Yavaş yavaş dön, ümmet yetişemiyor!
Gazeteci bağımsız ve objektif olmalıdır ama kesinlikle
tarafsız olmamalı…
Tarafsız olmak korkaklıktır.
Çünkü insanlar doğru ve yanlış arasında tarafsız olamaz.
Her zaman güçsüzün, zayıfın, mağdurun, mazlumun, emekçinin
ve hakkın, hukukun ve doğrunun tarafında, yanında olmalıdır…
Descartes felsefesinin “yöntemli şüphe” denilen bir temel
ilkesi vardır.
Descartes, hiçbir söze, onu elekten geçirmeden inanmamak
gerektiğini söyler.
“Her şeyden şüphelen” anlamında kabul edebiliriz bunu.
Descartes felsefesi gazeteciliğe çok uyumlu bir sözdür.
Gazetecilik okulunda “şüphelenmek sağlıktır” diye öğretilir
/ okutulur.
Şüphecilik gazeteciliğin temel prensiplerindendir.
Ancak bizim basın kendi temel kuralı olan bu öğretiyi
dikkate almıyor.
Memlekette her şey güzel, kötü/olumsuz hiçbir şey yok.
Bombalar Finlandiya, İsveç ve Norveç’te patlıyor.
Mahalle yanarken orospu saçını tararmış. O haldeler.
Medyanın sağlıksızlığı o ülkenin halkına bulaştı. Bu yüzden
halkımız sağlıksız.
İktidara boyun eğen zavallı aciz ve korkak bir halk
topluluğu oluşturdular.
Atatürk havaalanı bombalandıktan sonra, kendini başbakan
sanan biri çıkıp, “Güvenlik zafiyeti yok” diyebiliyor. Bizleri kimlerin
yönettiği acı bir şekilde ortadadır. Normaller yönetmiyor.
Yine Teyyare Tayyar yırtık dondan çıkar gibi; “Yayın
yasağını eleştirenler umarım böyle bir patlamada can verir” dedi. Sakatatçıda
insan beyni satılmıyor ki alasın.
Bu kin memlekete zulmediyor.
Dinci hipnotiklenmiş seçmenlere seslenmek istiyorum.
Gözünüzün içine baka baka sizlere yalan söylenmesinde hiç
rahatsızlık duymuyor musunuz?
Bir toplum, bunca yoksulluğa ahlaksızlığa, katilliğe,
hırsızlığa karşın kendini saraya ve sultana siper ediyorsa derin bir hastalık
içinde demektir.
Patlayan bombalara survivor izleyerek tepki gösteriyorlar.
Topun ağzındakiler topun başına geçince, haliyle ortam
pisliğin neden olduğu sağlıksız toplumu ortaya çıkaracaktır.
Kendini dünya lideri sanan-iddia eden muhterem ilginçtir,
dünya medyasının en çok eleştirdiği ve alay ettiği lider.
Sahte bir dünya yaratmaya uğraşıyor…
Taammüden yalan söylediği belgelerle kanıtlanmasına rağmen.
Akla hayale gelmez palavraları ardı ardına diziyor.
Kapasitesi bu. Çünkü inandığı Tanrı ona akıl vereceğine
kibir vermiş.
Bu zekâya muhalefet olmak bile doğru değil aslında.
Mensubu olduğu dininde bir hadis söyle diyor: “Eğer
utanmıyorsan her şeyi yapabilirsin.” Bu yüzden her şeyi yapıyor.
Dili Filistin diyen fakat kalbi ve cepleri İsrail İsrail
diye atan adam kendinden beklendiği gibi İsrail’e, Rusya’ya attı tuttu sonradan
hepsini yuttu.
Yine çark etti. Saniyede kaç tur atıyor bilmiyoruz.
Fırıldak değil vantilatör oldu.
Yavaş yavaş dön hacım, ümmet yetişemiyor.
Bir yol tuttur, ibre tuttur. Arkandan yılan gitse takip
edemeyecek, beli kırılacak. Dün öyle söyledin, bugün böyle söyledin. Hangisi
doğru?
Adamın zihinsel dünyası dinle sınırlı.
Böylelikle muhterem ve avenelerinin dünya önderliği gündüz
düşleri bitmiş oldu.
Rusya ve İsrail’le barıştı, ‘helallik’ istedi ya.
Aklıma güzel güzel şeyler geliyor.
Haydi, bakalım inşallah!
NOT: Şu an televizyonun tam karşısındayım ve bizim kümesin
tilkisi yine canlı olarak vaaz vermeye başladı…
Bir Alman atasözü var: “Tilki vaaz vermeye başladığı zaman
gözünüz tavuklarda olsun” diye.
Ben tavuklara bakmaya gidiyorum… Stop…(ELVAN YILMAZ-REDAKTİF)