Varsın Ayşe Öğretmen de, geleceği kanlı bir tarihin üstüne inşa etmek isteyenlerin gözünde suçlu bulunsun. Tarih, Ayşe Çelik’i Ayşe Öğretmen olarak yazacak. Öğrencileri devlet dersinde öldürülen arkadaşlarına zarfsız kuşlar yerine, Ayşe Öğretmenlerine umutlu şiirler gönderecek


Ece Ayhan’dan Ayşe Öğretmen’e hepimiz suçluyuz

Bir roketle koca şehir kurulur
Bir taburun postallarıyla çocuklar
kızamıktan kurtulur
Beş yıl birikse bir kolordunun parası
Kansere ilaç bulunur…

“Benim görüşüme göre, hayatta tek kutsal şey barıştır. Hiçbir şey savaştan daha kötü ve aptalca olamaz. Bu nedenle, siz geleceğin torunlarına savaş üzerine bir şiir bırakıyorum. Sizlere barış ve mutluluklar dilerim.”

Fakir Baykurt bu toprakların öğretmeni… Ölümünden önce biz torunlarına bu mektubu bıraktı, yanında bir de şiir. Okul sıralarında Ayşe Çelik bu şiiri okudu, defalarca okudu. Öğretmen oldu, Fakir Öğretmen gibi. “’Çocuklar ölmesin!” dediği için teröre teşvikten suçlu bulundu. Ayşe Öğretmen suçluysa  Fakir Öğretmen de suçlu mudur?

Sonra Nazım seslendi: “Çalıyorum kapınızı, teyze, amca, bir imza ver. Çocuklar öldürülmesin şeker de yiyebilsinler.” Ayşe Öğretmen açtı o kapıyı, defalarca açtı. “Çocuklar Ölmesin!” dediği için teröre teşvikten suçlu bulundu. Ayşe Öğretmen suçluysa  Nazım Hikmet de suçlu mudur?

Buraya bakın, burada, bu kara mermerin altında
Bir teneffüs daha yaşasaydı
Tabiattan tahtaya kalkacak bir çocuk gömülüdür
Devlet dersinde öldürülmüştür

Ece Ayhan’ın dizeleri saplandı Ayşe Öğretmen’in göğsüne, defalarca. Çünkü devlet dersinde çocuklar öldürüldü bu topraklarda sayısızca. Susmadı bir öğretmen. İktidarını kanla sulayanları küçük bir cümleyle korkuttu. İki kelimelik bir cümleyle hepimizin Ayşe Öğretmeni oldu.

Çocuklar ölmesin dediği için bir öğretmen suçlu bulundu bu topraklarda, hafızalarınıza kazıyın! Çocuklar her gün birer yağmur damlası gibi düşüyor toprağa, isimlerini ezberleyin! Pozantı’da işkencelerle büyüyor minicik bedenler, fotoğraflarıysa medyaya düşüyor, kaçırmayın gözlerinizi o fotoğraflardan. Ayşe Öğretmen çocuklar ölmesin diye bebeğini cezaevinde dünyaya getirecek, hep birlikte ‘Barış’ diye seslenin o bebeğe…

Nedir suç?

Çocuklar ölürken bu topraklarda, susmak, isimlerini unutmak, fotoğraflarından göz kaçırmak değilse nedir suç? 9 yaşında bize barış dersi veren Veysel’e barış sözünü tutmamaktır suç! Cizre’de yaşam denen havayı sadece 35 gün ciğerine çekebilen Muhammed için de bir nefes almamaktır suç! Ceylan’ın ceylan gözlerini, Uğur’un kanlı gömleğini unutmaktır suç! Cemile’sini günlerce buzdolabında saklayan ananın ağıdına kulak tıkamaktır suç! Aylan Bebeğin bizim göğsümüz yerine bir sahil kıyısında uyumasıdır suç! Berkin’in alamadığı ekmeği, Aladağ’da bir tarikat yurdunda yanan küçücük bedenleri görmezden gelmektir suç!

Bir öğretmen…  “Çocuklar Öldürülmesin” dediği için suçlu bulunan bir öğretmen… Fakir Öğretmen gibi döneminin suçlusu, Nazım gibi vatan haini…Varsın Ayşe Öğretmen de, geleceği kanlı bir tarihin üstüne inşa etmek isteyenlerin gözünde suçlu bulunsun. Tarih, Ayşe Çelik’i Ayşe Öğretmen olarak yazacak. Öğrencileri devlet dersinde öldürülen arkadaşlarına zarfsız kuşlar yerine, Ayşe Öğretmenleri’ne umutlu şiirler gönderecek. Çünkü bu topraklarda Ayşe Öğretmenler  var oldukça, Ayşe Öğretmen’in suçu hepimizin suçu oldukça barışın ülkesi kurulacak.

Devletin ve tabiatın ortak ve yanlış sorusu şuydu:
-Maveraünnehir nereye dökülür?
En arka sırada bir parmağın tek ve doğru karşılığı:
-Solgun bir halk çocukları ayaklanmasının kalbine!dir.

Solgun halk çocukları kuracak barışın ülkesini. Çünkü o çocukların sesi olacak Ayşe öğretmenler! O ses Suruç’ta bir kültür merkezinde yankılanacak, Ankara Gar’ı önünde dalgalanacak bayrağı. Sur’da Cizre’de çocukların türküsü olacak barış!  Ya kurulacak barışın ülkesi, ya kurulacak. Çünkü hepimiz AyseOgretmeniz hepimiz Ece Ayhan’ın dizeleriyiz. (SEVAL EKŞİCİ – SENDİKA.ORG)
Daha yeni Daha eski