Page Nav

HIDE

Grid

GRID_STYLE

Reviews

SHOW_BLOG

Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 'İmar Barışı' neyi amaçlıyor?

İmar Barışı ile ilgili yasa, 18 Mayıs 2018’de   Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Yasanın tanıtım sürecinde Çevre ve Şehir...


İmar Barışı ile ilgili yasa, 18 Mayıs 2018’de  Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Yasanın tanıtım sürecinde Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki, bu yasa ile 40-50 milyar TL değerinde kaynak sağlayacaklarını, bu kaynağın kentsel dönüşüm projelerinde kullanılacağını ve ardından kentsel dönüşümü kolaylaştıracak yasaların geleceğini söyledi. Yasanın en önemli vurgusu kentsel dönüşüm projelerine kaynak sağlanması ve kentsel dönüşüme ivme kazandırılması. Özel araziler üzerine inşa edilmiş kaçak yapılara yapı kullanım izni ile yasal bir statü sağlayan İmar Barışı Yasası, Hazine arazileri üzerine yapılmış kaçak yapılara da aynı imkanı tanıyor. Ayrıca bu yapıların bulunduğu arazileri kullananlara satın alma hakkı da tanıyor. Türkiye’nin yağmalanan yeşil alanları ve kıyı şeritleri düşünüldüğünde birilerinin bu durumdan yüksek rantlar sağlayarak hayli kazançlı çıkacağı aşikar!

Yasa ile kaçak yapıların niteliğine bakılmaksızın “ekonomik değer” olarak piyasaya sürülebilmesi hedefleniyor. Böylece kentsel dönüşüme kaynak sağlamanın yanı sıra, TOKİ ve özel inşaat firmalarına yeni projelerle taze kan sunulmak isteniyor. Yasal statü kazandırılan kaçak yapıların ipotek karşılığı kredi piyasasında kullanma olanağı getirilmesi sayesinde ise finans sektörüne dinamizm kazandırılması amaçlanıyor. İmar Barışı ile AKP Hükümeti, 1950’lerde başlayan ve bugüne kadar devam eden kaçak yapılaşma sorununa bir neşter vuracağını ve vatandaşından devletine, inşaat sektöründen finans sektörüne herkesin bu süreçten kazançlı çıkacağını savunuyor. Doğru, cehennemin yolları da iyi niyet taşları ile döşeli!

İmar mevzuatına aykırı olan yapıların büyük çoğunluğu, 1950-2000 yılları arasında inşa edildi. Bakanlık verilerine göre Türkiye’de imara aykırı yapılar yüzde 50’nin üzerinde. Daha çok dar gelirli vatandaşların oturduğu bu yapılar, yaklaşık olarak 13 milyon bağımsız birime tekabül etmekte. İmar barışına ilişkin düzenleme ile ruhsatsız, ruhsat ve eklerine veya imar mevzuatına aykırı yapılar kayıt altına alınarak, kentsel dönüşüm projelerine finans sağlanması ve dönüşümün daha hızlı ve etkin yapılması amaçlanıyor. Yasayı açıklamak amacıyla hazırlanan imar barışı broşüründe, vatandaş ve belediyeler arasında ortaya çıkan imardan kaynaklı sorunlar nedeniyle mahkemelerde altından kalkılamayacak kadar dosya biriktiği belirtiliyor. Yasa ile tüm sorunlara çözüm üretileceği söyleniyor.

NİYETLER BROŞÜRDEN AÇIKÇA BELİRTİLİYOR

1950’li yıllardan bu yana Türkiye’nin kapitalist gelişme ve sanayileşme sürecinin yükünü taşıyan emekçi kesimler gecekondulaşma yoluyla barınma sorununu çözebilmişlerdi. Bu sürecin ürünü olan bu yapılar bu yasa ile ipotek karşılığı kredi ağlarına dahil edilerek kredi ve kat karşılığı konut yapımı genişletilmek isteniyor. Dolayısıyla devlet ve inşaat şirketleri için yasanın önemi sadece kentsel dönüşüm için yaratılması hedeflenen 40-50 milyar TL kaynak ile sınırlı değil. Esas olarak ekonomik ömrünü tamamlamaya yakın, eski ve dayanaksız olan bu yapıların inşaat sektörüne dahil olmasının sağlayacağı ekonomik katma değer düşünülüyor. Bu niyet, broşürde açıkça belirtiliyor. Broşürde, fabrika ve konut yapıların imar mevzuatına aykırı haliyle ticari piyasalarda ipotek veya teminat olarak gösterilemediği ve ekonomik bir değer ifade etmediği belirtilerek, Yasa ile bu duruma son verileceği vurgulanıyor. Böylece, yasa altına alınacak bu yapılar bankalardan kredi çekmek amacıyla ekonomik değere dönüştürülebilecek. Kat mülkiyeti izni ile de kat karşılığı inşa-at projelerine ve kentsel dönüşüme alan açılıyor.

KENTSEL DÖNÜŞÜM UYGULAMASINA KADAR GEÇERLİ

Bakanlığa göre, yapı kayıt belgesi yapının kullanım amacına yönelik olacak. Yapı kayıt belgesi verilen yapılarla ilgili alınmış yıkım kararları ile tahsil edilemeyen idari para cezaları iptal edilecek. Yapı ruhsatı alıp da yapı kullanma izin belgesi alamamış veya yapı ruhsatı bulunmayan yapılarda, yapı kayıt belgesinin ve maliklerin tamamının muvafakatinin bulunması ve imar planında umumi hizmet alanlarına denk gelen alanların terk edilmesi halinde, yapı kullanma izin belgesi aranmaksızın cins değişikliği ve kat mülkiyeti tesis edilebilecek. Bu işlemlerin sonucunda kat mülkiyetine geçen yapıların alım ve satım işlemleri yasallık kazanacak ve arsa vasfından alınan emlak vergisi, yapı vasfından alınmaya başlanacağından vergi kayıpları önlenecek. Kat irtifakı ve kat mülkiyeti kurulduğu için bina; teminat, ipotek veya her türlü bankacılık işlemlerinde değerlendirmeye alınabilecektir. Hazine taşınmazı üzerindeki yapılara da yapı kayıt belgesi verilebilecek. Hazine taşınmazı üzerindeki yapı sahipleri yapı kayıt belgesi aldıktan sonra yapının bulunduğu arsayı satın almak üzere Çevre ve Şehircilik Bakanlığına müracaat ederek bu arsaları rayiç bedel üzerinden satın alabilecek. İmar barışından faydalanan ve yapı kayıt belgesi alan yapılara elektrik, su ve doğal gaz bağlanabilecek. Deprem riski açısından yapılarda alınması gereken her türlü tedbiri malikler tarafından alınmak şartıyla yapı kayıt belgesi alan binalar için yıkılma endişesi son bulacak. Yapının depreme dayanıklılığı, malikin sorumluluğunda bulunacak. İmar Kanunu’na göre alınmış yıkım kararları ile tahsil edilemeyen para cezaları iptal edilecek. Yapı kayıt belgesi, yapının yeniden yapılmasına veya kentsel dönüşüm uygulamasına kadar geçerli olacak.

AKP BAŞINDAN BERİ İNŞAATI MOTOR OLARAK KULLANDI

2002’den bu yana iktidarda olan AKP, inşaat sektörünü ekonominin motoru olarak kullandı. İnşaat sektörü en hızlı ve en çok büyüyen sektör oldu. İnşaatın, GSMH içindeki payı 2004’te yüzde 3.8 iken, 2017’de yüzde 9’a yakın gerçekleşti. 2018 yılı başında ise konut satışları düşüşe geçti. TÜİK verilerine göre Türkiye genelinde konut satışları 2018 mart ayında bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 14 oranında azaldı. AKP Hükümeti ekonomik büyümeyi, inşaat sektörüne endekslediği için, sektörün istikrarı için sürekli yeni finansman yöntemleri geliştiriyor. Piyasa faiz oranları hızla yükselmesine rağmen konut kredisi faizini düşük tutmak üzere bankaları zorluyor. İmar barışında da görüldüğü gibi kaynak arayışını her koldan sürdürüyor. Yasayı “Vatandaşlarla devletimizi helalleştirmenin mutluluğunu yaşıyoruz” şeklinde değerlendiren Bakan Özhaseki’ye göre, kangren olmuş bu konuya cesaretle el atıldı. İmar barışı ile dünün biriken sorunlarına bir çözüm getirilirken, kentsel dönüşüm çalışmalarıyla geleceğin şehirleri inşa ediliyor!

YAZBOZ TAHTASINA ÇEVRİLDİ

Türkiye gayrimenkul piyasasına yönelik düzenlemeler yazboz tahtasına çevrilen alanların başında geliyor. Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana devletin tutarlı bir konut politikasının olmayışı bunun en önemli sebebidir. 1980 öncesi kalkınma politikalarında toplumun konut ihtiyacı önemsenmeksizin öncelik sanayileşmeye verilmiştir. Tarımda teknik ilerlemenin açığa çıkardığı kırsal nüfus göç dalgaları sonucu sanayiinin iş gücü ordusu olarak kullanıldı. Buna karşın devlet, bu nüfusun barınma ihtiyaçlarına “kaynak yetersizliği” sebebiyle kayıtsız kaldı. Emeğin iş gücü maliyetlerini düşürmek amacıyla devlet ve sanayi burjuvazisi, gecekondulaşmayı bir çözüm olarak gördü. Böyle olunca, altyapıdan, çevre düzenlemelerinden, sağlık koşullarından, mimariden yoksun, deprem, sel gibi doğal afetlere karşı korunaksız yapılaşma ile çarpık kentleşme ortaya çıkmıştı. Gelinen aşamada ise, emekçi ve yoksul halkın kendi sınırlı olanakları ile yaptıkları gecekondular, başta inşaat şirketleri olmak üzere sermayenin iştahını kabartıyor.

ARZ TALEP MEKANİZMASINA HAVALE EDİLDİ

Barınma ve konut hakkı, BM Sözleşmesi’nde temel insan haklarından biri sayılmış, birçok uluslararası sözleşmede ve ülke anayasalarında yer almıştır. Buna rağmen kapitalist ülkelerin önemli bir kısmında konut üretimi büyük oranda piyasada arz ve talep mekanizmasına havale edildi. 2008 ABD Mortgage Krizi ile daha da çok gündeme taşınan konut piyasası, neoliberal dönemde sermayenin önemli birikim alanlarından biri olmuştur. AKP döneminde konutun metalaştırması noktasında epey yol alındı. Konutun bir meta şeklinde üretimi ise orta ve uzun vadede emekçilerin mülksüzleştirildiği ve kaybettiği bir sürece dönüşmektedir. İmar yasaları, ipotek düzenlemeleri, kentsel dönüşüm vb. Türkiye gayrimenkul piyasasına yönelik bütün düzenlemeler bu hatta ilerlemektedir. Arsa, arazi, konut, işyeri vb. her türden gayrimenkulün meta şeklinde bir ürün haline getirildiği bu dönüşüm sürecinde, inşaat firmaları, banka ve ipotek kuruluşları, müteahhit ve emlakçı gibi piyasa aktörlerinin kazançlı çıktığı, emekçilerin ise olası bir krizle kat ya da ipotekli kredi karşılığı edindiği gayrimülkü bir gecede kaybedeceği riskli ve spekülatif bir oyun sahasına girmiş bulunmaktayız artık. Her köşe başında açılmış emlak ofisi ve herkesin komisyon karşılığı al-satçılığa soyunduğu bu emlak çılgınlığı ortamında bir sabah şokla uyanışın faturası ise ağır olacaktır. Olmamasını dileyelim! (Sinan Arman-EVRENSEL)

Hiç yorum yok

EKONOMİ/PARA/PİYASA