‘Güler Hanım’ın minneti: 3. Köprü’nün betonundan nüfusun dörtte birinin elektriğine büyük kıyaklar Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı ...
‘Güler Hanım’ın minneti: 3. Köprü’nün betonundan nüfusun dörtte birinin elektriğine büyük kıyaklar
Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Güler Sabancı, Berat Albayrak'ın 'Yeni Ekonomi Modeli' sunumunun ardından övgü yağdırdı: 'Söylenenlerin harfiyen yapılacağına inancımız tam.' Sabancı Holding'in enerjide nasıl yoktan var olduğuna, Marmara'dan Türkiye'ye 'beton ekonomisi'nden nasıl kazandığına bakıldığında 'az bile övdüğü' görülüyor...
Berat Albayrak’ın eğitim sistemi ve teknoloji kullanımını sorgulatan 'Yeni Ekonomi Modeli' sunumunun ardından büyük bir coşkuyla bakana destek veren Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Güler Sabancı’nın gözünü kör eden “minnet” için Sabancı grubunun 2017 “finansal sonuçları”na bakmak yeterli.
Sabancı grubunun 2017 yılı net satışları önceki yıla göre yüzde 22 artışla 6 milyar lira, faiz, vergi, amortisman öncesi karı (FAVÖK) ise 15 milyar lira oldu. Ciroya ve FAVÖK’e en büyük katkı AKP öncesi olmayan “iş kolu” enerjiden gelen. Satışların yüzde 25’i, FAVÖK’ün de yüzde 23’ü enerji dağıtımı başta olmak üzere enerji faaliyetlerinden sağlandı.
ENERJİDE KAMU ELİYLE ‘YOKTAN VAR OLDU’
Sabancı’nın 16,5 milyar liralık enerji cirosunun dörtte üçlük bölümü enerji dağıtım bölgelerinden, kalanı da elektrik üretiminde sağlanıyor. Sabancı’nın enerji iştiraki Enerjisa Başkent (Ankara), Ayedaş (İstanbul Anadolu yakası) ve Toroslar (Adana, Mersin, Antep, Hatay, Osmaniye Kilis) olmak üzere üç elektrik dağıtım bölgesini işletiyor. Elektrik dağıtım özelleştirmeleri kapsamında ihaleyle alının bölgelerden çok büyük gelir ve kar elde ediliyor. 14 ili kapsayan üç bölgenin nüfusu 20 milyon civarında, ülke nüfusunun yaklaşık dörtte birine kamudan “kar garantisi”yle aldığı dağıtım bölgelerinde elektrik dağıtımı yapılıyor.
'BETON EKONOMİSİ'NDE SABANCI İMZASI
Sadece enerji değil, grubun en “geleneksel” işleri arasında yer alan çimento şirketleri de “beton ekonomisi”nin en fazla kazananları arasında yer alıyor. Sabancı’nın yüzde 50 ortak olduğu Akçansa, Marmara Bölgesi’nin en büyük çimento üreticisi, İstanbul ve Çanakkale’deki fabrikalarıyla “mega” projelerden tüm bina yatırımlarına en büyük çimento, beton tedarikçisi. 3. Köprü’nün hazır betonunu tamamen Akçansa sağlarken 3. Havalimanı’nda da en önemli tedarikçilerden biri.
SÖMÜRÜDE BİR ‘MARKA’
Sabancı’nın sanayide “küçüldüğü” ama Brisa, Kordsa, Temsa gibi tesislerle otomotiv sektöründe yoğunlaştığı biliniyor. Perakendede Carrefoursa ve Teknosa, ağır sömürü koşullarıyla bilinirken, dört büyük özel sektör bankası arasında yer alan Akbank da finans sektörünün en “agresif” ve en acımasız çalışma koşullarına sahip bankalarından biri. Aynı zamanda “Grup 2” kredilerinin yüksekliğiyle uluslararası derecelendirme kuruluşlarının raporlarında “mimlenen” bankalar arasında yer alıyor.
Sabancı: Bakanı biliyoruz, söylenenlerin harfiyen yapılacağına inancımız tam
Güler Sabancı, yeni ekonomi modeli toplantısında Bakan Berat Albayrak'ın açıklamalarını dinledikten sonra 'Söylenenlerin harfiyen yapılacağına inancımız tam' dedi.
Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Güler Sabancı, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın bugün açıkladığı Yeni Ekonomi Modeli hakkında konuştu.
Bloomberg HT televizyonuna açıklama yapan Sabancı şunları söyledi:
“Orta Vadeli Program çıktığında hepimiz daha ayrıntılı bilgiye sahip olacağız. Bakanımızın Enerji Bakanlığı’nı da bildiğimiz için. Söylenenlerin harfiyen yapılacağına inancımız tamdır.”
Sabancı'nın kârı 2017'de yüzde 30,9 arttı: AKP'yi nasıl sevmesinler!
İşçilerin grevleri yasaklanır, emekçilerin gelirleri azalır, işsizler ve borçlular arasında intihar vakaları artarken; büyük patronlar kârlarını katlamaya devam ediyor. Sabancı Holding'in dördüncü çeyrek net kârı yüzde 48,1 artışla 1,1 milyar liraya; yılın tamamında yüzde 30,9 artışla 3,5 milyar liraya yükseldi.
Patron partisi AKP döneminde dev tekeller ve büyük patronlar kârlarını katlamaya devam ediyor. 2017 de patronlar açısında böyle bir yıl oldu.
Sabancı Holding'in dördüncü çeyrek net kârı yüzde 48,1 artışla 1,1 milyar liraya; yılın tamamında yüzde 30,9 artışla 3,5 milyar liraya yükseldi.
Şirketin bu sabah Kamuyu Aydınlatma Platformu'na (KAP) açıkladığı bilançosuna göre satış gelirleri dördüncü çeyrekte yüzde 28,5 artışla 3,8 milyar liraya; finans sektörü hasılatı yüzde 21,1 artışla 7,6 milyar liraya çıktı.
Satış gelirleri 2017'nin tamamında yüzde 12 artarak 13,8 milyar lira, finans sektörü hasılatı yüzde 20,7 artarak 27,3 milyar lira oldu.
Sabancı Holding açıkladığı kâr sonrasında ayrıca temettü dağıtma kararı da aldı.
Sömürü buysa, Teknosa!
'Bir telefon satıyorsunuz, yetmiyor. Yanında kırılmaz cam ve sigorta satmazsanız prim alamazsınız. İnsanları kırılmaz cam satmadıkları için ağlatıyorlar. İş arkadaşlarım psikiyatri ilaçları kullanıyor. Bu mobbing hiyerarşik olarak devam ediyor...' Bu sözler Teknosa'da çalışan bir satış danışmanına ait...
Cirosunu ve kârlılığını mağaza kapatarak ve işçi çıkararak katlayan Teknosa'da sömürü çarkının anahtar tanımı: "Satış danışmanı."
Bizlere "teknoloji tutkunu ve mutlu kimseler" gibi gösterilen Teknosa emekçileri, şirketin büyüdüğü oranda daha fazla mobbing, baskı ve hakaret altında eziliyor...
soL'un emek haberlerinin ardından Teknosa'daki sömürüyü anlatmaya karar veren bir satış danışmanı, yaşadıklarını üç kelimeyle özetliyor: Prim, baskı, hakaret.
İşte Teknosa emekçisinin anlattıkları:
Teknosa'daki göreviniz nedir ve ne kadar süredir oradasınız?
Ben Teknosa'da birkaç yıldır satış danışmanlığı yapıyorum.
Maaş durumunuz nasıl?
Asgari ücret alıyoruz ama dediğiniz gibi "prim" var. Sana hedef veriyorlar, hedefi tutturursan prim alıyorsun. Bu hedeflere ulaşmaksa imkansız artık. Prim sistemini değiştirdiler. Önceden hedef olduğunda aldığın primle, şu an aldığın prim arasında dağlar kadar fark var. Zaten her sene en az beş defa prim sistemini değiştiriyorlar. Mesela bir telefon satıyorsun ya; onu boş satarsan, yanında kılıf, kırılmaz cam ve sigorta satmazsan prim alamıyorsun.
SÜREKLİ YALAN SÖYLEMEMİZ İSTENİYOR
Bu en büyük baskı ve sorunlardan biri anlaşılan...
Bizim en büyük sıkıntımız mobbing diyebilirim. Bölge müdürlerinden satış danışmanına kadar herkes mobbinge uğruyor. Şirketin whatsapp grupları var. İşte o gruplarda yeni bir ürünü müşteriye satmak için söylenecek yalanlar anlatılıyor. Bir de Teknosa'nın ürün sigortası var, Teknogaranti isminde. Binlerce şikayet alan bir sigorta bu. İşte bu sigortayı satmak için çalışanlara yalan üzerine yalan söylemeleri tembihleniyor. Her cumartesi tüm Teknosa'larda toplantılar olur. O toplantılarda çalışanları sıkıştıran sıkıştırana. Çocuk azarlar gibi azarlıyorlar. Toplantılarda kendimi ilkokulda ya da askerde gibi hissediyordum. Öyle bir fırçalanma yok. "Bugün niye mobil yapamadın, niye sigorta satmadın, niye kırılmaz veremedin?" diye tek tek kişilere soruluyor.
Bunun karşılığında işten atma tehdidi var mı? İstedikleri ürünleri satamazsanız...
Önce başka mağazaya sürgün ediliyorsunuz. Otomatik olarak en uzak mağazaya kadar seni gönderiyor. Seni bıktırana kadar süründürüyor zaten. Çizelge sistemleri var kendi içlerinde. Onu imzalamazsanız hafta sonu çalışmıyorsunuz. İmzalamayanların hepsini sürdüler mesela. Geçen sene tüm imzalamayanları mağaza mağaza sürdüler, kendileri istifa edene kadar.
Zaten bu yıl kâr açıkladı Teknosa. O kârlılığın en büyük sebebi Teknosa Genel Müdürü Bülent Gürcan'ın prim sistemiyle oynaması, Teknosa çalışanlarına baskı yapması, mağaza kapatmak ve işçi çıkartmak. Daha önceki mağaza sayısıyla şu anki mağaza sayısı arasında dağlar kadar fark var. Ama kâr oranında da eskisine göre dağlar kadar fark var.
Genelde bu tip şirketlerde satış hedefleri başarılamayacak biçimde oluyor? Sizdeki satış hedefleri nasıl?
Deli gibi satış hedeflerimiz var. 300 bin liralık satış hedefi var bir kişinin. Daha büyük ve iş yapan mağazada 500 bin liralık hedef var. Aynı kişinin 15 bin liralık sigorta satma hedefi var. Zaten en fazla baskı yapılan taraf sigorta. O kadar kötü ki sigorta... Bize sattırırken, Teknosa hepsini karşılayacakmış gibi yalan söylememizi istiyorlar. Müşteriye "kır getir" diyoruz. Ama yalan, karşılamıyor hepsini. Yüzde 60'ını karşılıyor. Ağız oyunu yaptırıyorlar. Sigorta satmazsan prim alamıyorsun. Sigorta satmazsan sattığın ürünün hiçbir anlamı yok. Kırılmaz cam vermezsen hiçbir anlamı yok. 40 liralık kırılmaz satıyoruz, Teknosa'ya gelişi 5 TL. 10 liralık powerbank'i 120 liraya zorla satıyoruz. Çalışanlara zorla sattırılıyor. Bir de Teknosacell diye bir şey çıkardılar başımıza. O whatsapp gruplarından yazdıklarının haddi hesabı yok. Nasıl bir baskı!
İşçilerin tepkileri nasıl bu yaşananlara?
İşçilerin bir arada durmalarına dayanamıyorlar. Üç işçi yan yana geldiğinde yöneticiler hemen müdahale ediyor. Hiçbir işçi diğer işçiye satış konusunda yardım edemez. Birbirlerini idare edemezler. Bu şirket kuralı. Onun primine de yardım edemezsiniz. Sendika dediğimizde düşmanlaştılar hemen. Sendikanın girmesi engelleniyor. Bununla birlikte çalışanlar kendi aralarında da örgütlü değil. Eziliyorlar ama ses çıkarmıyorlar. Çoğu arkadaşımız psikiyatri ilaçları kullanıyor. Toplantılarda ve gün içinde mağazalarda sürekli hakaretlere maruz kalıyoruz. Bunlara dayanamıyor insanlar tabii ki. Diğer taraftan sigorta satıyorsun, bankacısın. Kırılmaz cam satıyor ve takıyorsun, teknik çalışansın. Mobil hat satıyorsun ve telefon satıyorsun, satış danışmanısın. İnsanları, birden fazla işi yapmaya mecbur bırakıyorlar.
Sabancı: Patronların sağ kanadı
Gerçek bir sömürücü olan Sabancı’nın popülerliğinin kaynağında parası, sermaye sınıfı adına yüklendiği misyon ve sağ siyasetçilerin eksik olmayan destekçisi olması vardır. Sabancı Holding, 14 yıllık AKP iktidarında da AKP'nin sürekli destekçisi oldu. Bu dönemde servetini kat kat artırdı.
Ülkemizde patron denince akla gelen iki kişi vardır: Vehbi Emice ile Sakıp Emmi. Koç ve Sabancı Holdingler bu iki isimle özdeşleşmiş sermaye devleridir.
Sakıp Sabancı ömrünün sonuna kadar koruduğu ve neredeyse magazin yıldızlarıyla yarışan popülerliğini görünüşte sempatik kişiliğine ve kaybetmediği şivesine borçluydu.
Gerçek bir sömürücü olan Sabancı’nın popülerliğinin kaynağında parası, sermaye sınıfı adına yüklendiği misyon ve sağ siyasetçilerin eksik olmayan destekçisi olması vardır.
AKP döneminde dört kat büyüyen holdingi tanıyalım...
Ülkenin en büyük ve en eski sermaye gruplarından birisi olan Sabancı Holding, 14 yıllık AKP iktidarının hep destekçisi oldu. Sabancılar’ı, "köylü kişiliği" oynayan, her fırsatta “halktan biri” olduğunu söyleyen Sakıp Sabancı’dan tanıyoruz. Oysa o görüntü yıllarca, emekçileri alabildiğine sömüren, her zaman halk düşmanı iktidarların destekçisi ve devletin imkanlarıyla semiren Sabancı Holding’in gerçek yüzünü saklamayı amaçlıyordu.
GERİCİ VE PİYASACI İKTİDARLARIN DESTEKÇİSİ
Sabancılar ticarete başladıkları yıllardan bugüne Türkiye’de sağ iktidarları her zaman desteklediler. Öyle ki, Sabancılar heybeyi Adnan Menderes’in başbakanlık yaptığı DP iktidarı döneminde daha fazla doldurmaya başladılar. “Her sokakta bir milyoner yaratacağız” diyen Menderes’e destek veren Sabancılar’ın büyümesinde, önceki yıllarda çeşitli düzenlemelerle varlıkları ellerinden alınan gayrimüslimlerin Adana ve yöresindeki bu varlıklarını ele geçirmeleri de etkili oldu.
Adana’na ölümüne çalıştırılan marabaların, tarım işçilerinin ve yoksul köylülerin sırtından kazanılan servet, 1960’lı yıllarda holdinge dönüştü. Her darbe sonrası daha fazla zenginleştiler. Holdingin kurucusu Hacı Sabancı Adana’da dördüncü köşkünü 1960 darbesinden hemen sonra alırken, 12 Eylül’den sonra holding yeni şirketler kurarak yurtdışı pazarlara hızlı biçimde açıldı.
AKP'YE HEP DESTEK, TAM DESTEK
Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Sakıp Ağa, 2002 Kasım ayında iktidara gelen AKP’yi ilk selamlayan patronlardan birisi oldu. Seçim sonrası yaptığı açıklamada, “Öyle hissediyorum ki, 2. Turgut Özal trenine yeniden biniyoruz. Kararlı, istikrarlı, güven veren, işsize iş verecek, bizi AB’ye götürecek yeni trene bineceğiz.” diyerek memnuniyetini dile getirmişti.
Sakıp Ağa, 12 Eylül Darbesi’nin ekonomi politikalarının mimarı, işçi düşmanı Çankaya’nın şişmanı Özal’ın misyonunu artık AKP’nin ve Tayyip Erdoğan’ın sürdüreceğinden emindi.
Ülkedeki geleneksel sermayenin Koç’lar ile iki amiral gemisinden birisi olan Sabancılar, AKP’nin ilk yıllarından itibaren büyük sermaye ile hükümet arasında adeta bir köprü görevi gördüler. Patronlar kulübü TÜSİAD’a yıllar sonra AKP döneminde bir başkan verdiler. 2004-2007 yılları arasında TÜSİAD’ın başkanlığını Ömer Sabancı yaptı.
Sabancılar, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın siyaseten en zayıf olduğu dönemlerde patronlar adına yaptıkları açıklamalarla Erdoğan’ı ve AKP’yi rahatlatan bir rol oynadılar. Sakıp Ağa’dan sonra holdingin dümenine geçen Güler Sabancı, 2007’de türban tartışmasında AKP’nin hamlesine “konunun çözüme kavuşturulması” yönünde açıklamalar yaparak destek oldu. 2015 yılının başında Başkanlık sisteminin en çok tartışıldığı dönemde, sistemin yetki kargaşası yarattığı ve Anayasa’da gerekli değişikliklerin yapılması gerektiğini söyledi, Başkanlık sistemine dolaylı destek verdi.
Güler Sabancı, 1 Kasım’dan sonra “Seçmen AKP’ye birlik ve beraberliği yeniden tesis etme, tek başına hükümet etme yetkisini verdi. Kaybedecek zamanımız yok. İlk 100 günde yapılacak reformları dört gözle bekliyoruz.” dedi.
Sabancılar, AKP’ye siyasi desteğin yanı sıra tarikatlara yakın pozisyonları ile de biliniyor. İşlerinde tarikat ilişkilerini kullandıkları iddia ediliyor. Son dönemde, holdingden ayrılmış olsa da aileden Ali Sabancı üzerinden Fethullahçılar ile anılmıştı.
HOLDİNG AKP'Lİ YILLARDA DAHA DA BÜYÜDÜ
Sabancılar, gerici ve piyasacı AKP’ye verdikleri desteğin karşılığını fazlasıyla aldı. 2002 yılından bugüne holdingin toplam varlıkları dolar cinsinden yaklaşık dört kat arttı. Yani Sabancı, AKP döneminde kenara üç holding daha koymuş oldu.
Bankacılık, sigorta, enerji, imalat sanayi (çimento, lastik, tekstil) ve perakende gibi sektörlerde AKP’li yıllarda faaliyetlerini yoğunlaştırdı. Yeni şirketleri bünyesine kattı, büyük atılım yaptı. 2006 yılında Avusturya merkezli enerji tekeli Verbund ile Türkiye’de stratejik işbirliğine gitti. Bu işbirliği Sabancıların, AKP’nin daha sonraki yıllarda özelleştireceği elektrik dağıtım şirketlerine olan iştahını gösteriyordu. Nitekim, enerji özelleştirmelerinden aslan payını kaptı ve iki önemli bölgenin elektrik dağıtımını ele geçirdi. 2013 yılında gerçekleşen devirlerle, AYEDAŞ (İstanbul Anadolu Yakası) ve TEDAŞ Toroslar (Adana ve yöresi) dağıtım şirketlerini ortaklarıyla birlikte Sabancılar aldı. Türkiye’de elektrik sektöründe son 10 yılda yapılan toplam 66 milyar dolarlık yatırımın 11 milyar dolar ile beşte birini tek başına Sabancılar yaptı. Sabancılar, elektrikte yaptıkları yatırımları, pazarın kontrolü ve yüksek kârlılık olarak gani gani geri aldılar. Şimdi elektrikte Alman tekeli E.ON ile işbirliği yapıyorlar.
Yine kârlı perakende satış sektörüne önce, Fransızların küçük ortağı olarak CarrefourSA ile girdiler. Ardından bu şirketteki çoğunluk hissesini elde ettiler. Pazardaki küçük market zincirlerini (Gima, Endi, Kiler gibi) arka arkaya satın aldılar.
Bankacılık sektöründe faaliyet gösteren 53 bankanın içerisinde en büyük 4. banka, Sabancılara ait Akbank. Sigortacılık faaliyetleriyle birlikte finans sektöründe de yine AKP’li yıllarda hızlı büyüdüler.
Halen Ageas, Aviva, Bridgestone, Carrefour, E.ON, Heidelberg Cement, Marubeni ve Philip Morris gibi yabancı tekellerle işbirliği yapan Sabancı Holding’in sadece 2015 yılında net satış geliri 48 milyar TL (17,6 milyar ABD doları), kârı ise 5,4 milyar TL (2 milyar ABD doları) düzeyinde gerçekleşti.
BOĞAZ'DA 20 YALI
Sabancılar, geleneksel sermaye grupları içerisinde farklı bir görüntü çizmeyi tercih ettiler. Sakıp Ağa’nın şivesi, her birini vergiden düştükleri “hayır işleri” ve sundukları profil ile “elit” değil “halka yakın” bir grup rolünü oynadılar. Bir yandan “zenginliklerini halkla paylaşıyorlar” imajı oluştururken, görgüsüzlükte ise açık ara ilk sırayı aldılar. Boğaz’da 20’ye yakın yalıları var, Boğaz’da en çok yalısı olan aile durumundalar. Grubun sembol ismi Sakıp Sabancı’nın antika lüks otomobil koleksiyonu bulunuyordu. Diğer antika eşya koleksiyonları ile birlikte bugün, ailenin bir dönem yaşadığı Atlı Köşk’te sergileniyor.
“Halka yakın” görüntü çizen Sabancı Ailesinin, halk düşmanlığını en rahat sergileyen sermaye grubu olması ise bir tesadüf değil. Sakıp Sabancı’nın tüm devlet üniversitelerinin paralı olması gerektiği yönündeki açıklamaları biliniyor. 1 Mart tezkeresinin geçmesini ve ordunun binlerce Mehmetçiğin hayatı pahasına Irak’a girmesini isteyen yine Sakıp Ağa’ydı. Bu sırada, alabildiğine sömürdüğü işçilerine yüksek ücret verdiğini iddia ederek, aslında kendisinin sosyalist olduğunu dahi söyleyebilmişti.
12 Eylül’ün başrolündeki faşist cuntacı Kenan Evren’in satışa çıkardığı ilk resmini, Kenan Evren Lisesi’nde 1991’de düzenlenen bir açık artırmada 50 milyon liraya Sakıp Sabancı almıştı. Evren’in bir başka tablosu ise 1992’de Koç Grubu tarafından 110 milyon TL’ye satın alındı.
Türkiye’nin en zengin aileleri listesinde, sırasıyla 3, 4 ve 5. sırada her biri 6-7 milyar dolarlık servetle Şevket, Erol ve Türkan Sabancı yer alıyor.
BU YILIN EN BÜYÜK İŞÇİ KIYIMI: CARREFOURSA 900 İŞÇİYİ ATTI
Carrefour Sabancıların Fransızlarla ortaklığı. 58 ilde 765 şubesi olan market zincirinde bu yıl büyük bir işçi kıyımı yaşandı.
Sabancılar, yaklaşık 900 çalışanı “performans düşüklüğü” nedeniyle kapının önüne koydular.
MÜDÜRÜN YANINDA SİYAH TAKIM ELBİSELİ ADAMLAR
İşten çıkarılan market işçilerinden biri soL Haber Portalı’na verdiği röportajda çıkışların keyfi ve hukuksuz olduğunu söylüyor. 900 işçinin aynı anda performansının düşük olması elbette mümkün değil. Sabah işbaşı yaptıktan hemen sonra, sırayla müdürün odasına çekilmiş ve kendilerine işten atıldıkları iletilmiş.
Bunların yaşandığı şubelerden biri olan Acıbadem’de, müdürün odasına çağırılan işçiler, odaya girdiklerinde, köşede bekleyen takım elbiseli iki kişinin durduğunu, bu kişilerin herhangi bir şekilde müdürün işten çıkarma konuşmasına karışmadığını belirtiyor. İşçiler, bu kişilerin “olası bir itiraz halinde” olaya müdahale edip, itiraz eden işçiyi binadan uzaklaştırmakla görevli olduklarını düşünüyor.
SABANCI'DA KİM TAKAR SENDİKAYI
Carrefour’da TÜRK-İŞ’e bağlı Tez-Koop-İş Sendikası var. İşten çıkarmaların başlamasından bir gün önce işçiler sendika temsilcileriyle görüşmüş.
Acıbadem şubesinde çalışan ve 31 Mart’ta kovulan işçilerden biri 30 Mart’ta sendikaya bu söylentileri ileterek gerçekliği olup olmadığını sormuş. Sendikadan aldığı yanıt, böyle iddiaların gerçek olmadığı, işten çıkarma yaşanacak olsa kendilerinin bilgilerinin olacağı şeklinde.
'İÇİMİZDEN BİRİ' AMA İŞÇİ DÜŞMANI
Sabancı ailesi her ne kadar Sakıp Sabancı’nın kişiliği üzerinden “halkın içinden patron” imajı vermeye çalışsa da işçiler için durum hiç de öyle değil.
Aileye bağlı şirketlerde yoğun çalışma ve düşük ücret baki. İşçi kıyımı ise sıradanlaşmış bir uygulama.
YÜNSA: RUSYA KRİZİ BAHANESİYLE TEMİZLİK
Sabancı Holding’in önemli kuruluşlarından biri de Çerkezköy’deki YÜNSA kumaş fabrikası. YÜNSA 2016 yılının ilk üç ayında, özellikle Rusya ile yaşanan krizi bahane ederek 200 işçiyi işten çıkardı. Oysa şirket bir önceki yılı 264 milyon liralık ciro ve 59 milyon lira brüt karla kapatmıştı.
TEKNOSA: SENDİKAYA GEÇEN CEZASINI BULUR
Bu yılın başında bir başka Sabancı Holding kuruluşu olan TeknoSA’da işçi kıyımı yaşandı.
Mağazanın depolarında çalışan işçilerin sendikalaşma girişimi Sabancıların işten atma saldırısıyla engellendi. Gebze’deki depoda çalışan ve sendikaya üye olan otuz işçi sorgusuz sualsiz işten atıldı.
TEMSA İŞÇİSİ ANLATIYOR: ‘HEM YOĞUN HEM UCUZA ÇALIŞIYORUZ’
Bir TEMSA işçisi, yaşadıklarını şöyle anlatıyor:
"TEMSA, Adana’nın en eski fabrikaları arasında. Milyarlık otobüsler üretiyoruz. Ama aldığımız üç kuruş para. Sözde sendikamız var ama o da Hak-İş’e bağlı. Patronun kucağında.
Sürekli fazla mesai var işletmede. Az adam çalışıyor, çok iş yaptırılıyor. Fazla mesaiye kalmayanın üzeri çiziliyor. İşten atılan çok var fazla mesaiye kalmadığı için. Gecemizi gündüzümüze katıyoruz fabrikada, elimize fazla mesailerle geçen para asgari ücretin iki katına ancak varıyor.
Temsa’da işçiler birden fazla alanda üretimi öğrenmek zorunda. Sürekli sınava giriyoruz. Başarılı olduğumuzda ücretlerimize elli yüz arası katkı alıyoruz. Ancak o süre içerisinde işte bir hata meydana gelirse, işçiye ceza da veriliyor. . Her 6 ayda bir yeni bir iş alanında sertifika için eğitim alıp sınava giriyoruz. Bir işçinin çalıştığı alan gövde ise kapı ve kapak takma uzmanlığı için eğitim görüyor. Sonraki 6 ay, orta kayağı takmak için eğitim görüyor. İşçiler, farklı alanlarda ve farklı otobüs tipleri için çalıştırılıyor. Böylece joker işçi uygulaması ile esnek çalışmanın da alt zemini hazırlanmış oluyor."
FAZLA MESAİYE KALMAYAN KAPI DIŞARI
2007 yılında fabrikanın boya bölümünde çalışan işçiler aylık 245 saate varan dayanılmaz mesai uygulamasına karşı çıkıp fazla mesailere kalmamıştı. İşçilerin fazla mesaiye kalmama konusunda yasal hakları var ama TEMSA buna rağmen 43 işçiyi işten çıkarmıştı.
PEGASUS’UN PATRONU ALİ SABANCI: 25 MİLYON BABA PARASI BATIRDIM
Aileyle yaşadığı görüş ayrılığı sonrası Sabancı Holding’deki hisselerini satıp Pegasus’u kuran Ali Sabancı hırslı kişiliğiyle tanınıyor. Para hırsı diyebiliriz. Bu hırsı belli ki gençlik yıllarından beri taşıyor.
Gazetelerden birine 2012 yılında verdiği röportajda Sabancıların yatırım yaptığı şirketlerden birinde 25 Milyon dolar batırdığını söylüyor. Boğazda yatının içinde anlatıyor bunları Ali Sabancı. Sonra babasına “Ferit daha çok batırdı. 72 milyon dolar.” dediğini söylüyor. Ferit dediği, şirketi babası Ayhan Şahenk’ten devralan Doğuş grubunun patronu Ferit Şahenk. Patron çocuklarının babalarından kredisi böyle oluyor demek ki. Milyon dolar kadar… Sömürüden gelen, şişkin gazete röportajlarında çerez olmaya gidiyor.
SENDİKA İSTEYEN KAPININ ÖNÜNE
Pegasus’ta kabinde çalışanların ne kadar yoğun çalıştıklarını herkes bilir. Pegasus, ekiplerini sivil havacılığın kabul ettiği en üst limitlerde uçuruyor. Hatta çoğu zaman o sınır bile aşılıyor. Geçen sene Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü limit aşımını tespit ederek şirkete ceza vermişti.
Yoğun ve düşük ücretlerle çalışma baskısına karşı sendikalaşma için adım atan Pegasus işçileri bir Sabancı klasiği ile karşılaştı. Yaklaşık 100 kabin görevlisi işten çıkarıldı. İşten çıkarılan bir kabin işçisi, ciddi bir mobbing uygulandığını anlatıyor: “Tüm çalışanlar asgari ücretle çalışır Pegasus’ta. Prime dayalı sistem olduğu için özellikle kabin memurları satışlardan ek gelir elde ederler. Ben başta olmak üzere sendikaya üye olan arkadaşlarımın tamamını bu prime dayalı satışlardan mahrum bıraktılar. Suyu bile parayla satıyoruz uçakta. Sendikalı olduktan sonra bize mobbing uyguladılar.”
(SOL.ORG)
Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Güler Sabancı, Berat Albayrak'ın 'Yeni Ekonomi Modeli' sunumunun ardından övgü yağdırdı: 'Söylenenlerin harfiyen yapılacağına inancımız tam.' Sabancı Holding'in enerjide nasıl yoktan var olduğuna, Marmara'dan Türkiye'ye 'beton ekonomisi'nden nasıl kazandığına bakıldığında 'az bile övdüğü' görülüyor...
Berat Albayrak’ın eğitim sistemi ve teknoloji kullanımını sorgulatan 'Yeni Ekonomi Modeli' sunumunun ardından büyük bir coşkuyla bakana destek veren Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Güler Sabancı’nın gözünü kör eden “minnet” için Sabancı grubunun 2017 “finansal sonuçları”na bakmak yeterli.
Sabancı grubunun 2017 yılı net satışları önceki yıla göre yüzde 22 artışla 6 milyar lira, faiz, vergi, amortisman öncesi karı (FAVÖK) ise 15 milyar lira oldu. Ciroya ve FAVÖK’e en büyük katkı AKP öncesi olmayan “iş kolu” enerjiden gelen. Satışların yüzde 25’i, FAVÖK’ün de yüzde 23’ü enerji dağıtımı başta olmak üzere enerji faaliyetlerinden sağlandı.
ENERJİDE KAMU ELİYLE ‘YOKTAN VAR OLDU’
Sabancı’nın 16,5 milyar liralık enerji cirosunun dörtte üçlük bölümü enerji dağıtım bölgelerinden, kalanı da elektrik üretiminde sağlanıyor. Sabancı’nın enerji iştiraki Enerjisa Başkent (Ankara), Ayedaş (İstanbul Anadolu yakası) ve Toroslar (Adana, Mersin, Antep, Hatay, Osmaniye Kilis) olmak üzere üç elektrik dağıtım bölgesini işletiyor. Elektrik dağıtım özelleştirmeleri kapsamında ihaleyle alının bölgelerden çok büyük gelir ve kar elde ediliyor. 14 ili kapsayan üç bölgenin nüfusu 20 milyon civarında, ülke nüfusunun yaklaşık dörtte birine kamudan “kar garantisi”yle aldığı dağıtım bölgelerinde elektrik dağıtımı yapılıyor.
'BETON EKONOMİSİ'NDE SABANCI İMZASI
Sadece enerji değil, grubun en “geleneksel” işleri arasında yer alan çimento şirketleri de “beton ekonomisi”nin en fazla kazananları arasında yer alıyor. Sabancı’nın yüzde 50 ortak olduğu Akçansa, Marmara Bölgesi’nin en büyük çimento üreticisi, İstanbul ve Çanakkale’deki fabrikalarıyla “mega” projelerden tüm bina yatırımlarına en büyük çimento, beton tedarikçisi. 3. Köprü’nün hazır betonunu tamamen Akçansa sağlarken 3. Havalimanı’nda da en önemli tedarikçilerden biri.
SÖMÜRÜDE BİR ‘MARKA’
Sabancı’nın sanayide “küçüldüğü” ama Brisa, Kordsa, Temsa gibi tesislerle otomotiv sektöründe yoğunlaştığı biliniyor. Perakendede Carrefoursa ve Teknosa, ağır sömürü koşullarıyla bilinirken, dört büyük özel sektör bankası arasında yer alan Akbank da finans sektörünün en “agresif” ve en acımasız çalışma koşullarına sahip bankalarından biri. Aynı zamanda “Grup 2” kredilerinin yüksekliğiyle uluslararası derecelendirme kuruluşlarının raporlarında “mimlenen” bankalar arasında yer alıyor.
Sabancı: Bakanı biliyoruz, söylenenlerin harfiyen yapılacağına inancımız tam
Güler Sabancı, yeni ekonomi modeli toplantısında Bakan Berat Albayrak'ın açıklamalarını dinledikten sonra 'Söylenenlerin harfiyen yapılacağına inancımız tam' dedi.
Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Güler Sabancı, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın bugün açıkladığı Yeni Ekonomi Modeli hakkında konuştu.
Bloomberg HT televizyonuna açıklama yapan Sabancı şunları söyledi:
“Orta Vadeli Program çıktığında hepimiz daha ayrıntılı bilgiye sahip olacağız. Bakanımızın Enerji Bakanlığı’nı da bildiğimiz için. Söylenenlerin harfiyen yapılacağına inancımız tamdır.”
Sabancı'nın kârı 2017'de yüzde 30,9 arttı: AKP'yi nasıl sevmesinler!
İşçilerin grevleri yasaklanır, emekçilerin gelirleri azalır, işsizler ve borçlular arasında intihar vakaları artarken; büyük patronlar kârlarını katlamaya devam ediyor. Sabancı Holding'in dördüncü çeyrek net kârı yüzde 48,1 artışla 1,1 milyar liraya; yılın tamamında yüzde 30,9 artışla 3,5 milyar liraya yükseldi.
Patron partisi AKP döneminde dev tekeller ve büyük patronlar kârlarını katlamaya devam ediyor. 2017 de patronlar açısında böyle bir yıl oldu.
Sabancı Holding'in dördüncü çeyrek net kârı yüzde 48,1 artışla 1,1 milyar liraya; yılın tamamında yüzde 30,9 artışla 3,5 milyar liraya yükseldi.
Şirketin bu sabah Kamuyu Aydınlatma Platformu'na (KAP) açıkladığı bilançosuna göre satış gelirleri dördüncü çeyrekte yüzde 28,5 artışla 3,8 milyar liraya; finans sektörü hasılatı yüzde 21,1 artışla 7,6 milyar liraya çıktı.
Satış gelirleri 2017'nin tamamında yüzde 12 artarak 13,8 milyar lira, finans sektörü hasılatı yüzde 20,7 artarak 27,3 milyar lira oldu.
Sabancı Holding açıkladığı kâr sonrasında ayrıca temettü dağıtma kararı da aldı.
Sömürü buysa, Teknosa!
'Bir telefon satıyorsunuz, yetmiyor. Yanında kırılmaz cam ve sigorta satmazsanız prim alamazsınız. İnsanları kırılmaz cam satmadıkları için ağlatıyorlar. İş arkadaşlarım psikiyatri ilaçları kullanıyor. Bu mobbing hiyerarşik olarak devam ediyor...' Bu sözler Teknosa'da çalışan bir satış danışmanına ait...
Cirosunu ve kârlılığını mağaza kapatarak ve işçi çıkararak katlayan Teknosa'da sömürü çarkının anahtar tanımı: "Satış danışmanı."
Bizlere "teknoloji tutkunu ve mutlu kimseler" gibi gösterilen Teknosa emekçileri, şirketin büyüdüğü oranda daha fazla mobbing, baskı ve hakaret altında eziliyor...
soL'un emek haberlerinin ardından Teknosa'daki sömürüyü anlatmaya karar veren bir satış danışmanı, yaşadıklarını üç kelimeyle özetliyor: Prim, baskı, hakaret.
İşte Teknosa emekçisinin anlattıkları:
Teknosa'daki göreviniz nedir ve ne kadar süredir oradasınız?
Ben Teknosa'da birkaç yıldır satış danışmanlığı yapıyorum.
Maaş durumunuz nasıl?
Asgari ücret alıyoruz ama dediğiniz gibi "prim" var. Sana hedef veriyorlar, hedefi tutturursan prim alıyorsun. Bu hedeflere ulaşmaksa imkansız artık. Prim sistemini değiştirdiler. Önceden hedef olduğunda aldığın primle, şu an aldığın prim arasında dağlar kadar fark var. Zaten her sene en az beş defa prim sistemini değiştiriyorlar. Mesela bir telefon satıyorsun ya; onu boş satarsan, yanında kılıf, kırılmaz cam ve sigorta satmazsan prim alamıyorsun.
SÜREKLİ YALAN SÖYLEMEMİZ İSTENİYOR
Bu en büyük baskı ve sorunlardan biri anlaşılan...
Bizim en büyük sıkıntımız mobbing diyebilirim. Bölge müdürlerinden satış danışmanına kadar herkes mobbinge uğruyor. Şirketin whatsapp grupları var. İşte o gruplarda yeni bir ürünü müşteriye satmak için söylenecek yalanlar anlatılıyor. Bir de Teknosa'nın ürün sigortası var, Teknogaranti isminde. Binlerce şikayet alan bir sigorta bu. İşte bu sigortayı satmak için çalışanlara yalan üzerine yalan söylemeleri tembihleniyor. Her cumartesi tüm Teknosa'larda toplantılar olur. O toplantılarda çalışanları sıkıştıran sıkıştırana. Çocuk azarlar gibi azarlıyorlar. Toplantılarda kendimi ilkokulda ya da askerde gibi hissediyordum. Öyle bir fırçalanma yok. "Bugün niye mobil yapamadın, niye sigorta satmadın, niye kırılmaz veremedin?" diye tek tek kişilere soruluyor.
Bunun karşılığında işten atma tehdidi var mı? İstedikleri ürünleri satamazsanız...
Önce başka mağazaya sürgün ediliyorsunuz. Otomatik olarak en uzak mağazaya kadar seni gönderiyor. Seni bıktırana kadar süründürüyor zaten. Çizelge sistemleri var kendi içlerinde. Onu imzalamazsanız hafta sonu çalışmıyorsunuz. İmzalamayanların hepsini sürdüler mesela. Geçen sene tüm imzalamayanları mağaza mağaza sürdüler, kendileri istifa edene kadar.
Zaten bu yıl kâr açıkladı Teknosa. O kârlılığın en büyük sebebi Teknosa Genel Müdürü Bülent Gürcan'ın prim sistemiyle oynaması, Teknosa çalışanlarına baskı yapması, mağaza kapatmak ve işçi çıkartmak. Daha önceki mağaza sayısıyla şu anki mağaza sayısı arasında dağlar kadar fark var. Ama kâr oranında da eskisine göre dağlar kadar fark var.
Genelde bu tip şirketlerde satış hedefleri başarılamayacak biçimde oluyor? Sizdeki satış hedefleri nasıl?
Deli gibi satış hedeflerimiz var. 300 bin liralık satış hedefi var bir kişinin. Daha büyük ve iş yapan mağazada 500 bin liralık hedef var. Aynı kişinin 15 bin liralık sigorta satma hedefi var. Zaten en fazla baskı yapılan taraf sigorta. O kadar kötü ki sigorta... Bize sattırırken, Teknosa hepsini karşılayacakmış gibi yalan söylememizi istiyorlar. Müşteriye "kır getir" diyoruz. Ama yalan, karşılamıyor hepsini. Yüzde 60'ını karşılıyor. Ağız oyunu yaptırıyorlar. Sigorta satmazsan prim alamıyorsun. Sigorta satmazsan sattığın ürünün hiçbir anlamı yok. Kırılmaz cam vermezsen hiçbir anlamı yok. 40 liralık kırılmaz satıyoruz, Teknosa'ya gelişi 5 TL. 10 liralık powerbank'i 120 liraya zorla satıyoruz. Çalışanlara zorla sattırılıyor. Bir de Teknosacell diye bir şey çıkardılar başımıza. O whatsapp gruplarından yazdıklarının haddi hesabı yok. Nasıl bir baskı!
İşçilerin tepkileri nasıl bu yaşananlara?
İşçilerin bir arada durmalarına dayanamıyorlar. Üç işçi yan yana geldiğinde yöneticiler hemen müdahale ediyor. Hiçbir işçi diğer işçiye satış konusunda yardım edemez. Birbirlerini idare edemezler. Bu şirket kuralı. Onun primine de yardım edemezsiniz. Sendika dediğimizde düşmanlaştılar hemen. Sendikanın girmesi engelleniyor. Bununla birlikte çalışanlar kendi aralarında da örgütlü değil. Eziliyorlar ama ses çıkarmıyorlar. Çoğu arkadaşımız psikiyatri ilaçları kullanıyor. Toplantılarda ve gün içinde mağazalarda sürekli hakaretlere maruz kalıyoruz. Bunlara dayanamıyor insanlar tabii ki. Diğer taraftan sigorta satıyorsun, bankacısın. Kırılmaz cam satıyor ve takıyorsun, teknik çalışansın. Mobil hat satıyorsun ve telefon satıyorsun, satış danışmanısın. İnsanları, birden fazla işi yapmaya mecbur bırakıyorlar.
Sabancı: Patronların sağ kanadı
Gerçek bir sömürücü olan Sabancı’nın popülerliğinin kaynağında parası, sermaye sınıfı adına yüklendiği misyon ve sağ siyasetçilerin eksik olmayan destekçisi olması vardır. Sabancı Holding, 14 yıllık AKP iktidarında da AKP'nin sürekli destekçisi oldu. Bu dönemde servetini kat kat artırdı.
Ülkemizde patron denince akla gelen iki kişi vardır: Vehbi Emice ile Sakıp Emmi. Koç ve Sabancı Holdingler bu iki isimle özdeşleşmiş sermaye devleridir.
Sakıp Sabancı ömrünün sonuna kadar koruduğu ve neredeyse magazin yıldızlarıyla yarışan popülerliğini görünüşte sempatik kişiliğine ve kaybetmediği şivesine borçluydu.
Gerçek bir sömürücü olan Sabancı’nın popülerliğinin kaynağında parası, sermaye sınıfı adına yüklendiği misyon ve sağ siyasetçilerin eksik olmayan destekçisi olması vardır.
AKP döneminde dört kat büyüyen holdingi tanıyalım...
Ülkenin en büyük ve en eski sermaye gruplarından birisi olan Sabancı Holding, 14 yıllık AKP iktidarının hep destekçisi oldu. Sabancılar’ı, "köylü kişiliği" oynayan, her fırsatta “halktan biri” olduğunu söyleyen Sakıp Sabancı’dan tanıyoruz. Oysa o görüntü yıllarca, emekçileri alabildiğine sömüren, her zaman halk düşmanı iktidarların destekçisi ve devletin imkanlarıyla semiren Sabancı Holding’in gerçek yüzünü saklamayı amaçlıyordu.
GERİCİ VE PİYASACI İKTİDARLARIN DESTEKÇİSİ
Sabancılar ticarete başladıkları yıllardan bugüne Türkiye’de sağ iktidarları her zaman desteklediler. Öyle ki, Sabancılar heybeyi Adnan Menderes’in başbakanlık yaptığı DP iktidarı döneminde daha fazla doldurmaya başladılar. “Her sokakta bir milyoner yaratacağız” diyen Menderes’e destek veren Sabancılar’ın büyümesinde, önceki yıllarda çeşitli düzenlemelerle varlıkları ellerinden alınan gayrimüslimlerin Adana ve yöresindeki bu varlıklarını ele geçirmeleri de etkili oldu.
Adana’na ölümüne çalıştırılan marabaların, tarım işçilerinin ve yoksul köylülerin sırtından kazanılan servet, 1960’lı yıllarda holdinge dönüştü. Her darbe sonrası daha fazla zenginleştiler. Holdingin kurucusu Hacı Sabancı Adana’da dördüncü köşkünü 1960 darbesinden hemen sonra alırken, 12 Eylül’den sonra holding yeni şirketler kurarak yurtdışı pazarlara hızlı biçimde açıldı.
AKP'YE HEP DESTEK, TAM DESTEK
Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Sakıp Ağa, 2002 Kasım ayında iktidara gelen AKP’yi ilk selamlayan patronlardan birisi oldu. Seçim sonrası yaptığı açıklamada, “Öyle hissediyorum ki, 2. Turgut Özal trenine yeniden biniyoruz. Kararlı, istikrarlı, güven veren, işsize iş verecek, bizi AB’ye götürecek yeni trene bineceğiz.” diyerek memnuniyetini dile getirmişti.
Sakıp Ağa, 12 Eylül Darbesi’nin ekonomi politikalarının mimarı, işçi düşmanı Çankaya’nın şişmanı Özal’ın misyonunu artık AKP’nin ve Tayyip Erdoğan’ın sürdüreceğinden emindi.
Ülkedeki geleneksel sermayenin Koç’lar ile iki amiral gemisinden birisi olan Sabancılar, AKP’nin ilk yıllarından itibaren büyük sermaye ile hükümet arasında adeta bir köprü görevi gördüler. Patronlar kulübü TÜSİAD’a yıllar sonra AKP döneminde bir başkan verdiler. 2004-2007 yılları arasında TÜSİAD’ın başkanlığını Ömer Sabancı yaptı.
Sabancılar, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın siyaseten en zayıf olduğu dönemlerde patronlar adına yaptıkları açıklamalarla Erdoğan’ı ve AKP’yi rahatlatan bir rol oynadılar. Sakıp Ağa’dan sonra holdingin dümenine geçen Güler Sabancı, 2007’de türban tartışmasında AKP’nin hamlesine “konunun çözüme kavuşturulması” yönünde açıklamalar yaparak destek oldu. 2015 yılının başında Başkanlık sisteminin en çok tartışıldığı dönemde, sistemin yetki kargaşası yarattığı ve Anayasa’da gerekli değişikliklerin yapılması gerektiğini söyledi, Başkanlık sistemine dolaylı destek verdi.
Güler Sabancı, 1 Kasım’dan sonra “Seçmen AKP’ye birlik ve beraberliği yeniden tesis etme, tek başına hükümet etme yetkisini verdi. Kaybedecek zamanımız yok. İlk 100 günde yapılacak reformları dört gözle bekliyoruz.” dedi.
Sabancılar, AKP’ye siyasi desteğin yanı sıra tarikatlara yakın pozisyonları ile de biliniyor. İşlerinde tarikat ilişkilerini kullandıkları iddia ediliyor. Son dönemde, holdingden ayrılmış olsa da aileden Ali Sabancı üzerinden Fethullahçılar ile anılmıştı.
HOLDİNG AKP'Lİ YILLARDA DAHA DA BÜYÜDÜ
Sabancılar, gerici ve piyasacı AKP’ye verdikleri desteğin karşılığını fazlasıyla aldı. 2002 yılından bugüne holdingin toplam varlıkları dolar cinsinden yaklaşık dört kat arttı. Yani Sabancı, AKP döneminde kenara üç holding daha koymuş oldu.
Bankacılık, sigorta, enerji, imalat sanayi (çimento, lastik, tekstil) ve perakende gibi sektörlerde AKP’li yıllarda faaliyetlerini yoğunlaştırdı. Yeni şirketleri bünyesine kattı, büyük atılım yaptı. 2006 yılında Avusturya merkezli enerji tekeli Verbund ile Türkiye’de stratejik işbirliğine gitti. Bu işbirliği Sabancıların, AKP’nin daha sonraki yıllarda özelleştireceği elektrik dağıtım şirketlerine olan iştahını gösteriyordu. Nitekim, enerji özelleştirmelerinden aslan payını kaptı ve iki önemli bölgenin elektrik dağıtımını ele geçirdi. 2013 yılında gerçekleşen devirlerle, AYEDAŞ (İstanbul Anadolu Yakası) ve TEDAŞ Toroslar (Adana ve yöresi) dağıtım şirketlerini ortaklarıyla birlikte Sabancılar aldı. Türkiye’de elektrik sektöründe son 10 yılda yapılan toplam 66 milyar dolarlık yatırımın 11 milyar dolar ile beşte birini tek başına Sabancılar yaptı. Sabancılar, elektrikte yaptıkları yatırımları, pazarın kontrolü ve yüksek kârlılık olarak gani gani geri aldılar. Şimdi elektrikte Alman tekeli E.ON ile işbirliği yapıyorlar.
Yine kârlı perakende satış sektörüne önce, Fransızların küçük ortağı olarak CarrefourSA ile girdiler. Ardından bu şirketteki çoğunluk hissesini elde ettiler. Pazardaki küçük market zincirlerini (Gima, Endi, Kiler gibi) arka arkaya satın aldılar.
Bankacılık sektöründe faaliyet gösteren 53 bankanın içerisinde en büyük 4. banka, Sabancılara ait Akbank. Sigortacılık faaliyetleriyle birlikte finans sektöründe de yine AKP’li yıllarda hızlı büyüdüler.
Halen Ageas, Aviva, Bridgestone, Carrefour, E.ON, Heidelberg Cement, Marubeni ve Philip Morris gibi yabancı tekellerle işbirliği yapan Sabancı Holding’in sadece 2015 yılında net satış geliri 48 milyar TL (17,6 milyar ABD doları), kârı ise 5,4 milyar TL (2 milyar ABD doları) düzeyinde gerçekleşti.
BOĞAZ'DA 20 YALI
Sabancılar, geleneksel sermaye grupları içerisinde farklı bir görüntü çizmeyi tercih ettiler. Sakıp Ağa’nın şivesi, her birini vergiden düştükleri “hayır işleri” ve sundukları profil ile “elit” değil “halka yakın” bir grup rolünü oynadılar. Bir yandan “zenginliklerini halkla paylaşıyorlar” imajı oluştururken, görgüsüzlükte ise açık ara ilk sırayı aldılar. Boğaz’da 20’ye yakın yalıları var, Boğaz’da en çok yalısı olan aile durumundalar. Grubun sembol ismi Sakıp Sabancı’nın antika lüks otomobil koleksiyonu bulunuyordu. Diğer antika eşya koleksiyonları ile birlikte bugün, ailenin bir dönem yaşadığı Atlı Köşk’te sergileniyor.
“Halka yakın” görüntü çizen Sabancı Ailesinin, halk düşmanlığını en rahat sergileyen sermaye grubu olması ise bir tesadüf değil. Sakıp Sabancı’nın tüm devlet üniversitelerinin paralı olması gerektiği yönündeki açıklamaları biliniyor. 1 Mart tezkeresinin geçmesini ve ordunun binlerce Mehmetçiğin hayatı pahasına Irak’a girmesini isteyen yine Sakıp Ağa’ydı. Bu sırada, alabildiğine sömürdüğü işçilerine yüksek ücret verdiğini iddia ederek, aslında kendisinin sosyalist olduğunu dahi söyleyebilmişti.
12 Eylül’ün başrolündeki faşist cuntacı Kenan Evren’in satışa çıkardığı ilk resmini, Kenan Evren Lisesi’nde 1991’de düzenlenen bir açık artırmada 50 milyon liraya Sakıp Sabancı almıştı. Evren’in bir başka tablosu ise 1992’de Koç Grubu tarafından 110 milyon TL’ye satın alındı.
Türkiye’nin en zengin aileleri listesinde, sırasıyla 3, 4 ve 5. sırada her biri 6-7 milyar dolarlık servetle Şevket, Erol ve Türkan Sabancı yer alıyor.
BU YILIN EN BÜYÜK İŞÇİ KIYIMI: CARREFOURSA 900 İŞÇİYİ ATTI
Carrefour Sabancıların Fransızlarla ortaklığı. 58 ilde 765 şubesi olan market zincirinde bu yıl büyük bir işçi kıyımı yaşandı.
Sabancılar, yaklaşık 900 çalışanı “performans düşüklüğü” nedeniyle kapının önüne koydular.
MÜDÜRÜN YANINDA SİYAH TAKIM ELBİSELİ ADAMLAR
İşten çıkarılan market işçilerinden biri soL Haber Portalı’na verdiği röportajda çıkışların keyfi ve hukuksuz olduğunu söylüyor. 900 işçinin aynı anda performansının düşük olması elbette mümkün değil. Sabah işbaşı yaptıktan hemen sonra, sırayla müdürün odasına çekilmiş ve kendilerine işten atıldıkları iletilmiş.
Bunların yaşandığı şubelerden biri olan Acıbadem’de, müdürün odasına çağırılan işçiler, odaya girdiklerinde, köşede bekleyen takım elbiseli iki kişinin durduğunu, bu kişilerin herhangi bir şekilde müdürün işten çıkarma konuşmasına karışmadığını belirtiyor. İşçiler, bu kişilerin “olası bir itiraz halinde” olaya müdahale edip, itiraz eden işçiyi binadan uzaklaştırmakla görevli olduklarını düşünüyor.
SABANCI'DA KİM TAKAR SENDİKAYI
Carrefour’da TÜRK-İŞ’e bağlı Tez-Koop-İş Sendikası var. İşten çıkarmaların başlamasından bir gün önce işçiler sendika temsilcileriyle görüşmüş.
Acıbadem şubesinde çalışan ve 31 Mart’ta kovulan işçilerden biri 30 Mart’ta sendikaya bu söylentileri ileterek gerçekliği olup olmadığını sormuş. Sendikadan aldığı yanıt, böyle iddiaların gerçek olmadığı, işten çıkarma yaşanacak olsa kendilerinin bilgilerinin olacağı şeklinde.
'İÇİMİZDEN BİRİ' AMA İŞÇİ DÜŞMANI
Sabancı ailesi her ne kadar Sakıp Sabancı’nın kişiliği üzerinden “halkın içinden patron” imajı vermeye çalışsa da işçiler için durum hiç de öyle değil.
Aileye bağlı şirketlerde yoğun çalışma ve düşük ücret baki. İşçi kıyımı ise sıradanlaşmış bir uygulama.
YÜNSA: RUSYA KRİZİ BAHANESİYLE TEMİZLİK
Sabancı Holding’in önemli kuruluşlarından biri de Çerkezköy’deki YÜNSA kumaş fabrikası. YÜNSA 2016 yılının ilk üç ayında, özellikle Rusya ile yaşanan krizi bahane ederek 200 işçiyi işten çıkardı. Oysa şirket bir önceki yılı 264 milyon liralık ciro ve 59 milyon lira brüt karla kapatmıştı.
TEKNOSA: SENDİKAYA GEÇEN CEZASINI BULUR
Bu yılın başında bir başka Sabancı Holding kuruluşu olan TeknoSA’da işçi kıyımı yaşandı.
Mağazanın depolarında çalışan işçilerin sendikalaşma girişimi Sabancıların işten atma saldırısıyla engellendi. Gebze’deki depoda çalışan ve sendikaya üye olan otuz işçi sorgusuz sualsiz işten atıldı.
TEMSA İŞÇİSİ ANLATIYOR: ‘HEM YOĞUN HEM UCUZA ÇALIŞIYORUZ’
Bir TEMSA işçisi, yaşadıklarını şöyle anlatıyor:
"TEMSA, Adana’nın en eski fabrikaları arasında. Milyarlık otobüsler üretiyoruz. Ama aldığımız üç kuruş para. Sözde sendikamız var ama o da Hak-İş’e bağlı. Patronun kucağında.
Sürekli fazla mesai var işletmede. Az adam çalışıyor, çok iş yaptırılıyor. Fazla mesaiye kalmayanın üzeri çiziliyor. İşten atılan çok var fazla mesaiye kalmadığı için. Gecemizi gündüzümüze katıyoruz fabrikada, elimize fazla mesailerle geçen para asgari ücretin iki katına ancak varıyor.
Temsa’da işçiler birden fazla alanda üretimi öğrenmek zorunda. Sürekli sınava giriyoruz. Başarılı olduğumuzda ücretlerimize elli yüz arası katkı alıyoruz. Ancak o süre içerisinde işte bir hata meydana gelirse, işçiye ceza da veriliyor. . Her 6 ayda bir yeni bir iş alanında sertifika için eğitim alıp sınava giriyoruz. Bir işçinin çalıştığı alan gövde ise kapı ve kapak takma uzmanlığı için eğitim görüyor. Sonraki 6 ay, orta kayağı takmak için eğitim görüyor. İşçiler, farklı alanlarda ve farklı otobüs tipleri için çalıştırılıyor. Böylece joker işçi uygulaması ile esnek çalışmanın da alt zemini hazırlanmış oluyor."
FAZLA MESAİYE KALMAYAN KAPI DIŞARI
2007 yılında fabrikanın boya bölümünde çalışan işçiler aylık 245 saate varan dayanılmaz mesai uygulamasına karşı çıkıp fazla mesailere kalmamıştı. İşçilerin fazla mesaiye kalmama konusunda yasal hakları var ama TEMSA buna rağmen 43 işçiyi işten çıkarmıştı.
PEGASUS’UN PATRONU ALİ SABANCI: 25 MİLYON BABA PARASI BATIRDIM
Aileyle yaşadığı görüş ayrılığı sonrası Sabancı Holding’deki hisselerini satıp Pegasus’u kuran Ali Sabancı hırslı kişiliğiyle tanınıyor. Para hırsı diyebiliriz. Bu hırsı belli ki gençlik yıllarından beri taşıyor.
Gazetelerden birine 2012 yılında verdiği röportajda Sabancıların yatırım yaptığı şirketlerden birinde 25 Milyon dolar batırdığını söylüyor. Boğazda yatının içinde anlatıyor bunları Ali Sabancı. Sonra babasına “Ferit daha çok batırdı. 72 milyon dolar.” dediğini söylüyor. Ferit dediği, şirketi babası Ayhan Şahenk’ten devralan Doğuş grubunun patronu Ferit Şahenk. Patron çocuklarının babalarından kredisi böyle oluyor demek ki. Milyon dolar kadar… Sömürüden gelen, şişkin gazete röportajlarında çerez olmaya gidiyor.
SENDİKA İSTEYEN KAPININ ÖNÜNE
Pegasus’ta kabinde çalışanların ne kadar yoğun çalıştıklarını herkes bilir. Pegasus, ekiplerini sivil havacılığın kabul ettiği en üst limitlerde uçuruyor. Hatta çoğu zaman o sınır bile aşılıyor. Geçen sene Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü limit aşımını tespit ederek şirkete ceza vermişti.
Yoğun ve düşük ücretlerle çalışma baskısına karşı sendikalaşma için adım atan Pegasus işçileri bir Sabancı klasiği ile karşılaştı. Yaklaşık 100 kabin görevlisi işten çıkarıldı. İşten çıkarılan bir kabin işçisi, ciddi bir mobbing uygulandığını anlatıyor: “Tüm çalışanlar asgari ücretle çalışır Pegasus’ta. Prime dayalı sistem olduğu için özellikle kabin memurları satışlardan ek gelir elde ederler. Ben başta olmak üzere sendikaya üye olan arkadaşlarımın tamamını bu prime dayalı satışlardan mahrum bıraktılar. Suyu bile parayla satıyoruz uçakta. Sendikalı olduktan sonra bize mobbing uyguladılar.”
(SOL.ORG)
Hiç yorum yok