“Fakat toplamda söyleyecek olursak, ABD’nin kararı, özgürlük
düşmanı bir oligarkın ve onun dayandığı güçlerin tecridi açısından iyi olmuştur”
ABD’nin Türkiye’den vizeleri askıya alması, Türkiye içinde
farklı eğilimlerin farklı tepkilerine yol açtı. Bu farklılıkları şöyle
kategorize edebiliriz:
Birincisi, farklı nedenlerle karara sevinenler: Bu
kategoride tamamen zıt kutupların farklı nedenlerle karara sevindiklerini
söyleyebiliriz.
Bir kutupta nasyonal sosyalist VP bulunmaktadır. HDP’lilerin
hapiste kalmasının iyi olacağını savunarak özgürlük düşmanlığında MHP’yi bile
geçen VP, adeta, göz koyduğu kadının kocasıyla arasının açılmasına sevinen bir
zampara tutumu sergilemektedir. ABD ile Türkiye’nin arasının açılması sonucu,
kendi aşırı milliyetçi yönelimlerinin haklılık kazanacağını ve AKP iktidarının
kendilerinin arzuladıkları Avrasyacı siyasetlere daha fazla yanaşacağını
ummaktadırlar. Bu yüzden, Aydınlık adlı gazetelerinde, sevinçle, “Vatan savaşı
vize tanımaz” türü hamasi sloganlar atmaktadırlar.
Benim de içinde yer aldığım özgürlükçüler, bir kısım solcu
ve tutarlı muhalif ise, VP’den tamamen zıt güdülerle bu karara sevinmiştir.
Bizler, ABD ile AKP iktidarının arasının açılmasının, yerli oligark
diktatörlüğünün zaten başlamış olan uluslararası tecridinde dev bir adım
olduğunu düşünmekteyiz. Bunu açıkça ifade eden oldu mu bilmiyorum ama ben,
kamuoyu önünde herhangi bir politik gösteri yapma hevesim olmadığından bunu
burada belirtmiş olayım.
İkincisi, aslında karara sevindiği halde üzülüyormuş gibi
görünenler:
Bu kategoride CHP muhalefetinin yer aldığını düşünüyorum. Bana öyle
geliyor ki, CHP, doğal olarak rakibinin uluslararası planda zor duruma
düşmesine aslında sevindi, fakat kamuoyu önünde reelpolitika yapan bir parti
olarak karara üzülmüş gibi davranmak zorunda hissetti kendini. Bu tür küçük
numaralarla ilişkim olmadığından CHP’nin ya da lideri Kılıçdaroğlu’nun konuyla
ilişkili açıklamalarına gülümseyerek bakıyorum.
Üçüncüsü, karara farklı nedenlerle üzülenler:
Bu kategoride,
burjuvazi ve establişment; establişmentle yakın temas halinde olan ulusalcılar;
AKP ve yandaş medya yer alıyor. Elbette sonuç olarak bu karar, sadece AKP
iktidarını değil, Türkiye establişmentinin çıkarlarını da zedelemektedir. Bunun
başında, ABD ile iş ilişkileri olan (ki neredeyse tamamıdır) burjuvazi
gelmektedir. Öte yandan bu karar, AKP iktidarının uluslararası planda iyice
tecrit olduğunun göstergesidir ve böyle bir durum AKP iktidarının ve onun
yandaş medyasının aslında hiç işine gelmez. Siz bakmayın, onların “ABD
aleyhtarı” çıkışlarına, dünya emperyalist sistemiyle göbek bağına sahip olan bu
kesimler içten içe kan ağlamaktadır.
Hem üzülüp hem sevinenler:
Elbette halihazır iktidarın başı
olan yerel oligarkın da bu üzüntünün dışında olması beklenemez. Nitekim, pek
kabadayıca bir havada televizyonlara çıkıp, kararın esas sahiplerini değil de
ABD büyükelçisini suçlamak gibi saçmalıklara başvurması bunun göstergesidir.
Fakat unutulmaması gereken bir diğer nokta da, diktatörlüğünü sürdürebilmek
için içte ve dışta gerilimden medet uman ve son üç yılda bu konuda hayli önemli
adımlar atan oligarkın bir yandan üzülürken, bir yandan da bu karara bir bakıma
sevindiği düşünülebilir. Böylece, hem kendini, bir dünya devine kafa tutan
lider diye göstererek “anti-emperyalist” bir profil çizmiş, hem de iktidarını
sürdürebilmek için muhtaç olduğu gerilimin meyvelerini toplamış olacaktır.
Fakat toplamda söyleyecek olursak, ABD’nin kararı, özgürlük
düşmanı bir oligarkın ve onun dayandığı güçlerin tecridi açısından iyi
olmuştur.
Gün Zileli - 11 Ekim 2017 - www.gunzileli.com - gunzileli68@gmail.com - gunzileli@hotmail.com