1 Eylül Dünya Barış Günü: İnsanım diyen herkes sessiz kalmamalı
'Silahlara karşı olmak yaşamı savunmaktır, barışı kucaklamaktır'


1 Eylül Dünya Barış Günü'nde akademisyenler, hukukçular, savaş ve şiddet mağdurları konuştu. Afrin’de gerçekleştirilen “Zeytin Dalı Harekâtı”nda yaşamını yitiren Piyade Üstçavuş Fatih Mehmethan’ın eşi Gamze Mehmethan "Dünya barışına inanan bir insanım. Savaşlar gereksiz yere çıkartılıyor." derken Barış Anneleri adına Güler Buğday "Kendine insanım diyen herkes bunun karşısında sessiz kalmamalıdır.Su gibi barışta ana ihtiyaçtır. Barış yaşamdır. Savaş yıkımdır. 1 Eylül Dünya Barış Günü’nde Laz, Kürt, Türk, Çerkez, Alevi demeden bu ülkede çocuğunu çatışmalarda kaybeden bütün analar bir araya gelmelidir." dedi.

Silivri Cezaevi’nde tutuklu CHP Parti Meclisi Üyesi ve eski Milletvekili Eren Erdem de, bugün gerçekleştirilecek Cumartesi Anneleri'ne Kaymakamlık tarafından yasak getirilmesine ilişkin olarak, "İktidar Cumartesi Anneleri’ne yönelik bu tutumundan bir an önce vazgeçmelidir. Taksim’i annelere açmalıdır" dedi.

Cumhuriyet'ten Seyhan Avşar ve Zehra Özdilek'in haberine göre, İki yıldır 1 Eylül Dünya Barış Günü ’ne OHAL’in gölgesinde giren Türkiye bu yıl ki Barış Günü’nü kalıcı OHAL koşullarında karşılıyor. Milletvekillerinin, gazetecilerin, avukatların, insan hakları savunucularının tutuklandığı, barış talep edenlerin yargılandığı, Barış Anneleri’nin ve Cumartesi Anneleri’nin meydanlarda sürüklendiği bir dönemle karşı karşıyayız. Hukukçulardan akademisyenlere, annelerden savaş ve şiddet mağduru kadınlara beklentiler ortak. İşte Cumhuriyet’e konuşan isimlerin 1 Eylül Dünya Barış Günü’nde hayal ettikleri dünya, Türkiye...

KUTUPLAŞMA DEĞİL UZLAŞMA

İstanbul Barosu Başkanı  Mehmet Durakoğlu: Bu yıl Dünya Barış Günü, ülkemizin çevresindeki coğrafyada uzun süreden bu yana devam eden savaşların yoğun yıkıntılarının olduğu döneme rastlıyor. Sadece savaşın yurtlarından sürüklediği insanların dramlarını değil, onunla birlikte açık denizlerden toplanan cesetlerle somutlaşan göçlerin dramını da yaşıyoruz. Giderek kanıksanan bu göç ve ölümler, son kez Yemen örneğinde olduğu gibi, uluslararası kuruluşların radarına giremiyor.  Oysa barış, sadece savaş ortamlarında değil, barış ortamlarında da kavramsallıktan bilinç düzeyine ulaşırsa, yetişip gelişebilir, büyüyüp serpilebilir. Toplumda barış bilincinin yükselmesi için kutuplaştırıcı siyasetlerin yerini uzlaşmacı arayışlar almalıdır. Ülkemiz bu alanda, Atatürk’ün “yurtta sulh, cihanda sulh” şiarının değerini kavramalı ve ifade ettiği anlamı coğrafyasına yayabilmelidir. Dünya “sulh”  kavramının tılsımını öğrendiğinde uygarlaşacaktır.

EN ÇOK İHTİYAÇ DUYULAN ŞEY

Silivri Cezaevi’nde tutuklu CHP Parti Meclisi Üyesi ve eski Milletvekili Eren Erdem: 63 gündür cezaevindeyim. Cezaevinde en zor gecem Cumartesi Anneleri’nin Taksim’de dayak yediğini izlediği geceydi. Beni dört duvar arasında en çok kahreden şey annlerin ve kayıp yakınlarının gördüğü eziyetti. İktidar Cumartesi Anneleri’ne yönelik bu tutumundan bir an önce vazgeçmelidir. Taksim’i annelere açmalıdır. Anneler çocuklarını istismar etmiyor, varsa en azından kemiklerini istiyor. Bu talebe kulak tıkamak vicdansızlıktır. Ayrıca dünyanın yeninden savaşa sürüklendiği bir dönemden geçiyoruz. İnsalık tarihi savaşlarla hiçbir şey çözülemediğini gösterdi. Bugün en çok ihtiyaç duyduğumuz şey barıştır. Mustafa Kemal Atatürk’ün, “Yurtta barış, dünya da barış” sözü her zamankinden daha önemli, öğretici ve yok gösterici.

BARIŞ EMEK İSTER ISRAR EDİLMELİ

Barış Akademisyenleri’nden Dr. Yonca Demir: Barış için akademisyenler olarak anılmamızı sağlayan metni imzaladıktan sonra çok şey oldu. Hepsini sıralamak mümkün değil. 2017 Aralık ayından beri ise ağır ceza mahkemelerinde yargılanıyoruz. Bir çok duruşma takip ettik ve celse izledik. Barış’la ilgili bir arkadaşımızın ifadesinde belirttiği bir kaç nokta çok hoşuma gitti. Mealen şöyle dedi: Barış sadece bir ateşkes değildir, emek ister. Provokasyonlara gelmemek ve ısrarcı olmak gerekir. Sürdürebilmek için şiddetsizlik ortamını yaratacak şiddetsiz iletişim yöntemleri kullanmak gerekir.

DAHA GÜÇLÜ TALEP EDİLMELİ

Akademisyen ve Belgesel Sinemacı Can Candan: Barış talep ettikleri, barış için mücadele ettikleri için “terörist” ve “vatan haini” ilan edilen, yargılanan, gözaltına alınan, işkence gören, tutuklanan, adilce yargılanmadan cezaevlerinde tutulan, hukuksuz bir şekilde işinden, aşından, eğitim hakkından, pasaportundan olan insanların olduğu 2018 Türkiye’sinde Dünya Barış Günü’nü kutlamak bana çok anlamlı geliyor. Şiddetten uzak,  barış içinde yaşamak ve bunu talep etmek en temel insan haklarındandır. Toplumsal barış ancak ve ancak barış için bireylerin ellerini taşın altına koyması, sorumluluk alması ile mümkün olabilir. Bu ülkede de barış talebinin uzun bir geleneği var. Biz de bu gelenekten güç alarak tüm barış için mücadele edenler olarak hep birlikte barış talebimizi daha da güçlü bir şekilde ifade etmeliyiz diye düşünüyorum.

SU GİBİ BARIŞ DA ANA İHTİYAÇTIR

Barış Anneleri adına Güler Buğday: Birbirimizle karşıklı konuşmak varken niye çatışma yaşayalım. Bu halkın çocuklarını niye kaybediyoruz? Barış biz anneler için çok önemli. Cumartesi Anneleri yıllardır evlatlarının bir kemiğinin peşinde. Yıllardır Galatasaray Meydanı’nda taleplerini dile getiren annelerin geçtiğimiz hafta o meydan da şiddete maruz kalması barışa ne kadar acil ihtayacımız olduğunun göstergesidir. Kendine insanım diyen herkes bunun karşısında sessiz kalmamalıdır. Su gibi barışta ana ihtiyaçtır. Barış yaşamdır. Savaş yıkımdır. 1 Eylül Dünya Barış Günü’nde Laz, Kürt, Türk, Çerkez, Alevi demeden bu ülkede çocuğunu çatışmalarda kaybeden bütün analar bir araya gelmelidir. Bu ülkede barış istemek çok zor. Anneler aynı acıyı yaşıyor ama duygularını paylaşamıyor. Defalarca şehit annelerine çağrı yaptık. Buradan tüm kadınlara sesleniyorum. Gelin el ele verelim. Hükümete de defalarca çağrı yaptık. Onu da yinelemek istiyorum. Barışı isteyen çatışmalara kar olan tüm halklardan elnizi çekin. Yeter. Hani diyorsunuz ya ‘cennet annelerin ayaklarının altındadır’ diye, Anneleri ağlatan yerlerde sürünen sizlersiniz. Biraz kendi gerçeğinizle yüzleşin. Hepimizin barıştan başka şansımız yok. Dış güçler falan diyorsunuz ya biz önce kendi içimizde barışı sağlayalım.

ÇOCUKLARIN YAŞAMASI İÇİN

Afrin operasyonuna dair barış çağrısı yaptığı için bir süre tutuklu kalan Emek Partisi (EMEP) üyesi Neslihan Karyemez:  Barış Günü benim için şiddet, kan ve ölümün çocukların hayatlarındaki yerinin sona ermesi anlamına geliyor. Dünyada barışın olması demek çocuk ölümlerinin azalması anlamına geliyor. Dünyada barışın olması demek savaşlarda kadınların ve çocukların tecavüze uğramaması anlamına geliyor. Barışın olması demek birey haklarının gasp edilmemesi anlamına geliyor. Bir an önce barış...

ARTIK ŞEHİTLER GELMESİN

Afyon’daki cephanelik patlamasında 5 Eylül 2012’de hayatını kaybeden Tolga Taştan’ın babası Ali Taştan: Türkiye Cumhureyetine artık barış gelsin. Artık şehit haberi gelmesin. Dinimizi, markamızı, herşeyimizi güzellikten yana kullanalım. Ülkemizi kötü art niyetli insanlarda kurtarmak nasip olur inşallah. Bir şehit babası olarak adalet ve barışın bu ülkeye bir an önce gelmesini çok istiyorum. 1 Eylül benim doğum günüm. Oğlum ise 5 Eylül’de şehit oldu. Bu ülkede adalet ve hukukun olmadığına inanıyorum. Adalet demek gurur, haysiyet, yaşamak demek. Umarım bir gün ülkemize gelir.

OLAN YİNE HALKA OLUYOR 

Afrin’de gerçekleştirilen “Zeytin Dalı Harekâtı”nda yaşamını yitiren düşen Piyade Üstçavuş Fatih Mehmethan’ın eşi Gamze Mehmethan: Dünya barışına inanan bir insanım. Savaşlar gereksiz yere çıkartılıyor. Barış olmadığı için bir çok şehit veriliyor. Bir sürü masum insanın canı yanıyor. Olan yine halka oluyor. Herkesin barışı yürekten yaşamasını isterim. Duam da bu şekildedir.

SİLAHLARA KARŞI OLMAK

Reddettiği erkek tarafından öldürülen Helin Palandöken’in babası Nihat Palandöken: 17 yaşında reddettiği erkek tarafından öldürülen Helin babası olarak, bitmek bilmeyen kadın cinayetlerini durdurmak ve binlerce insanın ölümüne sebep olan bireysel silahlanmaya karşı çalışmalar yürütüyorum. Silahlara karşı olmak yaşamı savunmaktır, barışı kucaklamaktır.


Diyarbakır’da 1 Eylül: Kardeşliği emek ve mücadele ile kuracağız
Diyarbakır’da binlerce kişi 1 Eylül Dünya Barış Günü dolayısıyla düzenlenen mitingde bir araya geldi.

Diyarbakır'da 1 Eylül Dünya Barış Günü dolayısıyla düzenlenen miting binlerce kişi ile başladı. Emek ve Demokrasi Platformunun çağrısıyla İstasyon Meydanı’nda düzenlenen mitinge HDP, DBP, ÖSP, EMEP, ESP, KESK, TMMOB, İHD ve Diyarbakır Barosu kurum olarak katıldı. Miting alanında ayrıca HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, milletvekilleri Remziye Tosun, Dersim Dağ, Feleknas Uca, Nusret Maçin, Saliha Akdeniz, Ayşe Acar Başaran, EMEP MYK üyesi Yusuf Karataş, EMEP İl Başkanı Çağla Yolaşan ve Barış Anneleri de yer aldı.

Miting alanına ‘Kardeşliğin dünyasını emek ve mücadele ile kuracağız’, ‘Ölüme karşı yaşa’, ‘Faşizm kaybedecek özgürlük kazanacak’, ‘Bijî yek Îlon’, ‘Barış tecrit edilemez’ yazılı pankartlar asıldı. Saygı duruşunun ardından Miting Tertip Komitesi Başkanı Erkan Erenci kısa bir konuşma yaptı. 40 yıldır Kürt halkının barış için mücadele ettiğini belirten Erenci, mücadele etmeye devam edeceklerini söyledi.

‘BARIŞ İÇİN ÖLÜYORUZ, YETER ARTIK ÖLDÜRÜLĞÜMÜZ’

Mitingde sahneye çıkan Barış Anneleri, 'Biz anayız, savaşsız bir dünyadan yanayız' yazılı pankart açtı. Sahnede Barış Anneleri adına yapılan konuşmada, “Çocuklarımız kayıp, onları arıyoruz. Karşı çıkıyorlar. Yüreğimiz yanıyor. Barış için ölüyoruz. Artık yeter öldürüldüğümüz, barış istiyoruz. Ne asker, ne polis, ne gerilla kimsenin ölmesini istemiyoruz. Hepsi bizim çocuğumuz. Artık yeter yüreğimizin yandığı. Herkes için barış istiyoruz. Asker ve polis annesi için de barış istiyoruz” ifadeleri kullanıldı.


TJA Üyesi Ayşe Gökhan ise “Bugün Dünya Barış Günü. Ama maalesef dünyanın her yerinde savaş var. 65 milyon insan mülteci. 3. Dünya Savaşı Ortadoğu ve Kürdistan'da çıkarılmaya çalışılıyor. Biz bu savaşı  kınıyoruz. Öcalan üzerindeki tecridi tüm Ortadoğu halklarının üzerindeki tecrit olarak görüyor, kabul etmiyoruz. Biz kadınlar tecridin ne olduğunu biliyoruz. Kadının özgürlüğü gelecektir” dedi.


İşçi ve emekçiler pek çok ilde barış için alanlara çıktı...
Bursa, Kocaeli, Mersin İskenderun, Balıkesir ve diğer pek çok yerde 1 Eylül Dünya Barış Günü dolayısıyla etkinlikler düzenlendi.

1 Eylül Dünya Barış Günü dolayısıyla yurdun pek çok ilinde eylem ve etkinlikler düzenlendi. Bursa Demokrasi Güçleri kent meydanında bir araya geldi. Polis ablukası altında gerçekleştirilen basın açıklamasında Cumartesi Anneleri’ne dönük engelleme ve saldırılar da kınandı.

Bursa Demokrasi Güçleri adına açıklamayı okuyan Yüksel Akgün; 1 Eylül’ün tarihçesini anlattı:
“İnsanlık tarihinin en acımasız, en kanlı ve en kirli savaşı olan ve ardında büyük bir acı ve gözyaşı bırakan İkinci Dünya Savaşı’nın başladığı tarih olan 1 Eylül tüm dünyada Barış Günü olarak kutlanıyor. Bu savaş en az 52 milyon insanın hayatına, binlerce kişinin engelli kalmasına, şehirlerin moloz yığına dönmesine neden oldu.”

O günden bu yana emperyalist ülkelerin savaştan, kan dökmekten vazgeçmediğini vurgulayan Akgün, “Sürüp giden savaşlarda binlerce hayat yok oluyor, doğa tahrip ediliyor, açlığa, sefalete sürüklenen milyonlarca insan göç etmek zorunda kalıyor” dedi. Bugün de savaşa karar verenlerin faturayı yoksul emekçi halklara kestiğini vurgulayan Akgün, “Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de bu bedeli yoksul halkımız ve emekçiler ödüyor. Adına ‘yeni’ denilen, tek adamın ağzından çıkan her sözün ‘ferman’ sayıldığı rejimde demokrasinin, hukukun, adaletin son kırıntıları tek tek rafa kaldırılıyor. Milliyetçi, şoven, ayrımcı, tekçi, cinsiyetçi, mezhepçi siyasetin hakim siyaset haline getirilmesi için savaş, çatışma ve şiddet ortamı sürekli canlı tutuluyor; binlerce insanımızın ölümüne, emeğimizin ürünü olan kaynakların onlarca yıldır devam eden savaşa aktarılmasına, doğanın ve yaşam alanlarımızın yok edilmesine yol açıyor” ifadelerini kullandı.

Barış demenin nerdeyse yasaklandığını hatırlatan Yüksel Akgün, “Yıllardır ülkeyi dışarıya, emperyalist ülkelere bağımlı hale getiren, halkın emekçilerin alın terinin ürünü kamu iktisadi teşebbüslerini sermayeye yok pahasına satan, halktan topladıkları vergileri yandaşlarını beslemek için betona, inşaata gömenler bugün yaşanan krizi ‘ekonomik savaş’ olarak tanımlamaya çalışıyor. ‘Hepimiz aynı gemideyiz, batarsak hepimiz batarız’ diyenler, yıllardır hayata geçirdikleri sermaye yanlısı politikalarla yoksulluk ve sefalete ittikleri halktan daha fazla fedakarlık istiyorlar” dedi.

CUMARTESİ ANNELERİ’NE DESTEK

Geçtiğimiz hafta Cumartesi Anneleri ve kayıp yakınlarına dönük uygulanan polis şiddetini de eleştiren Akgün, “2011 yılında Dolmabahçe’de annelerle bir araya gelen dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, kendisinin ve hükümetinin kayıpların, faili meçhul cinayetlerin açığa çıkarılması ve faillerini bulunması konusunda kararlı olduğunu belirtmiş ve Berfo Ana’ya söz vermişti. Berfo Ana’ya verilen sözler yerine getirilmediği gibi şimdi failleri bulması gerekenler Cumartesi İnsanları’nın sesini kısma kararı aldı. Konunun üzerine kararlılıkla gitmesi gereken siyasal iktidarın, hak arayan kayıp yakınlarının sesini kısmaya çalışması, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun akıl almaz, vicdana sığmaz sözler söylemesi ve bu insanları karalamaya çalışması suçun inkâr edilmesidir. Yakınları, kaybedilen kişinin yaşayıp yaşamadığını, yaşıyorsa nerede, hangi koşullar içinde tutulduğunu, öldürüldüyse cesedinin nerede bulunduğunu öğrenmek istiyor. Uzun yıllar boyunca süreklilik gösteren bu durum ‘kayıp’ yakınları açısından; ‘işkence ve zalimce, insanlık dışı ve aşağılayıcı muamele’ anlamına geliyor. Ağıt yakacak bir mezara razı olan, ömürlerini gözaltında kaybedilen çocuklarını ve faillerini aramaya adayan anaların 700 haftadır süren barışçıl eylemini ‘terör’ damgasıyla gayrimeşru hale getirmeye çalışmaktan vazgeçin. Bu tutumunuzla anaları çocuklarını aramaktan vazgeçiremezsiniz. Bu masum ve insani eylemi çirkin sözlerinizle lekeleyemezsiniz, yasak diyerek ortadan kaldıramazsınız” dedi.

Yönetenlerin hem içerde hem dışarıda halkları kutuplaştırma üzerine kurulu bir siyasette ısrar etmesinin halkları vurmaya devam ettiğine dikkat çeken Akgün, “Savaş ve çatışma ortamını besleyerek ülkemizin içinden çıkılmaz bir felakete sürüklenmesine karşı hepimizin barışa ihtiyacı var. Biz Bursa Demokrasi Güçleri olarak; savaşın kazananı barışın ise kaybedeni olmadığı biliyoruz. Savaşların ve çatışmaların, ülkenin adım adım sürüklendiği krizin faturasının yoksul halka ve emekçilere yıkılmasına ve sömürünün artırılmasına karşı, ülkemizin geleceğine sahip çıkmaya; demokrasiyi, laikliği, bağımsızlığı, barışı, eşitliği, özgürlüğü, adaleti savunmaya devam edeceğiz” dedi.


KOCAELİ’DE BARIŞ TALEBİ: KORKMAYACAĞIZ, YILMAYACAĞIZ

1 Eylül Dünya Barış Günü dolayısıyla Kocaeli’de de Emek ve Demokrasi Bileşenlerinin çağrısıyla İzmit İnsan Hakları Parkı’nda basın açıklaması gerçekleştirildi. Kocaeli Eğitim Sen Kocaeli Şube Başkanı Hicran Aydın, barış isteyenlerin sürgün edildiği, göz altına alındığı, okullardan iş yerlerinden ihraç edildiğini hatırlattı ve “Sesimiz bastırılmaya çalışılıyor. Ama bilsinler ki korkmayacağız yılmayacağız geri durmayacağız” dedi. Yıllardır ‘Aynı gemideyiz’ diyenlerin savaşın faturasını yoksul emekçi halka yıkmaya çalıştığına dikkat çeken Aydın, “Biz onlarla aynı gemide değiliz” diyerek sözlerini bitirdi.

Basın açıklamasını ise KESK Dönem Sözcüsü Ethem Kartal okudu. Kartal, “Savaşın kararlarını alan emperyalistler ve iş birlikçileri her geçen gün dünya halklarının üstüne binen yükü ağırlaştırıyor ve savaşın bütün faturasını halklara kesiyor. Yüzyıllardır süren bu çıkar ve kar amaçlı savaş politikaları açlığa, susuzluğa, insan hayatının hiçe sayılmasına, bebeklerin cansız bedenin karaya vurmasına, daha binlerce olaya sebep oluyor. Ama ne olursa olsun bizler barışı savunmaktan vazgeçmeyeceğiz” dedi.


MERSİN: BASKILARA KARŞI BARIŞI SAVUNMAYA DEVAM EDECEĞİZ

Mersin Emek ve Demokrasi Platformu ile İnsan Hakları Derneği Mersin Şubesi, 1 Eylül Dünya Barış Günü etkinliğini Yenişehir Belediyesi Atatürk Kültür Merkezinde gerçekleştirdi. Ortak basın metnin okuyan Eğitim Sen Şube Başkanı Sinan Muşlu, “Ne kadar bastırılmaya çalışılırsa çalışılsın barışı savunmaya devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.

Muşlu, barışı, ülkede ön koşulsuz olarak herkes için talep etmenin, komşu ülke halkları başta olmak üzere tüm halklarla barış içinde yaşanmasını istemenin ve ülkemizde eşit, demokratik, özgür ve barış içinde yaşamak için mücadele etmenin insan olmanın şartı olduğunu ifade etti. AKP iktidarı için barışın milyonlarca emekçi ve muhalifin kendileri için yaratılan yeryüzü cehennemine ses çıkartmadan boyun eğmesi ve iktidarla bu koşullarda uyum içinde yaşaması olduğunu belirten Muşlu, “ABD ve emperyalistler için barış; yüz milyonlarca yoksulun kaderine razı edildiği, emperyalizm işbirlikçisi yerel iktidarlar aracılığıyla sömürü düzeninin devam ettirilmesidir” diye konuştu.

Muşlu, “Oysa emekçiler, kadınlar, ezilen halklar için barış, emeğin karşılığını alabilmektir. Halkların özgür ve eşit birlikteliğinin sağlandığı, demokratik taleplerinin karşılandığı bir toplumsal mutabakattır, hakların kardeşliğidir. Sadece bugünü değil geleceği de savunan ekolojik bir yaşamı hakim kılmaktır. ‘Çocuğun da hakları var’ diye bilmektir. Göçmenleri düşman görmemek, dayanışmayı büyütmektir” dedi.

Emek, meslek örgütleri ve demokrasi güçleri olarak Ortadoğu coğrafyasında ve Türkiye'de her şeye rağmen barışı savunmaya kararlı şekilde devam edeceklerini ifade eden Muşlu, “Savaşlarda, çatışmalarda yitirilen milyonlarca insanın anısı önünde saygıyla eğiliyor, emekçilerin ve ezilen halkların kendi halkları için yürüttükleri mücadelenin en temel başlığının barış olduğunun altını bir kez daha çiziyoruz. Örgütlü ve kararlı bir mücadele ile barışı bu topraklarda kökleşmiş bir ağaç haline getireceğimize söz veriyoruz” ifadelerini kullandı.

Yapılan basın açıklamasının ardından belgesel gösterimi, şiir dinletisi ve “Ortadoğu'da Savaş Antiemperyalizm, Barış ve Türkiye” başlıklı söyleşi gerçekleştirildi.


İSKENDERUN: ÇATIŞMALAR SON BULSUN

İskenderun’da İHD’nin çağrısıyla bir araya gelen İskenderun Emek ve Demokrasisi güçleri, demokrasi, barış ve insan hakları arasında koparılamaz bir bağ bulunduğunu vurguladı.

İHD, HDP, EMEP, Eğitim Sen'in aralarında olduğu kurumlar, İskenderun Sosyal Tesisleri önünde basın açıklaması gerçekleştirdi. İHD İskenderun Şube Eş Başkanı Coşkun Selçuk, Türkiye’nin temel sorununun insan hakları ve demokrasi sorunu olduğunu söyledi. Selçuk, bu temel sorununun en önemli halkasının da Kürt sorunu olduğunu dile getirdi.

Kalıcı barış için çatışma nedenlerinin ortadan kaldırılması gerektiğini belirten Selçuk, “Bunun için ilk yapılması gereken çatışmaların durması, sona erdirilmesi, diyalog yollarının açık tutulması, insan hakları ve demokrasi eksenli çözüm arayışlarına imkân sağlanmasıdır. Türkiye’nin yönetim sisteminin otoriterleştiği koşulların ortadan kaldırılarak, demokrasi ve insan haklarına dayalı yeni bir toplum sözleşmesi, barıştan ve barışı savunmaktan geçmektedir. İnsan hakları savunucuları olarak, ülkemiz başta olmak üzere tüm dünyada barışın egemen olduğu bir yaşam için insan hakları mücadelemizi sürdüreceğiz” dedi.

BALIKESİR: DAİMA SAVAŞ POLİTİKALARININ KARŞISINDA OLACAĞIZ

Balıkesir’de 1 Eylül Dünya Barış Günü Burhaniye Cumhuriyet Meydanı’nda yapılan kitlesel basın açıklaması ile kutlandı. Siyasi partiler ve sendikaların üye ve yöneticilerinin katılımıyla gerçekleşen basın açıklamasını okuyan Leyla Küçükçetin savaş politikalarının daima karşısında olmaya ve barışı savunmaya devam edeceklerini söyledi. Açıklamanın ardından Cumartesi Anneleri ile dayanışmak için 15 dakikalık oturma eylemi yapmak isteyenlere polis izin vermeyince kitle el ele tutuşarak meydanda insan zinciri oluşturdu
Daha yeni Daha eski