Antalya ve çevresindeki şiddetli fırtına ve hortumlarda yaşanan can ve mal kayıplarının ardından TMMOB, ranta dayalı plansız kentleşme ve sosyo-ekonomik politikaların her doğa olayını bir afete dönüştürdüğünü savundu...


Geçen hafta sonunda Antalya ve çevresindeki şiddetli fırtına ve hortumlarda yaşanan can ve mal kayıplarının ardından TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz bir açıklama yayımlayarak, ranta dayalı plansız kentleşme ve sosyo-ekonomik politikaların her doğa olayını bir afete dönüştürdüğünü söyledi.

Meteoroloji Genel Müdürlüğü raporlarına göre, Türkiye’de, "aşırı hava olayları" olarak ifade edilen, bugüne kadar kaydedilen ortalamanın çok üstünde aşırı sıcaklıklar, kısa süreli şiddetli yağışlarla birlikte ani sellere neden olan gök gürültülü sağanak yağışlar, dolu yağışları, alışık olunmayan hortumlar, fırtınaların sayısı artmakta. 1990-99 yılları arasında yılda ortalama 67 "aşırı hava olayı" yaşandığı kaydedilirken, 2010-2016 yılları arasında fırtına, hortum ve su baskınlarının da olduğu 584 "aşırı hava olayı" kaydedildi.

'ANTALYA'DA YAŞANANLAR, ÜLKENİN FOTOĞRAFI'

TMMOB'tan yapılan açıklamada Antalya özelinde yaşananların aslında tüm ülkenin fotoğrafı niteliğinde olduğunun altı çizildi. Açıklamada, ülke sathında yaşanan "aşırı hava olaylarının" yol açtığı can ve mal kayıplarının, hiçbir insani, hukuki, ulusal ya da evrensel değer ve kural tanımaksızın ülkeyi, kentleri dünyanın emlak/rant piyasası haline getiren, yağma ve talana açan, üretimden vazgeçerek ülke ekonomisini arazi rantı üzerinden temellendiren emperyalizme bağımlı neoliberal politikaların sonucu olduğu vurgulandı.

Merkezi idarenin sınırsız yetkisinin, geçtiğimiz beş yılda "üçüncü havalimanı", "Kanal İstanbul", "Karasu otomotiv sanayi" gibi mega projeler adı altında el değmemiş kıyı, orman, mera, tarım alanı, sulak alan, mili park bırakmadığının ifade edildiği açıklamada, tüm bunlarla yetinilmeyerek kamu güvenliği ve kamu yararı hiçe sayılarak imar affının kalıcı hale getirildiğine dikkat çekildi.

TMMOB, Antalya'da doğa olaylarının afete dönüşmesinin nedenlerini şöyle sıraladı: 

Hızlı nüfus artışı ile kentin tarım alanlarına kontrolsüz yayılması, kıyı, tarım, orman, maki, fundalık fark gözetmeksizin yapılaşmaya açılması,

Adeta kıyı kesiminde beton bir set haline gelen turizm tesisleri, Belek ve Kundu ormanları örneğinde olduğu gibi kıyı ve orman alanlarının turizm tesislerine tahsisi,

Finike ilçesi örneğinde olduğu gibi fütursuzca verilen maden/mermer ruhsatlarıyla orman alanlarının/doğal alanların tahribi,

Sadece Alakır Çayı üzerinde planlanan 8 adet HES projesi olduğu göz önüne alındığında akarsuların HES’lere teslimi,

Kıyıların, açık alan düzenlemesi, liman, mendirek gibi kıyı yapıları, dolgu vb müdahalelerle neredeyse tamamının doğal niteliğini kaybetmesi,

Caretta Caretta’ların sayılı üreme alanları da dâhil, tüm sahillerin yapılaşmaya açılması,

Akarsu yataklarının ıslah çalışmaları adı altında daraltılması/ müdahale görmesi,

Kumluca Adrasan bölgesinde her yıl çıkan(çıkarılan) yangınlarla ormanlık, makilik, fundalık alan kayıpları,

Kentsel altyapının yağışlara bağlı yüzey akışın drenajını sağlayacak şekilde yapılmaması.                                                                                                                                           
NE YAPILMALI?

TMMOB'un açıklamasında doğa olaylarının afete dönüşmemesi için yapılması gerekenler de şöyle sıralandı:

Kıyılar, akarsular ve sulak alanlarda suyun doğal yayılım/akış alanı içinde kalan alanlar yapılaşma dışı tutulması,

Derelerin, vadilerin, ormanların, kıyıların, yaylaların, su havzalarının, kısacası yapılaşmaya uygun olmayan alanların yapılaşmaya açılmaması,

Bütüncül planlamanın bir gereği olarak risk haritalarının yapılması, afete duyarlı sakınım planlarının acil olarak hayata geçirilmesi,

Yenilenebilir enerjinin yaygınlaştırılması, ithal kömüre dayalı termik santral yapmaktan vazgeçilmesi,

Düşük standartlarda ve mühendislik hizmeti görmemiş güvenliksiz yapı üretimini adeta destekleyen imar affının bir seçenek olmaktan çıkarılması,

Hiçbir kural gözetmeksizin HES ve maden, taş ocağı ve mermer şirketlerine verilen izinlerin iptal edilmesi,

Merkezi idare planlama yetkisinin; kentlerin, kıyıların, tarım alanlarının, ormanların, meraların, giderek yaylaların talanına dönüşen, nükleer santraller, termik santraller, gelişigüzel madencilik uygulamaları, şehir hastaneleri, kentsel dönüşüm projeleri, “büyük projeler” adı altında ülke topraklarının yandaş ulusal/ uluslararası sermayeye sunulmasının bir aracı olarak kullanılmasından vazgeçilmesi. (SOL.ORG)
Daha yeni Daha eski