Yeni Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş'ın Cemaat
bağlantıları tartışılmaya devam edilirken, Erbaş'ın aynı zamanda Adil Öksüz'ün
doktora tezi savunmasında jüri üyesi olduğu ortaya çıktı.
AKP'nin Diyanet'in başına geçirdiği Prof. Dr. Ali Erbaş'ın
Cemaat bağlantıları tartışma konusu olmaya devam ederken, ilginç bir bilgi daha
ortaya çıktı.
15 Temmuz'un firari ismi Adil Öksüz'ün doktora tezi
jürisinde Ali Erbaş'ın da yer aldığı ortaya çıkarken, Odatv'den Barış
Terkoğlu'nun konuyla ilgili haberi şöyle:
Çiçeği burnunda Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş
daha çok tartışılmaya devam edecek.
Evet, Erbaş FETÖ’nün en önemli platformlarından biri olan
KADİP/Kültürlerarası Diyalog Platformunun yönetim kurulu üyesiydi.
Evet, FETÖ'nün Abant Toplantıları'nın müdavimleri
arasındaydı.
Evet, Erbaş FETÖ'nün kapatılan Kimse Yok Mu Derneği'nin
etkinliklerinde vitrine çıkıyor, onlar için "gönül erleri" diyordu.
Keşke sadece bu kadar olsaydı!
15 Temmuz darbesinin merkezi Akıncı Üssü'ydü.
15 Temmuz'un "yazılabilmiş tarihi"ne göre Akıncı
Üssü'nde FETÖ'nün beyni ise Adil Öksüz'dü.
Nasıl olduysa o gece gözaltına alınan Öksüz, "tarla
bakmaya gitmiştim" dedi, serbest bırakıldı ve zeytinyağı gibi kaçıp gitti.
Hala aranıyor...
Malum; Adil Öksüz, Sakarya Üniversitesi İlahiyat
Fakültesi'nde Yardımcı Doçent'ti.
Herkesin bildiği sır, Adil Öksüz'ü 1994 yılında henüz bir
yüksek lisans öğrencisiyken üniversiteye alan ve okulda himaye eden isim eski
Dekan Prof.Dr. Suat Yıldırım'dı. FETÖ sanığı Yıldırım, 4 Eylül 2015'te firar
etti.
Yıldırım, Sakarya'da İlahiyat Fakültesi'nin kurucuları
arasındaydı, "üniversitenin imamı" olarak biliniyordu. Belki de tüm
bu nedenlerle Sakarya İlahiyat Fakültesi, FETÖ'nün kalelerinden biriydi.
Şimdiki Diyanet İşleri Başkanı Erbaş işte bu fakülteden
çıktı. Suat Yıldırım'la hem okulda hem FETÖ kurumlarında beraber çalıştı.
Tabii Adil Öksüz'le de.
Gelelim konumuza.
Sahi Adil Öksüz'ün doktora tezi neydi?
YÖK arşivinde Öksüz'ün 2003 tarihli tezi "Ceza
Hükümleri açısından Tevrat ve Kuran" başlığını taşıyor.
Dinlerarası Diyalog Projesi'ne uygun şekilde, iki kitabı
Ceza Hükümleri açısından karşılaştırıyor.
Tavır olarak iki kitabın ceza kanunlarının benzeştiğini öne
süren Öksüz, Tevrat'ın ceza hükümlerinin zina ya da cinayet gibi suçlarda
sanılanın aksine Kuran'dan daha sert olduğunu öne sürüyor.
Şaşırtıcı değil, Öksüz'ün tez danışmanı Suat Yıldırım'dan
başkası değil.
Öksüz, Yıldırım'ın danışmanlığında hazırladığı tezini juriye
sunarak "doktor" ünvanını kazandı..
Peki bu juri kimlerden oluşuyordu?
Öksüz'ü "doktor" yaparak akademide önünü açan
isimler kimlerdi?
Hayatın "tesadüfleri" şaşırtıcı!
Zira, Öksüz'ün jürisinde gözümüze hemen çiçeği burnunda
Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş çarpıyor.
Malum, Suat Yıldırım'dan söz ettik. FETÖ çatı davasında
sanık olan Yıldırım, şu an firarda.
Jürideki diğer isim, FETÖ'nün ekran yüzlerinden, STV
programcısı ve İlahiyat Fakültesi Tefsir Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Davut
Aydüz darbeden sonra tutuklandı.
Jürideki Muhammed Aydın, halen Sakarya Üniversitesi Temel
İslam Bilimleri Bölümü'nde akademisyen ve son günlere kadar adı Erbaş'la
birlikte Diyanet İşleri Başkanı adayları arasında geçen isimdi. (Nedense
Diyanet'in başına geçeceği düşünülen isimler, hep Sakarya Üniversitesi İlahiyat
Fakültesi'nden...) Aydın'ı sık sık TRT'de dini programlarda görebilirsiniz.
Jüride Sakarya'dan olmayan, Marmara Üniversitesi'nde görevli
kişi ise Yakup Çiçek. Kamuoyunda son olarak intihal davasıyla gündeme gelen ve
bir konferansta başkasının tebliğini sunmasını "sehven oldu" diyerek
ceza almaktan kurtuan Çiçek, Marmara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi'nde ve
Yakın Doğu Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi'nde öğretim üyeliği yapıyor.
İşte belki de Türkiye tarihinde bugünden bakıldığında
"ne tezmiş, ne juriymiş, ne savunmaymış" dedirtecek Adil Öksüz'ün
doktorasının kısa öyküsü böyle. (SOL.ORG)