Delilsiz ihraç Savcılığın 3.5 yıl takip ettiği, hakkında delil bulamadığı akademisyen KHK ile ihraç edildi. Hükümetin çıkardığı ...
Delilsiz ihraç
Savcılığın 3.5 yıl takip ettiği, hakkında delil bulamadığı
akademisyen KHK ile ihraç edildi.
Hükümetin çıkardığı son OHAL KHK’si ile “terör örgütleriyle
iltisaklı olduğu gerekçesiyle” ihraç edilen Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi
öğretim üyesi Dr. Cenk Yiğiter hakkında 3.5 yıl süren soruşturmada herhangi bir
delil bulunamadığı ortaya çıktı. Yiğiter, telefonlarının ve işyerinin dinlendiği,
fiziki takibe maruz kaldığı soruşturma sonunda verilen takipsizlik kararına
rağmen ihraç edilmesinin ardında hakkında çeşitli usulsüzlükler nedeniyle
şikâyetlerde bulunduğu Rektör Erkan İbiş’in olduğunu söyledi. Yiğiter hakkında
Ankara Anayasal Suçlar Soruşturma Bürosu tarafından Gezi soruşturması
kapsamında soruşturma açıldı. Soruşturma kapsamında Haziran 2013’ten Aralık
2016’ya kadar telefonu dinlendi, telefon sinyali takip edildi, kamuya açık
yerlerde ve işyerinde teknik cihazlarla takip edildi. Bütün bu takiplerde
herhangi bir terör örgütü ile en küçük ilişkisi olduğuna dair delil
bulunamayınca Yiğiter hakkında takipsizlik kararı verildi. Hakkındaki
soruşturma ve dinleme, fiziki takip kararlarını savcılığın gönderdiği
takipsizlik kararı ile öğrenen Yiğiter, “Tüm bu takip sonucunda savcılık
hakkımda herhangi bir terör şüphesi olmadığına kanaat getirerek takipsizlik
kararı verdi. Bu karardan bir ay sonra terörle ilişkilendirilerek KHK ile ihraç
edildim. Bu listeye adımı AKP Siyaset Akademisi Hocası Erkan İbiş yazdı” dedi.
Darbeyi lanetledi
Yiğiter, 15 Temmuz darbe girişimi sürerken, saat gece
02.00’de Ankara Üniversitesi e-posta listesine “Halka karşı silah kullanmak
insanlık suçudur, bu suça da ortak olmayacağız” yazarak kanlı darbe girişimini Ankara
Üniversitesi’nde ilk lanetleyen akademisyendi. Ancak üniversitede gördüğü
usulsuzlüklerle ilgili şikayetleri nedeniyle Rektör Erkan İbiş’in hedefi haline
geldi. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekan Vekili’nin bir özel hukuk
bürosunun web sitesinde danışman sıfatıyla tanıtılıyor olmasını gündeme getirdi
ve bu konuda şikayette bulundu. Konu YÖK tarafından İbiş’e iletildi. İbiş,
dekan vekili hakkında ön inceleme yapıp soruşturmaya yer olmadığına karar
verdi.
Cemaat şikâyeti
2012 yılında Ankara Üniversitesi Rektörü Erkan İbiş
yönetiminin “Cemaat” yurtlarına akreditasyon vermesini ve bu yurtların
üniversite yerleşkesi içerisinde tanıtım ve kayıt masası açmasını gündeme
getiren Yiğiter hakkında yine İbiş’in emriyle soruşturma açıldı. Yiğiter, İbiş’in
AKP Siyaset Akademisi’nde ders anlatmasını ve AKP’nin “AK Kütüphanesini”
ziyaretiyle ilgili de şikayetçi oldu. Konu YÖK Denetleme Kurulu’na sevk edildi.
Bunu gündeme getirdiği için yine İbiş’in emriyle hakkında soruşturma açıldı.
Kalecik Meslek Yüksekokulu’na ifade veren Yiğiter, aynı yerde bu kez ek savunma
vermeye çağrıldı ancak gitmedi. Yiğiter hakkında son bir yıl içinde 6, son 6 ay
içinde 5, son iki ay içinde 3 soruşturma açıldı. Haziran 2016’da yapılması
gereken ataması yapılmadı ve son KHK ile de ihraç edildi.
Atılan akamesiyenler: Devlet bizi damgalıyor
Son Kanun Hükmündeki Kararnameler (KHK) ile 631 akademisyen
ihraç edildi.
İhraç edilen akademisyenler arasında Ankara Üniversitesi
Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Cenk Yiğiter, Ankara Üniversitesi Siyasal
Bilgiler Fakültesi Öğretim Görevlisi Dr. Faruk Alpkaya ve Ankara Üniversitesi
İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Sevilay Çelenk, kaygılarını şöyle
dile getirdi:
Çocuklarımızın geleceği için...
Cenk Yiğiter: Tabii ki hepimiz muhalif olduğumuz için işten
atılıyoruz. Hukukta çok genel bir kural vardır, “bir kişinin suçlu olduğu ispat
edilene kadar suçsuzdur.” Bu OHAL ve sıkıyönetim gibi hallerde de
vazgeçilemeyecek bir ilkedir. Ama şimdi bizim suçluluğumuz ispat edilmeden
devlet bizi ihraç ediyor. Ayrıca hakkımda savcılık tarafından soruşturma
yürütülmüş ve suçsuz olduğum da ortaya çıkmış, buna rağmen. Bir de ihracın
insani olarak şöyle bir yönü var. Bizleri, “bir terör örgütüyle ilişkilendirerek
ihraç ediyorlar.” Yani ben şimdi, apartmanımdaki komşumdan, çocuklarımın
okullarındaki velilere kadar “terörle ilişkisi saptanmış bir adam” olarak
damgalanıyorum. Ben işimi üniversite olmasa da devam ettireceğim. Hukuki
mücadelemizi de yürüteceğiz ama bunun yanında demokratik siyasal bir mücadele
hakkı da yürütmek gerek. Bugüne kadar işinden atılan akademisyenlerin çoğu
Barış Bildirisi’ne imza atan akademisyenler. Bunların ne kadarı FETÖ ile
ilişkilidir? Ortada bir kıyım var. Bizim sendikamıza da böyle pek çok başvuru
yapıldı. Aslında ortada on binlerce insanın mağduriyeti söz konusu. Şimdi böyle
bir ortamda ülkede bir rejim değişikliğine gidiliyor. Bu ülkenin çıkacağı bir
yer yok. Bu nedenle ülkemizi kazanmak zorundayız. Çocuklarımızın geleceği için,
onlar için mücadele etmek zorundayız.
Dayanışma güçlendirilmeli
Faruk Alpkaya: OHAL süreci yasa va anayasa sınırlarını
çoktan aşmış durumda. Yasa ve anayasanın tam tersine tepeden aşağıya devlet
aygıtı içinde vahşice bir kıyım yürütülüyor. Hemen hemen herkes de büyük bir
şapka altında toplanıyor: “FETÖ terör örgütü ile bağlantılı...” Benim
tanıdıklarım arasında hiçbiri bu tanımların içine yerleştirilebilecek insanlar
değil. Ömüzdeki korku iklimini yaygınlaştırmak istiyorlar. Bundan sonra biz
akademisyenlerin önünde iki yol var. Ankara’daki, Mersin’deki arkadaşlar daha
önce “Dayanışma Akademileri” kurdular. Kâr amacı gütmeyen işletmeler, vakıflar
da kurabiliriz. Böylece toplumsal dayanışmayı da güçlendirebiliriz. Artık en
önemli olan şey toplumsal dayanışma çünkü. Artık yılbaşı kutlamak da toplumsal
dayanışma gerektiriyor, gündelik yaşamı sürdürmek de. Bugün Cumhuriyet
çalışanları da cezaevinde. Artık kimin ne yaptığından ziyade, bunu yapanların
ne yapmak istediği ile ilgili bir durum söz konusu. Bugün Ahmet Şık onu dedi,
Barbaros Şansal böyle konuştu meselesi değil olan.
Rektörle ‘karşılaştık’
Sevilay Çelenk: KHK’ların bu şekilde sürdürülmesi Ankara
Üniversitesi Rektörü Erkan İbiş’le karşılaşmamızdan kaynaklanıyor. Çünkü İbiş,
bu süreçte işi gücü bıraktı, Ankara Üniversitesi Cebeci Kampusu’ndeki
demokratik, özgürlükçü ortamı sıfırlamak, buralardan iktidarı sevindirmek gibi
bir çaba harcıyor. Barış Bildirisi’ne imza atan akademisyenlere savaş açtı.
Başka hiçbir büyük üniversitede onun gibi akademisyenlere savaş açan olmadı.
Bunu kendisine söylediğimizde de “onlardan da hesap sorulacağını” söylüyor