Osmanlıspor karşısındaki dikine ve hızlı oyunuyla yeni Galatasaray takımı, Brendan Rodgers yönetimindeki Liverpool’u andırdı. 2013-14 sezo...
Osmanlıspor karşısındaki dikine ve hızlı oyunuyla yeni
Galatasaray takımı, Brendan Rodgers yönetimindeki Liverpool’u andırdı. 2013-14
sezonundaki oyunuyla Suarez yoktu belki ama, Gomis de hiç fena değildi!
Maç öncesi herkesin aklındaki soru şuydu: Galatasaray’ın
Kayserispor maçındaki performansı gerçekçi miydi, yoksa tıpkı Riekerink
dönemindeki gibi aldatıcı mı? Yeni Galatasaray maçın henüz ilk dakikalarında
bize bu sorunun cevabını verdi. Top rakipteyken şok preslerle ve ciddi ön alan
baskısıyla meşin yuvarlağı kazanmayı başardılar. N’diaye, Belhanda ve Tolga bu
alanda büyük pay sahibi oldu. Galatasaray’ın topu kaptırdıktan sonra geri alma
süresinin bu kadar kısalması, gelecek adına oldukça iyi bir işaret.
Pep’e selam olsun!
”Savunma biçiminiz, hücum biçiminizi belirler” der dünyanın
en özel teknik direktörlerinden biri olan Pep Guardiola. Galatasaray’ın saha
dizilişi ve oyun kurgusu, bu sözün ne kadar değerli olduğunu bir kez daha
gözler önüne serdi. Stoper Serdar Aziz ve Maicon’un arasına giren Fernando,
isabetli paslarıyla oyunu kuran isim oldu. Bu toplar adeta durağanlığa tepki
olarak doğmuş olan N’diaye ve Belhanda’yla buluşunca, 2013 model Liverpool’u
andıran dikine ve hızlı oyunla birlikte gollerin gelmesi kaçınılmaz oldu.
Prof. Dr. Fernando
Francisco Reges
Fernando’nun adeta bir ‘regista’ gibi stoperlerin arasına
girmesi, Mariano ve Linnes’in ileriye çıkıp çizgiye basması, yeni Galatasaray
takımını top kendisindeyken 3-4-3 dizilişine itti. Top Osmanlıspor’dayken ise
5’li savunmaya geçildi. Bu kurguda en önemli isim ise Fernando oldu. Neredeyse
tüm toplar onda toplandı, oyunu kurdu, tempoyu istediği gibi ayarladı, kritik
toplar kesti. Türkiye’ye doçent olarak gelen Brezilyalı, bu özgüven ve
kaliteyle Galatasaray’daki akademik kariyerinde profesörlüğe adım atacağının
mesajını verdi. Fernando’nun futbol aklı, Mariano’nun top tekniği, Rodrigues’in
hızı, Gomis’in bitiriciliğinin yanına oyuncuların müthiş hırsı eklenince
Galatasaray için İstanbul’a mutlu dönmek pek zor olmadı. Özellikle,
beğenilmeyen adam Tolga Ciğerci’nin, son iki karşılaşmada sürekli rakip ceza
sahası içinde olması ve bu aktifliğini 2 golle süslemesi, sarı-kırmızılıların
oyununun nasıl bir evrim içinde olduğunun ve oyun kurgusunun, bir oyuncuyu
nasıl değiştirdiğinin göstergesiydi.
Bülent Uygun’un karşılaşmaya forvetsiz başlaması,
Osmanlıspor’un hızlı hücuma çıkmasını engelleyip Galatasaray’ın ekmeğine yağ
sürdü. 2’nci devrede Serdar forvete geçip takımı hareketlendirse de 3-0’dan
sonra geri dönmek için fazlası gerekiyordu. Bu güç de Osmanlıspor’da olmadığı
için, karşılaşmanın yalnızca kağıt üzerinde zorlu olduğu ispatlandı.
Yeter ki futbola
‘yabancı’ olmayalım!
Dün akşam muhteşeme yakın oynayan Galatasaray’ın ilk 11’inde
hem Türk hem de yerli olarak sadece Serdar Aziz yer aldı. Bu karşılaşma, her
seferinde takımına en az 9-10 yabancı transfer edip sonra da ”İstiklal marşı
okuyacak futbolcu kalmadı” diyen hocalara çok iyi bir mesaj oldu. Futbolcuları
Türk-yabancı yerine kaliteli-kalitesiz, çalışkan-tembel diye ayırt ettiğimiz
gün, daha iyi seviyeye gelebileceğiz. Zira futbolda kalıcı başarı için şart
olan şey futbolcunun ırkı değil; kalite, taktik disiplin, hırs ve istikrardır.
(Samet Çayır – Four Four Two)