Darbe girişiminin üzerinden 2 yıl geçti. Bu 2 yılda OHAL ile anayasal haklar rafa kalkarken, darbe girişimine dair pek çok soru yanıtsız ka...
Darbe girişiminin üzerinden 2 yıl geçti. Bu 2 yılda OHAL ile
anayasal haklar rafa kalkarken, darbe girişimine dair pek çok soru yanıtsız
kaldı…
248 kişinin hayatını kaybettiği darbe girişiminin 2
yıldönümünde gazetemize konuşan CHP’li Darbe Komisyonu Üyesi Zeynel Emre,
siyasi ayağın üzerine gidilmediğini vurguladı. Emre, başta darbenin siyasi
ayağı olmak üzere, darbe girişiminin karanlıkta kalan yönlerinin
aydınlatılmadığını dile getirdi. 15 Temmuz’dan bu yana verilen önergeler ve
hükümete yöneltilen sorular da yanıtsız bırakıldı. HDP Parti Sözcüsü Saruhan
Oluç ise Fethullah Gülen’e “Ne istedin de vermedik” “Hasretle dönmeni
bekliyoruz” diye seslenenlerin nasıl olduysa siyasi ayağı bir türlü
bulamadıklarını söyledi. Emek Partisi Genel Başkanı Selma Gürkan ise “AKP,
darbe girişimini ‘tek adam yönetimi’nin inşası için dayanak yaptı” dedi.
DARBE KOMİSYONU ONLARI ÇAĞIRMADI
15 Temmuz darbe girişimini araştırmak üzere kurulan Meclis
komisyonunda yer alan CHP İstanbul Milletvekili Zeynel Emre, darbe girişiminin
tam olarak aydınlatılmadığını anlattı. Emre, “Bir defa bu bir FETÖ darbesiydi.
İkincisi bunun amacı ülkeyi adeta bir iç savaşa sürüklemekti. Üçüncü ve asıl
olarak üstünde durduğumuz ise darbenin daha önceden bilinip bilinmediği
konusuydu. FETÖ’cülerin daha önceden darbe yapacaklarına dair bilgiler olduğunu
belirttik. Daha önce mahkeme dosyalarında da yazıyor.Adil Öksüz’ün ismi
geçiyor. Ancak komisyona gelip ifade vermesi gereken isimler komisyona
getirilmediler. Komisyon başkanı tarafından bu talepler hep reddedildi.
Komisyon çok daha sağlıklı bir sonuca varabilirdi. Bir daha darbe girişimi
olmaması için daha etkili çözüm önerileri getirilebilirdi. O gece önemli
konumda olan herkes dinlenmeliydi. Bu haliyle bakıldığında komisyon raporunun
hâlâ basılıp dağıtılmaması, Meclise getirilmemesini düşündüğümüzde raporun
resmi bir belge olmasını istemediklerini söyleyebiliriz” dedi.
‘DARBE İSTİHBARATI SONRASI ARAŞTIRILMALI’
CHP’nin “kontrollü darbe girişimi” açıklamasını da
sorduğumuz Emre, o gece darbenin yapılacağı bilgisi veren O.K’nın MİT’e
gitmesinin ardından yapılması gerekenlerin tam olarak yapılıp yapılmadığının
araştırılması gerektiğini söyledi. O sırada askerlerin henüz kışladan
çıkmadığını belirten Emre, “Sonrasında da bunun bir fırsata çevrildiğini
görüyoruz. 2016’dan bu yana adeta rejim değişti ve otoriter bir sisteme
geçildi. O toz duman ortamda, şaibeli sonuçların ortaya çıktığı Anayasa
referandumuna gittik. İktidarın bunu neden ‘Allah’ın lütfu’ olarak
nitelendirdiğini daha iyi görüyoruz” diye konuştu. Ayrıca darbe girişiminin
“AKP’nin eski ortağı Gülen Cemaati” tarafından yapıldığını hatırlatan Emre, bu
felaketi Türkiye’nin başına FETÖ açtıysa da, Cemaatçilerin devlet kadrolarına
AKP eliyle getirildiğini söyledi. Emre, FETÖ’cülerin hangi siyasetçilerin
yardımıyla bu şekilde kadrolaştıkları üzerine gidilmediğini vurguladı.
15 TEMMUZ ÖZETİ: ALLAH’IN LÜTFU
HDP Parti Sözcüsü Saruhan Oluç, Türkiye’nin 60 yıllık
darbeler tarihinde her darbeyi tanımlayan özlü sözler olduğunu söyledi. 12 Mart
darbesinin “özgürlüklerin üstüne şal örtülmesi gerekti”, 12 Eylül darbesinin
“Asmayalım da besleyelim mi?’ sözlerini hatırlatan Oluç, “15 Temmuz darbe
girişimi sonrasına damgasını vuran söz ise Cumhurbaşkanından geldi: ‘Allah’ın
lütfudur bu iş’” dedi.
Başarısız bir darbe girişimi sonrasında ya ülkede
demokratikleşme doğrultusunda adımlar atma ya da iktidarın kendi durumunu
hukuksuzluk, baskı ve adaletsizlikle sağlamlaştırma yönteminin uygulandığını
kaydeden Oluç, Türkiye’de iktidarın ikinci yolu seçtiğini söyledi. Bugün
gelinen noktada kuvvetler ayrılığını, denge denetleme mekanizmalarını ortadan
kaldıran; bağımlı ve taraflı bir yargı ile hukukun üstünlüğü yerine üstünlerin
hukukunu tesisi eden tek kişi yönetimi kurulduğunu belirten Oluç, mutlak
iktidarın toplumsal muhalefet ve demokratik siyasete karşı saldırılar ve
baskılarla elde edildiğini dile getirdi.
NASIL OLUYORSA SİYASİ AYAK BULANAMIYOR
Son derece şaibeli olayların yaşandığı bir darbe girişiminin
söz konusu olduğunu belirten Oluç, “Ne yargılamalar evrensel hukuka uygun
yapıldı, ne de ortaya saçılan çeşitli belge ve deliller işin siyasi ayağının
açığa çıkarılmasına imkan verdi. Asker ve sivil bürokraside, devletin her kurum
ve kademesinde darbeci oldukları iddia edilen insanlar tasfiye edildi. Ama
nasıl olduysa işin siyasi ayağı meçhulde kaldı. 10 yıl boyunca Cemaat
örgütlenmesi ile birlikte devletin birçok kurumunu kadrolaşarak yönetmiş
olanlar, ‘Ne istedilerse verdik’ itirafında bulunanlar, Gülen’e ‘Hasretle
dönmeni bekliyoruz’ diyerek seslenenler nasıl olduysa siyasi ayağı bir türlü
bulamadılar” diye konuştu.
BİR CEMAAT GİTTİ DİĞERLERİ GELDİ
Oluç, Gülen Cemaatinden boşalan yerler için iktidarın
kendisine yakın, biat eden cemaat ve tarikatlara yeşil ışık yaktığını söyledi.
Bir bakanlığa o tarikat, başka bir bakanlığa bu tarikat veya koalisyon ortağı
siyasi partilerin getirilerek adeta bir yeniden paylaşım dönemi olduğunu
söyleyen Oluç “Meseleyi liyakat üzerinden değil de kendisine sadakat ve biat
üzerinden tanımlayan bir iktidarın olmayan demokrasi anlayışı bu sonucu
yarattı” dedi.
CİZRE’DEKİ KOMUTANLAR YARGILANMADI
Sur, Cizre, Nusaybin ve diğer kentlerdeki operasyonları
yöneten üst düzey askeri komutanların darbecilik suçlamasıyla cezaevinde
olduğunu hatırlatan Oluç, “İktidarın emriyle o işleri yapmış olanlar aynı
zamanda bir darbe mekaniğini de harekete geçirmiş oldular. Hiçbiri iktidar
tarafından yasal korunma sağlandığı için işledikleri insanlık suçlarından
yargılanmadı” dedi. Oluç, darbe girişiminin olmaması için olması gerekenin
evrensel demokratik hak ve özgürlüklerin, hukukun, demokratik bir cumhuriyetin
değerlerinin ve haklarının, kurumlarının işletilmesi ve geliştirilmesi olduğunu
dile getirdi.
DARBE GİRİŞİMİ TEK ADAM REJİMİNE DAYANAK YAPILDI
Emek Partisi (EMEP) Genel Başkanı Selma Gürkan, 15 Temmuz
darbe girişiminin, ardında pek çok aydınlatılmayı bekleyen sorularla birlikte
ikinci yılına girdiğini söyledi. Türkiye siyasal tarihinde darbelerin, baskı
rejimlerinin oluşumunda önemli bir yeri olduğunu kaydeden Gürkan, “Yani
darbelerden çok çekmiş bir ülkenin halkı olarak 15 Temmuz darbe girişimine
karşı refleks gösterilmesi de hızlı olmuştur. Ancak AKP, iktidarının siyasi
sorumluluğunu üstlenmekten ısrarla kaçındığı bu darbe girişimini ‘tek adam
yönetimi’ olarak tanımlanan siyasal rejimin inşası için dayanak yaptı. 24
Haziran seçimlerinden sonra hızla yöneldikleri başkanlık rejiminin
kurumlaşması, yasal dayanaklarının oluşturulması çalışmalarına, arkasına halkın
desteğini alabilmek, ‘Yenikapı’ ruhu çerçevesinde etrafında biriktirdiği güçle
yeni rejimin politik zeminini de oluşturmayı hedeflemektedir” dedi.
HALK DEMOKRASİSİ İÇİN ORTAK MÜCADELEDEN VAZGEÇMEYECEĞİZ
Darbe girişimini dayanak yaparak uygulanan 2 yıllık OHAL’in
kalıcılaştırıldığını ve KHK’lerin yerini artık Cumhurbaşkanlığı
kararnamelerinin aldığını ifade eden Gürkan, ekonomi, iç ve dış politika,
dolayısıyla devlet yönetiminde ve kamu idaresinde tek karar verici merciin artık
Saray ve Erdoğan olacak şekilde düzenlemelerin hızla yerine gerilmekte olduğunu
söyledi. Gürkan, “Darbe girişiminin yıl dönümünde, darbelere karşı mücadelenin
darbenin tüm sorumluluklarıyla hesaplaşma ve devlet yönetiminin tüm
katmanlarıyla demokratikleştirilmesinden geçtiğinin altını bir kez daha
çiziyoruz. Ayrıca oluşturulmaya çalışılan ‘tek adam’ rejimine karşı halk
egemenliğine dayanan bir demokrasinin inşası için, demokrasi ve halk güçlerinin
ortak talepler etrafında birleşecek mücadeleden de vazgeçmeyeceğiz” dedi.
15 TEMMUZ’DA NELER YAŞANDI?
Türkiye, 15 Temmuz 2016 tarihinde bir darbe girişimine
tanıklık etti. 248 kişi hayatını
kaybetti, 2 bin 193 kişi yaralandı.
15 Temmuz gecesi, saat 03.00 sularında başlaması planlanan
darbe, iddialara göre istihbarat alınması nedeniyle akşam saatlerine çekildi.
Başkent Ankara’da komuta kademesinin darbeciler tarafından derdest edilmesi
sırasında ilk çatışmalar meydana geldi. İstanbul Boğaziçi Köprüsü ve Fatih
Sultan Mehmet Köprüsü, askerler tarafından kapatıldı. Aynı zamanda Ankara’da
F-16 savaş uçakları alçak uçuş yapmaya başladı. Başta İstanbul ve Ankara olmak
üzere birçok metropolde asker kışladan sokağa indi. Hükümet adına ilk
açıklamayı yapan Başbakan Binali Yıldırım, ordu içerisinde bir kalkışma
olduğunu söyledi. İlerleyen saatlerde darbeciler, savaş uçakları ve
helikopterlerle Ankara Emniyeti, MİT Müsteşarlığı, Özel Kuvvetler Eğitim
Merkezi gibi birçok yere saldırdı.
TRT 1 canlı yayını kesildi ve Spiker Tijen Karaş’a Yurtta
Sulh Konseyi adına bir darbe metni okutuldu. Darbe girişimi sırasında
Marmaris’te bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, CNN Türk canlı yayınına katılarak,
halka meydanlara çıkarak darbeye karşı direnme çağrısı yaptı. Diyanet İşleri
Başkanlığının emriyle camilerden sela okundu. Milletvekillerinin darbe
girişimini görüştüğü esnada, Genelkurmay Başkanlığının hemen karşısında bulunan
Meclis binası savaş uçakları tarafından 4 kez bombalandı. Saat 03.00 sularında
İstanbul’da da darbecilerin kontrolündeki savaş uçakları alçak uçuş yapmaya
başladı. Yine Doğan Medya Merkezi basılarak CNN Türk’ün yayını kesildi,
Hürriyet’in basımı, Digiturk’un yayını durduruldu, TÜRKSAT Gölbaşı Tesisleri
bombalandı.
DARBE GİRİŞİMİ BASTIRILDI
Cumhurbaşkanı Erdoğan, yolcu uçağıyla İstanbul’a giderek
Atatürk Havalimanında bir basın açıklaması düzenledi. Gece boyu darbeye karşı
sokağa çıkan vatandaşların sayısı sabah saatleri itibariyle daha da arttı.
Sabah saat 07.00’ye doğru darbeciler tarafından trafiğe kapatılan Boğaziçi
Köprüsü’ndeki askerler polise teslim oldu. Aralarında darbeciler tarafından
oraya getirilen askeri lise öğrencilerinin bulunduğu askerler, teslim olduktan
sonra da siviller tarafından linç edildi. Son olarak Genelkurmay Başkanlığını
kontrolü altında bulunduran darbeci askerlere yapılan operasyonla darbe
girişimi bastırıldı. Tüm siyasi partiler darbe girişimine karşı açıklamalar
yaptı.
OHAL’DE 180 BİN KİŞİ İHRAÇ EDİLDİ
Darbe girişiminin hemen ardından ilan edilen OHAL ve üst
üste çıkarılan KHK’lerle anayasal haklar askıya alındı. 180 bin kişi ihraç
edildi. On binlerce kişi soruşturmaya uğradı ve tutuklandı.
Gazeteler-televizyonlar kapandı, medya büyük bir baskı ve dönüşüm sürecine
girdi. OHAL tam 7 kez uzatıldı; 36 tane KHK yayımlandı. OHAL’de işçilerin
grevleri de yasaklandı. Ankara’da bulunan İnsan Hakları Heykeli bile tam 415
gündür tutuklu! KHK ile yönetilen ülkede 16 Nisan referandumu ile başka bir
boyut kazandı. Ve en son 24 Haziran seçimleri de OHAL koşulları altında
gerçekleştirildi.
(Birkan BULUT-EVRENSEL)
Hiç yorum yok