HIDE
GRID_STYLE
TRUE
SHOW_BLOG

Konulu Porno, Faşizm ve Recep İvedik

Recep İvedik filmleri en çok konulu pornoya ve faşizme benziyor. İlki kadar pespaye, ikincisi kadar şiddet düşkünü. Bundan 8 yıl ö...

Recep İvedik filmleri en çok konulu pornoya ve faşizme benziyor. İlki kadar pespaye, ikincisi kadar şiddet düşkünü.


Bundan 8 yıl önce yazılan bu yazı1 “İvedik, Ankara’da bir semt adıydı. Bilemedin on yıla kalmaz yine yalnızca öyle hatırlanır,” kehanetiyle bitiyor. 10 yıl dolmadıysa bile şimdiden başarısız bir öngörü olacağını söyleyebiliriz. Belki de nasıl ki Oblomov, Hamlet veya Zübük bugün eser adı oldukları kadar toplumsal tiplerin adıdır; Recep İvedik personası da daha yıllarca hatırlanacak.


Şahan Gökbakar’ın film serisinin ilk ikisini konu alan aşağıdaki satırlar, İvedik filmlerini iki şeye benzetiyor: Konulu porno ve faşizm. Pornografisi fars öğelerini kullanışında, faşistliği ise şiddet ve demagoji düşkünlüğünde.

Komedya ve fars hakkında çok şey öğrendiğimiz sevgili hocamız Sevinç Sokullu’yu toprağa verdiğimiz bugün, onun anısına olsun bu yazı. O devrimcileri hep sevdi, faşizmi hiç sevmedi.

İvedik bir semt adıdır

Ne ironidir ki, TV’de ilk program yapmaya başladığında “entellerin stand-upçısı” diye lanse edilen Şahan Gökbakar, Recep İvedik’ten sonra anti-entelektüalizmin bayraktarı oldu. Elitlerimiz ise hemen popülizm eleştirisine soyundular. Hep böyle olur zaten; diyalektik rayının dışına bir sağdan bir soldan çıkanlar diğer katarı kâh elitizmle kâh popülizmle suçlarlar.

Şahan (öyle denirdi ilk meşhur olduğunda) hep “fars” tarzında, gâvurun slapstick dediği alttürde komik üretti.2 Hocam Sevinç Sokullu bize farsa saygı duymayı öğretti; geçmişi ta antik çağın Mimus oyuncularından Commedia del’Arte ve Ortaoyununa uzanan, Chaplin gibi dâhilerin eserleriyle taçlanan bu gelenek elbette saygıyı hak ediyor. Ama her tür gibi bu türün de iyisi ve kötüsü var. “Entel”lere stand-up yaparken de kötüydü Şahan, şimdi de öyle. Gerçi şimdi biraz daha kötü – fakat sadece bir derece farkı bu.


Kötü, ama tutuyor ve satıyor. Popülizm ve elitizmin kabak tadı veren argümanları hep “kötü diyorsun ama satıyor” ile “kötü olduğu için satıyor” civarında seyreder. Oysa bunların ilki çok şey ifade etmez, ikincisi ise yanlıştır. Sanat ekonomisi tarihi boyunca, kabaca yandaki şekildeki parabolü takip etmiştir: Çok iyiler ve çok kötüler çok satar; vasatlar vasat satar. Vasatlar kendi aralarında kötü ve iyiye yaklaştıkça artan bir satış/tutuş grafiği sergiler. Son derece kısıtlı bir sıfat dağarcığıyla (iyi, kötü, vasat) hareket ettiğimin farkındayım, ama biraz aranırsa edebiyattan sinemaya (Balzac vs. pembe dizi romanlar; Şarlo vs. Recep vs.)  sanatın hemen her alanında bu grafiği doğrulayan pek çok örnek bulunabilir.

Ama bu, sinema salonlarını tıkabasa dolduran Recep İvedik fenomenini bütünüyle anlamaya yetmeyebilir. Sosyolojik, psikolojik hatta antropolojik (yani düpedüz insan olmamızla ilgili) pek çok etken var bu acınacak denli kötü filmin şaşılacak denli alıcı bulmasında. Şu iki analoji bu etkenlerin bir kısmını olsun anlamaya katkı sunabilir.

Bu film, sinema tarihinin bütün janrları içinde en çok “konulu porno”ya benziyor. Hayır, beklenilebileceğin aksine, Şahan cinselliği çok az kullanıyor filmlerinde. Bu durum, film senaryolarının TV şovlarındaki kadar bile tip yaratmaktan aciz kaldığı göz önüne alındığında, Şahan’ın odaktan bir anlığına bile çıkmamak, rolünü kimseye çaldırmamak çabasına yorulabilir belki. Ama mesele bu değil.

Onun yaptığı, anlamsız şiddet eğiliminin, argonun, irite edici tavır, görüntü ve sözlerin “porno”su. Tüm bu malzemeyi son derece gevşek ve ufuksuz konuların, öykülerin üzerine oturtuyor. Pornoda cinselliğin tek amacı (erotizmden farklı olarak) nasıl sadece cinsel ilgiyi uyandırmaksa, Recep’in tek amacı da kendi “pornografik” malzemesine ilgiyi (kahkahayı) uyandırmak.

Bu filmin benzediği diğer şey, faşizm. Faşizmin en önemli iki silahı şiddet ve demagojidir. Potansiyel muhalefeti ilkiyle bastırır, ikincisiyle evcilleştirir. Varsıllar varoluşları gereği sayıca az oldukları için faşizmin şiddeti yoksullara, yoksullar tarafından, varsıllar adına uygulanır.

Faşizmin vurucu güçleri arasında toplumun tortusu olan lümpenler önemli bir yere sahiptir. Faşizmin en meşhur demagojilerinden biri “değerler”dir. Recep de değerlere bağlı, Recep de lümpen. Ve Recep’in zulmü de, padişah olunca ilk iş babasını alan meselin “Çingene”si gibi, en çok kendi gibilere: şişmanlara, “çirkin”lere, “alt” tabakaya. Hele şişmanları aşağılamak tam bir takıntı olmuş. Recep’in ara sıra sosyeteye de dokunan alaylarından yola çıkarak halkın filme teveccühü bir tür “sınıfsal tepki”ye yorulabilir. Bu olsa olsa erişemediği üzüme, erişene kadar koruk diyen lümpen bir tepkidir. Eriştiği anda da eli en sopalı bağban olacaktır (bkz. Recep’in aile şirketine patron olunca yaptıkları.)

Şahan’ın tüm bu sınıf denklemlerini hesapladığını söylemiyorum elbette; o sadece lümpen içgüdüleriyle davranıyor ve farsın, ulaşabildiği her yerden komik üretmeye çalışan fırsatçı sopasını kullanıyor, hepsi bu. (BARIŞ YILDIRIM - GEZİTE.ORG)

İvedik, Ankara’da bir semt adıydı. Bilemedin on yıla kalmaz yine yalnızca öyle hatırlanır…

1) «Konulu Porno ve Faşizm ya da İvedik bir Semt Adıdır.» Evrensel Gazetesi, 8 Mart 2009

2) Abartılı hareketler, düşüp kalkmalarla karakterize olan bu türe adını veren slapstick, halk tiyatromuzda ses çıkartmakta kullanılan şakşak ya da pastava benzer bir alettir.