1) “Yok” dedi Muhammed, “hayır, bu bana inen değil, ben bunları düşlememiştim”. Sol yanımdaydı. Mahzun, eksik, yürek akıntılı ve...
1) “Yok” dedi Muhammed, “hayır, bu bana inen değil,
ben bunları düşlememiştim”.
ben bunları düşlememiştim”.
Sol yanımdaydı.
Mahzun, eksik, yürek akıntılı ve kederli.
Ve parmak uçlarında kan
ve gözbebeklerinde çocuk ve kadın ölüleri.
Sonra çarpık, yaralı, kapkara
ve binikiyüz yıldır hep savaş solumuş
iki cümle havalandı dilinden.
iki cümle havalandı dilinden.
“Neye yaradı şimdi Lâ ilâhe illallah.
Bu nasıl iştir; neden, nereye ve nasıl bu tamah”
“Kıldan ince, kılıçtan keskin” bir ses oldu ikincisi.
2) Sesi duyan geldi.
Musa, Davut, İsa
ve Tevrat ve Zebur ve İncil.
Alemlerdeki cümle hüzün pıhtıları, toprağı harmanlayan
karıncalar
Ve “ezilenler” diye gürleyen Kasas
Ve Bedir ve Uhud ve Hendek
sonra el ele tutuşmuş binlerce haç, kızıl çınlamalarıyla
binlerce çan, binlerce zil.
Fakat zülfikar Ali’siz, zülfikar yerde, yer ise rezil.
Bağdaşını bozup Kitabı açtı Muhammed. Öfkeyle aradı ve
buldu.
Ve bir slogan gibi patladı İsra dokuz
“Şüphesiz, bu Kur’an, en doğru yola iletir
ve iyi işler yapan mü’minlere,
onlar için gerçekten büyük bir mükafat olduğunu müjde verir”
Bir daha okudu, bir daha, bir daha…
Ve bir daha! Ve son kez ağladı Muhammed.
610 Ramazan yirmiyedi ağladı. Hira ağladı. Yüreğinde kırk
mum, avucunda yıllar kırk adet.
3) Oysa... Kırk kere, kırk yere savrulmuştu kitap. Sayfaları dağılmıştı.
Yürek yangını olmuştu sayfalar, kuş olmuştu, kanat çırpmıştı.
Yürek yangını olmuştu sayfalar, kuş olmuştu, kanat çırpmıştı.
Arap elleri, Filistin elleri, Acem elleri, Hint elleri, Türk
elleri,
yani bilcümle cihana
yani bilcümle cihana
(Elbette papirüsler, divitler, hokkalar,
ve Gutenberg ve bilgisayar…)
Ve bana ve sana ve ona… ve bize, size, onlara…
bütün zamirlere ve hatta ötesine yani
Binikiyüzyıl aynı konuşmuştu Bakara’daki altmış;
“Allah'ın rızkından yiyin ve için de
arsızlık ve saldırganlık yaparak
yeryüzünü fesada vermeyin”
Sayfaları dağılmıştı kitabın.
Yürek yangını olmuştu sayfalar, kuş olmuştu, kanat çırpmıştı.
“Kenz ateştir” diye bağırmıştı! Kütüklüğü olmuştu Gazze'de bir gerillanın.
Ve can suyuydu hep Hacerü’l-esved’in tanıklığının.
(DEVAM EDECEK)
İkinci Bölüm: "BİNİKİYÜZ YIL AYNI KONUŞTU BAKARA'DAKİ ALTMIŞ (2)"
Üçüncü Bölüm: "BİNİKİYÜZ YIL AYNI KONUŞTU BAKARA'DAKİ ALTMIŞ (3)
HAYRİ GÜNEL
05 HAZİRAN - 6 HAZİRAN 2017 - SİLİVRİ - İSTANBUL
(DEVAM EDECEK)
İkinci Bölüm: "BİNİKİYÜZ YIL AYNI KONUŞTU BAKARA'DAKİ ALTMIŞ (2)"
Üçüncü Bölüm: "BİNİKİYÜZ YIL AYNI KONUŞTU BAKARA'DAKİ ALTMIŞ (3)
HAYRİ GÜNEL
05 HAZİRAN - 6 HAZİRAN 2017 - SİLİVRİ - İSTANBUL