1871'de kurulan ilk işçi iktidarı, varlığı boyunca
biriktirdikleriyle, Ekim Devrimi başta olmak üzere, kurulacak işçi
iktidarlarının önünü açtı…
Paris Komünü 26 Mart 1871 tarihinde kuruldu. İlk işçi
iktidarıydı. 30 Mayıs 1871 yılında, Fransız hükümeti 30 insanı katlederek,
7000’den fazla işçiyi sürgüne göndererek komünü dağıttı. Fakat komün, 72 günlük
varlığı boyunca biriktirdikleriyle, Ekim Devrimi başta olmak üzere, ileride
kurulacak olan işçi iktidarlarının önünü açtı.
PARİS KOMÜNÜNÜN ÖNEMİ
Paris Komünü dünya tarihinin parlak bir olayı, XIX. yüzyıl
proleter hareketinin en büyük örneğiydi. İnsanlık tarihinde ilk kez olarak
proleter bir devrim gerçekleşiyor, işçi sınıfı iktidarı eline geçiriyor ve 72
gün boyunca onu elinde tutuyordu. Böylece kapitalist rejimin ortadan
kaldırılması ve sosyalist bir rejimin kurulması, teorik tartışmalar alanından
işçi sınıfının kurtuluş savaşımının pratiği alanına geçiyordu. Paris işçileri,
“göğün fethine çıkmak” yolundaki kahramanca girişimleriyle, devrimci sürecin
yeni bir dönemini açıyorlardı. Bu sürecin karşı konulamaz gelişmesi, 1917’de
Ekim Devrimi’nin zaferine yol açacaktı.
Paris Komünü’nün ilanı ve etkinlikleri, tarihte bir dönüm
noktasının, burjuva toplumun gerilemeye başlamasının belirtisini oluşturdu.
Uluslararası işçi hareketinde yeni bir dönem başlıyor, devrimci proleter
ideoloji sağlamlaşıyordu. Komün çeşitli toplumsal öğretilerin denek taşı
işlevini gördü, sektarizm ve reformizmin küçük burjuva doktriner niteliğinin
dayanaksızlığını ortaya koydu ve bilimsel komünizmin temel doğruluğunu tarihsel
olarak gözler önüne serdi. 18 Mart 1871 proleter devrimi, kölelik ve sömürüden
kurtuluş ve tüm toplumsal düzenin devrimci dönüşümüne giriş yolunu işçi sınıfı
ve bütün emekçilere yalnızca Marx ve Engels öğretisinin gösterdiğini açıkça
ortaya koydu. Komün deneyiminden bir sendez yapacak, Komün desrlerinde işçi
sınıfı için tinsel bir zenginleşme kaynağı bulacak ve işçi sınıfının savaşımı
için zorunlu teorik silahı oluşturacak gücü yanlızca Marksizm gösterdi. Bütün
bunlar proleter yığınların bilincini derinden derine değiştirmeye katkıda
bulundu ve Marksist öğretiyi işçi sınıfının ve onun siyasal partilerinin
herkesçe kabul edilen ideolojik bayrağı durumuna dönüştürmek için öncül
hizmetini gördü. (Paris Komünü ve Marksizm)
LENİN’DEN PARİS KOMÜNÜ ÜZERİNE
Marx’ın Komün’den birkaç ay önce, 1870 sonbaharında,
hükümeti devirmeye yönelik bir girişimin, umutsuz bir çılgınlık olacağı
konusunda Paris işçilerini uyardığı ve bunu kanıtladığı biliniyor. Ne var ki,
1871 Martında işçiler belirlieyici bir savaş dayatmasıyla karşı karşıya kalıp
bu savaşa atıldıklarında; ayaklanma bir olgu haline geldiğinde Marx, olumsuz
emarelere karşın, proleter devrimi büyük bir coşkluyla selamladı.
Marx, kendi deyişiyle “gökyüzünü fethe çıkan” komünarların
kahramanlığını coşkuyla karşılamakla da yetinmedi. Amacına ulaşamamış olsa da
bu devrimci kitle hareketini, olağanüstü değere sahip tarihsel bir deney,
proleter dünya devriminde ileri atılmış kesin bir adım, yüzlerce programdan ve
izahtan daha büyük önem taşıyan pratik bir adım olarak gördü. Bu deneyi analiz
etmek, ondan taktik dersler çıkarmak ve onun ışığında kendi teorisini yeniden
gözden geçirmek; Marx’ın önüne koyduğu görev buydu.
Marx sosyalizm ve siyasal mücadeleler tarihinin tamamından,
devletin ortadan kalkmak zorunda olduğu ve bu geçiş sürecinin (devletten
devlet-olmayana geçiş sürecinin) biçiminin “egemen sınıf olarak örgütlenmiş
proletarya” olacağı sonucunu çıkardı. Ancak Marx, geleceğe ait bu aşamanın
siyasal biçimlerini keşfetmeye girişmedi. Fransız tarihini titizlikle
gözlemlemek, incelemekle yetindi ve 1851 yılında kendisine gösterdiği sonucu
çıkardı: Burjuva devlet mekanizmasının parçalanması gündeme konulacaktır.
Ve proletaryanın devrimci kitle hareketi patlak verince
Marx, hareketin başarısızlığına, kısa ömrüne ve gözle görülür zayıflığına
rağmen, onun hangi biçimleri keşfettiğini incelemeye koyuldu.
Komün, proleter devirm tarafından “nihayet keşfedilmiş
bulunan”, emeğin ekonomik kurtuluşunun gerçekleşmesini sağlayacak biçimdir.
Komün, proleter devrimin burjuva devlet makinesini parçalama
yönündeki ilk girişimidir. Parçalanmış olan devlet makinesinin yerini
alabilecek ve alması da gereken, “nihayet keşfedilmiş bulunan” siyasal
biçimidir. (EVRENSEL)
GÖKYÜZÜNÜ FETHE ÇIKAN PARİSLİLER
18 Mart 1871’de Paris Komünü ilan edildi. Komün dünya
tarihinin ilk proleter devrimiydi. 72 gün süren bu deneyim, yeni bir dönemin
başlangıcını işaret etti. Gökyüzünü fethe çıkan Parislilerin (proletaryanın)
Versailles’lılarla (burjuvaziyle) mücadelesi hala sürüyor ve sürecek…
1870 Fransa-Prusya savaşı ve sonuçları
1848-1850’de Fransa’dan Almanya’ya, İtalya’dan Avusturya’ya
kadar kıta Avrupa’sı, devrim dalgalarıyla sarsıldı. Yenilgiye uğrayan devrimler
zincirinin en önemli halkalarından biri Fransa’ydı.
1848 Devrimi sırasında, Fransız burjuvazisi karşıdevrimci
bir güç olarak ortaya çıktı. Köylüler burjuvaziyi destekledi. Sonuna kadar
devrimci kalan sınıf, proletaryaydı. Fransız proletaryası, 1848 Haziran
ayaklanmasında ağır bir yenilgi aldı. Yenilgiyle işçi hareketi geri çekildi.
Yine de ayaklanma, gelecekteki mücadelelere ışık tuttu. Sanayinin hızla
gelişmesi ve sınıf mücadelesinin keskinleşmesi, işçi sınıfının birkaç yıl
içinde toparlanmasına yol açtı. 1860’lı yılların sonunda işçi sınıfı
toplumsal-maddi bir güç olarak ağırlığını hissettirmeye başladı. Nesnel ve
öznel şekillenmesi hızlandı.
İşçi sınıfı zengin bir örgütlülük ağı kurmuştu. Savunma,
kredi, yardımlaşma ve dayanışma dernekleri, işçi kulüpleri, kooperatifler,
sendikalar bunları başlıcalarıydı. İşçi sınıfının mücadele gücü ve örgütlenme
kapasitesinde sıçramalar yaşandı. Siyasal arayışları ve etkinliği arttı.
1870 kritik bir yıl oldu. Ocak ayında Paris’te yapılan
gösteriye 200 bin kişi katıldı. Kitlelerin temel sloganı “Yaşasın Cumhuriyet”
ve “Kahrolsun Bonapartlar”dı. Yaşananlar, Fransa’da ikinci imparatorluğun
bunalımını açığa çıkarmıştı. İktidarda olan üçüncü Napolyon, otoritesini
(1865’ten başlayarak) giderek kaybetti. Alman birliği yönünde atılan adımlar
karşısında yetersizliği, 1860 yılında İngilizlerle imzalanan ticaret
anlaşmasının yarattığı problemler Fransız burjuvazisinin, imparatorluğa karşı
tepkili olmasına yol açmıştı. Üçüncü Napolyon, bu süreci tersine çevirmek ve
otoritesini yeniden inşa etmek için, Prusya’yla yapılacak bir savaştan
yararlanmak istedi. Kazanılacak bir zafer hem Alman birliğini engelleyecek, hem
de Fransa’nın özellikle Ren’nin batısındaki toprakları ilhak etmesini
sağlayacaktı. Ne var ki gelişmeler üçüncü Napolyon’un istediği gibi olmadı.
1866 yılında Avusturya’yı yenen Prusya, Alman birliğini tamamlamak yönünde
önemli aşamalar kaydetmişti. Alman birliği Alman sermayesinin çıkarınaydı ve
birlik yeni bir devlet, toplum ve birey ilişkisini beraberinde getirecekti. Bu
durum Alman halkının mobilize olmasını da kolaylaştırıyordu. Avusturya zaferi,
Prusya’nın Fransa’ya karşı savaş hazırlıklarını güçlendirdi.
Bismarck, Fransa’yı kışkırtan ve provoke eden tavırlar
sergiledi. Sonunda Fransa, Prusya’ya -1870’te- savaş ilan etti. Fransa’nın
savaş için hiçbir hazırlığı yoktu. Askeri anlamda son derece yetersiz ve
organizasyonsuzdu. Savaş başladığında, Prusya ordusu çok kısa zamanda Fransız
birliklerini bozguna uğrattı. Özellikle 2 Eylül’de gerçekleşen Sedan
muharebesinde Prusya’nın ezici zaferi, Fransız halkının öfkesini tetikledi.
Paris halkı imparatorluğa karşı ayaklandı. 4 Eylül 1870’te
halk meclisi bastı. Halk, cumhuriyetin ilanını ve vatanın savunulmasını istedi.
Yasama meclisi yaptığı toplantı sonucu imparatoru iktidardan uzaklaştırdı ve
cumhuriyet ilan etti. 4 Eylül 1870 Devrimi olarak anılan bu gelişme sonucunda,
yeni bir hükümet oluşturuldu. Hükümet kralcılardan ve cumhuriyetçilerin sağ
kanadından gelen burjuvaziden kuruldu. Hükümet yapısı itibariyle gerici ve halk
düşmanıydı.
Sedan muharebesini Fransa’nın kaybetmesiyle, Prusya
birliklerinin Paris’i işgal etmesinin önü açıldı. Bu durum Paris işçilerinin
harekete geçmesine yol açtı. İşçiler düşmana karşı halkın silahlanmasını
istedi. İşçilerin kararlı tutumu karşısında gerici hükümet direnemedi, halk
silahlanmaya başladı. Çoğunluğu işçi, esnaf ve küçük memurlardan oluşan 200
Ulusal Muhafız taburu kuruldu. Paris, Prusya güçleri tarafından kuşatılmaya
başlandı. Ulusal Muhafızlar, hemen harekete geçerek Paris’in bütün girişlerine
barikatlar kurdu ve kenti savunmaya başladı.
Paris’in ve Metz’in kuşatılması Fransız birliklerinin bloke
olmasına yol açmıştı. Bu durum halkın gönüllü müfrezeler kurarak, işgale karşı
ev ev, sokak sokak hazırlamasını sağladı.
Fransız halkının Fransa’yı ve cumhuriyeti ölümüne
savunmasının, uluslararası düzeyde etkileri oldu. Birçok ülkenin ilericileri,
cumhuriyetçi Fransa’yı savunmak için silahlandı. İtalyan birliğini kuran
Garibaldi de oluşturduğu orduyla Prusya birlikleriyle savaştı. Garibaldi,
Prusyalılara önemli zayiatlar veren Francis Tireus adlı milisleri örgütledi.
Gelişmeler üzerine Prusyalıların tavrı giderek gaddarlığa dönüştü. Her
öldürülen Alman askerine karşı 100 sivil kurşuna dizildi. Kentler, büyük
mahalleler, köyler yakıldı. İşgal ve yaşanan vahşilikler Fransız halkının
öfkesini ve kinini artırdı.
Fransız burjuvazisi ihanet içindeydi. Metz’de kuşatılmış 170
bin kişilik Fransız ordusu direnmeden Prusyalılara teslim olmuştu. Yapılan
anlaşma (27 Ekim 1870) Fransa’nın direnişinin kırılması anlamını taşıyordu.
Metz rezaleti, Prusya ordusunun güçlü direniş gösteren Fransız birliklerine
saldırmasına olanak sağladı. Metz’in Prusyalılara bırakılması, Paris
burjuvazisinin korkularını tetikledi. Zaten silahlı halk kitlelerinden son
derece korkan burjuvazi, ne şart altında olursa olsun Prusyalılarla teslim
anlaşması imzalamak istiyordu. Fakat halk kitlelerinin Paris’i işgalcilere terk
etmeye niyeti yoktu; onlar sonuna kadar savaştan ve direnişten yanaydı.
Paris’e karşı Versailles
Paris halkı, “Ulusal Savunma” hükümetinin ihanetinin
farkındaydı. Parisliler Ekim 1870’te ve Ocak 1871’de olmak üzere hükümete karşı
iki kez ayaklandı. Ayaklanmalar başarılı olmadı, ordu tarafından şiddetle bastırıldı.
Hükümet Ocak sonunda Prusya’yla ateşkes imzaladı. Ateşkes sonrasında hükümet,
Ulusal Meclis seçimlerinin yapılması yönünde karar aldı.
Gerici güçler, Katolik kilisesinin aktif desteğini alarak
etkin bir kampanya yürüttü. Özellikle kırsal bölgelerde kilisenin yoğun
faaliyetleri sonucu zengin köylüleri, büyük toprak sahiplerini, büyük
burjuvaziyi ve kiliseyi temsil eden kişiler millet vekili seçildi. Meclise
seçilen toplam 750 milletvekilinin 450’si kralcıydı.
Meclis yaptığı toplantıda cumhuriyet rejimini reddetti.
Krallığın yeniden inşasının zeminlerini örmeye başladı. Bu yönde atılan en
önemli adımlardan biri, işçi sınıfından nefret eden, ona düşman ve aynı zamanda
oportünist ve zalim bir kralcı olan Thiers’in hükümet kurması oldu.
Ulusal Meclis Versailles’da toplandı. Çünkü halktan;
işçilerden, esnaflardan ve aydınlardan yani Parislilerden korkuyordu. Onun için
Paris’te toplanmaya cesaret edemiyordu. Bu durum ilerde Fransa’nın sınıf
mücadelesinin karakterini belirleyecekti. Versailles gericiliği, burjuvaziyi ve
karşıdevrimi simgelerken, Paris işçi sınıfını, halkı, devrimi ve komünü
simgeleyecekti. Paris halkı ateşkes anlaşmasından dolayı öfkeliydi. Ayrıca
Thiers hükümetinin aldığı kararlar, Paris halkının ekonomik durumunu daha da
kötüleştirmişti. Paris patlamaya hazır bir bomba gibiydi.
Şubat 1871’de, Paris’te, Ulusal Muhafızlar Merkez
Komitesi’nin kurulması halkın geleceğini kendi ellerine aldığının somut bir
göstergesi oldu. Komite halk iktidarının nüvesi niteliği taşıyordu. Paris’te
devrimci güçler gelişiyor ve güçleniyordu. Bu durum gerici Thiers hükümetini
telaşlandırdı ve devrimci güçlerin bastırılması için önlemler almasına neden
oldu. Prusya karşısında diz çöken hükümet, halka saldırmak için ordu
birliklerini Paris’in üzerine yolladı.
Devrim geliyor: 18 Mart 1871
Parisliler savaşa, açlığa, işsizliğe, egemen sınıfların
ihanetine, Ulusal Meclisin cumhuriyeti tehlikeye sokan gerici kimliğine karşı
ayaklanmaya hazırdı. İsyan, Paris sokaklarında büyüyordu.
17-18 Mart gecesi, isyan ateşlendi. Kitleler, hükümetin
Ulusal Muhafızları silahsızlandırmak istemesi üzerine harekete geçti. İşçiler
aynı gece silahlı ayaklanmayı başlattı.
Gerici Thiers hükümeti, Parislileri silahsızlandırmayı ve
ani bir baskınla Ulusal Muhafızların toplarını ele geçirmeyi ve Merkez
Komitesi’ni tutuklamayı hedefliyordu. Böylece Parisli emekçilerin örgütsel ve
silahlı gücü kırılacaktı. Kısacası burjuvazi, proletaryaya karşı savaş açmıştı.
İşçilerin kolektif olarak topladığı paralarla toplar
dökülmüş, bu toplar Ulusal Muhafızların denetiminde Paris’in en stratejik
tepesi olan Montmartre’ye yerleştirilmişti. Hükümet birlikleri sabaha karşı
Paris’e baskın düzenledi ve Montmartre’ye ulaştı. Topları koruyan az sayıda
Ulusal Muhafız direnemedi. Toplar hükümet birlikleri tarafından ele geçirildi.
Ne var ki topları taşıyacak atlar zamanında gönderilmediği için toplar
taşınamadı. Olayın duyulması üzerine Parisliler, işçiler ve Ulusal Muhafızlar
Montmartre’ye ulaştı. Askeri birliğe komuta eden general ateş etme emri verse
de, askerler emre uymadı. General ikinci kez ateş emri vermesi üzerine,
tutuklandı ve Ulusal Muhafızlar topların kontrolünü yeniden ele geçirdi (18
Mart 1871).
Aynı günün öğle saatlerinde Ulusal Muhafız Merkez Komitesi,
kendi kontrolündeki birliklere Paris’in merkezine doğru ilerleme talimatı
verdi. Birkaç saat sonra Paris’in tüm kritik noktaları Ulusal Muhafızlar
tarafından kontrol edilmeye başlandı. Muhafızlarla halk kitleleri kaynaştı.
Artık Paris, Parislilerindi. Halkın üzerine yollanan askeri birlikler, isyancı
kitleler tarafından bozguna uğratıldı. Thiers ve bakanlar büyük bir korkuyla
Paris’i terk edip Versailles’a sığındı. Thiers kendine bağlı bütün birliklerin
Versailles’da toplanması için emirler verdi. Böylece dağılmış, bozguna uğramış birliklerin
toparlanması amaçlanıyordu. Thiers topyekun halkın üzerine, devrimci Paris’e
saldırmayı planlıyordu.
18 Mart akşamı bütün devlet kuruluşları işçilerin ve Ulusal
Muhafızların denetimine geçti. Paris Belediyesine ve Savaş Bakanlığına kızıl
bayraklar çekildi. Kızıl bayrak 18 Mart 1871 Devrimi’nin simgesi oldu.
18 Mart 1871’de bütün iktidar, Ulusal Muhafız Merkez
Komitesinin elindeydi. Ama devrim, başından itibaren Paris halkının ve işçi
sınıfının birleşik devrimci gücünün yaratılması problemini ortaya çıkardı.
Devrimci bir partinin olmaması problemleri yakıcılaştırıyordu.
Ulusal Muhafız Merkez Komitesi devrimin yarattığı olağanüstü
altüst oluşa ve kompleks gelişmelere müdahale etme yeteneğinden yoksundu. En
başta dağılmış ve bozguna uğramış askeri birliklerin Thiers’in emriyle
Versailles’a gönderilmesine izin vermeyebilirdi. Komite devrimci Paris’in
yönetiminde ikircikli davranıyordu. Komite üyeleri, iktidarı “zorla ele
geçirmek” suçlamasından korkmaktaydı. Bundan dolayı iktidarı bir an evvel terk
etme eğilimi gösteriyorlardı. Komün seçimlerinin yapılarak, iktidarı Paris
Komünü Meclisi’ne bırakmayı hedefliyorlardı. Devrimin olağanüstü gelişmeleri
karşısında şaşkına uğrayan ve yetersizlikleri ortaya çıkan komite, son derece
kritik devrim günlerinde bekleyerek ya da seçim hazırlıklarına girişerek, karşı
devrimci güçlerin Thiers hükümeti etrafında toplanmasına fiilen olanak
hazırladı. Eğer Ulusal Muhafızlar, karşı devrimin merkezi işlevi gören
Versailles’a doğru harekete geçseydi ve kontrolü bütünüyle ele alsaydı süreç
farklı bir seyir izleyebilirdi.
“Yaşasın Komün”
Komün Meclisi seçimleri 26 Mart’ta yapıldı. Meclise 86
temsilci seçildi. Paris’in zengin semtlerinden 21 burjuva meclise girdi. Diğer
üyelerin yarısı işçiydi, geriye kalanlar ise demokrat nitelikli öğretmen,
doktor, çeşitli memur ve gazetecilerden meydana geldi. Burjuva üyeler, komün
daha faaliyete başlamadan meclisten çekildi. Komün Meclisi Paris halkının
temsilcilerinden oluştu. Meclisin yönetimi işçilerin elindeydi.
28 Mart günü, Paris Komün Meclisi yaptığı toplantıyla
faaliyetine başladı. Marks’ın deyimiyle komünün ortaya koyduğu ilk şey kendi
varlığı oldu. Bu gelişme, Paris halkı tarafından büyük bir coşkuyla karşılandı.
Belediyenin etrafında toplanan binlerce Parislinin önünde, Ulusal Muhafız
Merkez Komitesi kendini lağvetti. Yetkilerini Komün Meclisi’ne devretti.
Binlerce Parisli tek bir ağızdan “yaşasın komün” haykırışlarıyla, komünün
ilanını kutladı. Paris’te göğün fethedilmesi başlıyordu.
En başta komün, burjuva devlet mekanizmasını parçalanması
demekti. 18 Mart 1871 Devrimi’nin gerçekleşmesiyle, burjuva devlet
mekanizmasının kilit unsurları Paris’i terk edip Versailles’a yerleşmişti.
Burjuva devlet memurlarından bir kısmı ise Paris’te kaldı. Bunlar komünü sabote
etmeye çalıştı. Komünarlar eski devlet mekanizmasıyla bir şey yapamayacaklarını
gördüler. Parisli işçiler yaşamın kendisi tarafından yönlendirildi ve
bonapartçı devlet mekanizmasını fiilen parçaladı. Aslında Paris’te devletsiz
bir toplum yaşanıyordu. Komünden 20 yıl önce Marks, Lois Bonaparte’ın 18
Brumaire’inde belirttiği gibi yaşanan “devletin komünizmin geleceğinde zorunlu
yok oluşuydu”. Bürokratik militer makine yıkılıyordu. Komün bu makineyi
parçalamaya çalışarak ve ortadan kardırarak onun antitezini yarattı. Marks’ın
açılımıyla komün “emeğin ekonomik özgürlüğüne kavuşmasının nihayet bulunmuş
olan siyasal biçimiydi”. Özellikle bu konu, devlet mekanizmasının parçalanması
sorunu; Marks, Engels ve daha sonra Lenin’in devlet teorisinin mimarisini
oluşturdu. Aynı konu anarşistlerle tartışmanın ana zemini olacaktı.
Komünün ilk işi ordunun dağıtılmasına yönelik yayınladığı
kararname oldu. Kararnameyle ordu dağıtılarak Paris halkının silahlı gücü olan
Ulusal Muhafızlar ordunun görevini üslendi. Silahlı halk ordunun kendisine
dönüştü. Böylece eski devletin militer yönü çökertildi.
Genel oyla seçilmiş Komün Meclisi, burjuva parlamentosu gibi
yalnızca yasama organı değildi. Komün hem yasama, hem de yürütme organı gibi
faaliyet gösterdi. Meclis doğrudan demokrasiyi hayata geçirdi. Komün
temsilcileri, seçimle göreve geldi ve Parislilere (seçenlere) karşı sorumluydu
ve seçenler tarafından her an geri çağrılabiliyordu. Komün temsilcileriyle, tüm
devlet memurları işçilerin aldığı ortalama ücrete eş ücret alıyordu. Polis
örgütü dağıtılmış, yerine silahlı işçiler getirilmişti. Halkın güvenliği halk
milisleri tarafından sağlanıyordu. Din ve devlet işleri birbirinden ayrıldı.
Kilisenin tüm mülkiyetine el konuldu. Bilim, dinin etkisinden kurtuldu. Eğitim
zorunlu ve parasız hale getirildi. Yeni okullar açıldı. İşçi çocukları için
kreş ve bakım evleri kurulması kararı alındı. Kurulan komisyonlarla gündelik
hayat örgütlendi. Mali komisyonlar, kamu güvenliği, ihtiyaç ve iaşe
komisyonları bu faaliyetlerin temelini oluşturdu. Komisyonlar çalışmaları
hakkında meclise bilgi verdi ve denetlendi.
Komün çalışmalarını yürütürken, kitle örgütlerinden,
sendikalardan ve devrimci kulüplerden destek aldı. Özellikle emekçi ve işçi
kadınlar mücadelenin içinde aktif rol oynamaya başladı.
Paris Komünü 72 gün sürdü, bu 72 günde özgürlüğün rüzgarı
Paris’in sokaklarında, atölyelerinde, caddelerinde esti. Komün “yeni bir
hayatı” örgütlemeye çalıştı. İlk adım olarak ekonominin yeniden örgütlenmesi ve
emekçi kitlelerin hayat standartlarının yükseltilmesi amaçlandı. Burjuvazinin
terk ettiği bütün işyerlerine işçiler el koydu. İşçiler hem üretti, hem de
yönetti. Çalışma Komisyonu üretimi düzenledi. İşsizlere istihdam yarattı.
Yoksul Parislilerin yaşamlarını sürdürmek için rehin olarak emniyet
sandıklarına verdikleri eşyalara el konuldu ve sahiplerine iade edildi. O
zamana kadar izbe, virane yerlerde yaşayan işçiler, buralardan alınıp kaçan
zenginlerin evlerine yerleştirildi. Paris’te tam bir karnaval, özgürlüğün
karnavalı yaşanıyordu. Emekçi kitleler komünle bütünleşti. Son derece zengin ve
geniş örgütlenmeler kuruldu.
Komün’ün mimarları ve hamalları
Komünün faaliyetlerinde işçi sınıfı militanlarının son
derece önemli rolü oldu. Komün deneyiminin en kritik momentlerinde bu
militanlar taşıyıcı rol oynadı. Öne çıkan adlardan biri, Varlin’di.
Varlin çok küçük yaşlardan beri çeşitli işlerde çalışmıştı.
Kendi kendini yetiştirmiş, birçok greve katılmış ve çeşitli grevleri
örgütlemişti. Varlin, bazı sendikaların kurulmasında rol oynadı. Yardımlaşma
sandıkları ve kooperatiflerde yer aldı. İşçi hareketinin aktif militanlarından
biriydi. I. Enternasyonal’in Fransa yöneticilerindendi. 18 Mart 1871
Devrimi’nden sonra aktif görevlerde bulundu. Gereç Sağlama Komitesi
başkanlığına getirildi. Ayrıca Askeri Komisyon’un üyeliğini yapıyordu.
Macar asıllı bir başka komünar Frankel’di. Frankel, işçi
kökenli bir militandı ve Çalışma Komisyonu’nu yönetti.
Komün yöneticilerinin içinde aydınlar da bulunuyordu.
Polonya kökenli Yaorslav Dombrowski komünün tarihinde önemli rol oynayanlardan
biriydi. Dombrowski Ulusal Muhafız Merkez Komitesi’ne askeri danışmanlık yaptı.
Devrim sonrasında, gerici hükümetin tutuklanmasını ve hızla Versailles’da
yoğunlaşan karşı devrimci cephenin dağıtılmasını önerdi. Ulusal Muhafızların
komutanlarının kararsızlıklarını şiddetle eleştirdi. Gelişmeler, Dombrowski’nin
belirttiği yönde seyir izledi. Dombrowski, Paris’in stratejik bölgelerinden
birinin komutanlığına getirildi. Ulusal Muhafızların sevgi ve güvenini kazandı.
Özgür Paris’in en çok sevilen militanlarından biriydi.
Bunun dışında binlerce işçi, Ulusal Muhafızlar içinde ve
komünün çeşitli örgütlenmelerinde yer aldı. İşçi sınıfı komünün hem mimarı, hem
de hamalı gibi hareket etti. Kendi geleceğini tırnaklarıyla kazandı. Paris
Komünü tarihsel bir başlangıçtı. Arkasından gelen başta Rusya’da Sovyetler’in
ve Avrupa’yı saran işçi konseylerinin “ilk denemesi” ve “bir ön taslağıydı”.
Fransız proletaryasını etkileyen siyasal akımlar
Paris Komünü pratiğinde, Fransız işçi sınıfı üzerinde üç
siyasal akım etkili oldu.
Bu akımlardan biri Blanqui’stlerdi. Blanqui 1830 ve 1848
devrimlerinde aktif olarak yer aldı. Uzun süre cezaevinde kalan Blanqui, 1830
yılından sonra Fransız işçi hareketinin en önemli kimliklerinden biri oldu.
Teorik ve pratik olarak yaşadığı yüzyılda ütopyacı-toplumcu hareketleri
etkiledi. Blanqui, kapitalist toplumun çelişkilerini sert bir biçimde
eleştirdi. Devrimci bir azınlığın komplocu bir tarzda iktidarı ele geçirmesiyle
kapitalist sömürünün sona ereceğini savunuyordu. Blanqui, düşünsel yönelimleri,
kararlılığı, inancı ve dava adamı olma özellikleriyle komün günlerinde işçi
sınıfının içinde önemli bir akımın temsilcisi oldu.
Diğer akım ise anarşistlerdi. Komünarların bir kısmı klasik
anarşizmin en önemli kimliği olan (diğer ikisi Bakunin ve Kropotkin’dir)
Prodon’un takipçileriydi. Prodon yoksulluğun filozofluğunu yaptı. Komünü
anarşist devrimin esin kaynağı olarak gördü. Prodon komünizmin özgür işçi
federasyonu birlikleriyle gerçekleşeceğini savunuyordu.
Prodon’un tezlerini savunan anarşistlerin komünarlar
içerisinde azımsanmayacak kadar etkisi vardı.
Etkili olan üçüncü akım ise Marksistlerdi. Marks'ın önderlik
ettiği 1. Enternasyonal, komünü ilk günden itibaren aktif destekledi. Her
düzeyde tavsiye ve pratik önerilerde bulundu. Paris’in kuşatılmasına rağmen
komünarlarla çeşitli düzeylerde ilişki kurmaya çalıştı. Marks (komün günlerinde
yapılan) 1. Enternasyonal’in genel kurulunda (30 Mayıs 1871’de), işçi iktidarı
olarak komünün doğuşunu selamladı ve tarihsel önemini ortaya koydu. Bu dönemde
Bakunin ve taraftarları 1. Enternasyonal’in içindeydi. İşçi sınıfının
kurtuluşunun onun bağımsız ve bilinçli sınıf eğiliminden geçtiğini,
kapitalizmin ancak işçi sınıfının gerçekleştireceği devrimle ve iktidarı
almasıyla yıkılacağını savunan Marksistler, en önemli komünal güçtü.
Komünün yenilgisi
Paris Komünü’nün en önemli sorunlarından biri köylülerle
ittifaktı. Komün her ne kadar köylülerle birçok defa ittifak girişimlerinde
bulunsa da girişimler sonuç alıcı olmadı. Her şeyden önce komün köylülerle
ittifakın ne derece stratejik önem taşıdığının farkında değildi.
Paris’in her taraftan karşı devrimci güçler ve Prusya
birlikleri tarafından kuşatılması, kırsal bölgelere ulaşılmasını engelliyordu.
Komünarların köylülerle bütünleşme çabaları başından bloke olmuştu. Bu engeller
çeşitli yöntemlerle aşılmaya çalışılsa da sonuç alıcı olmadı.
Komünün köylülerle ittifakın stratejik önemini kavrayamaması
ve önündeki fiziki engeller ve Paris’in işgalci ve karşı devrimci güçlerce
kuşatılması, köylülerin 18 Mart 1871 Devrimi’ne katılımını engelledi. Karşı
devrim güçleri, komünün tam tersine köylüler içinde etkin faaliyet yürüttü.
Komün aleyhtarı propaganda yaptı. Köylüler, işçilere karşı kışkırtıldı.
Özellikle kilise ve papazlar kırsal alanda devrim karşıtı çalışmaların başını çekti.
18 Mart 1871 Devrimi ve Paris Komünü en başta Lyon,
Marsilya, Toulouse, Creusot gibi birçok kent başta olmak üzere, taşrada
devrimci gelişmelere yol açtı. Bu dalgasal gelişme, organik bir ilişkinin
kurulamamasından ve özellikle Paris’le doğrudan bir bağın oluşturulamamasından
dolayı yıkıcı sonuçlar yaratamadı. Bir müddet sonra lokalize olan devrimci
gelişmeler, karşı devrimci güçlerce hızla ezildi.
Paris Komünü’nün gerekli önlemleri, gerektiği zamanda
almaması, karşı devrim güçlerinin hızla Versailles’da toplanmasına ve organize
olmasına yol açtı. Kırk bin kişilik askeri güç Nisan ayında özgür Paris’e karşı
saldırıya geçti. Paris, sürekli bombalanmaya başlandı.
Komünarlar muazzam bir direniş gösterdi. Paris Komünü’nün
bertaraf olması için Thiers’in ajanları, sabotörleri, suikastçıları Paris’e
sızdı. Birçok operasyon yapıldı. Özgür Paris’in direnişi sürerken, gerici
Thiers hükümeti Fransa adına Prusya’yla alçaltıcı bir anlaşma imzaladı. Anlaşma
gereği, Fransa’nın iki zengin bölgesi Prusya’ya bırakıldı. Ayrıca Fransa savaş
tazminatı olarak 5 milyon altın Frank ödeyecekti.
Fransız burjuvazisi Paris Komünü’nden duyduğu korkuyla
Prusya’yla son derece onur kırıcı bir anlaşmayı imzalamıştı. Prusya sadece
Fransa’yı soymakla kalmadı, komünün yaktığı devrim ateşinin Prusya’yı sarmasını
engellemek için de önlemler aldı. Prusya “barış” anlaşması hükümlerine aykırı
olsa da, Thiers’e bağlı askeri güçlerin sayılarını artırmasına izin verdi.
Bunun yanında Fransız birliklerinin Prusya hatlarından geçip özgür Paris’e saldırmasına
göz yumdu.
20 Mayıs günü karşı devrimci güçler Paris’e saldırdı. 21
Mayıs’ta askeri birlikler Paris’e girmeye başladı. Paris sokaklarında şiddetli
çatışmalar yaşandı. İşçi sınıfı sokak sokak direniyordu. Barikat savaşları
işçilerin kahramanlıklarına sahne oldu. Komünarlar kendilerinden kat be kat
büyük bir güce karşı sokak sokak, ev ev savaşıyor, asla teslim olmuyorlardı.
Barikatlarda işçiler ve emekçilerin yanında kadınlar ve çocuklar da
savaşıyordu. 10 bine yakın işçi barikatların arkasından Paris’i korudu.
Gericilere karşı Paris bir hafta direndi. Özellikle işçi mahalleleri en son
girilen yerler oldu. Paris’in son barikatı 28 Mayıs günü düştü. Komünarların
bir haftalık direniş günleri, tarihe “Kanlı Hafta” olarak geçti. Sonunda
özgürlük yenildi, zulüm ve karşı devrim kazandı.
Gerici güçler komünarlara karşı acımasızca davrandı. Paris
tam bir kan gölüne dönüştü. Büyük bir kinle komünarlar katledildi. 30 bin
komünar yargılanmaksızın kurşuna dizildi. 40 bin savaşçı ya hapse atıldı, ya da
sömürgelere sürgüne yollandı. 72 gün süren Paris Komünü deneyimi, işçi sınıfı
mücadele tarihinin en önemli pratiği olarak iz bıraktı. Ezilenlerin büyük
şenliği olarak tarihe geçti. Komün ütopyanın gerçeğe dönüşmesi, komünarlık bir
dava adamı olma ve özgürlük demekti. Gökyüzünü fetheden “Parislilerin”
mücadelesi hem bugüne, hem de geleceğe ışık tutuyor.
(WIKISOSYALİZM)
KAYNAKLAR
G. Bourgin, A. Adamov, Paris Komünü/ Ağaoğlu Yay., 1968.
Marks, Engels, Lenin, Paris Komünü Üzerine/ Sol Yay., 1977.
J. Rougerie. Paris Komünü/ İletişim Yay., 1993.
Paris Komünü ve Marksizm/ Sarmal Yay., 1996.