2014’te dönemin Başbakanı Erdoğan, TBB Başkanı’na kızarak ‘Siyaseti seviyorsan çıkar cübbeni’ demişti. Beş yıl sonra Feyzioğlu, cübbesini çıkarmadan siyasete daldı, hem de...
FEYZİOĞLU CÜBBESİNİ ÇIKARMAYI UNUTTU!
30 Ocak’ta “AK Parti Rize İl Başkanlığı”nı ziyaret etti ve “millilik” mesajı verdi.
Hayır. Doğru tahmin etmediniz. Cumhurbaşkanı Erdoğan ya da MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli değil, Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu’ydu:
“Milli bir duruşa ihtiyaç var. Milli konularda, milli beraberliği sağlamlaştırmalıyız. Her milli meselede kenetlenmeliyiz.”
Yanında bazı baro başkanlarının da yer aldığı heyetle birlikte AKP’li il başkanının elinden üzerinde AKP amblemi olan çay paketi hediyesini alırken kameralara poz verdi.
Tepkiler yağmaya başladı. O ise çok normal bir ziyaretmiş gibi diğer partileri de ziyaret edeceğini açıkladı. Etti de…
Rize’de yani Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın memleketinde bir basın toplantısı da düzenledi ve o toplantıda da İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’yu aratmayan açıklamalarda bulundu.
Bu günlerde bazı barolardan, Barolar Birliği delegelerinden ve avukatlardan Feyzioğlu’na istifa çağrısı yapılıyor. Aslında bu bir birikimin su yüzüne çıkışı.
Bugüne dek onlarca avukat tutuklandı, gözaltına alındı, yargılandı, tehdit edildi, tartaklandı, duruşma salonlarından atıldı ancak Feyzioğlu’ndan bunlara karşı kararlı bir tepki, bir söz, bir çıkış görülmedi, duyulmadı.
Her konuda konuştu, tweet attı ama söz konusu yaşanan hukuksuzluklar, adaletsizlik olunca sessizliği tercih etti.
Konuştuğu zamanlarda da “tarafını” belli etti. Avukat Ömer Kavilli tutuklandığında bir avukatın haksız tutukluluğuna itiraz yerine “şiddetle kınadığını” söylerken “Tarzı benim tarzım değil o ayrı. Ama…” diyen, diyebilen bir Baro Başkanı olmayı tercih etti.
Mevlit Kandili'ni unutmadı, KKTC’nin kuruluş yıldönümünü kutladı. Ödül alan sporcuları tebrik etti. Ama avukat Selçuk Kozağaçlı babasının cenazesine kelepçeyle gittiği gün ortalığı ayağa kaldırmak yerine ertesi gün sosyal medya hesabından kısa bir mesaj yayınladı:
“Cenaze süresince Avukat Selçuk Kozağaçlı’nın kendisine refakat eden güvenlik görevlisine kelepçelenmiş olması, suçsuzluk karinesini ve insanlık onurunu korumayı merkezinde bulunduran Ceza Muhakemesi Kanunu ile Ceza ve Güvenlik Tedbirleri Hakkında Kanun’un ilgili maddelerine aykırıdır. Çünkü somut olayda güvenliğin zincirle bağlanma yerine, insanlık onuruna ve vicdana aykırı olmayacak yöntemlerle sağlanması kuşkusuz mümkündür.
Hukuka ve vicdana aykırı bu hususu kamuoyunun, ilgili Valiliğin ve İçişleri Bakanlığı’nın bilgisine gereği için bu basın açıklaması yoluyla sunuyoruz. Kamuoyuna saygıyla duyurulur.”
Selçuk Kozağaçlı’yla birlikte 5 avukatın hukuksuz yargılamalara ve cezaevindeki baskılara dikkat çekmek için 24 Ocak’tan beri açlık grevinde olmaları da umurunda olmadı. Belli ki ona göre bu konu Türkiye Barolar Birliği’nin konusu değildi.
Ama eski yöneticileri haksız bir şekilde aylarca cezaevinde yatmış Cumhuriyet gazetesindeki yönetim değişikliği onun ilgi alanına giriyor olmalıydı ki “Yeniden Cumhuriyet. Artık her sabah umutla uyanmak için yeni bir sebebimiz daha var” diye sevincini belli etmişti.
AKP ve MHP hariç muhalefet partilerinin belgelediği sahte ve yığma seçmenler konusunda da hükümet ortağı gibi konuşmayı tercih etti. Ona göre sahte seçmen filan yoktu, bu “dış mihrakların oyunu”ydu:
“Sosyal medyayı her açtığımızda işte şu dairede bin 100 seçmen, şurada bilmem kaç bin ölü seçmen diye bir şey var. Bu iddialar amcamın oğlunun yakın arkadaşı, dayısının kuzenine söylemiş ben de oradan duydum gevşekliğinde ileri sürülemez. Elinde somut delil olmaksızın, bilenden duydum, bilen biri bilene söylemiş, vallahi de çok güvenilirmiş şeklindeki iddialar yanlıştır. Sandığı elde somut delil yokken güvensiz ilan etmek, Türkiye üzerinden oynandığından zerre kadar şüphe duymadığımız tüm Ortadoğu'yu şekillendirmeyi amaçlayanların Türkiye'yi de dahil ettikleri planın bir parçasıdır."
İşte tüm bunların ardından AK Parti Rize İl Başkanlığı ziyaretiyle verdiği mesaj hâlâ mesleğini, hukukun üstünlüğünü, savunmayı savunan avukatların sabrını taşırdı.
Antalya, Adana, İzmir ve Ankara barolarından avukatların yaptıkları açıklamalarda TTB Başkanı Feyzioğlu'nun avukatlık kanununun ilgili maddesi gereğince kendisine yüklenen görevi yerine getirmeyip popülist yaklaşımları tercih etmesinin kabul edilemez boyutlara ulaştığı belirtildi.
Adana Barosu, istifaya çağırdığı Feyzioğlu için "Barolar Birliği Başkanı avukat Metin Feyzioğlu asli görevlerini unutarak birliğe atanmış bir kayyım gibi davranmaktadır" dedi.
Antalya Barosu TTB delegasyonu, Feyzioğlu'nun “mesleğin ve meslektaşların, özetle Türkiye'de savunma kurumunun sorunlarını tespit ve çözümü yerine belli siyasi odaklara mesaj veren popülist yaklaşımlar içinde olduğunu” söyledi.
İzmir Barosu delegeleri, Feyzioğlu’na “hükümet temsilcisi gibi hareket etme hak ve yetkisine sahip değilsiniz” diye seslendi.
Ankara Barosu ve TBB delegeleri çok sert bir açıklama yaptı ve “Sözlerini bitirirken yargıyı güvenilir kılmanın gerekliliğinden bahseden Sayın Feyzioğlu’na tüm kalbimizde katılıyoruz. Biz de, tam da yargıyı güvenilir kılmak için üzerinde görünmez cübbesiyle parti ziyaretlerinde bulunan ve ülkemiz için tek başına “makro-ekonomik politikalar” üreten Metin Feyzioğlu’na cübbesini çıkartarak gireceği siyaset yolunda başarılar diliyor; Cübbelerimiz ile kendisini uğurluyoruz” dedi.
Aslında Feyzioğlu’na “siyaseti seviyorsan çıkar cübbeni” diyen ilk kişi Erdoğan’dı. 2014 yılında Danıştay’ın kuruluş yıldönümünde Feyzioğlu, iktidarın politikalarını kürsüden eleştiriyordu. Dinleyiciler arasında dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan da vardı. Erdoğan, Feyzioğlu’nun konuşmasına çok kızmıştı. Önce yerinden sonra ayağa kalkarak “Yanlış konuşuyorsun. Böyle bir edepsizlik olmaz ki. Siyasi konuşma yapıyorsun, bütün kinini kusuyor bu adam” demişti. Daha sonra da kendisi önde Cumhurbaşkanı Gül arkada salonu terk etmişti.
Hemen ardından gittiği Afyonkarahisar’da da Feyzioğlu’na şöyle seslenmişti Erdoğan:
“Bunlarda saygı yok. Bir yere davetlisiniz. Yasal olarak konuşma yapamıyorsunuz. Danıştay Başkanı 25 dakika, bu beyefendi bir saat konuşuyor. Konuyla ilgili değil baştan aşağı siyasi konuşma yapmak suretiyle orada kendine göre tatmin. Çıkar cübbeni. Siyaseti seviyorsan çıkar cübbeni.”
Feyzioğlu, Erdoğan’ı dinleyerek beş yıl sonra siyasete girdi ama cübbesini çıkarmayı unuttu.
Dün Barolar Birliği üyelerinin kendisine yönelik eleştirilerini “madalya” olarak gördüğünü söylerken yanında duran AKP’li Adalet Bakanı'ydı.
Barolar Birliği’ni AKP’ye eklemleme çabası taşıyan sözleri karşısında Saray’dan kendisine uygun bir “madalya” alır yakında. Hem de cübbesini bile çıkarmadan.(AYŞE YILDIRIM-ARTI GERÇEK)
FEYZİOĞLU CÜBBESİNİ ÇIKARMAYI UNUTTU!
30 Ocak’ta “AK Parti Rize İl Başkanlığı”nı ziyaret etti ve “millilik” mesajı verdi.
Hayır. Doğru tahmin etmediniz. Cumhurbaşkanı Erdoğan ya da MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli değil, Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu’ydu:
“Milli bir duruşa ihtiyaç var. Milli konularda, milli beraberliği sağlamlaştırmalıyız. Her milli meselede kenetlenmeliyiz.”
Yanında bazı baro başkanlarının da yer aldığı heyetle birlikte AKP’li il başkanının elinden üzerinde AKP amblemi olan çay paketi hediyesini alırken kameralara poz verdi.
Tepkiler yağmaya başladı. O ise çok normal bir ziyaretmiş gibi diğer partileri de ziyaret edeceğini açıkladı. Etti de…
Rize’de yani Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın memleketinde bir basın toplantısı da düzenledi ve o toplantıda da İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’yu aratmayan açıklamalarda bulundu.
Bu günlerde bazı barolardan, Barolar Birliği delegelerinden ve avukatlardan Feyzioğlu’na istifa çağrısı yapılıyor. Aslında bu bir birikimin su yüzüne çıkışı.
Bugüne dek onlarca avukat tutuklandı, gözaltına alındı, yargılandı, tehdit edildi, tartaklandı, duruşma salonlarından atıldı ancak Feyzioğlu’ndan bunlara karşı kararlı bir tepki, bir söz, bir çıkış görülmedi, duyulmadı.
Her konuda konuştu, tweet attı ama söz konusu yaşanan hukuksuzluklar, adaletsizlik olunca sessizliği tercih etti.
Konuştuğu zamanlarda da “tarafını” belli etti. Avukat Ömer Kavilli tutuklandığında bir avukatın haksız tutukluluğuna itiraz yerine “şiddetle kınadığını” söylerken “Tarzı benim tarzım değil o ayrı. Ama…” diyen, diyebilen bir Baro Başkanı olmayı tercih etti.
Mevlit Kandili'ni unutmadı, KKTC’nin kuruluş yıldönümünü kutladı. Ödül alan sporcuları tebrik etti. Ama avukat Selçuk Kozağaçlı babasının cenazesine kelepçeyle gittiği gün ortalığı ayağa kaldırmak yerine ertesi gün sosyal medya hesabından kısa bir mesaj yayınladı:
“Cenaze süresince Avukat Selçuk Kozağaçlı’nın kendisine refakat eden güvenlik görevlisine kelepçelenmiş olması, suçsuzluk karinesini ve insanlık onurunu korumayı merkezinde bulunduran Ceza Muhakemesi Kanunu ile Ceza ve Güvenlik Tedbirleri Hakkında Kanun’un ilgili maddelerine aykırıdır. Çünkü somut olayda güvenliğin zincirle bağlanma yerine, insanlık onuruna ve vicdana aykırı olmayacak yöntemlerle sağlanması kuşkusuz mümkündür.
Hukuka ve vicdana aykırı bu hususu kamuoyunun, ilgili Valiliğin ve İçişleri Bakanlığı’nın bilgisine gereği için bu basın açıklaması yoluyla sunuyoruz. Kamuoyuna saygıyla duyurulur.”
Selçuk Kozağaçlı’yla birlikte 5 avukatın hukuksuz yargılamalara ve cezaevindeki baskılara dikkat çekmek için 24 Ocak’tan beri açlık grevinde olmaları da umurunda olmadı. Belli ki ona göre bu konu Türkiye Barolar Birliği’nin konusu değildi.
Ama eski yöneticileri haksız bir şekilde aylarca cezaevinde yatmış Cumhuriyet gazetesindeki yönetim değişikliği onun ilgi alanına giriyor olmalıydı ki “Yeniden Cumhuriyet. Artık her sabah umutla uyanmak için yeni bir sebebimiz daha var” diye sevincini belli etmişti.
AKP ve MHP hariç muhalefet partilerinin belgelediği sahte ve yığma seçmenler konusunda da hükümet ortağı gibi konuşmayı tercih etti. Ona göre sahte seçmen filan yoktu, bu “dış mihrakların oyunu”ydu:
“Sosyal medyayı her açtığımızda işte şu dairede bin 100 seçmen, şurada bilmem kaç bin ölü seçmen diye bir şey var. Bu iddialar amcamın oğlunun yakın arkadaşı, dayısının kuzenine söylemiş ben de oradan duydum gevşekliğinde ileri sürülemez. Elinde somut delil olmaksızın, bilenden duydum, bilen biri bilene söylemiş, vallahi de çok güvenilirmiş şeklindeki iddialar yanlıştır. Sandığı elde somut delil yokken güvensiz ilan etmek, Türkiye üzerinden oynandığından zerre kadar şüphe duymadığımız tüm Ortadoğu'yu şekillendirmeyi amaçlayanların Türkiye'yi de dahil ettikleri planın bir parçasıdır."
İşte tüm bunların ardından AK Parti Rize İl Başkanlığı ziyaretiyle verdiği mesaj hâlâ mesleğini, hukukun üstünlüğünü, savunmayı savunan avukatların sabrını taşırdı.
Antalya, Adana, İzmir ve Ankara barolarından avukatların yaptıkları açıklamalarda TTB Başkanı Feyzioğlu'nun avukatlık kanununun ilgili maddesi gereğince kendisine yüklenen görevi yerine getirmeyip popülist yaklaşımları tercih etmesinin kabul edilemez boyutlara ulaştığı belirtildi.
Adana Barosu, istifaya çağırdığı Feyzioğlu için "Barolar Birliği Başkanı avukat Metin Feyzioğlu asli görevlerini unutarak birliğe atanmış bir kayyım gibi davranmaktadır" dedi.
Antalya Barosu TTB delegasyonu, Feyzioğlu'nun “mesleğin ve meslektaşların, özetle Türkiye'de savunma kurumunun sorunlarını tespit ve çözümü yerine belli siyasi odaklara mesaj veren popülist yaklaşımlar içinde olduğunu” söyledi.
İzmir Barosu delegeleri, Feyzioğlu’na “hükümet temsilcisi gibi hareket etme hak ve yetkisine sahip değilsiniz” diye seslendi.
Ankara Barosu ve TBB delegeleri çok sert bir açıklama yaptı ve “Sözlerini bitirirken yargıyı güvenilir kılmanın gerekliliğinden bahseden Sayın Feyzioğlu’na tüm kalbimizde katılıyoruz. Biz de, tam da yargıyı güvenilir kılmak için üzerinde görünmez cübbesiyle parti ziyaretlerinde bulunan ve ülkemiz için tek başına “makro-ekonomik politikalar” üreten Metin Feyzioğlu’na cübbesini çıkartarak gireceği siyaset yolunda başarılar diliyor; Cübbelerimiz ile kendisini uğurluyoruz” dedi.
Aslında Feyzioğlu’na “siyaseti seviyorsan çıkar cübbeni” diyen ilk kişi Erdoğan’dı. 2014 yılında Danıştay’ın kuruluş yıldönümünde Feyzioğlu, iktidarın politikalarını kürsüden eleştiriyordu. Dinleyiciler arasında dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan da vardı. Erdoğan, Feyzioğlu’nun konuşmasına çok kızmıştı. Önce yerinden sonra ayağa kalkarak “Yanlış konuşuyorsun. Böyle bir edepsizlik olmaz ki. Siyasi konuşma yapıyorsun, bütün kinini kusuyor bu adam” demişti. Daha sonra da kendisi önde Cumhurbaşkanı Gül arkada salonu terk etmişti.
Hemen ardından gittiği Afyonkarahisar’da da Feyzioğlu’na şöyle seslenmişti Erdoğan:
“Bunlarda saygı yok. Bir yere davetlisiniz. Yasal olarak konuşma yapamıyorsunuz. Danıştay Başkanı 25 dakika, bu beyefendi bir saat konuşuyor. Konuyla ilgili değil baştan aşağı siyasi konuşma yapmak suretiyle orada kendine göre tatmin. Çıkar cübbeni. Siyaseti seviyorsan çıkar cübbeni.”
Feyzioğlu, Erdoğan’ı dinleyerek beş yıl sonra siyasete girdi ama cübbesini çıkarmayı unuttu.
Dün Barolar Birliği üyelerinin kendisine yönelik eleştirilerini “madalya” olarak gördüğünü söylerken yanında duran AKP’li Adalet Bakanı'ydı.
Barolar Birliği’ni AKP’ye eklemleme çabası taşıyan sözleri karşısında Saray’dan kendisine uygun bir “madalya” alır yakında. Hem de cübbesini bile çıkarmadan.(AYŞE YILDIRIM-ARTI GERÇEK)