Bu ikisinin böylesi bir olayda karşılaşmaları tesadüf olsa da ikisinin de bir şekilde futbolun içinde olmaları tesadüf değil. Çünkü hayat ve futbol tesadüfler ile örülen bir şey değil
Bir memleketin milli takım teknik direktörü ve aynı zamanda “koca bir ülkenin futbol direktörü” unvanlı bir kişisi “mekân basan” bir külhanbeyi olabilir mi? Normal koşullarda olamaz… Olmamalı…
Mafyavari pozlar, konuşmalar, külhanbeyi tavırlar ve geçmişten bugüne değin yaşanan benzer onca olay yetmezmiş gibi, bu yazının yazıldığı tarihten bir iki gün öncesi itibari ile ülkenin futbol direktörü, milli takım teknik direktörü olan kişi yanındakiler ile birlikte “mekân basarak, tehdit etme” davranışıyla geçmişten bugüne yapılanları taçlandırmış durumdadır.
Haklı olunsa dahi hiçbir neden ve gerekçe mekân basarak tehdit etmeyi mazur gösteremez. Güçlünün başka bir güçlüyü, gücü ve ilişkileri dolayısıyla ezdiği ve yok saydığı toplumsal yapılarda olağan olan bu tür ilkellikler bakalım nasıl bir yaptırım ve uygulama ile karşılanacaktır?
Sorumsuz bir ergen değil
Sözünü ettiğimiz kişi ülkenin futbol direktörü. Sıradan bir vatandaş için dahi söz konusu olayın kahramanı olmak yeterince ayıp, ilkellik ve suçtur. Lakin sözü edilen kişi sıradan bir vatandaş değil, sorumsuz bir ergen değil, tam olarak kurumsal kimliği olan ve bu kimliğinde ulusal etiket de taşıyan bir kişi.
Ayrıca birçok antrenörün rol model aldığı bir kişiden söz ediyoruz. Birçok antrenörün, özellikle altyapılarda çalışan genç antrenörünün olmak istediği yerdeki kişiden veya ilham kaynağı olan birisinden bahsediyoruz. İmam bunu yaparsa cemaat neler yapmaz, misali bir algıdan ve bu algının doğallaşmasından ve olağanlaşmasının tehlikesinden söz ediyoruz.
Futbolun teknik anlamda en tepedeki adamının örnek alındığı ve alınacağını varsaymak bir fantezi olmasa gerek. Çünkü biliyor ve izliyoruz ki bu ülkede yüzlerce antrenör onun ağzına bakıyor. Keşke bakmasalar ama bakıyorlar, gerçek bu.
Temennimiz, örnek alınmaması
Düşünün! Fatih Terim’i örnek alan bir altyapı antrenörünün altyapıda yer alan çocuk ve gençler için nasıl bir eğitim faciası yaratacağı olasılığı başlı başına bir problematik değil midir?
Temennimiz altyapı antrenörlerimiz başta olmak üzere, tüm futbol antrenörlerimizin böylesi davranışlar, ilişkiler ve yapılar içinde olanları örnek almamaları ve onlara gereğinden fazla saygı göstermemeleridir.
On yıllardır bu düzen bunları üretiyor, bunlar da bu düzene hükmediyorlar. Ama ne yazık ki bu bozuk yapı ve adil olmayan işleyiş konusunda yeterince farkındalık oluşmuş değil. Böyle devam ettiği sürece yakın gelecekte bu tiplerden futbolu ve futbol düzenini kurtarmak mümkün görünmüyor. Çünkü futbol genel sisteme eklemlenmiş işleyen önemli parçalardan biri. Sistem de futbol düzeni de bir şekilde değişmek zorunda. Çünkü siz neyseniz futbolunuz da o’dur.
Tesadüfe bak
Bu arada nasıl bir tesadüftür ki mekân basan kişi, Türkiye Futbol Direktörü iken, mekânı basılan kişi de Türkiye Futbol Federasyonu Yedek Yönetim Kurulu Üyesi ve Adana Demirspor eski başkanı… Her ikisi de aynı kategorinin, aynı yapının ve aynı anlayışın insanları.
İkisi de kazananlardan ve asla kaybetmeyenlerden. Birisi diğerinden daha popüler ve ilişkileri bakımından daha güçlü, hepsi o kadar.
Bu ikisinin böylesi bir olayda karşılaşmaları tesadüf olsa da ikisinin de bir şekilde futbolun içinde olmaları tesadüf değil. Çünkü hayat ve futbol tesadüfler ile örülen bir şey değil.
Türkiye futbolunu işte bunlar yönetiyor.
Kaybeden kim?
Peki, kaybeden kim? Türkiye futbolu, Türkiye futbol severleri ve Türkiye’nin tüm insanları.
Siz, biz, hepimiz bunların ve bu tiplerin önemli aktörler olduğu bir futbolu elimizin tersiyle itmediğimiz sürece bunlar biz futbol emekçilerinin, futbol izleyenlerinin ve futbol taraftarlarının sırtından futbol beslemeleri olarak yaşamaya devam edecekler.
Kaybeden futbol ve futbolun samimi insanları, kazananlar ise yine onlar veya benzerleri olacak.
(İSMAİL TOPKAYA – SENDİKA.ORG)