Gazeteciler Ahmet Şık, Akın Atalay, Kadri Gürsel, Murat Sabuncu ve Emre
İper’in tutuklu yargılandığı Cumhuriyet Davası’nın üçüncü duruşması Çağlayan
Adliyesi’nde görüldü. Duruşmada Cumhuriyet Vakfı’nı davalık eden Alev Coşkun
ile Aydınlık yazarı Rıza Zelyut tanıklık yaptı.
Coşkun, “suç” olduğunu ileri sürdüğü gazete küpürlerini
savcıya kendisinin götürdüğünü ve savcının “FETÖ” suçlamasına “Bilmem” yanıtı
verdiğini itiraf ederken, “yayın çizgisi değişikliği” iddiasını mizanpajla
açıklamaya çalıştı, gazetenin yöneticilerini suçlamayı sürdürdü. Rıza Zelyut
ise vakti zamanında Fethullah Gülen güzellemelerine imza atmamış gibi gazetenin
FETÖ çizgisine girdiğini iddia etti.
Avukatlar ve tutuklu gazeteciler Coşkun ile Zelyut’un
ifadelerini birer birer çürüttü. Avukatlar, gazetecilerin tahliyesini isterken,
savcı bir kez daha tutukluluğun devamı yönünde mütalaa verdi. Mahkeme heyeti
ise Kadri Gürsel’i tahliye ederken diğer gazetecilerin tutukluluğunun devamına
karar verdi ve davayı 31 Ekim 09.30’a erteledi.
23.10 Duruşmanın sonlanmasının ardından adliye önünde bir
açıklama yapıldı.
Av. Kemal Aytaç, Kadri Gürsel tahliye edilirken diğer dört
gazetecinin halen neden tutuklu olduğunu sorarken, “Bu bir hukuk davası değil,
bir intikam operasyonudur. Hukuk adına cinayet operasyonudur” dedi.
Gazeteci Ertuğrul Mavioğlu Kadri Gürsel’in hukuki bir
kararla tutuklanmadığı gibi hukuki bir kararla tahliye olmadığını, nitekim
yargılamadaki sorunun bizzat mahkeme başkanı tarafından da dillendirildiğini
söyledi, “Tek bir arkadaşımız içeride kalmayana kadar davamızın peşindeyiz.
Sözümüzü eksiltmeyeceğiz” dedi. Gazeteci Elif Ilgaz da gelecek duruşma tüm
arkadaşlarını alacaklarını ekledi.
CHP milletvekilleri Barış Yarkadaş, Mahmut Tanal ve Sezgin
Tanrıkulu da kısa konuşmalarında dayanışmayla ve mücadeleyle adaleti
sağlayacaklarını, gelecek duruşma arkadaşlarını alacaklarını ifade etti.
Kadri Gürsel’e
tahliye
22.45 Mahkeme heyeti;
Kadri Gürsel’in tahliyesine,
Ahmet Şık, Murat Sabuncu, Akın Atalay ve Emre İper’in tutukluluklarının
devamına,
Emre İper için BTK ve Turkcell’e müzekkere yazılıp rapor haline
getirilmesine,
Star ve Akşam gazeteleri hakkında basın savcılığına suç duyurusunda
bulunulmasına,
Gelecek duruşmanın 31 Ekim Salı 09.30’da yapılmasına karar verdi.
21.24 Duruşmaya 22.30’a kadar ara verildi.
Star ve Akşam
“kararı” açıkladı, mahkeme başkanı kayda geçirdi
21.22 Duruşma devam ettiği sırada Saray merkezli Star ve
Akşam gazeteleri, gazetecilerin tutukluluğunun devamına karar verildiği
haberlerini paylaştı. Duruşmadaki izleyicilerin bu durumu dillendirmesi üzerine
mahkeme başkanı haberlere bakmak istedi. CHP Milletvekili Barış Yarkadaş’ın
telefonundan haberlere bakan mahkeme başkanı, konuyu dava tutanaklarına geçirdi
ve söz konusu haberlerle ilgili suç duyurusunda bulunacaklarını açıkladı.
Av. Koyuncu: “Hukuk
içinde kalmak için çırpınıyoruz”
21.17 Av. İlkan koyuncu söz aldı. 11 aydan bu yana
duruşmalarda hiçbir ilerleme sağlanamadığını söyleyen Koyuncu şu soruları
sordu:
Ahmet Şık muhabir, vakıf senediyle ne alakası var? Bu dosya
vakıfsa Akın Atalay niye tahliye edilmedi? Murat Sabuncu iki aylık genel yayın
yönetmeni, Kadri Gürsel 34 günlük yayın danışmanı. Alev Coşkun, Kadri Gürsel
ile ilgili ne dedi? Bir şey demedi. Rıza Zelyut ne dedi, “Üstten baskı geldi,
yazı yazdım” dedi. Kadri Gürsel yazmadı. Mehmet Faraç gelmedi, gelse bile
hiçbir şey söylemeyecek. İnan Kıraç ne söyledi? Biz getirdik onu.
Biz bu davayı hukuki mecrada tutmaya çalışıyoruz. Bu
iddianameye rağmen tutmaya çalışıyoruz. Hukuk içinde kalmak için çırpınıyoruz.
11 aydır oturuyoruz, bir tane karşı oy alıyoruz, o üye duruşmada yok.
Av. Köksal Bayraktar
hukuksuzlukları sıraladı, hakim çözüldü: “İddinamede problem var, kabul
ediyorum”
21.03 Mahkeme başkanı Bayraktar’ın “insan sevgisi” sözlerine
itiraz ederken, yargılamadaki çarpıklığı itiraf eden sözler sarf etti:
Sayın Köksal Bayraktar sizi başka davalardan da biliyoruz.
Bize ders veremez, bizim insan sevgimizi ölçemezsiniz. Bülent Utku’yu basın
mahkemesinden tanırım. Tarzını biliyorum. Ahmet Şık’ı tanımam, sevip sevmemem
söz konusu değil. Onun da fanı (hayranları anlamında) var. Ama insan sevgisine
davet etmekle tahliye talep etmek aynı şey değil. İddianamede problemler var,
kabul ediyorum. Sizin dinlemekten bir hukukçu olarak keyif alıyorum.
20.50 Av. Köksal Bayraktar söz aldı. Alev Coşkun ve Rıza
Zelyut’un tanıklığının hukuk koşulları içinde ciddiye dahi alınamayacağını,
yorum yapıp gittiklerini, savcının delil toplama görevini yerine getirmediğini,
mahkemenin “örgüte yardım” ile “örgüt üyeliği” suçlamalarını eşitleyen
kararının hukuka aykırı olduğunu belirtti. Bayraktar şöyle devam etti:
İlla zindana atılacaksa ellerine ayaklarına da pranga koyun.
Zulüm bu. ByLock iddiası vardı Gürsel ile ilgili, ByLock’un B’si konuşulmadı.
İddia makamı “imza yetkisi var” dedi, olmadığı ortaya çıktı ama maddi
gerçeklere uyulmuyor. Türkiye Cumhuriyeti’nin altına bomba konmuş gibi bir
makalesinden bahsediyor iddianame, bugüne kadar o makalenin m’si anılmadı. Eğer
suçta ve cezada kanunilik ilkesine, Ceza Kanunu’ndaki kurallara inanıyorsanız,
eğer -ben de Faruk Eren gibi söyleyeceğim- içinizde insan sevgisi varsa tüm
tutukluların tutukluluğuna son verin. Bu eziyet bitsin. Ben hukukun üstünlüğü
için mücadele etmek istiyorum. Eğer bu davada hukukun üstünlüğü söz konusu ise
sanıklar hakkında tahliye kararının hemen bu duruşmada verilmesini talep
ediyoruz.
Avukatlardan tahliye
talepleri
20.42 Av. Tora Pekin, Emre İper’in telefonunun tutuklu
olduğu 6 ayda halen incelenmemesine tepki gösterdi. Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay’ın
“Soyut maddeler tutuklama gerekçesi yapılamaz” kararlarına dikkat çeken Pekin,
“Savcı bunu umursamıyor ama siz umursamalısınız. Savcının tutuklama gerekçesini
somutlaması gerekiyor. Talebim adil yargılanma hakkına riayet edilmesi” dedi.
20.35 Av. Bahri Belen, ilk duruşmadan bu yana tutuklama
kararına ilişkin konuştuklarını, Can Dündar’ın durumunun gerekçeyle
bağdaştırılamayacağını, Adalet Bakanlığı’nın, Avrupa Komisyonu’nun, Adli Tıp
Kurumu’nun, Türkiye Barolar Birliği’nin kararlarına dikkat çektiklerini
söyledi. Belen, “Geldiğimiz aşamada tutuklu müvekillerimizin tutukluluğuna
ilişkin söyleyecek bir şeyimizin kalmadığını düşünüyoruz. Takdir, tercih ve
karar sayın heyetinizindir” dedi.
Savcı tutukluluğun
devamını istedi, gazeteciler konuştu
20.28 Emre İper, “Bilirkişi raporunu bekleyeceğiniz için ne
desem boştur” dedi.
20.27 Ahmet Şık, “Hiçbir talebim yoktur” dedi.
20.25 Kadri Gürsel de ilk celseden bu yana hakkındaki delil
karartma ve ByLock gerekçelerinin birer birer düştüğünü, “tanıklar üzerinde
baskı kurma” gerekçesinin de bu duruşmayla birlikte ortadan kalktığını, hiçbir
tanığın kendisinden bahsetmediği gibi kendisinin görevi tanıklardan çok sonra
devraldığını belirterek tahliyesini istedi.
20.21 Aydın Engin, savcının üç defa aynı mütalaayı vermesine
ve üç duruşmadır “kaçma şüphesi”nden söz etmesine tepki gösterdi.
20.17 Savcı, gerekçe ve nedenlerin henüz ortadan kalkmaması
gerekçesiyle tüm sanıkların tutukluluğunun devamını talep etti.
20.12 Duruşma yeniden başladı.
19.05 Duruşmaya bir saat ara verildi.
Av. Belen ve Aydın
Engin, Zelyut’un iddialarını çürüttü
18.59 Av. Bahri Belen, Zelyut’un ifadelerindeki çelişkiye
dikkat çekti:
Zelyut, “Yönetim değiştikten sonra çok HDP haberi vardı,
İlhan Selçuk döneminde olmazdı” dedi. HDP 2013’te kuruldu, Selçuk 2010’de öldü.
Selçuk, parlamentodaki en büyük üçüncü partinin haberlerinin yapılmasını
istemez miydi?
Belen, Mehmet Faraç’ın bu duruşmaya da gelmediğine dikkat
çekerek “Kendisinin husumeti vardır. Kendisi dinlendiği takdirde davaya katkısı
olmayacağını düşünüyoruz” dedi.
18.47 Akın Atalay, yeniden söz aldı. Cumhurbaşkanlığı Genel
Sekreterliği’ne gönderilen mektup ile Alev Coşkun’un dosyaya gönderdiği
küpürler arasındaki benzerlikleri gösterdi, “Bu iki küpür aynı küpürdür” dedi.
Atalay daha sonra da savcıya verilen küpürün üzerindeki el yazısıyla Coşkun’un
itiraz dilekçesindeki el yazısını karşılaştırdı. Atalay, bu açıklamayı davanın kayıtlarına
geçmesi için yaptığını belirterek sözlerini noktaladı.
18.29 Aydın Engin ise Zelyut’un “İlhan Selçuk’u
tutuklayanlar gazeteye bu ekibi getirenlerdir” sözlerine manidar bir yanıt
verdi: “Beni Cumhuriyet’e getiren, sonra da Yazı İşleri Müdür yapan İlhan
Selçuk’tur.”
18.27 Av. Bahri Belen, Zelyut’a “Aydınlık gazetesi de MİT
TIR’larıyla silah taşınmasının haberini yaptı. Bu, Aydınlık’ın FETÖ tarafından
ele geçirildiği anlamına gelir mi?” diye sordu. Zelyut, “Hayır, gelemez. Bu
haberin Cumhuriyet’te yayımlanması ilginç geldi” diye bir yanıt verdi.
Aydınlıkçı Rıza
Zelyut: “Günde 8 HDP haberi yapılamaz! Ben Türkiye’nin en iyi yazarıyım!”
18.21 FETÖ’nün Cumhuriyet gazetesinden ulusalcı isimleri
uzaklaştırdığını, gazeteyi FETÖ ve PKK destekçisi bir çizgiye çektiğini ileri
süren Zelyut, “Mustafa Kemal’in yazarıyım. Gök Tanrı beni o şekilde toprağa
alsın” diyerek sözlerini bitirdi.
18.13 Zelyut, davanın en ilginç ifadelerinden birine imza
atıyor.
“Mustafa Kemal’i dedem bilirim” diyerek sözlerine başlayan
Zelyut, “FETÖ”nün Cumhuriyet’e operasyonunun İlhan Selçuk’un tutuklanmasıyla
başladığını, o gün Selçuk’u tutuklayanların sonrasında Can Dündarları gazeteye
getirdiğini iddia etti.
Zelyut, “Gazetenin sitesinde bir günde 8 tane HDP ve
Demirtaş haberi çıkıyor. Bu kadarı olmaz” dedi. Bu sözlere salondan “Sana ne!”
tepkileri geldi. Tepkiler üzerine gözü dönen Zelyut, “Ben Türkiye’nin en iyi
köşe yazarıyım. Ben Atatürk’ün yazarıyım” diye bağırdı.
17.53 Aydınlık yazarı tanık Rıza Zelyut’un ifadesine
geçildi.
Vakıf yöneticileri
Coşkun’u boşa düşürdü
17.50 Akın Atalay söz alarak Coşkun’a sorular sordu.
Sorularda şu diyalog yaşandı:
Akın Atalay: Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği’ne vakıf
ile ilgili isimsiz bir şikayet dilekçesi verilmiş. Sizin bilginiz var mı?
Alev Coşkun: Hukuksuzluk var, kendi imzamızla itiraz ettik
diyoruz, dava açıyoruz. Benim ihtiyacım yok. Acaba gazeteden Atatürkçü olduğu
için Akın Atalay’ın attığı ya da atacağı biri olamaz mı? Ya da bu konuyu soru
işareti yapmak için Akın Atalay ya da arkadaşları yazmış olamaz mı?
17.32 Coşkun, İlhan Selçuk’un vefatıyla vakıftaki görevinin
sonlandığını ileri sürdü. Bu beyana Orhan Erinç’ten itiraz geldi. Erinç,
başkanlığı üstlendiği üç yılda da Coşkun’un başkanvekilliğinin sürdüğünü ve
“mücbir sebeple oy kullanabileceği” kararının altında Coşkun’un da imzasının
olduğunu belirtti.
Coşkun’dan
katılmadığı ve mazeret bildirmediği toplantı için iptal davası
17.16 Av. Tora Pekin, “İptal davasını açtığınız toplantıya
siz katıldınız mı? Mazeret bildirdiniz mi? Neden katılmadınız?” sorularını
sıraladı. Coşkun, “Katılmadım, bildirmedim, yanıt vermek istemiyorum” dedi.
Pekin devam etti: “Katılmadığınız bir toplantı için,
toplantı yeter sayısının oluşmadığını iddia ederek iptal davası açtınız. Doğru
mu?” Coşkun, onaylamak zorunda kaldı.
Coşkun’dan “çizgi
değişikliği” iddiasına mizanpajlı savunma
17.05 Alev Coşkun, Fethullah Gülen’in resminin gazete
logosunun üstünde olmasını kabul edemediğini söyleyerek savcıya gazete
nüshalarını götürmesini meşrulaştırmaya çalışırken, Av. Tora Pekin, “Sizin
‘Yayımlanamaz’ dediğiniz haber cumhurbaşkanının damadı Berat Albayrak’ın ABD’de
Fethullah Gülen’i ziyaret haberi. Ama sizin döneminizde yayımlanan haber
‘Cemaatten Açıklama: Malikane Kavgası’. O zaman bu haberi başka bir yerde yayımlasak
sorun olmaz öyle mi?” diye sordu.
Coşkun, Pekin’in kendisini sıkıştıran bu sorusuna “Baş
köşeye giremez” yanıtı verebildi.
Coşkun, gazeteyi
savcıya elleriyle götürmüş, “FETÖ” suçlamasına “Bilmem” demiş!
16.52 Coşkun, savcıya iddianamede geçen iki sayının
örneklerini kendisinin götürüp götürmediği sorusuna “Bu iki gazete beni
ağlatmıştır” karşılığı verirken, savcının “FETÖ’cülük” suçlamasına da “Bilmem”
yanıtı verdiğini söyledi.
Coşkun’un bu yanıtları üzerinde salondan “Yazıklar olsun”
sesleri yükseldi.
16.47 Av. Tora Pekin, Coşkun’un ifadesinin savcının
iddianamesindeki “yayın çizgisi değişikliği” ile uyumlu olduğuna dikkat çekip
Coşkun’a tanık olma sürecini sordu. Coşkun “Arkadaşlarımız tutuklanınca aynı
gün buna karşı olduğumu belirttiğim bir bildiri yayımladım. Ertesi gün
savcılıktan bir SMS geldi. Ben de Ceza Kanunu uyarınca giderek sorularını
yanıtladım” dedi.
Alev Coşkun: “Vakıf davası ve bu dava ayrıdır,
arkadaşlarımızdan terörist çıkmaz”
16.41 Alev Coşkun’un ifadesine geçildi. Vakıf yönetimine
girişini ve başkanvekili oluşunu anlatarak sözlerine başlayan Coşkun, vakıf
yönetimine ilişkin açtıkları dava ile bu dava arasında bir ilişki olmadığını
söylediği ve vakıf yönetimi davasında haklı olduğunu savunduğu bir ifade verdi:
Cumhuriyet Vakfı seçimlerinde hukuka aykırılık olduğuna
inandık biz. İtirazlarımızdan sonra seçim yenilendi ama o seçim de hukuka
aykırıydı. 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne dava açtık. Bizim açtığımız davanın bu
dava ile hiçbir ilgisi yoktur, bu bir ceza davasıdır. Dava 1,5 yıl sürdü ve
haziran ayında lehimize sonuçlandı.
Arkadaşlarımız tutuklandığında buna ilk itiraz eden biz
olduk. 13 Haziran 2017’de bir makale de kaleme aldım. Bunları söylüyorum çünkü
1,5 yıldır üzerimde bir algı operasyonu yürütülüyor. Ben İlhan Selçuk-Nadir
Nadi-Uğur Mumcu ideolojisinde bir insanım. İlhan Selçuk’a bağlılığım nedeniyle
bu davaları açtım. Ama tutuklama olduğunda üzerimde baskı hissettim.
Bu arkadaşlarla 22 yıl çalıştım. Bu arkadaşlardan terörist
olmaz, FETÖ’cü olmaz. Arkadaşlarımın tutuksuz yargılanmasını istiyorum.
15.57 Duruşmada ilk sözü tutuklu Kemal Aydoğdu’nun tanığı
Fatih Aytuğ aldı. Fatih Koleji’nde öğretmenken Aydoğdu ile tanıştığını söyleyen
Aytuğ, daha sonra Antep’te karşılaştıklarını, iş bulamadıkları için ders verme
fikri oluştuğunu ama daha eve eşya dahi alamamışken Aydoğdu’nun bu evde
yakalandığını ifade etti.
15.48 Mahkeme Başkanı Abdurrahman Orkun Dağ, salonda
ayaktaki izleyicilerin dışarı çıkarılmasını istedi. Ayaktaki CHP Milletvekili
Mehmet Tüm karara itiraz etti. Mahkeme başkanı ise bu yönde karar aldığını
söyledi ve kısa bir ara verdi.
15.35 Mahkeme heyetinin salona gelmesiyle duruşma başladı.
Silivri’de görülen bir önceki duruşmada Kadri Gürsel’in tahliye edilmesi
yönünde oy kullanan hakim üyenin raporlu olduğu belirtildi.
15.05 Salona girişler, önceki duruşmanın uzaması nedeniyle
duruşma yarım saat gecikmeli olarak başladı.
14.00 Cumhuriyet Davası’nın üçüncü duruşması öncesi “Tutuklu
gazetecilere özgürlük” diyenler Çağlayan Adliyesi’ndeydi. Cumhuriyet Davası
Koordinasyonu, hakikatın ışığıyla Türkiye’yi aydınlığa çıkaracaklarını söyledi,
tutuklu gazetecilerin ve avukatların derhal serbest bırakılmasını istedi.