‘Soylu’nun devleti’ hafızasını kaybetti: Hem Erdoğan'la hem kendisiyle çelişti
İçişleri Bakanı, Cumartesi Anneleri’ne saldırıyı savundu. Annelere ‘paçoz’ ve ‘istismarcı’ diyen Soylu, kayıp evlatlarının da devlet tarafından öldürüldüğünü inkâr etti...
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu dün Ankara’da 104. Dönem Kaymakamlık Kursu Açılış Programı’nda Cumartesi Anneleri’ne yapılan polis müdahalesini savundu.
Cumartesi Anneleri buluşmasının 1995’ten beri sürdüğünü anımsatan Soylu, “Peki bu işin aslı nedir? 1995 yılında, resmi raporlarla ve örgüt içi itiraflarla belgelenmiş, aşırı sol TKP/ML örgütü targafından gerçekleştirilmiş bir örgüt içi infazın suçunu devlete yıkmaya çalışan bir eylem. Dikkat edin, son günlerde renkli listelerde aradığımız teröristleri, bölge sorumlularını etkisiz hale getirdikçe bu tepkiyle karşılaşıyoruz. Bu bir tesadüf değildir” dedi.
Anneler, özendiriyormuş!
Kaybedilenlerle ilgili “Çok affedersiniz, bu kişiler, Eminönü Meydanı’nda gezerken mi kayboldu? Bu ve bundan sonra bu eylemlere konu edilmiş kişiler, yasadışı örgüt üyesi değiller miydi?” diyen Soylu, 700. buluşma için de “İzin vermedik, doğrudur. Çünkü artık bu istismarın ve bu ikiyüzlü kandırmacanın son bulmasını istedik. Ne yapsaydık yani, anneliğin, terör örgütü tarafından istismar edilmesine, anneliğin teröre kılıf yapılmasına göz mü yumsaydık? Çocuklarımızı terör örgütü üyeliğine özendirip, ‘İstanbul’un göbeğinde anılacaksınız’ diye teşvik etmelerine, anneleri gözü yaşlı bir şekilde evlat yolu gözler halde bırakmalarına göz mü yumsaydık?” diye konuştu.
Hakaret ve gözdağı
“Hiç kimse, Galatasaray Lisesi önündekiler gibi devletini dünyaya şikâyet etmedi” diyen Soylu, şunları söyledi:
“Galatasaray Meydanı’nın, terör örgütlerinin sözde ortak meşruiyet alanı haline getirilmesine de müsaade etmeyeceğiz. Anne, devlet, millet gibi kavramları, bunların düşmanlığını yapmış terör örgütlerine ve onların çağrısıyla toplanan payandalarına istismar ettirmeyiz. Bu millet yüz yıl önce bunların ağababalarına bu ülkeyi teslim etmemişti, bugün onların paçozlarına da teslim etmez.”
Hem Erdoğan’la hem kendisiyle çelişti
Soylu, sadece 4 yıl önce tezat açıklamalar yapmıştı. Soylu, AKP Genel Başkan Yardımcısı olduğu 7 Mart 2014 tarihinde Midyat ilçesindeki Ulucami Mahallesi Köşk Meydanı’nda yaptığı konuşmada “Birileri eski Türkiye’yi istiyor, faili meçhullerin olduğu Türkiye’yi istiyorlar” demiş ve devletin faili meçhul sabıkasına vurgu yapmıştı.
Soylu’nun dünkü açıklaması Erdoğan Ailesi’nin yakın geçmişiyle de çelişti. Cumartesi Anneleri, 2011’de dönemin Başbakanı Erdoğan’la ofisinde görüşmüşlerdi.
Yaklaşık 2 saat süren ve Erdoğan’ın “Acınızı dindireceğiz” dediği görüşmeyi, Erdoğan Meclis kürsüsünde anlatırken bazı AKP’li vekil ve bakanlar gözyaşı dökmüştü.
Soylu’yu yalanlayan raporlar
Kaybedilenlerle ilgili tutulan raporlar ile yetkililerin demeçleri, arşivlerin tozlu raflarında...
TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu’nun raporu: TBMM Komisyonu’nun faili meçhullerden Cemil Kırbayır ile ilgili hazırladığı raporda şu ifadeler yer almıştı: “Komisyonumuz, Cemil Kırbayır’nın gözaltında iken işkence gördüğüne, bu işkence sonucunda hayatını kaybettiğine ve cesedinin ölümüne sebebiyet veren sorgulamaları yapan kamu görevlilerince ortadan kaldırıldığına inanmaktadır. Olayda adı geçen kamu görevlilerince ileri sürülen ‘şahsın sorgu için getirildiği Dedekorkut Eğitim Enstitüsü’nün 2. veya 3’üncü katından pencereden atlayarak kaçtığı’ şeklindeki iddianın, ortaya çıkan ölüm olayını örtbas etmeye yönelik bir senaryo olduğu kanaati komisyonda oluşmuştur.”
TBMM’nin Susurluk ve Faili Meçhul Cinayetler raporları: Dönemin Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanı Kutlu Savaş, Susurluk Raporu’nda, faili meçhul cinayetlerin arşivinin devletin elinde olduğunu belirtmişti. Savaş, Mesut Yılmaz’a ilettiği Susurluk raporunda, 1994’te Diyarbakır Cezaevi’nde tutuklu bulunan Muhsin Gül’ün verdiği ifadelerde “Batman’da milletvekili Sincar’ı, Alaattin Kanat, Mesut Mehmetoğlu, İsmail Yeşilmen ve Yeşil kod Ahmet Demir’in birlikte planlayıp öldürdüklerini, bu olaydan sonra Kanat’ın ‘kendisinde garantili imzalı kâğıt olduğunu’ söylediğini” belirtmişti. Devlet arşivlerinde olayların ve bu olayları gerçekleştirenlerin isimlerinin olduğunu söyleyen Savaş, “İşlenen bütün cinayetlerden devletin bütün kademeleri - başbakan, cumhurbaşkanı, içişleri bakanı, MİT- herkesin haberi vardı” demişti.
1995’te yayımlanan TBMM Faili Meçhul Cinayetleri Araştırma Komisyonu Raporu’nda da yüzlerce kaybın işkence ile öldürüldüğü ortaya konulmuştu.
AKP’nin geçmişiyle de belgelerle de çelişti
Recep Tayyip Erdoğan, başbakanlığı döneminde Cumartesi Anneleri ile görüşmüş, “Acınızı dindireceğiz” sözü vermişti. Erdoğan görüşmeyi Meclis kürsüsünde anlatırken bazı AKP’li milletvekilleri ve bakanlar gözyaşı dökmüştü.
Bu dönemde Meclis araştırma komisyonunun hazırladığı sonuç raporunda, “Komisyonumuz, Cemil Kırbayır’ın gözaltındayken işkence sonucunda hayatını kaybettiğine ve cesedinin kaldırıldığına inanmaktadır” denildi.
Hasan Ocak’ın öldürüldüğü dönem Devlet Bakanı olan Algan Hacaloğlu, “Ocak’ın devlet tarafından kimsesizler mezarlığına gömüldüğü bilgilerine ulaşılmıştı” dedi. Hacaloğlu, Türkiye’nin bu konuda AİHM’de mahkûm olduğunu da hatırlattı.
90’lı yıllarda hem Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanı Kutlu Savaş’ın raporunda hem de TBMM’nin Faili Meçhul Cinayetler raporunda yüzlerce kişinin güvenlik güçleri ve onlara bağlı gruplarca öldürüldüğü yer aldı.
İçişleri Bakanı, Cumartesi Anneleri’ne saldırıyı savundu. Annelere ‘paçoz’ ve ‘istismarcı’ diyen Soylu, kayıp evlatlarının da devlet tarafından öldürüldüğünü inkâr etti...
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu dün Ankara’da 104. Dönem Kaymakamlık Kursu Açılış Programı’nda Cumartesi Anneleri’ne yapılan polis müdahalesini savundu.
Cumartesi Anneleri buluşmasının 1995’ten beri sürdüğünü anımsatan Soylu, “Peki bu işin aslı nedir? 1995 yılında, resmi raporlarla ve örgüt içi itiraflarla belgelenmiş, aşırı sol TKP/ML örgütü targafından gerçekleştirilmiş bir örgüt içi infazın suçunu devlete yıkmaya çalışan bir eylem. Dikkat edin, son günlerde renkli listelerde aradığımız teröristleri, bölge sorumlularını etkisiz hale getirdikçe bu tepkiyle karşılaşıyoruz. Bu bir tesadüf değildir” dedi.
Anneler, özendiriyormuş!
Kaybedilenlerle ilgili “Çok affedersiniz, bu kişiler, Eminönü Meydanı’nda gezerken mi kayboldu? Bu ve bundan sonra bu eylemlere konu edilmiş kişiler, yasadışı örgüt üyesi değiller miydi?” diyen Soylu, 700. buluşma için de “İzin vermedik, doğrudur. Çünkü artık bu istismarın ve bu ikiyüzlü kandırmacanın son bulmasını istedik. Ne yapsaydık yani, anneliğin, terör örgütü tarafından istismar edilmesine, anneliğin teröre kılıf yapılmasına göz mü yumsaydık? Çocuklarımızı terör örgütü üyeliğine özendirip, ‘İstanbul’un göbeğinde anılacaksınız’ diye teşvik etmelerine, anneleri gözü yaşlı bir şekilde evlat yolu gözler halde bırakmalarına göz mü yumsaydık?” diye konuştu.
Hakaret ve gözdağı
“Hiç kimse, Galatasaray Lisesi önündekiler gibi devletini dünyaya şikâyet etmedi” diyen Soylu, şunları söyledi:
“Galatasaray Meydanı’nın, terör örgütlerinin sözde ortak meşruiyet alanı haline getirilmesine de müsaade etmeyeceğiz. Anne, devlet, millet gibi kavramları, bunların düşmanlığını yapmış terör örgütlerine ve onların çağrısıyla toplanan payandalarına istismar ettirmeyiz. Bu millet yüz yıl önce bunların ağababalarına bu ülkeyi teslim etmemişti, bugün onların paçozlarına da teslim etmez.”
Hem Erdoğan’la hem kendisiyle çelişti
Soylu, sadece 4 yıl önce tezat açıklamalar yapmıştı. Soylu, AKP Genel Başkan Yardımcısı olduğu 7 Mart 2014 tarihinde Midyat ilçesindeki Ulucami Mahallesi Köşk Meydanı’nda yaptığı konuşmada “Birileri eski Türkiye’yi istiyor, faili meçhullerin olduğu Türkiye’yi istiyorlar” demiş ve devletin faili meçhul sabıkasına vurgu yapmıştı.
Soylu’nun dünkü açıklaması Erdoğan Ailesi’nin yakın geçmişiyle de çelişti. Cumartesi Anneleri, 2011’de dönemin Başbakanı Erdoğan’la ofisinde görüşmüşlerdi.
Yaklaşık 2 saat süren ve Erdoğan’ın “Acınızı dindireceğiz” dediği görüşmeyi, Erdoğan Meclis kürsüsünde anlatırken bazı AKP’li vekil ve bakanlar gözyaşı dökmüştü.
Soylu’yu yalanlayan raporlar
Kaybedilenlerle ilgili tutulan raporlar ile yetkililerin demeçleri, arşivlerin tozlu raflarında...
TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu’nun raporu: TBMM Komisyonu’nun faili meçhullerden Cemil Kırbayır ile ilgili hazırladığı raporda şu ifadeler yer almıştı: “Komisyonumuz, Cemil Kırbayır’nın gözaltında iken işkence gördüğüne, bu işkence sonucunda hayatını kaybettiğine ve cesedinin ölümüne sebebiyet veren sorgulamaları yapan kamu görevlilerince ortadan kaldırıldığına inanmaktadır. Olayda adı geçen kamu görevlilerince ileri sürülen ‘şahsın sorgu için getirildiği Dedekorkut Eğitim Enstitüsü’nün 2. veya 3’üncü katından pencereden atlayarak kaçtığı’ şeklindeki iddianın, ortaya çıkan ölüm olayını örtbas etmeye yönelik bir senaryo olduğu kanaati komisyonda oluşmuştur.”
TBMM’nin Susurluk ve Faili Meçhul Cinayetler raporları: Dönemin Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanı Kutlu Savaş, Susurluk Raporu’nda, faili meçhul cinayetlerin arşivinin devletin elinde olduğunu belirtmişti. Savaş, Mesut Yılmaz’a ilettiği Susurluk raporunda, 1994’te Diyarbakır Cezaevi’nde tutuklu bulunan Muhsin Gül’ün verdiği ifadelerde “Batman’da milletvekili Sincar’ı, Alaattin Kanat, Mesut Mehmetoğlu, İsmail Yeşilmen ve Yeşil kod Ahmet Demir’in birlikte planlayıp öldürdüklerini, bu olaydan sonra Kanat’ın ‘kendisinde garantili imzalı kâğıt olduğunu’ söylediğini” belirtmişti. Devlet arşivlerinde olayların ve bu olayları gerçekleştirenlerin isimlerinin olduğunu söyleyen Savaş, “İşlenen bütün cinayetlerden devletin bütün kademeleri - başbakan, cumhurbaşkanı, içişleri bakanı, MİT- herkesin haberi vardı” demişti.
1995’te yayımlanan TBMM Faili Meçhul Cinayetleri Araştırma Komisyonu Raporu’nda da yüzlerce kaybın işkence ile öldürüldüğü ortaya konulmuştu.
AKP’nin geçmişiyle de belgelerle de çelişti
Recep Tayyip Erdoğan, başbakanlığı döneminde Cumartesi Anneleri ile görüşmüş, “Acınızı dindireceğiz” sözü vermişti. Erdoğan görüşmeyi Meclis kürsüsünde anlatırken bazı AKP’li milletvekilleri ve bakanlar gözyaşı dökmüştü.
Bu dönemde Meclis araştırma komisyonunun hazırladığı sonuç raporunda, “Komisyonumuz, Cemil Kırbayır’ın gözaltındayken işkence sonucunda hayatını kaybettiğine ve cesedinin kaldırıldığına inanmaktadır” denildi.
Hasan Ocak’ın öldürüldüğü dönem Devlet Bakanı olan Algan Hacaloğlu, “Ocak’ın devlet tarafından kimsesizler mezarlığına gömüldüğü bilgilerine ulaşılmıştı” dedi. Hacaloğlu, Türkiye’nin bu konuda AİHM’de mahkûm olduğunu da hatırlattı.
90’lı yıllarda hem Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanı Kutlu Savaş’ın raporunda hem de TBMM’nin Faili Meçhul Cinayetler raporunda yüzlerce kişinin güvenlik güçleri ve onlara bağlı gruplarca öldürüldüğü yer aldı.