"Aleviliğin, temel mottosu, kabemiz insan, dinimiz sevgidir.
Pir Bedretin'in zikrettiği gibi, yardan gayri her şeyde ortaklıktır. Alevilik,
72 millete bir bakmaktır, hülasa Alevilik burjuva mülkiyet ilişkilerinin, ve
onun doğurduğu hakim sınıf kültürünün (ırkçı, cinsiyetçi,) bir aleti olamaz"
Dört kitapta yoktur bu ilim inan
İlm-i Devriyedir bu bir sırrı kan
Bulup bir mürşid-i kâmil ü irfan
Okuyup bu dersi âyâna geldim
(Hüsni)
Dört Kitabı Koyup Torbaya Astım
Cennet Hurisinden İlgimi Kestim
Muskacı Hocaya Sanmayın Sustum
Agzının Payını Verdim De Geldim
(Aşık İbreti)
İnsan vücudu ümmül kitaptır,
Zatı sıfatı nuri afitaptır,
Ruhi kalem yazmış Kuran’ı harftir,
Kalbi ya Hak’tan ayrılmaz.
(Pir Hasan Sani)
Kitabımız da kıl var
Dağlar kadar görünür
Biz bir ayet okuruz
Bir Kur'an'a benzemez
(Kul Nesimi)
Evvelden bade-i aşk ile mestiz
Yerimiz meyhâne, mescit gerekmez
Saki-i kevserden kandık elestiz
Kuran-ı nâtık var sâmit gerekmez
(Aşık İbreti)
Not: (Kuran-ı Natık: konuşan canlı, insanı kâmil ) (Samit: cansız
) (meyhane: aşk olunan mest olunan yer )
Aleviler yazılı, dogmatik, kitaplara inanmazlar. Alevilik
bizzat, doğanın diyalektiğidir. Değişen, doğa, toplum ve insan ilişkilerine,
ortaçağın penceresinden bakan, dogmalara asla tabi olmaz. Alevilik insanlığın,
doğanın ve toplumların, işleyişine ve ihtiyaçlarına, uygun biçimde, en iyi
cevap veren, bilime ve diyalektiğe yönelir. Alevi sözlü, geleneğinin,
ozanlarından, pirlerinden yukarda alıntı yaptığım, farklı deyişlerin ortak
temasısı göstermektedir ki, Aleviliğin kitaba bakışı, insanı merkezlidir. Alevilikte
okunacak, en büyük kitap, kainat ve onun tüm özünü, kendisinden barındıran
insandır, Bunu deyişlerde, çok net bir biçimde, görebiliriz. Aleviler monoteist
(Tek tanrılı) merkezli inançların, bir seksiyonu, olmadığı gibi, bu inançların,
tahakküm ilişkilerine, bağlı değildir. Aksine Alevilik, tarihsel bağlamda, bu
inançlarla, sosyal ,kültürel, siyasal bakımdan ,antagonist( karşıt ) bir ilişki
içerisinde gelişmiştir.
Alevilik nedir?
Alevilik, dört kapı, kırk makam, öğretisine dayanan, mürşit,
pir rehber, talip hiyerarşisi içerisinde, işleyen, bir ocak örgütlenmesine ve
aynı zamanda, kendisine has, ibadet, ritüel, ve disipline sahip, ezoterik (
batıni) bir öğretidir. Alevi kelimesinin, etimolojisi üzerinde, farklı
yorumlar, vardır. Bir görüşe göre, alevi kelimesi, İslam inancının, dört
halifesinden biri olan, Hz.Ali ile ilişkilendirilir. Ali-evi( alevi)
dönüştüğüne, dair yaygın görüşün aksine, biz alevi kelimesinin, Alev
kelimesinden Alev-i evirildiği görüşündeyiz. Ateş (nur-ışık) kültü, alevi-ocak
öğretisinde, çok önemi bir yer tutmakta, alevi öğretinsin, varoluşsal özünün
oluşturmaktadır. Keza tarihsel bağlamda, alevi kelimesinin, çok uzak bir
geçmişin, olmadığı, alevi topluluğunun geçmişte, Kızılbaş,*ışık taifesi gibi
isimlerle anıldığını belirtelim.
Karl Marx, her çağda egemen, olan düşünce, aynı zamanda, o
çağın egemen olan, sınıflarının düşüncesidir der. Sınıflı egemen toplumlarda,
hiçbir düşünce, sınıfsallıktan yalıtık bir biçimde, ele alınamaz. Tarihi
jenosit, katliam, asimilasyon ve baskılarla anılan, alevi toplumun neden egemen
sınıfların, bu denli hışmına uğradığını, Aleviliğin neden egemen, sınıflarla bu
denli çatışma içerisinde olduğunu, ancak sınıfsal bir analizle ortaya
koyabiliriz, Resmi tarihi tezinin, mezhep etiketi ile empoze ettiği, bütün
alevi, halk ayaklanmalarının, kökeni sınıfsaldır, ortaçağ feodal ilişkilerinin,
egemen olduğu dönemlerde, Alevilik sömürülen, ezilen, horlanan, yoksul
köylülüğün, egemen sınıflara yönelen, bütün devrimci halk ayaklanmalarının,
başını çekmiş, yoksul köylülüğün, komünal ideolojisi haline dönüşmüştür.
Ortodoks dinler (sünni-şii) egemen sınıf ideolojisini, temsil ederken, Alevilik
(heterodoksi) dönemin iktidarlarını ve saltanatlarını, sallayan, büyük
devrimci, halk ayaklanmalarına, damgasını vuran ve büyük kitle kıyımları ile
sonuçlanan, ezilen bir sınıf ideolojisi idi. Malya ovasından, Dersim’e, Dersim’den,
madımağa uzanan katliamları silsilesinin altında yatan gerçeklik budur. Dönemin
ezilenleri, egemen olan sınıf konumundaki, Osmanlıya bakışını, şu dörtlükle açıklamıştır.
şalvarı şaltak Osmanlı
eğeri kaltak Osmanlı
ekende yok biçende yok
yiyende ortak Osmanlı
Tarihi, büyük alevi kıyımları ile dolu olan, Osmanlı
şeyhülislamlarının, aşağıdaki, dehşet verici, fetvası, dönemin egemen
sınıflarının, Aleviliğe bakışını çıplak bir biçimde, özetlemektedir.
biz dahi şeriatın hükmü ve kitaplarımızın nakli ile fetva
verdik ki adı geçen toplum kızılbaşlar-kâfir ve dinsizdirler ve de her kimse ki
onlara uyup o sapık dinlerine razı ve yardımcı olurlarsa onlar da kâfir ve dinsizlerdir.
bunlari dahi öldürüp, toplumlarini darmadağın etmek tüm Müslümanlara vacip ve
farzdır. Müslümanlardan ölen said ve şehid olup cennete girer ve onlardan ölen
aşağılık cehennemin dibindedir, bunların hâli kâfirlerin hâlinden daha fena ve
çirkindir. zira bunların kestikleri ve avladıkları ister doğanla ister ok ile
ve av köpeği ile olsun murdardır ve nikâhları gerekse kendilerinden ve gerekse
başkasından alsınlar bâtıldır ve de bunlara kimseden miras yoktur. (Bir bucak
halkı bunlardan olsa da) Allah yardımcısı olsun Osmanlı padişahına gerekir ki
bunların (kızılbaşların) ileri gelenlerini öldürüp mallarını ve kadınlarını
dahi ve çocuklarını İslâm gazilerine taksim ede ve bunları ele geçirilince
tövbeliklerine ve pişmanlıklarına inanmayıp öldürülmeli ve de bir kimse ki
vilayette olup onlardan olduğu bilinirse ya da onlara giderken yakalanırsa
öldürülmeli ve tüm bu toplum hem dinsizdir ve hem bozguncudur, iki yönden
katledilmeleri vaciptir. (el-Müftü Hamza)
Gayrıdır her milletten
Bu bizim milletimiz
Hiç dinde bulunmadı
Din ü diyanetimiz
(Yunus Emre)
Alevilik üzerine, çeşitli görüşler, ileri sürülmekle
birlikte, spesifik( özgün) bir tanım geliştirilememiştir. Egemen sınıf
kıskacında, Alevilik, Türk-İslam sentezi potasında eritilmek, burjuva Ortodoks din
kategorisine, indirgenmek istenmektedir. Öte yandan, Aleviliği, her türlü,
hayalcilikten, hurafeden, mistisizmden, uzak bilimsel, objektif bir
perspektifle, ele alan ve alevi özgünlüğüne, vurgu yapan, sınırlı kaynaklarda
mevcuttur. Şüphesiz, Alevilik ne ittihatçı kliğin, ileri sürdüğü gibi orta Asya
bozkırlarından, sürgün gelen kavimlerin, bir dini, nede bin beş yüz yıl önce,
Arap çöllerinde, doğan İslam dini içerisindeki, iktidar kavgalarından, peydah
olmuş, bir mezhep değildir. Alevilik, Mezopotamya ve Anadolu’da yaşayan, kadim
uygarlıklarının, izlerini taşıyan, tarihsel ve nesnel bakımdan, bu coğrafyanın
özgünlüğüne, sahip bir öğretidir.
Sorma be birader mezhebimizi
Biz mezhep bilmeyiz yolumuz vardır
(Seyit Nesimi)
Tarihsel süreçte, sapkınlık, aykırılık, katli vacip gibi,
ağır ithamlarla, suçlanan ve gerek feodal Osmanlı, gerekse onun selefi, burjuva
ulus devletinin, doksan yıllık tarihi içerisinde, jenosit, katliam,
asimilasyonlarla yok edilmeye çalışılan, Alevilik günümüzde, İslam ile özdeş(
denk) tutulmakta) İslam’ın özü Aleviliktir, gibi demagojik, gayri bilimsel,
tanımlar yapılmaktadır. Oysaki Alevi öğretisinin, esasları, tanrı algısı,
cennet, cehennem vurgusu, kadına bakışı gibi, başat konularda, İslam ile keskin
bir biçimde, farklılaşmaktadır. Aleviliğin sözlü kaynaklarından, yararlanarak
Aleviliğin, temel esaslarına ve İslam ile olan ilişkisine değinelim.
Alevilikte Yaratılış
Sorma ne hacet bizlere sofu
Ta evvel künyede ismimiz vardır
Dünya kurulmadan yüz bin yıl evvel
Şu yeşil kandilde cismimiz vardır
(Devranî)
Daha Allah ile cihan yok iken
Biz anı var edip ilan eyledik
Hakk'a hiçbir layık mekan yok iken
Hanemize aldık mihman eyledik
(Edip Harabı)
İslam ve diğer semavi, dinlerin, tarihi üç bin yılı geçmemektedir.
Oysaki deyişlerde, görüldüğü üzere ,Alevilik başlangıcını, maddenin öncesine,
dayandırmaktadır. Devam edelim
Not: (katre: damla, umman: okyanus, kandil: gezegen yıldız )
Yedi kat arşta asılı
Kandildeki NUR’a geldim
(Pir Sultan Abdal)
Kudret kandilinde bir ışık iken
Ta ol zaman aşık oldum nura ben
(Sıdkı Baba)
Kandilde balkıyan dostun nurudur
Akıl ermez ona Hakkın sırrıdır
(Seyit Feyzullah)
Ta ezelden kandildeki nurdayım
Binde bir can eremedi bu sırra
(Dermanî)
Kandilin içinde nur olan biziz
Mekân ötesinde sır olan biziz
(Devranî)
Bir kandilden bir kandile atıldım
Turab olup yeryüzüne saçıldım
Bir zaman Hak idim, Hak ile kaldım
Gönlüme od düştü yandım da geldim
(Hataî)
Kandilde nur iken sevmiştim seni
Güzel pirim, sultan pirim, şah pirim
(Genç Abdal)
Ziyasından halk eyledi toprağı
Vücut buldu bu eşyanın menbaı
(Pervane)
Kandil geceleri kandil oluruz
Kandilin içinde fitil oluruz
Hakkı göstermeye delil oluruz
Fakat kör olanlar görmez bu hali
(Edip Harabı)
Not: (kandil- yıldız ), (turap-toprak), (nur-ışık ) (ziya-ışık ) (balkımak-parlamak)
Aleviliğin tarihsel belleği ve ortak hafızası olan, sözlü
geleneğin, zengin içeriği, Aleviliğin sırları ile ilgili, güçlü emareler
sınmaktadır. Alevi, halk ozanları ve insan-ı kâmil pirlerinden, alıntı
yapıtımız deyişlerin, ortak vurgusu ışıktır (nur ). Alevilik varoluşu ışık(
nur) ile açıklamakta, maddi varoluşun kaynağı olarak, la mekân (mekânsız yer)de
bulunan, kudret kandilini ( enerji yıldızı ) işaret etmektedir. Canlı ve
cansız, bütün maddi varoluşun, kaynağı olarak, büyük patlama öncesi var olan,
bir enerji yıldızını, işaret etmesi, bilimin ve ampirik çalışmaların,
referansları ile uyuşması, oldukça dikkate değerdir. Işık ve ateş kültünün
izlerine, Aleviliğin her alanında, rastlayabiliriz. Alevi cemlerinde, delil (
çerağ) uyandırma ritüeli, bu örneklerden biridir. Aleviler cemlerinde, çerağ,
mum yakarak, hakka delil uyandıralar. Bir dersim aydını olan, Nuri Dersimi
Dersim coğrafyasındaki, Alevileri ile ilgili, şu tespiti yine ışık kültürüne,
Alevlikte ışık kaynağına, verilen değerin önemli bir örneğidir.
Ferdi olarak, akşam yatağa girerken, sabahları kalkarken ve
yıkanırken Hodeye dua etmek her Dersimlinin borcu sayılır. Dersimli, sabahları
pek erken kalkıp, möhteşem dağlar arasından doğmakta olan güneşin şüajanna
karşı vicuduna muhtelif inhina ve hareketler vererek ibadet eder. Güneşe hakın
nuru denir
(Nuri Dersim )
Tek tanrı inancında, hakim olan, tanrı-insan düalizminin
aksine, Alevi ontolojisi teklik ilkesine dayanmaktadır bütün yaşamsal özün tek
bir kaynaktan, meydana geldiğini ve maddi varoluşun, bütün çehrelerinin, tek
bir özden, hayat bulduğuna inanmaktadır. Enel hak felsefesi ile dile getirilen,
gerçek budur. Görünen her şey aslında haktır. Enel hak ( hak benim)
İkiliği terk et, birlik makamın tut
Canlar canın bulasın birlik içinde
(Yunus emre)
Sözlerimiz bizim pek muhakkaktır
Doğan ölen yapan bozan hep Hak'tır
Her nereye baksan Hakk'ı mutlaktır
Ahval-i vahdeti beyan eyledik
(Edip Harabı)
Alevilik burjuva ideolog, tarihçi, yazar, takımının, öznel
takıntılarının, teolojinin ve idealist felsefenin, sınırlı bakış açısına, hapis
edilmez. Alevilik maddenin, milyarlarca yıllık, devinimini ve hareketini
işleyen ve bunu, ezoterik doktrinlerle, nesilden, nesle aktaran, okültüst bir
öğretidir, Alevilik, durağan ve değişmez, olan değil, sürekli hareket ve
devinim içinde olan, bir maddi yaşam gerçekliğine dayanmaktadır.
ALEVİLERİN ÂLİ'Sİ KİMDİR
Alevilik ile ilgili, süre gelen tartışmaların, en fenomen,
konularından biride, Aleviliğin mihenk taşı olan, ( şahı merdan ali) olgusudur.
Alevlikte bu denli, başat bir yer kaplayan, âli kültünün, sosyolojik açıdan
incelenmesi elzemdir. Burjuva Ortodoks dinlerin, taklitçiliğine soyunan, düzen
dedelerinin ve egemen sınıf politikalarının, bir sıçrama tahtasına, dönüşen Alicilik,
Aleviliğin içeriğinin boşaltılması ve Türk İslam sentezi politikaların içinde
eritilmesi açısında önemli bir mevzidir. Başbakan Erdoğan’ın Alevilik, âliyi
sevmekse, ben en büyük aleviyim, söyleminin ardında, yatan art niyet, aleviler
tarafından, doğru okunmalı ve Alevilik, kendi tarihsel ve özgün gerçekliğine,
uygun bir biçimde yeniden işlenmelidir. Ortaçağ koşularında, Arap
coğrafyasında, doğmuş, İslam inancının, halifelerinden biri olan, Hz Ali
aleviler için ne ifade ediyor. Alevi, batini öğretisinde, yer alan, ali ile
İslam halifesi ali aynı kişimi, bunu yine, insani kamil pirlerin, deyişlerinden
irdeleyelim.
Yerde insan gökte melek yok iken
Kudretten bir nur indi süzüldü
Cümle mahluk kandildeki nur(ışık) iken
Ayn Ali mim Muhammed yazıldı
(Kul Himmet)
Hakk'ın kandilinde gizli nihanda
La mekan elinde sır idi Ali
Künt-ü kenzin esrarı andadır,
Dünya kurulmadan var idi Ali
(Devrani)
Yok iken yer ile gökler ezelden,
Kudret kandilinde pünhan Ali’dir.
Kün deyince Bezm-i Elest’ten evvel,
Alemi var eden sultan Ali’dir.
(Genç Abdal)
Gafil kaldır şu gönlünden gümanı,
Bu mülkün sahibi Ali değil mi?
Yaratmıştır on sekiz bin alemi,
Rızıkların veren Ali değil mi?
(Pir Sultan Abdal)
Ali evvel, Ali ahir, Ali batın, Ali zahir
Ali şems-i münevverdir, Ali’dir Nur ile enver
(Nesimî)
Evel ve ahir, yani bir başlangıçta, var olan ve sonsuz olan,
dünya henüz kurulmadan, maddi yaşam henüz başlamadan var olan, yaşamın
başlangıcını sağlayan, bütün âlemleri, yaratan ve rızıklarını veren ali. Klasik
anlamda, İslam teolojisinde var olan, halife aliye, bu sıfatları, yüklememiz
İslam şeriatı-hukuku açısından şirktir.( eşkoşma) Bütün bu özelikler, tanrısal
sıfatlardır ve İslam halifesi olan ali ile uyuşmamaktadır. Alevilik ile İslam
ilişkisinin, tarihsel ve nesnel koşuları nasıl oluşmuştur. Bu cevaplanması
gerekilen bir sorudur. Alevilikte yerleşik olan, İslam’ın âlisi edinimseldir.
Tarihsel baskı, katliam, soykırım ve asimilasyonlar bu soncu doğurmuştur, Ancak
deyişlerde, çok açık bir şekilde, görüldüğü üzere, Alevilerin âlisi ile İslam
halifesi ali arasında bir paralellik kurmak, oldukça güçtür. Alevilerin âlisi.
Bütün maddi yaşamın kaynağı olan ışık (nur hak) tan başkası değildir.
ALEVİLİK VE KADIN
Patriarkal, tahakkümün nesnesi, olarak kadın, tarih boyunca
sömürülmüş, ikinci cins olarak, her türden cinsel, sınıfsal, sömürünün aracına
dönüştürülmüştür. Bu sömürüde, bir üst yapı kurumu olarak, dinlerinde, çok
önemli, payı vardır. Özellikle, feodal, eril ahlakçılığın, baskın olduğu,
dinlerde kadın, ikinci bir cins olmanın da ötesinde, bir köle konumuna,
indirgenmiş, her türlü sömürünün, hedefi yapılmıştır. Alevi kadın ilişkisi,
geniş bir yelpazede, ele alınması gerekilen, bir konu olmakla birlikte, başlıkta
sınırlı şekilde değineceğiz.
19.yy da. Dersim coğrafyasını, ziyaret eden ve incelemelerde
bulunan, Amerikalı bir araştırmacının, dersim bölgesindeki, kadın ve erkek
ilişkisine, dair şu tespitleri, oldukça muteberdir.
Erkek ve kadın arasındaki ilişki ve kadınların durumu
Müslüman fikirleriyle çok kesin bir zıtlık içindedir. Hatta bu ilişkiler az ya
da çok Müslüman geleneklerden etkilenmiş Hristiyan ırklarda olduğundan daha
yüksektir. Kürt kadınları peçe ile örtünmez ve erkeklerden ayrı bir yerde yaşamaz.
Evdeki hakları ve sorumlulukları erkeklerde eşit olarak paylaşır. Dinsel yaşama
erkeklerle birlikte katılırlar. Toplumsal ilişkilerinde tam bir özgürlük ve
karşılıklı saygı görülmektedir.
(Henry Riggs)
Alevilikte, kadın erkek ilişkilerini, incelediğimizde,
sosyal yaşamda, üretime katılımda, ibadet alanında, eşitliğin hakim olduğunu
görüyoruz. Alevilikte kadınlar, ibadetlerini erkeklerle birlikte, icra ederler.
Haremlik, selamlık ilişkilere, Alevilikte yer yoktur. Alevilikte, bir tahakküm,
aracı olan ve kadını nesneleştiren, türban ve benzeri dinsel motifler yoktur,
İbadetler, cemal cemale yapılır, pir analar, tıpkı erkek pirler gibi posta
oturup ibadeti yönetebilir.
Erkek dişi sorulmaz, muhabbetin dilinde,
Hak’kın yarattığı her şey yerli yerinde.
Bizim nazarımızda, kadın erkek farkı yok,
Noksanlıkla eksiklik, senin görüşlerinde.
(Hünkar Bektaş-i Veli)
Alevi toplumuna özgün, bu gerçeklik, İslam inancı açısından
keskin bir zıtlık içermekte, dahası İslam dini açısında, bu türden eşitlikçi
yaklaşımla, haram ( günah) sayılmaktadır. İslam inancınca kadın kadını
nesneleştiren çok eşlilik, cariyelik gibi pek çok emir vardır. Alevilikte bu
türden Uygulamaların, yeri olmadığı gibi, çok eşlilik düşkünlük sebebi olarak
görülmektedir.
Diyanet Vakfi: Eğer (kendileriyle evlendiğiniz takdirde)
yetimlerin haklarına riayet edememekten korkarsanız beğendiğiniz (veya size
helâl olan) kadınlardan ikişer, üçer, dörder alın. Haksızlık yapmaktan
korkarsanız bir tane alın; yahut da sahip olduğunuz (cariyeler) ile yetinin.
Bu, adaletten ayrılmamanız için en uygun olanıdır. Nisa-3-4
Alevilik Cennet ve Cehennem
Mistik anlamda, cennet, huriler, gılmanlar emsalsiz yiyecek,
(gıdalar) sonsuz yaşam öğüdü, cehennem ateşte yanma, sonsuz azap demektir. Bir
nevi cennet ve cehennem fani ( geçici) dünyanın ödülü ve külfetidir. Monoteist(
tek tanrılı) merkezli dinlerin, cennet cehennem vurgusu koşullandırma üzerine
şekillenmiştir.
Diyanet Vakfi: (31-34) Şüphesiz takvâ sahipleri için umulanı
buldukları yer, bahçeler, üzüm bağları, göğüsleri tomurcuk gibi kabarmış yaşıt
kızlar, içki dolu kâseler vardır.
Alevilikte ise, rızalık kavramı vardır. Alevilikte cennet
de, cehennem de bu dünyadadır. Alevilikte tek ceza kurumu, dara durmaktır. İslam’da
geçerli olan, recm, kırbaçlama, el kesme, vb ilkel uygulamalara Alevilikte
rastlanmaz. Alevilikte, suç işleyen biri, dara durur ve suçlu bulunursa, düşkün
ilan edilir( toplumdan soyutlanır ) Bugün önemini yitirse de, düşkünlük,
Aleviliğin, tarihsel gelişiminde, önemli bir yer tutmuştur. Hatta düşkünler
ocağı gibi, bir üst kurum dahi, alevi ocak örgütlenmesinin içinde yer almıştır.
Hurili gılmanlı cennet yalandır
Cennet nerededir bu bir plandır
Bunu ispat eden hangi Kuran’dır
Devrani der bir kitapta görmedim
(Pir Devranî)
Dört Kitabı Koyup Torbaya Astım
Cennet Hurisinden İlgimi Kestim
Muskacı Hocaya Sanmayın Sustum
Agzının Payını Verdim De Geldim
(Aşık ibreti)
Kıldan bir köprü yapmışsın
Gelsin kullar geçsin deyu
Hele biz şöyle duralım
Yiğit isen sen geç tanrı
(Kaygusuz Abdal)
Alevi öğretisinde, önemli bir yer teşkil eden, devriye (
devinim ) öğretisini, anlaşılmadan, Aleviliğin cennet ve cehennem ilişkini
açıklanamaz. Aleviler maddi yaşamın ölümsüzlüğüne inanır. Alevililikte, ölen
bir kimseye, mekanın cennet olsun denmez, devrin daim olsun denir. Yaşamı son
bulan bir kimse aslında özüne hakka ( ışığa ulaşır ) Maddi yaşam, sonsuz bir
hareket ve devinim içerisindedir. Bu evrimsel paradigma Alevi devriye inancının
özünü oluşturmaktadır. Maddi yaşamın bu döngüsünü alevi ozanları şu şekilde
işlemiştir.
Dört kitapta yoktur bu ilim inan
İlm-i Devriyedir bu bir sırrı kan (hüsnü)
Katre idim Ummanlara karıştım
Kaç bulandım kaç duruldum kim bilir
Devre edip alemleri dolaştım
Bir sanata kaç sarıldım kim bilir
Bulut olup ağdığımı bilirim
Boran ile yağdığımı bilirim
Alt' anadan doğduğumu bilirim
Kaç ebeden kaç soruldum kimbilir
(Gufrani)
Şu fena mülke çok gelip gittim
Yağmur olup yağdım ot olup bittim
(Hamdülillah)
Bir başka örnek
Ölürse tenler ölür
Canlar ölesi değil.
(Yunus Emre)
Ko ölmek endişesin
Işık ölmez bakidir
Ölmek senin nen ola
Çün canın ilahidir
(Yunus Emre)
Aleviliğin, temel mottosu, kabemiz insan, dinimiz sevgidir.
Pir Bedretin'in zikrettiği gibi, yardan gayri her şeyde ortaklıktır. Alevilik,
72 millete bir bakmaktır, hülasa Alevilik burjuva mülkiyet ilişkilerinin, ve
onun doğurduğu hakim sınıf kültürünün (ırkçı, cinsiyetçi,) bir aleti olamaz. (KORAY
AKER)