“Bir yıl sonra vaziyetin özeti şu: Dinci dinciye darbe
yapmaya kalkıştı beceremedi. Beceremeyenler kaçtı. Geride kalan dincilerin
topluma ve Cumhuriyete yaptığı darbe ise devam ediyor”
DÜZENİN OHAL'İ
Tayyip Erdoğan, 15 Temmuz seneyi devriyesine yaklaşırken
ağzındaki baklayı çıkardı ve Ohal'in patronları korumak için ilan edildiğini
söyleyiverdi. "Şimdi grev tehdidi olan yere Ohal'den istifade edip izin
vermiyoruz" dedi. Ohal kalkmayacak, “bu iş bitene kadar sürecek"ti.
Hangi iş bitecek olan? Görünüşe göre “FETÖ” işi. Ama
görüldüğü gibi altta başka bir gündem varlığını hissettiriyor. Grev zaten
yoktu, Ohal’le bütünüyle imkânsız hale getirildi. Kılıçdaroğlu’nun adalet
mitingine davet ettiği patronlar hiç olmadığı kadar memnun. Kârlarını
büyütüyorlar Ohal’den istifade. Nasıl büyütmesinler? Grev yok, direniş yok,
hukuk yok. Bir emirle işlerinden edilen yüzbinlerce insan korkudan sinmiş
bekliyor. Kenan Evren’in sıkıyönetim dönemlerinde başaramadığı bir işi
başardılar böylece. Az biat, biraz din, üzerine bolca Ohal sopasıyla başardılar
bunu. Bugün bayram edecekler hep birlikte. Büyük başarı!
Ölü ele geçirilen Cumhuriyetin cesedi yerde kaldı bu arada.
Dincinin dinciye darbesinden kurtuluş savaşı devşirmeye çalışıyorlar ki ceset
kokmasın. Fırsattan istifade onu da defnedecekler, iş bu.
***
Bakın bir yıllık Ohal’e. 155 bin kişi hakkında işlem
yapıldı. 71 bin kişi gözaltına alındı, 50 bin kişi darbe soruşturmaları
kapsamında tutuklandı. 7 bini akademik ve idari personel olmak üzere 101 bin 44
kamu görevlisi ihraç edildi. İhraçlarla Ankara Üniversitesinin SBF, EBF, İLEF,
DTCF ve AÜHF fakülteleri fiilen kapanma noktasına geldi. DTCF Tiyatro Bölümü
akademik kadrosunun büyük bölümünü kaybederek fiilen kapatılmış oldu. Ege
Üniversitesi Felsefe Bölümü de aynı akıbetle karşılaştı.
Cezaevlerinde mektup ve kitap yasağı gibi 12 Eylül dönemini
aratmayacak uygulamalara gidildi. Çoğu HDP’li 14 milletvekili ve 156 gazeteci
tutuklandı. 216 gazeteci gözaltına alındı, 2308 gazeteci işsiz kaldı. 28 TV
kanalı, 5 haber ajansı, 66 gazete, 19 dergi, 36 radyo, 26 yayınevi kapatıldı.
En az 140 bin kişinin pasaportu iptal edildi. Halen 150 bine yakın soruşturma
sürüyor. Resmi veya gayri resmi bütün rakamlar korkunç bir yıkıma işaret
ediyor.
Darbe girişimi sonrası çok sayıda işkence iddiası gündeme
geldi. Bunda gözaltı süresinin 30 güne uzaması, ilk beş gün avukat görüşünün
engellenmesinin özel bir önemi var. Bu süre bazen 10 güne kadar uzatıldı.
Düşman ceza hukuku diyoruz buna.
Hâlbuki darbecilerin siyasi akrabası bunu yapanlar. Daha
düne kadar iktidarı paylaştıkları, din kardeşi kabul ettikleri, yoldaşlık
yaptıkları insanlara yapıyorlar bunları. Girişimin ardından ortaya atılan
iddialara inanacak olursak, darbeden önce aynı mescitte yan yana namaz
kılanların birbirine tecavüz ettiği bir süreçten söz ediyoruz. Tepkiler karşısında
vazgeçilse dâhi “hainler mezarlığı” uygulaması, darbeci olduğu iddia edilenlere
din hizmeti verilmemesi, darbe girişimine katılan üsler ve kışlaların
kapatılacağı açıklamaları, suçun işlendiği tarihte idam cezası olmadığı halde
idam tartışması yapma, devletin resmi ajansının servis ettiği işkence edilmiş
subay resimleri nasıl bir kinle, intikamla hareket edildiğini göstergeleri.
OHAL uygulamasıyla Meclisin yetkilerinin elinden alındığı,
Anayasanın ve yasaların işlemez kılındığı o süreç halen devam ediyor. Ülke OHAL
ile ömrü uzatılmış bir uzun Kara Cuma’nın tam ortasında.
***
Kutlanan bu işte. Kutlamaların en öne çıkan etkinliği ise
sala ve mevlit. Terlikle tank kovalama fonu önünde icra edilen “Kutlu Doğum
Haftası”yla karşı karşıyayız özetle. Diyanet eliyle kameri takvime bağlanıp
tarihin çöplüğüne doğru gönderilen “Kutlu Doğum”dan boşalan yer böylece
doldurulmuş oluyor.
Aslında 15 Temmuz adı üstünde bir günlük bir şey. CHP ve
MHP’nin de katılımıyla tatil ilan edildi o bir gün. İlgili yasaya göre adı
“Demokrasi ve Özgürlükler Günü.” Hal böyleyken AKP beğenmedi adı, ilaveler
çıkarmalar yapıp “15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü” yaptı. “Milli
Birlik” AKP’nin alamet-i farikası. Ülkenin birliğinden çok AKP tabanının
birliğine işaret ediyor. Hoş, kutlamalar da bir tür AKP bayramı şeklinde zaten.
Kutlamaların içeriğine dışarıdan bakan İslamcıların
iktidarına ateistler veya Hristiyanlar darbe yapmaya kalkıştı sanır. Oysa
darbeyi yapan bir dini tarikat. Devirmeye kalkıştıkları ise ülkeye hâkim İslamcı
iktidarın kendi dışında kalan bölümü. Öyle bir denklem ki bu, darbe başarılı
olsaydı da yıldönümü büyük ihtimal sala ve mevlitle kutlanacaktı. Darbeciyle,
direnişçi arasındaki tek fark salayı okuyan müezzinin kimliğinde.
15 Temmuz’un seneyi devriyesindeyiz. İddia o ki 20 Temmuz’da
bir darbe daha oldu. Bütün bunlar ülkedeki darbe iddialarını da ortadan
kaldırmış değil. Ortada kesinleşmiş tek bir sonuç var: Eski Cumhuriyetin
yıkıntıları üzerine inşa etmeye çalıştıkları yeni rejime özel yetkili mahkemeler
aracılığıyla yeni bir tarih oluşturma girişimi akamete uğradı. Fakat “FETÖ”cü
darbe vesilesiyle yeni bir fırsat yakaladığını düşünüyor iktidar. O tarih yazma
işlevi 15 Temmuz’a yüklenmeye çalışılıyor. AKP’nin “Kurtuluş Savaşı” 15 Temmuz.
Toplumu ikna etmeyi başarabilirlerse yeni bir tarih yazacaklar. Ama AKP pratiği
gösteriyor ki sadece yıkmayı becerebiliyorlar. Yapmada ve yazmadan pek
beceriksizler.
Bir yıl sonra vaziyetin özeti şu: Dinci dinciye darbe
yapmaya kalkıştı beceremedi. Beceremeyenler kaçtı. Geride kalan dincilerin
topluma ve Cumhuriyete yaptığı darbe ise devam ediyor.
***
Ohal’le yönetiliyor ülke. Düzenin Ohal’i bu. Sürdürmeye,
ömrünü uzatmaya çalışacaklar başka çıkar yolları yok.
İşçi sınıfı da buna başka bir hal ile karşılık verecek. Onların
da başka çıkar yolu kalmadı çünkü. Ve gerçek tarih işte böyle yazılacak! (ORHAN
GÖKDEMİR - SOL.ORG)