Kamuoyunun tanıdığı magazin dünyasının bir ünlüsü, günlerden bir gün evli olduğu halde bir yatta genç bir kadınla objektiflere yakalanması ile gündeme oturur. Evli olması, kiminle evli olduğu, eşi ile asıl tanıştığı, eşinin “bu deneyimi sevgi ile kucakladığı” gibi konular tartışılırken birlikte görüntülendiği kadının öz yeğeni (ağabeyinin kızı) olduğu ortaya çıkar. Gerçi ikilinin objektiflere yakalanma anı o denli konuşulmuştu ki amca-yeğen ilişkisi çok da önemli bulunmamıştı. Bu yaşananın bir ‘ensest vakası’ olması önemli değilmiş gibi; tam tersine evli olduğu kadınla barışıp barışmayacağı, yakalandığı kadının eşinin (kocasının) açtığı dava tartışılmaktaydı. Oysa hukuku, kanunu bir yana bırakalım; olağan hayat şartları bile amca-yeğen, teyze-yeğen, kardeş-kardeş gibi bu ilişkileri son derece çirkin, yakışıksız, hatta ahlaksızlık olarak kabul etmektedir.


Hukuk şunu söylemektedir; Türk Medeni Kanunu madde 129/1, amca-yeğen arasında ilişkiyi yasaklamaktadır. Yani amca-yeğen evlilik yapamayacak kişiler arasında sayılmaktadır. Bu durum kamu düzenine ilişkindir. Amca-yeğen evliliği kamu düzeni ve ahlaka mugayır kabul edilmektedir.

Yine Türk Ceza Kanunu madde 102/3/c’de bu durum, üçüncü derece dâhil kan veya kayın hısımlığı ilişkisi içinde bulunan bir kişiye karşı ya da üvey baba, üvey ana, üvey kardeş, evlat edinen veya evlatlık tarafından gerçekleştirilen bir cinsel saldırı suçu kapsamına girmekte, ancak mağdurun şikâyetine bağlı olmaktadır.

Başoğlu ve öz yeğeni vakasıyla bir kez daha ensest gerçeğini gördük. Ancak bu ensest vakası magazineldi, iki yetişkin arasındaydı, güzel bir kadın ve yakışıklı bir erkek arasındaydı ve olay eğlenceli bir şekilde gündeme alınacak düzeydeydi. Oysa olayın ensest bir ilişki olduğu, ülkemizde ensest ilişkinin evliliğe dönmesinin yasak olduğunu biliyorduk. Ancak TCK’da ensest ilişkinin suç ve ceza olarak tanımlanmadığını, ensest ilişkinin rıza dışı bir şekilde olduğunda suç olarak tanımlandığını ve bunun da şikâyete bağlı olduğunu gördük.

“Aile” kavramının bu kadar ‘kutsal’ olduğu bir ülkede nasıl ensest ilişki suç kabul edilmez ve cezasız kalır? Kaldı ki son yıllarda yurtlarda, kurslarda cinsel, fiziksel, psikolojik istismara uğrayan çocukları biliyoruz. Aile içinde çocuk, kadın, engelli, yaşlı bireylere karşı işlenen suçların artışı ya da farkındalığının artması, hatta konunun iç hukukta soruşturulması ve koğuşturulması yetersiz kaldığı için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne kadar gidildiği bir dönemde olduğumuz ortadadır.

Aile en ‘kutsal’ birim, kavram olmasına rağmen çocuk, kadın, yaşlı ve engellilere karşı aile içinde neden bu kadar suç işlenmektedir? Bu suçlar neden bu kadar artmaktadır? Bu suçlara ilişkin yeterli kanuni düzenleme var mıdır? Yoksa suçların önlenmesi ve cezalandırılmasında sorun mu yaşamaktayız?

Ne yazık ki Murat Başoğlu ve özyeğeni arasındaki yaşanan durum magazin düzeyinde yerini aldı. Olayın ensest boyutu, ahlak düzleminde ve hukuk düzlemindeki yeri tartışılmadı!

Bir hafta sonra, yine başka bir olay ile ülke gündemi sarsıldı. Ünlü sunucu Vatan Şaşmaz otel odasında ölü bulunmuştu ve yanında bir kadının cesedi vardı. Bugüne kadar senaryolar yazıldı, halen daha yazılmaya devam etmektedir. Toplum resmen kamplara ayrılmış; iki ölmüş insan üzerinden ölüm-intihar-intikam-ceza-adalet açısından akla ziyan çıkarsamalar yapmaya başladı. Şaşmaz cinayeti bütün haşmeti ile hiç umulmayan insanlarca fiktif bir şekilde konu edildi.

Aynı ülke ve kamuoyu, ahlak kuralları açısından bile yeterince korkunç kabul edilse de amca-yeğen ilişkisini bir gönül ilişkisi, aldatılan başarılı evli kadın-koca açısından irdeledi. Olay kamu düzeni, ahlaka mugayırlık, ensest gerçeği düzeyi ile konuşulmazken; Şaşmaz cinayeti kadar dehşet içinde, kamplara ayrılarak tartışılmadı bile.

Ensest bir suçtur. İnsanlık suçudur. TCK’da olması gerektiği gibi yer almamıştır. 2014’teki değişiklikle, sadece rıza dışı olduğu, cinsel saldırı, taciz olduğu zaman ancak takibe bağlı suç olarak kabul edilmiştir. Oysa bir insanlık suçu şikâyete bağlı olarak ve saldırı, taciz düzeyinde olduğu zaman mı suç kabul edilmelidir? Bu konunun derhal yeni düzenlemeler yapılarak suç kapsamına alınması gerekir.

İki yetişkin insan arasındaki böylesi bir eylemde şikâyete tabilik şartı olmasının gerekçesi ne olabilir? 18 yaşından büyük kızını başka ildeki üniversiteye muhafazakârlık adı altında okumaya yollamayan bir baba, kızı ile ensest ilişkisi olduğu taktirde şikâyet edilmiyorsa bunun gönül ilişkisi olarak kabul edilmesi mümkün müdür? Saldırı, taciz yok, şikâyet de edilmiyor, gönüllü bir iş olarak kabul edilmesi mümkün müdür? Ya da ailesinde bu eğilimi gören, yaşayan, kanıksayan bir çocuğun büyüdüğünde ensest ilişki durumunu cinsel saldırı olarak algılayabilmesi mümkün müdür? Böyle bir yetişkin bunu şikâyet edebilecek midir? Buna tepki vermiyor, şikâyet etmiyor diye bu suç sayılmamalı mıdır? Ensest ilişki; sadece saldırı, taciz durumlarında ve şikâyete bağlı olduğunda mı suç kabul edilmesi gerekir? Sorular, sorular…

Sanıldığı gibi ensest rıza olduğu ve iki yetişkin insan arasında olduğu taktirde suç olarak görülmemesi gereken bir durum değildir.

Ensest kamu düzenine ilişkindir… En temel hukuk ilkelerinden biridir. Kamu düzeni ve ahlaka aykırı olduğu taktirde rıza olsa dahi tesis edilen hukuki durum geçersizdir. O zaman göz yumulan bu durum nedir? Yoksa ensest gerçeğinin ahlaka ve kamu düzenine aykırı görülmemesi konusunda bir oydaşma mı var sorusu akla geliyor.

Aile içinde yer alan şiddetin bile özel alan kabul edilmesi konusunda toplumsal bir direnç varken, bunca yasa ve uluslararası anlaşma yürürlükte olduğu halde aile içi şiddet konusunda zorluk yaşanırken; “ensest tabusu” da bundan katbekat payını almaktadır.

Bugün basında bir köşe yazarı ensest gerçeği ile ilgili bir yazı yazdığı için neredeyse linç edilmekte, bilip bilmeyenler tarafından saldırıya maruz kalmaktadır. Bu gerçeklikten bahsettiği için, neredeyse “sosyal medya lincine maruz kalan gazeteci gerçeği”nin olduğu bir ülkede aile içi cinsel istismar ile nasıl mücadele edilir, bu nasıl önlenir?

Çok değil, geçen yıllarda Diyanet İşleri Başkanlığı’nın internet sayfasında kendi öz kızına şehvet duyulması ile ilgili bir soruya büyük bir ciddiyetle cevap verildiği bir iklimde aile içi cinsel istismar ile ilgili yol almak oldukça zordur. Kuzenlerin evliliğinin dahi sakıncalı olarak kabul edildiği eski Türkiye’den günümüze artık bambaşka bir ülke kalmıştır. Aile içi cinsel istismarı dile getirdiği için linçten tutun da, tribüne oynamak için sosyal medya efelikleri, trollüklerine kadar neler görülmektedir.

Elbette zor ile uğraşmak yerine bugün hayatta olmayan iki insan üzerine konuşup prim yapmak, fiksiyon ile çıkarsamalar yaparak kahvehane ya da evlilik programı tadında sohbetler yapmak kolaydır. Ancak elimizdeki ölçüler bellidir. Türk Hukuk Devrimi’nin ilkeleri bellidir; laiklik, eşitlik, özgürlük, halkçılık....

(ULUĞ İLVE YÜCESOY, AVUKAT - ulugilve_yucesoy@yahoo.com.tr)
Daha yeni Daha eski