“İnsanların yürekleriyle oynamak yapacağın en son şeydir. İnsan yüreği bir yay gibidir, aşağıya doğru bastırırsan o daha yukarıya atlar. Yürek, bir yangın kadar sıcak, çok soğuk bir gün gibi buz gibi olabilir. O kadar hızlıdır ki dünyanın sonuna gidip gelebilir, Bir havuzdaki yatak kadar sakin ve gökyüzü kadar gizemlidir. Vahşi bir at tutsak edilemez, bir insan yüreği gibi…”
Taoizm, bilinen en eski felsefelerden birisidir. Tao, “yol” anlamına gelir. Daha geniş ve başka anlamları olduğu da iddia edilir. Bu bir yoldur, ancak yol olmayan yoldur aslında. Belki de bir yol yoktur gidilecek, çünkü insanın kendisi yoldur özünde. Herkes kendi yoluna sahiptir. Taoist felsefe üç aşamada incelenir bazı uzmanlarca: ilk aşama, gelişim aşaması ve dejenerasyon aşaması.
“Söyleyen bilmez, bilen söylemez.” denilir. Bu Taoizmin derinliğini algılamamıza yarayacak kadar çetin ceviz bir cümledir, bir demir leblebidir. Kolayca derinliği kavranarak açıklanamaz. Ancak bilge kişinin sessizliğiyle derinleştiği, aslolanın sürekli arayış olduğu, bilginin değişkenliği ve çok da önemli olmadığını düşünebiliriz.
“Chuang Tzu, düşünde bir kelebek olduğunu gördü, ama uyandığında, düşünde kendisini kelebek olarak gören bir insan mı, yoksa düşünde kendisini insan olarak gören bir kelebek mi olduğunu bilemedi.” Chuang Tzu’dan (1889) (Aktaran: Anar, 2000: 109)
Taoist felsefenin kavramlarından birisi de Wu-Wei’dir. Taoizmde bilge kişi, sessiz kişidir. O, dışta ve dilin ötesinde tümden açılmıştır. Taoist felsefeden türeyen Feng Shui’de insanın çevresiyle ve etrafındaki nesnelerle uyum içinde yaşaması öngörülüyor. Nesnelerin düzenlenişinin insan hayatına pozitif ve negatif etkileri olduğu öne sürülerek, nesneleri en uygun biçimde düzenlemenin insan hayatına olumlu etkiler yapabileceği dile getiriliyor.
Taoizm ile Konfüçyüsçülük iki ayrı Çin düşüncesidir, fakat birbirlerinden farklıdırlar. Konfüçyüsçülük daha dünyevi, dünyaya ve topluma şekil vermek isteyen bir sistemi öngörür. Tao ise daha içsel ve mistik bir felsefedir, maddi olanın ötesine geçerek erdem ile hayatı anlamlandırmaya çalışır.
Bu felsefenin ilkeleri, Lao Tzu’nun (Laozi) “Tao Te Ching” kitabında dile getirilir. Lao Tzu “yaşlı bilge” anlamına gelir. Bu konuda tartışmalar olmakla birlikte, kendisinin bazı kaynaklara göre İ.Ȍ. 6. yüzyılda yaşadığı söylenir. (4. Yüzyılda yaşadığını söyleyenler de vardır.)
“Evrenin tercihleri yoktur
Bütün şeyler eşittir
Bu yüzden bilge kişi
herkesin bildiği tercihleri tanımaz”
Tao Te Ching kitabı üzerine
Tao Te Ching, insanlığın en büyük kitaplarından birisidir. Bu, “Erdemin Yolu Kitabı” olarak da bilinir.
Kitap, çeşitli konuları içeren 81 bölümden oluşuyor.
“Hayal edilen Tao ebedi Tao değildir.
İsimlendirilen kavramlar
ebedi isimler değildir.
İsmi olmayanlar yerin ve göğün başlangıcıdır.
İsmi olanlar yaratıkların anasıdır” (Lao Tzu, 2000, Capitulo 1, 21)
“Eski zamanların üstün üstadları,
Mahir, esrarengiz, mistik, zeki,
Ve zamanlarına göre pek fazla derin idiler.
Anlaşılmadıkları içindir ki,
Nasıl göründüklerini anlatmak daha iyidir. (Capitulo 15, 53)
“Evrenin tercihleri yoktur
Bütün şeyler eşittir
Bu yüzden bilge kişi
herkesin bildiği tercihleri tanımaz” (Capitulo 5, s.33)
Aşağıda bu kitaptan aldığım bazı sözleri, kendi düşüncelerime göre yorumlamaya çalışacağım:
“Tao’yu görüyorsan, o gördüğünTao değildir.”
Burada aslında bence, Tao’nun sonsuz bir arayış olduğu dile getiriliyor. Tao’ya ulaşılamaz. Çünkü hayat kısadır, kişi kendi yoluna gider. Tao’ya ulaşmak için yürür, ama ona asla ulaşamayacağını bilir. Bu yüzden asla ulaşamayacağı birşeye doğru yürümek kişiyi bilgeleştirir ve olgunlaştırır.
“Bütün canlılar doğar ve ölürler, fakat hayat ölümsüzdür.”
Canlının hayatı kalıcı degildir, o rüzgârdaki bir mum gibi hızla erir. Ama kalıcı olan hayatın kendisidir. Etrafta hiçbir canlı olmasa bile, olma ihtimalini doğurabilecek bir hayat olasılığı vardır. Bence bu yüzden hayat ölümsüzdür deniliyor.
“Yüreğin yalınlığı kozmik bir güçtür.”
Eski felsefeler Çin’den Hindistan’a hep yalınlığa önem vermişlerdir. Kişi yalınlaştıkça, istek ve arzularından arındıkça kendisine daha çok yaklaşır. Böylece yalınlaşma süreci, kişinin kendisini tanıma ve yönetme sürecine giden yolu açar. Yalınlaşma ve kişinin kendisini tanıması, yaşadıkça bitmeyen bir süreçtir.
“Tao, sonsuz bir biçimde sessizdir, bu nedenle çok güç şeyleri gerçekleştirir. Dinamik bir sessizliktir bu, bir bilge gibi sessizce gerçekleştirir.” (s.40)
Sessizlik, dinlemeye yol açar. Dinleyen insan ise görmeye, anlamaya ve hissetmeye başlar; içine doğru bir yolculuğa çıkar. Aslında sessizlik, insanın kendi içine konuşmasıdır.
“Kusurlu olan mükemmel, eğri olan düz, boş olan dolu olacaktır.” (s.69)
İnsan hayatı boyunca düz bir çizgide ilerlemez. Hatalar yapar, eğrilir. Ancak daha sonra doğrulma ve hatalarını tamir etme şansı her zaman vardır. Bu hayatın diyalektiğidir. Hayat da tek çizgide ilerlemez ve Yin Yang dengesini içinde taşır.
“Akıllı kişi diğerlerini tanıyan, bilge kişi ise kendisini tanıyandır. Kuvvetli, başkalarına karşı kazanan, güçlü ise kendisine hükmeden kişidir.” (91)
Her zaman diğer insanları kolaylıkla tanıdığımıza eminizdir. Bu yüzden herkes kendisini akıllı sanır. Oysa değil başkasını kendimizi bile tanımadığımızı farkında olmayız. İnsan kendi içine baktığında kendini tanımasının bile neredeyse imkânsız olduğunun farkına varır. Hayatta insanın en büyük rakibi yine kendisidir ve kendine karşı kazanmak, başkalarına karşı kazanmaktan çok daha zordur.
Taoizm ve Anarşizm
Entelektüel faaliyetleri olan pekçok insan bile anarşizmin köklerinin Taoizme uzandığını bilmez, hatta Taoizmi de duymamış ya da ne olduğu hakkında bir fikri yoktur.
Anarşizmin köklerinin Taoizme kadar uzandığı tezleri dile getiriliyor. Taoizmin başlıca kitabı olan Tao Te Ching’in “anarşist klasikler”den birisi olarak kabul edildiği yazılıp çiziliyor. Anarşizm, genellikle yeni ve “Batılı” bir fenomen olarak kabul edilir, Taoizmin kökleri ise “Doğu”nun kadim uygarlıklarından doğar.
Taoistler eskiden feodal ve merkezi bürokratik bir hükümetin yönetimi altında yaşarlardı. Konfüçyüs öğretisi sosyal hiyerarşiyi savunurken, Taoistler ise hükümeti reddediyor, insanın doğal ve kendiliğinden yaşamı savunuyorlardı.
Taoizmde bir hiyerarşi yoktur, tıpkı anarşizmde olduğu gibi.
Taoizmden etkilenen ve bunu eserlerine yansıtan yazarlardan birisi de ünlü“Mülksüzler”kitabının yazarı Ursula Le Guin’dir.
“Ursula K. Le Guin kendini ‘Taocu, anarşist, feminist ve çevreci’ olarak tanımlıyor. Taoizm, doğanın ideal düzenine uyumla iyilik ve güzelliğin gerçekleştirileceğini, bir şey yapmamanın ve hareketsiz kalmanın insanı huzura ve sükûnete kavuşturacağını ifade eder ve insanın kendini bilmesinden, kendi içini okumasından bahseder. Le Guin’in pek çok yapıtında bu felsefenin “doğanın ideal düzenine uyma”, “kendini bilme” ve “kendi içini okuma” gibi öğelerinin izleri görülebilir. (Muratoğlu, 2004)
Taoistler daha çok içsel ve doğal bir arayış üzerinde yoğunlaşırken, Konfüçyüsçüler ise sosyal reformlar ve dünyasal sorunlar üzerine yoğunlaşıyor itaat ve disiplin ile eril değerleri öne çıkarıyorken, Taoistlerse pasif, dişil kavram ve değerlerde yoğunlaşıyorlardı.
Son dönem anarşistlerine göre Taoistler evreni sürekli bir akış içinde görürler. Her şey değişir, hiçbir şey sabit değildir.
“Ts’ui Chu bir gun Lao Tzu’ya şöyle sorar: ‘Sen hükümete gerek olmadığını söyledin. Fakat eğer hükümet olmazsa, insanların yürekleri nasıl olur, daha iyi mi?’
Lao Tzu şöyle yanıt verir: “İnsanların yürekleriyle oynamak yapacağın en son şeydir. İnsan yüreği bir yay gibidir, aşağıya doğru bastırırsan o daha yukarıya atlar.Yürek, bir yangın kadar sıcak, çok soğuk bir gün gibi buz gibi olabilir. O kadar hızlıdır ki dünyanın sonuna gidip gelebilir, Bir havuzdaki yatak kadar sakin ve gökyüzü kadar gizemlidir. Vahşi bir at tutsak edilemez, bir insan yüreği gibi…” (Read, 2012: 5)
Taocu düşünür Chuang Tzu’nun dikkat çektiği gibi insanı tek kılan bir özellik daha var, o da insanlığı yönetme düşüncesidir.
Chuang Tzu, dünyanın yönetilmeye ihtiyacı olmadığını, yönetilmemesi gerektiğini söyledi. Bu ve benzeri görüşlerinden dolayı Taoist filozof, Murray tarafından “ilk anarşist” olarak nitelendi. (Rothbard, 1990:43-67)
Ȍrneğin Kropotkin ve Bakunin gibi anarşist düşünürlerin de Taoizm’de dile getirilen bazı düşüncelerle kesiştikleri bilinir.
Bugünlerde Tao Te Ching kitabını yeniden okuyup düşünüyorum. Kitap, anlaşılması en güç olanlardan birisi ve çeviriler arasında bu yüzden önemli farklar oluşuyor. Çok derin anlamlar içeren bir felsefe. Hatırladığım kadarıyla bir İngiliz yazar belki de bu yüzden Taoizmin bugün değil, ama belki 20 bin yıl sonra anlaşılacağını söylemişti.
Bir anekdot
Lao Tzu’nun Konfüçyüs ile aynı dönemde yaşadıkları iddia edilmektedir.
Lao Tzu, bir gün Konfüçyüs’e, “Zengin adamlar hediye olarak para, erdemli insanlar ise bilgi ve öğüt verirler.” dedikten sonra başka şeyler de söyler. Ve konuşmasını şöyle sonlandırır: “Bende para da yok erdem de. Kısa bir süre için, kendimi bilgili bir insan sayarak sana birkaç söylememe izin ver sevgili onurlu davetli Konfüçyüs. Sana eski bir anekdottan söz edeceğim: İyi bir tüccar sanki elinde hiçbir şey yokmuş gibi davranır. Erdemli bir insan da her zaman yalındır. Eğer gururundan, açgözlülüğünden, hırsından, kibrinden kurtulabilirsen senin için iyi olur.” (You-Sheng Li: 2009 Beijing)
Hayat sonsuz bir gezidir, biz de bu yolculukta aldığımız mesafe kadar özgürüz.
(Erol Anar – DÜNYALILAR.ORG)