Page Nav

HIDE

Grid

GRID_STYLE

Reviews

SHOW_BLOG

"S.kerim Böyle Aşkın Izdırabını" devrimcidir!

1979 sonlarıydı. Yeşildere'de çingenelerin yoğun olarak yaşadığı tren yoluna yakın bölgede gazete satışına çıkmıştık. Onbeş kişi...


1979 sonlarıydı.

Yeşildere'de çingenelerin yoğun olarak yaşadığı tren yoluna yakın bölgede gazete satışına çıkmıştık.

Onbeş kişi falandık.

Her birimizin kolunun altında bir öbek gazete, kapı kapı dolaşıyor, bir yandan da bağıra çağıra ajitasyon yapıyorduk.

İnsanlar bu tür görüntülere alışmışlardı. Hiç yadırganmıyorduk.

Epeyce dolaştıktan sonra, içerisi bir hayli kalabalık bir kahvehaneye girmiştik.

Biz gazeteleri bir masaya bırakırken bir arkadaşımız, yaklaşık bir ay sonra kuruluşu ilan edilecek olan partinin propagandasına başlamıştı bile.

Kahvedekilerin, arkadaşımızın cümlelerinden pek bir şey anlamadıkları bakışlarından belli oluyordu. Fakat yine de ilgiyle dinliyorlardı havada uçuşup duran cümleleri.

Arkadaşımızın konuşmasının sonuna doğru orta yaşlı bir adam, biraz da utanarak; "biz sizin gibi okumuş, yazmış insanlar değiliz oğlum, biraz özet yapsan da söylediklerini kolayca anlasak" diyerek ajitasyonu bölmüştü.

Adamın bu cümlesi üzerine, kapıya yakın bir yerde duran genç bir çingene, kendinden emin bir biçimde;

"anlamayacak ne var dayı, 
memleketi en çok seven biziz, 
onu gözümüzden bile sakınan biziz, 
ama en çok ezilen de yine biziz diyor baro... 
's.kerim böyle aşkın ızdırabını' diyor yani... 
özeti bu işte"

demiş ve biz dahil kahvedeki herkesi gülmekten kırıp geçirmişti.

İşte ben yaklaşık kırk sene önce orada, o kahvehanede, o genç çingenenin cümlesiyle öğrenmiştim o küfrün aslında basbayağı "devrimci" olduğunu.

Binlerce makaleyi, yüzlerce kitabı, ciltler dolusu klasiği bir çırpıda özetleyen bir küfür olur mu?
Olmuştu işte... vardı artık böyle bir küfür.

Üstelik de neredeyse bütün İzmir'in, hepimizin çok iyi bildiği bir küfür.

Şimdi nerede ve ne durumdadır bilinmez ama, o genç çingenenin zekasına ve aslında yaşadıklarından çıkardığı dersleri bir tek küfüre sığdırabilmiş olmasına, onca yıldan sonra, hala hayranlık duyarım.

Dedim ya, "S.kerim böyle aşkın ızdırabını" bal gibi devrimciydi aslında ve ben bu küfürü o kahvehaneye girene kadar hiç bu yanıyla düşünmemiştim.

"S.kerim bu aşkın ızdırabını", o güne kadar hep, birini karşılıksız sevmenin çaresizliğine ve biraz da o uçsuz bucaksızmış gibi görünen, ama sürekli sınanan sabrına isyandı bizim bildiğimiz.

"Yeter ulen artık"la tek yumurta ikizi.

Ama o "biri" birdenbire koskoca bir ülke olarak düşünüldüğünde, o küfür de, buna paralel olarak devrimcileşebiliyordu işte.

Ya da kim bilir belki de, başı sonu belli olmayan lümpen bir dünyanın, sosyalizm ve devrimle kurabildiği ender ama çok çok önemli bağlardan birinin kod adı olabiliyordu.

Hatta, vatanı sevmenin en saf, en damıtılmış, en görkemli ama bir o kadar da mütevazi halinin, devamlı;
hırsızlık, 
arsızlık, 
yüzsüzlük, 
şerefsizlik, 
puştluk, 
düzenbazlık, 
hokkabazlık, 
yalancılık, 
sevgisizlik, 
görgüsüzlük, 
cahillik, 
teslimiyetçilik, 
köpeklik, 
dinbazlık, 
kuru kibir, 
haysiyetsizlik, 
onursuzluk,
kötülük,
haksızlık
ve sürekli ezilmişlik
olarak karşılık bulmasına duyulan öfkenin dört cümlelik kısa, keskin, zımba gibi bir özeti.

Öyle ya,
biz vatanı hala severken, hala deli gibi severken, hala dehşetli severken, hala aşkla severken, hala adam gibi severken, hala aklımızla, fikrimizle severken ve hala bilincimizle severken

ve böyle bir sevmenin akla gelebilecek bütün bedellerini ödemişken ve dahi hala ödemeye devam ederken...

hırsızlık, arsızlık, yüzsüzlük, şerefsizlik, puştluk, haysiyetsizlik, onursuzluk, köpeklik, kötülük, haksızlık ve ezilmişlik bizimle, hepimizle, bütün bir memleketle hala t.şak geçmeye devam ediyorsa...

kendi payıma... evet, "S.kerim böyle aşkın ızdırabını! Herkes kusura baksın. (HAYRİ GÜNEL)

Hiç yorum yok

Latest Posts