DW ekonomi editörü Henrik Böhme, Türk ekonomisinin sorunlarını çözmenin Almanya'nın değil, Erdoğan'ın işi olduğu görüşünde. "Erdoğan'ın "Onların Doları varsa, bizim de Allahımız var" şeklindeki sözleri yatırımcıya güven vermez" diyen Böhne, "Erdoğan'ın kullandığı ifadeler yeniden güven ortamı yaratmaya çalıştığını değil, çaresizliğini gösteriyor." diye uyardı...
DW ekonomi editörü Henrik Böhme'nin analizi şöyle:
Alman şirketleri Türkiye'deki faaliyetlerine hız verdi. Sayıları 7 bini bulan Alman şirketlerinde 120 bin kişi çalışıyor. Aralarında Bosch, Volkswagen, MAN, Allianz ve ta 1880'den beri ülkede faaliyet gösteren BASF gibi büyük oyuncular da bulunuyor. Türkiye orta ölçekli Alman işletmeleri açısından da cazipti. İkili ekonomik ilişkilerin dayandığı köklü geleneğe bakıldığında şaşırtıcı bir durum değil. 1761 yılında II. Frederik Sultan III. Osman ile ticaret anlaşması imzalamış, yüz yıl sonra da çok sayıda Alman tüccar ve zanaatkârı Türkiye'nin yolunu tutmuştu. "Boğazlar'daki Almanlar" diye bilinen, o dönem İstanbul'a yerleşmiş girişimciler ticari ilişkilerin gelişmesinde önemli rol oynamıştı.
İkinci Dünya Savaşından sonra ise yüz binlerce Türk çalışmak için Almanya'ya gitti. Türkiye'den gelen "konuk işçiler" Alman ekonomi mucizesinde önemli pay sahibi oldular.
Şimdi ise Türkiye krizde. Lira'nın değer kaybı, Türkiye'nin pazar olarak cazibesini azalttı. Amerikan Merkez Bankası'nın faizleri arttırmaya başlamasından bu yana Dolarlar Türkiye ve diğer genç sanayi ülkelerinden çekilip ABD'deki yatırımlar için kullanılmaya başladı. Ancak Lira'nın hızla değer kaybetmesi özellikle de Cumhurbaşkanının otokrat politikalarından kaynaklanıyor. Erdoğan her ne kadar "meşum piyasalardan", "faiz lobisinden" ve "Amerikan komplosundan" söz etse de, ekonominin temel kurallarını o da değiştiremez.
Allah ve ekonomi
Erdoğan'ın "Onların Doları varsa, bizim de Allahımız var" şeklindeki sözleri yatırımcıya güven vermez. İhracatının yüzde 10'unu Almanya 'ya yapan Türkiye uluslararası ticaret sistemine kenetlenmiş durumda olduğundan, suçu Dolar ve Euro'da aramak doğru değildir. Erdoğan'ın kullandığı ifadeler yeniden güven ortamı yaratmaya çalıştığını değil, çaresizliğini gösteriyor.
DW ekonomi editörü Henrik Böhme'nin analizi şöyle:
Alman şirketleri Türkiye'deki faaliyetlerine hız verdi. Sayıları 7 bini bulan Alman şirketlerinde 120 bin kişi çalışıyor. Aralarında Bosch, Volkswagen, MAN, Allianz ve ta 1880'den beri ülkede faaliyet gösteren BASF gibi büyük oyuncular da bulunuyor. Türkiye orta ölçekli Alman işletmeleri açısından da cazipti. İkili ekonomik ilişkilerin dayandığı köklü geleneğe bakıldığında şaşırtıcı bir durum değil. 1761 yılında II. Frederik Sultan III. Osman ile ticaret anlaşması imzalamış, yüz yıl sonra da çok sayıda Alman tüccar ve zanaatkârı Türkiye'nin yolunu tutmuştu. "Boğazlar'daki Almanlar" diye bilinen, o dönem İstanbul'a yerleşmiş girişimciler ticari ilişkilerin gelişmesinde önemli rol oynamıştı.
İkinci Dünya Savaşından sonra ise yüz binlerce Türk çalışmak için Almanya'ya gitti. Türkiye'den gelen "konuk işçiler" Alman ekonomi mucizesinde önemli pay sahibi oldular.
Şimdi ise Türkiye krizde. Lira'nın değer kaybı, Türkiye'nin pazar olarak cazibesini azalttı. Amerikan Merkez Bankası'nın faizleri arttırmaya başlamasından bu yana Dolarlar Türkiye ve diğer genç sanayi ülkelerinden çekilip ABD'deki yatırımlar için kullanılmaya başladı. Ancak Lira'nın hızla değer kaybetmesi özellikle de Cumhurbaşkanının otokrat politikalarından kaynaklanıyor. Erdoğan her ne kadar "meşum piyasalardan", "faiz lobisinden" ve "Amerikan komplosundan" söz etse de, ekonominin temel kurallarını o da değiştiremez.
Allah ve ekonomi
Erdoğan'ın "Onların Doları varsa, bizim de Allahımız var" şeklindeki sözleri yatırımcıya güven vermez. İhracatının yüzde 10'unu Almanya 'ya yapan Türkiye uluslararası ticaret sistemine kenetlenmiş durumda olduğundan, suçu Dolar ve Euro'da aramak doğru değildir. Erdoğan'ın kullandığı ifadeler yeniden güven ortamı yaratmaya çalıştığını değil, çaresizliğini gösteriyor.