HIDE
GRID_STYLE
TRUE
SHOW_BLOG

"Oğlum kendini gey hissediyor olabilir misin?"

Boysan gelir okuldan, hep birlikte oturup çay içerler, anne baba flört dönemlerinden laf açarlar, sohbet muhabbet derken Sema Hanım artık ...

Boysan gelir okuldan, hep birlikte oturup çay içerler, anne baba flört dönemlerinden laf açarlar, sohbet muhabbet derken Sema Hanım artık vaktidir deyip o soruyu sorar: Oğlum kendini gey hissediyor olabilir misin?


GÖKKUŞAĞININ ONURLU ÇOCUĞU...

Kendi varoluşundan utanmayışlarının onurunu kutlamak için Onur Yürüyüşleri düzenliyor LGBT-İ bireyler. Her yıl engellemeye, şiddete, baskıya takılırlar; ama inatla “biz de varız, yasak ne ayol, alışın gitmiyoruz” diyorlar.

Genellikle Haziran ayında Taksim’de yapılan Onur Yürüyüşleri’nde kameralara takılır Boysan Yakar. Taksim’de değilse başka bir yerde hak mücadelesi için polis şiddetine maruz kalıyordur…

16 yaşındayken annesinin dikkatini çeker Boysan’ın hali tavrı. Boyu posu yerinde yakışıklı bir gençtir fakat kız arkadaşı yoktur. Ne vakit kız arkadaş muhabbeti açılsa ya orayı terk eder ya da konuyu değiştirir. Huzursuz, mutsuz, gergin bir hale gelir Boysan. Anne Sema Hanım’ın dikkatini çeker bu durum. Aklına da yavaştan soru işaretleri takılır. Acabalar dolaşmaya başlar kafasında. Bir gün okuldan arkadaşıyla eve gelirler; annesi ikramlarını götürür odalarına. Sema Hanım çıtlatır yavaştan kız arkadaşınız yok mu diye… Boysan’ın arkadaşı da “Yahu Sema Teyze bizim de kız arkadaşımız olmasa olmaz mı yani?” diye karşılık verir. Bir soru işareti bir acaba daha, çıkar odadan anne. Günlerce düşünür olabilir mi, yok yok olamaz, neden olsun?…

Gey olabilir misin?

Artık dayanamaz ve eşi ile paylaşır: Bey çocuğumuzun bir sorunu var, bizim onunla konuşmamız lazım. Tamam der eşi, birlikte okuldan gelmesini beklerler. Boysan gelir okuldan, hep birlikte oturup çay içerler, anne baba flört dönemlerinden laf açarlar, sohbet muhabbet derken Sema Hanım artık vaktidir deyip o soruyu sorar: Oğlum kendini gey hissediyor olabilir misin?...

Şaşırır bu soru karşısında Boysan. İlk tepkisi “Hayır anne yok öyle bir şey” olsa da hemen ardından ellerini yüzüne kapatarak ağlamaya başlar. (O sahne gözümün önüne geldikçe çok hüzünlenirim diyor Sema Hanım.) Diyecek bir şey bulunamaz. Aylardır kafasındaki soru işaretlerinin acabaların cevabı karşısındadır artık. “Üzülme oğlum biz bunun da üstesinden geliriz” cümlesini kurabilmişler sadece ve sımsıkı sarılmışlar yavrularına.

“LGBT-İ bireyleri marjinal ya da sorunlu görüyorduk”

“Çevremizde hiç olmayan bir durumdu, ne yapacağımızı bilemedik” diyor Sema Hanım. “Bu durumda olan bildiğimiz iki insan vardı; Zeki Müren ve Bülent Ersoy. Onları da marjinal kişiler olarak görüyorduk. Böyle cinsel kimlikteki insanları da sorunlu ailelerin çocukları olarak değerlendiriyorduk. Bu durumla karşılaşınca, hayatımız iyi, çocukların her ihtiyacını karşıladık neden bizim başımıza geldi diye düşündüm. Oysa ne kadar cahilmişiz…”

Okullarına seminere gelen psikolog Jale Kerimoğlu’dan yardım almaya karar verirler. Hemen ertesi gün anne, baba, abla ve Boysan tüm aile kalkıp giderler. Amerika’da eğitim almış oldukça bilgili biridir Jale Hanım. Öncelikle aileye korkulacak bir şey olmadığı açıklar, düzenli terapilere alır onları. “O güne kadar ben heteroseksüel bir birey olduğumu bile bilmiyordum” diyor Sema Hanım. Bahsettiği yıllar 1990’lar. Yıl olmuş 2017. Herkesin evinde, cebinde devasa bir kütüphane taşıdığı internet çağında, bilginin tek tuşla bir saniye içinde dünyanın bir ucundan diğerine ulaşabildiği zaman diliminde günümüz insanlarının neden bu kadar kör cahil kaldığını araştırmaları için İsviçreli bilim insanlarına havale edip konumuza geri dönüyoruz.

Satırlar arasında oğullarını arıyorlar fakat LGBT-İ hakkında fazla kitap bulamıyorlar. Sonra din kitaplarına bakmışlar. Manzara iyi değil. “Yanacaksınız, sapıklar, sapkınlar, günahkârlar, helak oldular mesajlarını görünce o kitapların bir yorum olduğunu ve insan eliyle yazılmış olduğunu gördük” diyor.


Hayatında ilk kez lezbiyen gören anne

Türkiye toplumundaki ‘aile babası’ veya ‘erkek adamın erkek oğlu olur’ öğretileri ile yıllarca hayat sürmüş bir babanın gey oğluna yaklaşımını merak ediyorsanız onu da anlatalım. Önceleri sessiz kalmış Boysan’ın babası. Zihninde oturtmaya çalışmış. Gerektiği yerde susmuş gerektiği yerde konuşmuş, öğrenmeye çalışmış babası. Çünkü oğlunu çok seviyor ve ona değer veriyor. Boysan cinsel yönelim, biyolojik kimlik, cinsiyet kimliği nedir öğretmiş. Transseksüel, lezbiyen, gey, biseksüel, interseksüel terimlerini hiç bıkmadan sürekli anlatmış.

Kimliğini bir nebze olsun daha rahat yaşamaya başlar artık Boysan. Kıyafetleri renk kazanır, takılar sarar kollarını kulaklarını. Bir de LAMBDA’ya yolu daha sık düşer. Annesi merak eder ve o da gider bir gün. Burası Türkiye’deki ilk LGBT-İ derneğidir. İlk kez bir lezbiyen görür, Zeliş’i (Zeliha). Birkaç trans kadın görür ve büyük şaşkınlıkla çıkar oradan. Sindirmesi zaman almış biraz.

Aileler çocuklarının yanında

LİSTAG derneği ile faaliyet yürütmeye başlarlar. Burada anne babalar birlikte sohbet eder, eylemler için birlikte döviz hazırlarlar. Bu anlamda çorak kalmış Anadolu’ya umut ışığı olmuş, ne yapacağını bilemeyen birçok aileye el uzatmışlardır.

Boysan Yakar, sevgilisi Mert Serçe ve arkadaşları Zeliş Deniz tatil dönüşü Çanakkale Gelibolu’da, araçlarına bir TIR’ın çarpması sonucu hayata veda ettiler. Arkalarında ışık oldukları yüzlerce insanı bırakıp gittiler. Onların özgürce yaşamak istemeleri, sistem ve homofobi ile mücadeleleri yarıda kalmayacak. Bugün kurulan dernekler ve kimliklerini gizlemeden yaşayan bireyler varsa bunda bu güzel insanların payı büyüktür. (ZEHRA FİRDEVSOĞLU – SENDİKA.ORG)