörist görüyorum, o da zaten belli” dedi.
Basın meslek örgütleri ve hak örgütleri, “Eğer dayanışma
onları bu kadar kızdırıyorsa, demek ki doğru yoldayız. Ya el ele yürüyeceğiz ya
da yok edileceğiz” dedi.
Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS), Türkiye Gazeteciler
Cemiyeti (TGC), Özgür Gazeteciler Cemiyeti (ÖGC), Türkiye İnsan Hakları Vakfı
(TİHV), İnsan Hakları Derneği (İHD), Türk Tabipleri Birliği (TTB), Kamu
Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu
(KESK), Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), Adli Tıp Uzmanları
Derneği ve HDP İstanbul İl Örgütünden temsilcileri Özgür Gündem gazetesi önünde
söz alarak tutuklanan nöbetçi genel yayın yönetmenleri ve gazete ile dayanışma
içinde olduklarını açıkladı.
Bianet'in haberine göre, açıklamayı Özgür Gündem Yazıişleri
Müdürü İnan Kızılkaya okudu. “Özgür Gündem’de çalışmanın ve dayanışma içinde
olmanın bedeli de her zaman ağır olmuştur, biliyoruz. Bu bedeli ödemekten biz
de, bizimle dayanışma içinde olan dostlarımız da hiç kaçınmadık” diyen
Kızılkaya, tutuklanan üç nöbetçi yayın yönetmenine ederken “Onlara borçluyuz
şimdi ve bu borcumuzu yine gerçekleri yazarak ödeyeceğiz” dedi.
Basın açıklamasının ardından bu akşam saat 19.30’da
Galatasaray’da tutuklamalara karşı yapılacak eyleme çağrı yapıldı.
Ahmet Nesin’in eşi: Eşimle gurur duyuyorum
Tutuklanan Ahmet Nesin’in eşi Hilal Nesin ile Şebnem Korur
Fincancı’nın kızı Kardelen Fincancı da eylemde söz aldı.
Hilal Nesin “Eşimle gurur duyuyorum. Bir taraftan gazetecilik
mücadelesi verilirken bir taraftan sarı basın kartları altında insanları
öldüren, kendilerine gazeteci diyenleri yuhalıyorum. Eşim gazeteye destek
verdiği için içeride. Fakat onlar ‘terör propagandası yaptığı’ için
tutukladılar. Ben bu ülkede bir tane terörist görüyorum, o da zaten belli”
Eşim sadece halkların haber alma özgürlüğünü savunduğu için
içeride. Ama onu ‘terörist’ diyerek aldılar. Ben bu ülkede tek bir terörist
tanıyorum” diye konuştu.
Kardelen Fincancı ise “Bu korkunç ortamda annemin de tutuklanmasıyla
sonun başlangıcına geldik. Artık sıra bizde” dedi.
“Yaşasın dayanışma”
Özgür Gündem gazetesinin yaptığı basın açıklamasının tam
metni şöyle:
"Yaşasın Dayanışma,
Saray tarafından yönlendirilen ve artık anlaşılıyor ki
sipariş sistemiyle çalışan yargı, dün bir kez daha utanç verici bir kararın
altına imza attı ve üç değerli dostumuzu tutukladı. Gazetemizle dayanışma için
Genel Yayın Yönetmenliği nöbeti tutan Türkiye İnsan Haklan Vakfı Başkam Şebnem
Korur, Gazeteci- Yazar Ahmet Aziz Nesin ve Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü
(RSF) Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu şu anda cezaevinde.
Bizi tanıyorsunuz. Türkiye’nin en karanlık dönemi olan
1990'da yayın hayatına başlayan gazetemiz Özgür Gündem, çeyrek asırlık yayın
hayatı boyunca, muhaliflerin ve ezilenlerin sesi oldu. Ne bir adım geri attık,
ne de gerçekleri yazmaktan bir an geri durduk. Bundan sonra da böyle olacak.
Türkiye’nin en karanlık dönemlerinde, kadınların, gençlerin, liselilerin,
çocukların, doğa savunucuların, mevsimlik işçilerin, atanamayan öğretmenlerin,
her gün kepenk kapatan esnafın, Ege sularında kurban edilen Alan Kurdî'lerin,
Cumartesi Anneleri'nin, Hrant Dink ve Tahir Elçi için adaleti mumla
arayanların, günlerce cenazesi sokakta bekletilen Taybet Ana’nın, anasının
kucağında katledilen Miray bebeğin, 153 gün sonra toprağa verilen Rozerin’in,
Terolar’da DAÎŞ kamplarına karşı direnen Alevilerin, Türkiye’de yaşayan ve tüm
kadim halkların sesi olan gazetemiz bundan sonra da aynı şeyleri yapmaya devam
edecek.
Ama Özgür Gündem’de çalışmanın ve dayanışma içinde olmanın
bedeli de her zaman ağır olmuştur, biliyoruz. Bu bedeli ödemekten biz de,
bizimle dayanışma içinde olan dostlarımız da hiç kaçınmadık.
Bugün yaşadıklarımız ise artık biliyoruz ki, ta 2014'te
Genelkurmay'la birlikte yapılan malum "çökertme planı"nın
sonuçlarıdır. Açın bakın, orada belediyelere ne yapılacak, kentler nasıl
yıkılıp insanlar nasıl göçertilecek, basına neler yapılacak, aynen satır satır,
madde madde yazıyor. 2015 Temmuz'undan itibaren alınan savaş kararı, bu anlamda
önce gerçeklerin susturulmasını gerektiriyordu ve öyle yaptılar. Yalnızca Özgür
Gündem değil, Saray'a biat etmeyen herkes hedefe konuldu ve saldırı başlatıldı.
"Yalnızca Erdoğan siyaset yapsın yeter" diyenler, "yalnızca
bizim kirli havuzumuz olsun, yeter" noktasına vardılar ve davalar yağmur
gibi yağmaya başladı.
Tam da böyle bir önemli süreçte gazetemiz yeni bir dayanışma
cephesi oluşturdu ve 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nde Nöbetçi Genel Yayın
Yönetmenliği süreci başlatıldı. Dayanışma her gün her kesimi içine alarak
büyüdü. 50 gündür her sabah bir dostumuz aramızda oldu, neşemizi de kederimizi
de paylaştı. 50 günde 52 Nöbetçi Yayın Yönetmeniyle çalıştık, huzurlarınızda
hepsine şükranlarımızı sunuyor, gösterdikleri dayanışma için sevgilerimizi
iletiyoruz.
52 nöbetçi yayın yönetmenimizden neredeyse hepsine bilinçli
olarak soruşturmalar içildi. Dün ise her şey yeni bir aşamaya geldi ve yargı,
Saray’ın siparişi üzerine Şebnem Korur Fincancı, Ahmet Nesin ve Erol Önderoğlu
arkadaşlarımızı aramızdan aldı.
Artık hepimiz biliyoruz. Bu yapılanların hukukla ilgisi yok.
Uzun uzun hukuki değerlendirme yapmanın da anlamı yok. Bu, düpedüz siyasal bir
karardır ve "Özgür Gündem'le dayanışma" eylemini cezalandırma amacını
gütmektedir; açıkçasını söylemek gerekirse bu, Suruç'un yargı düzeyinden
tekrarıdır. Nasıl Suruç'ta Kürt halkıyla dayanışmak isteyen insanlar özel
olarak hedeflenmişse, burada da hedef alman dayanışmadır. Verilen mesaj çok
nettir: Bu ülkenin aydınlarına, gazetecilerine "Gündem'e yaklaşma,
yanarsın" deniliyor.
Ama onlar ne kadar netse biz de o kadar netiz. Dayanışma bu
kadar kızdırıyorsa on an, demek ki doğru yoldayız. Demek ki, daha fazla omuz
omuza olacağız, daha fazla el ele tutuşacağız. Bu karanlıktan, bu bataklıktan başka
türlü çıkmak artık mümkün değildir. Ya hep beraber, ya hiç birimiz. Ya el ele
yürüyeceğiz, ya da tek tek yok edileceğiz. Artık her şey bu kadar nettir!
Üç dostumuza buradan şükran ve sevgi dolu selamlarımızı
gönderiyoruz. Onlara borçluyuz şimdi ve bu borcumuzu yine gerçekleri yazarak
ödeyeceğiz. Gösterdiğiniz dayanışma için hepinize teşekkür ediyoruz. Size de
borçluyuz, o borcumuzu da aynı yoldan ödeyeceğiz.
Ape Musa'nın çocuklarım sevmeye ve onlara güvenmeye devam
edin; bu güveni boşa çıkarmayacak, bir milim bile geri adım atmayacağız.
Özgür Gündem"