İdlip savaşında Ankara’ya herhangi stratejik bir rol
vermeyen Moskova’nın askeri planı, İslamcı militanları yok etmek, bir kısmını
teslim almak, kalanları da Hatay’a doğru sürmek ve Ankara ile baş başa
bırakmaktır
Suriye savaşının IŞİD ile olan bölümü önemli oranda
tamamlanmış bulunuyor. İdlip ve çevresinde başlayacak olan savaş, Suriye iç
savaşının son aşaması olmasının ötesinde politik ilişkilerin geleceğini
belirleyecektir.
İdlip savaşının, Rakka ve Deyrizor’dan farklı olarak, en
önemli yanı, bölgede 35 bine yakın radikal İslamcı militanın bulunmuş
olmasıdır. Bunun askeri anlamı, savaşın tahmin edilenden daha zorlu
geçeceğidir. Rusya IŞİD ile savaşta hem
Esad ordusu ve İran askeri güçlerinin yanında kara savaşına katılıyor hem de
hava operasyonların tamamını tek başına organize ediyor. Bu bakımdan IŞİD ile
savaşan Esad ordusunun İdlip’e yönelik tek başına ikinci bir askeri cephe
açmasının çok yönlü riskleri bulunduğunu gören Moskova yeni askeri taktikler
devreye koydu.
İdlip savaşının Rusya bakımından önemi nedir?
Moskova, Suriye’de savaşın bitmesini sağlayan askeri stratejinin
başarılı bir şekilde tamamlanması için İdlip savaşının kendi inisiyatifinde
sonuçlanmasını çok önemsiyor. İdlip savaşının askeri sonuçları aynı zamanda
politik sürecin yeni bir dönemini oluşturacaktır. Kış başlamadan önce İdlip savaşında önemli bir
mesafe kat etmek isteyen Moskova’nın askeri planlamasının esası, güç
dengelerini ve bir sonraki süreci kendi politik stratejisine göre
yönlendirmektir. Rusya’nın hedefi askeri olarak halen Rakka üzerinde yoğunlaşan
ABD’nin İdlip operasyonuna dâhil olmasının önünü bütünüyle kesmektir. Buradaki
stratejik hamle ABD’nin Akdeniz’e inmek için oluşturmayı planladığı koridorun
kesilmesi ve bölgenin Esad güçleri tarafından denetim altına alınmasıdır.
Eski Sovyetler Birliği ülkelerinden gelip El Nusra’ya
katılan binlerce İslamcı militan var. Bugün İdlip’te kontrolü sağlayan El
Nusra’nın komuta kademesinin önemli bir kesimi Çeçen militanlardan oluşuyor.
Rusya, gelecekte kendisi için ciddi bir tehlike olarak gördüğü ve Suriye’nin
başka bölgelerinden İdlip’e toplattığı İslamcı militanların bütünüyle tasfiye
edilmesini planlıyor.
Suriye savaşında önemli askeri tecrübeler edinen
Moskova, İdlip’e yönelik başlattığı hava
operasyonunu yoğunlaştırsa da kara harekâtı olmadan savaşın kazanılamayacağını
biliyor. Hama ve Halep çevresinde Suriye ordusunun operasyonları devam etmesine
rağmen savaşın yoğunlaşacağı yer İdlip merkezi ve çevresidir. Ankara’yı ziyaret
eden Putin, İdlip merkezinde yürütülecek savaşta Ankara’ya çok açık bir görev
verdi. Böylelikle riskli olan İdlip merkez bölgesi Türk ordu güçleri ve onların
desteğindeki radikal İslamcı örgütlerin savaşacağı bir alan olarak belirlendi.
Rusya, uygulamaya koyduğu planla hem Ankara’nın ilişki içinde olduğu İslamcı
örgütlerin Esad ordusuyla savaşmasının koşullarını ortadan kaldırdı hem de
özellikle Çeçenistan gibi bölgelerden gelen militanların Rus askerlerine
yönelik olası operasyon riskini minimum düzeyde tuttu.
Demokratik Suriye Güçleri’nin Pozisyonu
Fırat’ın doğusunda Demokratik Suriye Güçleri (QSD),
batısında da Suriye ordusu IŞİD ile yürüttükleri savaşta sona doğru geldi
denebilir. Rakka ve Deyrizor’un askeri olarak kontrol edilmesi üzerine QSD ile
bir mutabakata varılmış ve buna paralel olarak İdlip operasyonunda ortak
hareket edileceği kararlaştırılmıştı. İdlip savaşında YPG merkezli QSD
güçlerinin, Afrin hattında özellikle Hatay sınırı soyunca İslamcı örgütlerin
tasfiyesinde yer alması konusunda bir anlaşma yapılmış ve bu nedenle Türk ordu
birliklerinin Afrin’e yönelik olası bir saldırısı karşısında Rusya ordusunun
bölgede konumlanması kararı alınmıştı.
Suriye’nin hem petrol ve doğalgaz gibi enerji yataklarının
bulunduğu Kamışlı-Rakka-Deyrizor-Palmira bölgesi hem de Fırat Nehri boyunca
Münbiç’ten Irak sınırını oluşturan El Kaim kasabasına kadar olan tarımsal
alanların kontrolü üzerinden ABD- Demokratik Suriye Güçleri (QSD) ile
Rusya-Suriye ordusu arasındaki rekabetin, özellikle Deyrizor bölgesinde açık
bir çatışmaya dönüşmesi, İdlip operasyonunda belirgin bir değişime yol açtı.
Rusya, QSD askeri güçlerini İdlip savaşına dâhil etmeyi ciddi oranda ertelemiş
görünüyor. Bunun yerine Ankara’nın denetiminde olan radikal İslamcı örgütleri
sınırlı da olsa kullanacağına dair bir kısım veriler ortaya çıktı.
Moskova’nın böyle bir karar vermiş olmasının, YPG ile olan
askeri ve politik ilişkileri etkileyeceği çok açıktır. Bölgesel gelişmeler
dikkate alındığında QSD güçlerinin Rusya merkezli Esad güçleriyle Deyrizor
bölgesinde çatışmaya girmelerinin bir kısım yanlışlıklar içerdiği görülüyor.
Sadece askeri olarak değil aynı zamanda politik bakımdan sorunlar doğuracak bu
sürecin hızla aşılması ve QSD güçlerinin İdlip’te askeri olarak aktif pozisyon
almaları önemlidir. Aynı zamanda Akdeniz koridorunun açılması bakımından da İdlip
savaşının aktif bir gücü olmak için hızlı adımların atılması ve Rusya ile
yeniden bir dengenin sağlanması zorunludur.
Ankara bakımından İdlip operasyonu
Ankara’nın İdlip operasyonuna karar veren Putin,
cumhurbaşkanı Erdoğan ile yapmış olduğu görüşmede, Suriye’ye ilişkin Moskova
politikalarını bütünüyle kabul ettirdi. Bu görüşmede Ankara’nın Suriye
politikası bütünüyle değişmiş olup, savaş öncesi konuma geldi. Bir başka
ifadeyle, ne Emevi Camii’nde namaz kılma hayali kaldı ne Esad rejimini yıkma ne
de Şam ile savaşan İslamcı örgütleri destekleme… Cumhurbaşkanı, Ankara’yı
bütünüyle sürecin dışına çıkaran politikaları terk etmenin ötesinde Esad
rejimini tanımak ve yeniden diplomatik ilişki kurmak için yeni bir süreç
başlatmayı kabul etti. Ayrıca, Halep’te olduğu gibi Ankara’nın ilişki
içerisinde olduğu silahlı İslami örgütlerin kontrol edilmesi görevini de yerine
getirecek.
Moskova, İdlip savaşında Ankara’ya oldukça sınırlı bir rol
verdi. Türk kamuoyunda sanıldığı gibi İdlip merkezini ve çevresini stratejik
olarak kontrol etmek gibi bir görevi bulunmuyor. Türk ordusuna bağlı
birliklerin İdlip bölgesinde uzun süreli olarak kalmaları hiçbir şekilde mümkün
değildir ve böylesi bir yönelime izin verilmez. İdlip savaşında alacağı
sorumluluk, bütünüyle Moskova’nın belirlediği sınırları aşmayacaktır. Putin
tarafından çerçevesi çok net olarak çizilen İdlip operasyonunda Ankara’nın bu
sınırlı görevi üstlenmesinin bir kısım gerekçeleri var.
Birincisi, Moskova’nın denetiminde İdlip operasyonunda görev
alarak sürece dahil olup yeniden inisiyatif almak istiyor. Özellikle İdlip
sonrası politik görüşmelerin başlayacağı sürecin bir parçası olmayı hedefliyor.
İkincisi, birliklerini İdlip yönüne doğru değil de YPG
güçlerinin kontrolünde bulunan bölgelere doğru kaydırma yönelimini ortaya
koyması ve öncelikli olarak bu bölgeleri İslamcı örgütlerle birlikte kontrol
etmeye çalışması, QSD’nin askeri operasyona dâhil olmasını önleme planıdır.
Üçüncüsü, YPG askeri güçlerinin Hatay sınırı boyunca
Akdeniz’e doğru bir koridor oluşturmasını engellemek istiyorlar. Şu anki
sınırlı askeri konumlanması da bunu çok net olarak ortaya koyuyor.
Dördüncüsü, Moskova’nın planına uyarak İdlip operasyonuna
dâhil olup Afrin’in Kilis-Hatay-El Bab-İdlip dörtlü hatta kuşatmaya alarak
izole etmeyi hedefliyor. Bunun başarılı olabilmesi için de Moskova üzerinden
Şam’la uyumlu çalışmayı ve El Bab bölgesini İdlip savaşının bitmesinden sonra
Esad ordusuna teslim etmeyi kabul etti.
Ankara’nın planı sanıldığı gibi kolay işler mi?
El Bab örneğinde görüldüğü gibi bunun sanıldığı gibi kolay
olmayacağı çok açıktır. El Bab bölgesinde çok sınırlı sayıda IŞİD militanına
karşı 6 ay savaşarak ve ciddi kayıplar vererek kontrolü sağlayabildi.
Ankara’nın karşısında eski dostu ve 20-25 bin arasında savaşçısı olduğu iddia
edilen El Nusra bulunuyor. Ankara’nın hiç istememesine rağmen radikal İslamcı
örgütlerle savaşa girmesi kaçınılmazdır. Bu savaşı ÖSO dediği, ne olduğu
bilinmeyen birkaç bin kişiyle sürdürmesi mümkün değildir.
Esad ordusunun Halep ve Hama üzerinde kısmi olarak
başlattığı operasyonu Deyrizor’dan sonra yoğunlaştıracağı, Rus askeri
birliklerinin hava operasyonlarını arttıracağı dikkate alındığında El Nusra
merkezli İslamcı militanların Hatay sınırına doğru gelmeleri yüksek bir olasılıktır.
Türk ordusunun İslamcı militanların önünü kesmesi çok açık bir çatışmaya
dönüşecektir.
Ayrıca savaşın yoğunlaşmasına paralel olarak, Hatay’ın
yeniden büyük bir göç dalgasının merkezi haline gelmesi yüksek bir olasılıktır.
Bunun içte ve özellikle Hatay bölgesinde yaratacağı sosyo-politik kaosun
sonuçları tahmin edilenden daha ağır olabilir.
YPG’nin belirleyeceği tutumun, savaşa tahmin edilenden öte
farklı bir boyut kazandıracağı çok açıktır. Bu nedenle sahadaki Rus askeri
güçleri ile YPG arasında yakın bir iletişimin olması zorunluluktur. Rusya ile
YPG askeri güçleri arasında görüşmeler İdlip’teki askeri dengeyi ciddi oranda
etkileyecektir. Aynı şekilde Rusya’nın denetiminde Türk ordusu YPG arasında
görüşmelerin olması sürpriz sayılmaz.
Medyanın İdlip’e yönelik geliştirdiği savaş kışkırtıcılığı,
AKP iktidarının bu operasyonla iç politikada kendi lehine bir durum yaratma
çabasında olduğunu göstermektedir. Ancak bu süreç sanıldığı gibi AKP’nin lehine
işlemeyecek, tersine iç dinamiklerde güçlü bir destek göremeyecek ve özellikle
ekonomik krizi çok daha belirgin hale getirecektir. Ayrıca İdlip operasyonunun
bu düzeyde ön plana çıkartılmasının bir başka yönü de AKP içerisindeki politik
krizin kamuoyuna yansımasını engellemeye yönelik bir hamledir. Ancak İdlip
savaşına dâhil olmak, Ankara’daki iktidara çok yönlü kaybettirecektir.
Sonuç; İdlip savaşında Ankara’ya herhangi stratejik bir rol
vermeyen Moskova’nın askeri planı, İslamcı militanları yok etmek, bir kısmını
teslim almak, kalanları da Hatay’a doğru sürmek ve Ankara ile baş başa
bırakmaktır. (MUSTAFA PEKÖZ – SENDİKA.ORG)