"Alevi ocak örgütlemesinin üstünde, aşiretler dahil, hiç bir güç ve yetki mekanizması yoktu. Bir komün görevi gören, cemlerde suçlular, Dar-ı Mansur’a çekilerek, en ağır ceza olan, düşkünlük ile cezalandırılarak, toplumdan soyutlanırdı. Alevi, ocak örgütlenmesi içerisinde, önemli bir kurum olan, düşkünlük cezası, o dönemlerde, modern burjuva mahkemelerinden, daha etkin bir statüye sahipti"


20.yy ikinci yarısına kadar, Dersim’de hiç bir mezar taşında, monoteist ( tek tanrılı) dinlere ait, bir alegoriye (görsel) rastlanmaz. Ölü gömme geleneği eski gens örgütlenmesinde, daha başat olmak üzere, uygarlık süreci boyunca, tüm toplumların yaşamlarında, önemli bir yer tutmuştur. Dersim, tarihi, kültürel, edebi antropolojik, arkeolojik ve sosyal yapısı üzerine, son dönemlerde artan çalışmalar, önemli olmak ile birlikte, resmi ideolojik söylem ve sübjektif çevrelerin, Dersim üzerine geliştirdiği, tezlerin ve çarpıtmaların ötesine geçememiştir.

Engels, Morgan ve Bachofen’in antropolojik çalışmalarında, sözü geçen gens örgütlenmesinin, yabanıl ve barbarlık çağının, üst aşamasına kadar süren, kolektif idare biçimini 18. yy sonlarına kadar dersimde görebiliriz. Uzlaşmaz sınıf karşıtlıklarının, ürünü olarak devlet, Dersimde yoktur. Bir dersim aydını olan Nuri Dersimi’nin tespiti ile devlet, ancak Hozat ilçesindeki, idare kurum aracılığı ile varlık gösterebilmiş, ancak askeri, bürokratik, hukuki vb anlamda varlık gösterememiştir. Bu idari yapı ise, hiç bir dönem Dersim aşiret yapısı üzerinde, bir nüfuza sahip değildir. Hatta çoğunlukla bu aşiretlerin, direktifleri ile hareket etmektedir. Dönem, dönem, bu aşiretler tarafından, ilhakçı olarak damgalanıp, saldırılara uğramış, püskürtülmüştür..

Genel bağlamda, Dersim’de devlet yoktur. Öyleyse yüzlerce yıllık, Dersim idari yapısı nasıl bir örgütlenmeye sahipti? Devletin, paranın, ordunun, polisin, hapishanelerin, vb. sınıflı topluma özgü saiklerin, bulunmadığı Dersimde, işler nasıl yürütülüyordu?

Morgan ve Engels, insanlığın toplumsal evrimini, şu üç evrede ele alır.

1-Yabanıl dönem
2- Barbarlık dönemi
3- Uygarlık dönemi

Kaba hatları ile yabanıl dönem, insanın ağaçlardan, gezgin yaşama evrildiği, mızrak ve topuzu keşfettiği, deniz ürünleri ile beslendiği dönemdir.

Barbarlık dönemi çanak çömleğin geliştiği, ok ve yayın keşfi ile, avcılığın geliştiği dönemdir.

Uygarlık dönemi, insanın meta üretimini keşfettiği, kişisel gereksinim yerine, değişim değeri olarak, çeşitli metaların ortaya çıktığı, demirin işlenmesi ile, uygarlığa özgü, kılıç, balta, vb çeşitli sofistike araçların geliştirildiği dönemdir. Tarımda, sabanın keşfi ve büyük hayvan sürülerinin, serpilmesi ile birlikte, insanında bir değişim değeri olarak köle (meta) olarak, alınıp satıldığı ve nihayetinde gens örgütlenmesinin yerini ilk devletlerin aldığı, sınıflı topluma geçiş çağı.

Dersim tarihinde, devlet ordu, bürokrasi, para vb. sınıflı topluma özgü saiklerin olmadığı, yapılan araştırmalar ile ortaya koyulmuştur. Dersimde, yüzlerce yıllık idari yapı, Dersim halkının, tüm toplumsal yaşamında, başat olan, alevi ocak örgütlenmesi aracılığı ile yürütülüyordu. Dersimliler, sorunlarını cemlerde tartışır, burada çözerdi. Aşiretler arasındaki kavgalar dahil, bireysel düşmanlıklar, uzlaşmazlıklar, çatışmalar, bu cem örgütlenmesi içinde, sonuca kavuşturularak çözülürdü.

Alevi ocak örgütlemesinin üstünde, aşiretler dahil, hiç bir güç ve yetki mekanizması yoktu. Bir komün görevi gören, cemlerde suçlular, Dar-ı Mansur’a çekilerek, en ağır ceza olan, düşkünlük ile cezalandırılarak, toplumdan soyutlanırdı. Alevi, ocak örgütlenmesi içerisinde, önemli bir kurum olan, düşkünlük cezası, o dönemlerde, modern burjuva mahkemelerinden, daha etkin bir statüye sahipti.

Söz gelimi, bu cezaya çarptırılanlar, modern hapishanelerin aksine, toplumsal yaşamdan soyutlanarak ve tecrit edilerek, kendi iç muhakemesi ile, baş başa bırakılırdı. Modern dünyada içi boşaltılmış, bir ritüele dönüştürülmüş, cem ayini, Dersim komünü olarak, dersim toplumunun, yüzlerce yıllık, hukuki, ahlaki, toplumsal, sorunlarını çözen, tek merci olarak, Dersimin ilhakına kadar, bu misyonu sürdürmüştür. Tıpkı devlet öncesi, gens örgütlenmesine benzer biçimde… (Koray Aker)
Daha yeni Daha eski