"Şimdi bir yokla bakalım o küçük Fetullahçı orada duruyor mu? Ya da soruyu şöyle değiştireyim. 15 Temmuz’dan bugüne kadar darbeci h...
"Şimdi bir yokla bakalım o küçük Fetullahçı orada duruyor
mu?
Ya da soruyu şöyle değiştireyim. 15 Temmuz’dan bugüne kadar
darbeci hainlerin yargılanması konusundaki gayri ciddi ve sabote edici bu
ortam, nedense sırası bir türlü gelmeyen siyasi ayak meselesi, sulandırılan bu
süreç, krizi fırsata çevirmeye çalışan bunca üçkâğıtçının pervasız çabaları,
yani bütün bunlar gerçekten şaşırtıcı mı?
Fetullahçılığın bir ahlak meselesi de olduğunu konuşmadan,
dahası bununla yüzleşmeden ve ötesi bunu tümüyle reddetmeden bu kaostan
çıkabilmek mümkün mü?"
ÖLDÜR ONU
İçindeki küçük Fetullahçıyı öldür!
Hemen arkana, sağına, soluna bakma. Belki sana söylüyorum.
Belki de hepimize. Sinirlenme.
Maklubeye kaşık sallamamış olabilirsin. Onların o cascavlak
suratlarındaki mide bulandırıcı sırıtışlara karşılık vermemiş de olabilirsin.
Selamın olmamış, iş tutmamış, bir kazanç da elde etmemiş olabilirsin.
Peki, bir ahtapot gibi ülkeyi sardıkları bunca zaman
boyunca, inançlarımıza, ahlakımıza, davranışlarımıza bulaştırmış oldukları
pisliğin gündelik hayatımızın içinde nasıl da yerleşik hale geldiğini hiç
düşündün mü?
Yani, sadece bu örgüte mensubiyet midir Fetullahçılık?
Mesela ehliyet ve liyakat sahibi olmadığın halde bir makama
talip oldun mu hiç? Eğer cevabı evetse içinde küçük bir Fetullahçı nefes alıp
veriyordur.
Mesela yalan söylemek konusunda kendini kolaylıkla ikna
edebiliyorsan hatta buna ulvi bir amaç dahi yükleyebiliyorsan, içine bir
Fetullahçı krallık kurmuştur.
Mesela eleştirilerinin tek ve istisnasız hedefi her durum ve
koşulda Müslümanlar mı? Üstelik bu manzaranı, eğriyi düzeltmek gibi bir misyon
ile kendine açıklıyor, düzlemini en tepeden, kusursuz ve hatasız bir yerde
belirliyorsan, o Fetullahçı tam kalbinin üstünde bağdaş kurmuş oturuyordur.
Mesela sana emanet edilen bir sırrı, sırrın sahibine karşı
bir koz olarak elinde tutmanın kafa konforuna ve dahi hareket kabiliyetine
sahip misin? Evetse eğer cevabın senden ala Fetullahçı yok.
Mesela birbiriyle kavgalı iki Müslümanın barışmasından işine
gelmediği için rahatsız oluyorsan, tövbe edenin geçmiş günahlarını kurcalamak
hoşuna gidiyorsa, beraber yaşlandığın bir tane dahi dostun yoksa kusura bakma
sen bir tür Fetullahçısın.
Mesela hasım edinmekten korktuğun için orta yolcu, yüzüne
bir sosyal medya maskesi geçirince de elinde balta ormana girmiş bir çılgın
gibiysen, uzman bir Fetullahçısındır, haberin yok oysa.
Mesela dinini içinde bulunduğun gayri ahlaki duruma göre
revize edebilecek bir zihin kıvraklığına, aldığın pozisyona göre değişen yorum
çeşitliliğine sahipsen, içinde dört başı mamur bir Fetullaçıya ev sahibisin.
Mesela sana yapılan iyiliği bir yük olarak görüp, ilk
fırsatta sahibinin suratına fırlatmak mı istiyorsun? En kolay ödeme yöntemi
olarak inkâr etmeyi mi benimsedin? Yoksa sana yapılan iyilik senin üstün
vasıflarının gereği olan bir mecburiyet miydi? Öyleyse eğer Fetullahçılığın
yürüyen şubesisin sen.
Şimdi bir yokla bakalım o küçük Fetullahçı orada duruyor mu?
Ya da soruyu şöyle değiştireyim. 15 Temmuz’dan bugüne kadar
darbeci hainlerin yargılanması konusundaki gayri ciddi ve sabote edici bu
ortam, nedense sırası bir türlü gelmeyen siyasi ayak meselesi, sulandırılan bu
süreç, krizi fırsata çevirmeye çalışan bunca üçkâğıtçının pervasız çabaları,
yani bütün bunlar gerçekten şaşırtıcı mı?
Fetullahçılığın bir ahlak meselesi de olduğunu konuşmadan,
dahası bununla yüzleşmeden ve ötesi bunu tümüyle reddetmeden bu kaostan
çıkabilmek mümkün mü?
İçindeki o küçük Fetullahçıyı öldür ki Türkiye yaşasın.
İzzet ve şeref içerisinde…
Dünya hiç olmadığı kadar zalim ve mazlumlar hiç olmadığı
kadar Türkiye’ye muhtaç. Değil mi ki Fetullah Gülen’i âlim, Yusuf El
Karadavi’yi terörist kabul eden bir aşağılık düzen var karşımızda…
(FURKAN ÇALIŞKAN – YENİ ŞAFAK)