"O halde yapılacak iş, her #HAYIR diyenin yapacağı ilk iş, en
az üçer kişiden oluşan yine en az üçer kişilik gruplar kurmak. Tartışmalarını,
paylaşımlarını oralarda yapmak.
Tabii isteyen, risk alan, almaktan korkmayan veya alabilecek
olan, bu grupların dışında açıkta da yapabilir ve yapmalıdır"
#HAYIR diyenler iki sorunla karşı karşıya.
Neredeyse bütün medya iktidarın kontrolünde bir bilgi ve
haber akışı nasıl sağlanabilir?
İktidar her türlü örgütlenmeyi fiilen olanaksız hale
getirmekte; en temel haklar bile kullanılamamaktadır, bu fiilen nasıl
aşılabilir?
Bu ikincisine yönelik olarak önerimizi defalarca yazdık.
Temel haklar alanında kalarak, hiçbir pankart, bayrak olmadan, hiçbir slogan
atmadan, sadece #HAYIR yazılı olarak her gün aynı saatlerde aynı yerlerde
BULUNMAK. “Bulunmak” sözcüğü bilinçli olarak seçilmiştir. Yani orada
oturabilir, yürüyebilir, dolaşabilir, durabilir, sohbet edebilir, etrafa
bakabilirsiniz. Bunların hiç biri gösteri ve yürüyüş alanına girmez hukuken.
Tesadüfen de milyonlarca insan her gün, aynı yerlerde aynı saatlerde
“Bulunabilir”. Evet, birbirimizi belli yerlerde ve zamanlarda bulunarak
bulabiliriz. Her gün aynı saatlerde aynı yerlerde bulunarak birbirimizi
bulalım.
Bu öneriyi hiç kimse açıkça tartışmıyor. Çünkü örgütler
kendi kontrolleri dışında gelişecek milyonların hareketinden korkuyorlar. Hatta
CHP’liler bazı yerlerde, İnternet paylaşımlarından gördüğümüz gibi, “CHP hayır
diyor” diyenlerin elinde #HAYIR basılı kâğıtlarla, küçük gösteriler yapıp böyle
#HAYIR’a yönelik herkesin katılacağı bir eylemi nesnel olarak engellemeye
yönelik davranışlar sergiliyor.
Suskunluk var ama Pazar günü Kadıköy’deki toplantıda bu
şekilde bir eylem önerisi geldiğinde aniden kopan alkış, aslında bu önerinin
benimsendiği ama örgütlerin suskunluğu ve engellemesi nedeniyle şimdilik
tartışılma ve uygulama alanı bulamadığını gösteriyordu.
Şimdi gelelim birinci soruna. Hükümetin Kontrolü dışında bir
haber akışı mekanizması nasıl yaratılabilir?
Kısaca bu konudaki olanakları ve buna bağlı önerilerimizi
özetleyelim.
Elbet bunlar gerçek hayattaki örgütlenmelerin kendisi ve
sorunları değildir, onlara daha geleceğiz, ama onların oluşabilmesinin
olanaklarını yaratır.
*
Birkaç gün önceki “#HAYIR’ın Biriken Enerjisi ve Korkusu”
başlıklı yazımızda belirttiğimiz gibi, #HAYIR diyenler arasında bir
politikleşme, bir enerji birikimi görülüyor ama aynı zamanda buna tam ters
yönde, bunu göstermek ve yansıtmaktan kaçınma eğilimi de güçlü.
Bu yansıtmaktan kaçınma elbet hükümetin ve devletin keyfi
uygulamalarına, işten atma, tutuklama, gözaltına alma gibi baskılarına uğramama
ve daha uzun vadeli olarak, eğer Evet çıkarsa, gelecek faşizm karşısında
şimdiden gizlenmeye başlama, tedbirler alma ve mücadeleye hazırlanma ile de
ilgili. Ve bunların hepsi son derece anlaşılabilir ve haklı bir kaygı ve
davranışlar.
Ama bu davranış, esas olarak #HAYIR cephesinde güçlü
olduğundan, #HAYIR’cıların kendi gücünü görmesini engelliyor ve sanki herkesin
sindiği, yeterince güçlü olunmadığı gibi bir kanaatin yayılmasına da yıl açıyor
ve #HAYIR diyenlerin harekete geçmesini engelliyor.
Bu gibi durumlarda öne çıkan birilerinin davranışı son
derece moral ve mücadele azmi verici bir işlev görmektedir.
*
Ancak bizler işimizi cesur ve kahraman insanların çıkışına
emanet edemeyiz ve etmemeliyiz. Tıpkı bir örgüt veya yapıyı tasarlarken onu
ahlaklı insanlara göre değil, en ahlaksızların yöneteceğini varsayarak dizayn
etmek gerektiği gibi. Yapı öyle olmalıdır ki, en ahlaksızlar bile ahlaklı
davranmak zorunda kalsınlar. Bunun tek yolu da açıklık, yetkilerin dağıtılması,
hakların ortadan kaldırılamaz şekilde sadece hukuki değil, aynı zamanda fiili
sağlam kazıklara bağlanması vs.dir.
Geleceğin demokratik toplumunu veya sosyalizmi kuracak
olanlar veya devrimleri yapanlar veya yapacaklar, gökten zembille inmiş,
demokrat, cesur, kahraman insanlar olmayacaktır. Limonluklarda yetişmiş
insanlarla yapılmayacaktır devrimler; bunlarla gelmez demokrasi.
Korkak, cahil, küçük hesapların peşinde giden, ikiyüzlü
milyonların davranışı gerçekleştirir böyle büyük değişimleri.
Son derece dar çıkarları temelinde harekete geçen insanlar
bizzat o hareket içinde değişirler ve başka insanlara dönüşürler.
Milyonlarca insanın dönüşümü olmadan toplum dönüştürülemez,
ama milyonlarca insanın ise ancak somut eylem ve örgütlenmeler içinde değişir
ve dönüşür. Bu nedenle, demokrasi mücadelesi ve başarısı açısından eylemin
hayati önemi bulunmaktadır. Sadece #HAYIR’ın başarısı için değil; aynı zamanda
ondan sonrası için de.
*
O halde, bizler bu sinmiş, dar çıkarlarının peşindeki,
aptal, çürümüş, korkak insan posaları olarak nasıl bir haberleşme olanağı
yaratabiliriz? Sorun budur.
Bunun olanağını bize internet sunmaktadır. Özellikle de
sosyal medya. Yeter ki akıllıca kullanalım.
Örneğin bir yazı, resim, müzik vs. gibi bir paylaşımı
görüyorsunuz ama beğenmeye veya altına bir yorum yapmaya çekiniyorsunuz. Çünkü
gazetelerde binlerce insan hakkında internet paylaşımları nedeniyle dava
açılacağını, sadece bu kadar insanı alacak yer yok diye bu işin şimdilik
ertelendiğini okumuşsunuz; kimi paylaşımlardan dolayı davalar tutuklamalar
olduğunu okumuşsunuz. Haklı olarak çekiniyorsunuz.
Böylece sizin gibi düşünenler de paylaşmıyor ve yorum
yapmıyor.
Dışarıdan bakınca zerrece ilgi görmemiş bir yazı, resim veya
bir paylaşım. Ama aynı insanlar hiçbir iz bırakmadan o yazıyı okuyor, paylaşımı
izliyor. Ama bunu sadece o yazının yayınladığı sitenin yöneticisi ve tabii
devletin istihbarat örgütleri görebiliyor. Yatay bir bilgilenme ve haberleşme
yok. Devletin ve örgütlerin en çok korktuğu da böyle kontrolü dışında bir yatay
haberleşme ve örgütlenebilme ağlarının oluşması. Bu bakımdan devlet ve hükümet,
sadece korku salarak bile amaçlarına ulaşmış oluyor.
Bunu aşmak için ne yapmalı?
Yapılacak iş, herkesin en az üçer kişiden oluşan en az üç
gruba üye olmasıdır.
Bu yöntemle harika, kontrol altına alınamayan, hiçbir
şekilde kesilemeyen, başı ayağı olmayan, sanal uzay içinde yeni bir sanal uzay,
bir yatay ilişkiler ağı yaratılabilir.
Bugün neredeyse her şehirli insanın elinde, hatta dağdaki
çobanda, Afrika’da çobanlık yapan Masailerde bile cep telefonu ve internet
bağlantısı var.
Bu dünya tarihinde daha önce olmamış bir durum. Ve bu işin
başındayız. İnsanlık ve özellikle ezilenler, bunun sunduğu olanakları
kullanmayı er veya geç öğrenecektir.
Hatta öğrenmiştir bile diyebiliriz. Suriyeli mültecilerin
Avrupa’ya akınları, bu gibi ağlar vasıtasıyla mümkün oluyordu. Nerede geçiş var
falan hep böyle ağlarla haberleştiler.
*
Örneğin Facebook’ta grup kurma diye bir olanak var. Bu
grupları dışa kapalı da yapabilirsiniz; gizli de yapabilirsiniz.
Yani sadece güvendiğiniz arkadaşlarınızla gruplar kurma
paylaşım yapma, tartışma olanağınız var. Açıktan paylaşamayacağınız veya beğenemeyeceğiniz
bir paylaşımı bir böyle bir grupta yaptığınızda bunu sadece güvendiğiniz grup
arkadaşlarınız görecek ve onlar da aynı şekilde paylaşabilecektir.
Yapılacak şey öncelikle Gruplar kurmaktır. Ama en az üç grup
kurması veya en az üç gruba üye olması gerekir.
Bu sayede, hem devletin kontrolü dışında paylaşımları veya
fikirlerinizi paylaşma hem de bunları hızla yaygınlaştırma olanağı da ortaya
çıkar.
Diyelim ki herkes, her biri en az üç üyesi olan en az üç
grup kuruyor veya en az üç grubun üyesi. Gruplardan herhangi birinde bir
paylaşım yapıldı. Eğer bu paylaşım, beğenilir ve ilgi görürse, hem o grubun
üyesi hem de en az iki başka grubun üyesi olan bir tarafından diğer gruplarda
da paylaşılabilir. Bu paylaşımlar gizli veya kapalı gruplarda yapılması nedeniyle
dışarıdan kimsenin görmeyeceği paylaşımlar olacaktır. O sınara insanların duygu
ve düşüncelerine uyan bir paylaşım, bu mekanizmayla (buna viral yayılma
deniyor) hızla yayılabilir.
Bunun için ilk yapılacak iş, başta bu yazıyı okuyan herkesin
en az üç gizli veya kapalı grup kurması ve bu gruplardaki arkadaşlarına da
onların da en az üçer kişilik üçer gruba katılmaları veya benzer gruplar
kurmalarını önermeleridir.
Hatta ilk yapılacak iş bizzat bu yazının o gruplarda
paylaşılması olabilir.
Diyelim ki, yakın arkadaşlar, akrabalar, iş arkadaşlarınız
ve eski okul arkadaşlarınızdan oluşan her biri yine en az üçer kişilik üç dört
grup kurdunuz.
Hatta diyelim ki sadece #HAYIR diyeceklerden ve demeye
eğilimli olanlardan kurdunuz bu grupları.
Sizin grup kurduklarınızın da aynı ilkelere göre gruplar
kurduğunu düşünün, aynı şekilde onların da.
Bu korkunç hızla yayılan bir ağ oluşmasına yol açar. Hükümetin bütünüyle kontrolü dışında bir ağ.
Yöneticisi, başı, ayağı yok. Ama muazzam bir haber ve bilgi akışı olanağı var.
Böyle bir alt yapının oluşturulması hem de hızla
oluşturulması, hükümetin kesme kanallarının olmadığı onun kontrolü dışında bir
ağ demektir. Kontrol altına alınması ve bilgi akışının engellenmesi
olanaksızdır. Tek yolu vardır: tümüyle interneti kesmek. Bu takdirde de tüm
ekonomik hayat felç olur.
Aynısı gruplar ağı, WhatsApp ve Telegram gibi cep telefonu
uygulamalarıyla da yapılabilir ve yapılmalıdır.
Yine herkes en az üç tane ve yine en az üçer kişiden oluşan
gruplar kurmalı ya da bunlara üye olmalıdır.
Bunlar Facebook’a göre daha kıvrak, daha pratiğe ve eyleme
yönelik bir bilgi akışı sağlarlar.
Böylece hükümetin bilgisi dışında kısa zamanda milyonlara
ulaşacak bilgilerin ve haberlerin iletilebileceği en az iki ağımız olur.
Bu ağların ilk başta kullanılıp kullanılamaması önemli
değildir. Oluşturulması ve hazır bulunması bile önemlidir. Bunlar uygun
zamanlarda hızla bir işlev kazanabilirler; hızlı faz değişimleri
yaşayabilirler. Bunu şöyle bir örnekle açıklamayı deneyelim.
Bizlerin şimdiki hali biraz su gibidir. Herkes akışkan su
molekülleri gibidir. Örgütsüzdür. Ama su sıfır derecede buz olur, yani bu
moleküller, hızla örgütlenirler, aşağı yukarı önerimizdekine benzer biçimde
bağlar kurarlar; kristal bir yapı oluştururlar.
Ancak suyu buz olmadan eksi düzeyde (sanırım son olarak -17
dereceye ulaşıldı) tutmak da mümkündür. Suyu hiç sarsmadan soğutursanız, eksi
derecelerde bile sıvı olarak kalabilir. İşte #HAYIR diyenlerin durumu biraz
böyle, bir yandan enerji topluyorlar ama diğer yandan henüz hareketlenmeler
henüz yok denecek kadar. Ama eksi bilmem kaç dereceye kadar soğumuş ve hala buz
olmamış suyun yanında diyelim ki bir öksürdüğünüzde, elinizi şaklattığınızda,
yani bir titreşim yarattığınızda, o su yıldırım hızıyla buz olur, faz
değiştirir.
Benzeri durum nedeniyle, şimdilik kullanılmasa bile böyle
ağların yaratılması hayati önemdedir. Zamanı geldiğinde hızla aniden buz olan
aşırı soğumuş su gibi buz olma, örgütlenme olanağı doğar.
*
Böyle bir ortama sadece hayır’ın başarısı ve örgütlenmesi
için değil; eğer Erdoğan başkan olursa gelecek faşizm koşullarında devletin
kontrolü dışında direnenlerin, muhaliflerin haber akışı için de gerek var.
Ama dikkat ederseniz, bu tür gruplar aynı zamanda birer
örgütlenmedir. Hem de hiyerarşisiz, başsız ayaksız.
Bu da tıpkı sardalye veya sığırcık sürüleri gibi örgütlü
davranışlar gösterme olanağını ortaya çıkarmaktadır.
Bununla ilgili daha önce yazdığımız bir yazıyı (Viral
davranışlar ve Schwarm (sürü) konusunu) ve bunun olanaklarını alta koyuyoruz.
*
O halde yapılacak iş, her #HAYIR diyenin yapacağı ilk iş, en
az üçer kişiden oluşan yine en az üçer kişilik gruplar kurmak. Tartışmalarını,
paylaşımlarını oralarda yapmak.
Tabii isteyen, risk alan, almaktan korkmayan veya alabilecek
olan, bu grupların dışında açıkta da yapabilir ve yapmalıdır.
1 Şubat 2017 Çarşamba - Demir Küçükaydın - https://demirden-kapilar.blogspot.com.tr/2017/02/hayirn-orgutlenmesinde-internet-ve.html