31 Mart yerel seçimlerini İstanbul belirsizliğiyle geride bırakan Türkiye’de ekonomik göstergeler bir türlü düzelemiyor. ABD’de yabancı yatırımcıların kapısını çalan ve eli boş ekonomi yönetimi şimdi ne yapacak? Her geçen gün yoksullaşan vatandaşı nasıl günler bekliyor?
İşte Sözcü gazetesi yazarı ekonomist Murat Muratoğlu'nun açıklamaları...
Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak kısa süre önce yine bir reform paketi açıkladı. Bakan ekonomik kriz yaşayan topluma özetle ne dedi?
Bir kere reform paketleri gelişen ülkelerde açıklanır. Türkiye anca düzenlemeler yapabilir. Türkiye reform paketi açıklayamaz.
Niye açıklayamaz?
Reform paketi açıklamanız için Türkiye’nin önce kaynak bulması gerekir. Bunu da iki yerden sağlarsınız. Ya yurt dışından ya da yurt içinde hızlı büyüyerek kendi yarattığınız kaynaklardan. Türkiye bu yıl IMF’ye göre yüzde 2.5 küçülecek. Büyüyemeyeceksek kaynağı nereden bulacağız? Kaynak bulamazsak reformları nasıl yapacağız? Mesele bu.
’47 milyon koyunumuz yok, 47 milyon kulak küpesi var’
Hükümetin son ekonomik paketinden bir de ‘koyun’ çıktı. Dört yıl içinde 47 milyon olan koyun sayısını 100 milyona çıkaracaklarmış. Mümkün mü bu? Peki, bu kadar koyunun yemi vs. nereden gelecek?
47 milyonu kim saymış? O kulak küpeleriyle saydılarsa buradan hükümet yetkililerine sesleneyim: “Siz o kulak küpelerine teşvik verdiğiniz için herkes bir olan koyununu üç gösteriyor.”
47 milyon koyunumuz yok mu yani?
Hayır yok ama 47 milyon kulak küpemiz var. Daha önce “Gelin bunlara çipli kulak küpesi yapalım” dendi. Pahalı bir hikaye de değildi.
Sonra ne oldu?
Vallahi nedense kabul etmediler. Sen devlet olarak o kulak küpelerine teşvik veriyorsun, adamlar da kestikleri koyunların kulak küpesini bile saklıyor. Bu şekilde senin 300 milyon koyunun bile olabilir. Gerçekte dön dolaş say bakalım, koyunların toplamı 30 milyonu geçecek mi?
‘Serayı destekleyeceğine GAP’ı bitirsene’
Pakete göre ayrıca seralara destek de verilecek. O halde su nereden gelecek?
Bakın seralar elektrik yiyor, bu yüzden pahalı bir üretim. Dünyanın seraya gitmemesinin nedeni de işte bu.
Biz niye gidiyoruz?
İşte mesele de bu. Ovaların, tarlaların, güneşin var. Niye sera üretimine ağırlık veriyorsun ki? Sen gidip önce ekmediğin alanları, ovaları, GAP’ı bitirsene.
Hükümet neden GAP projesini 17 yıldır bitiremedi? Niye Konya Ovası’nın sulanması gerçekleştirilmedi?
Kötü yönetim, kabiliyetsizlik, işi bilmeyen yetkililer.
‘Seçime 60-70 milyar lira harcadılar’
Bakan Albayrak, Dünya Bankası ve IMF’nin yıllık toplantısına katıldı, yabancı yatırımcılara da bir sunum yaptı. Ancak Reuters’a göre yatırımcılar bu paketten tatmin olmadı. İktidarın elinde sırada ne var? Ne yapacaklar?
Şu an iki yerden para bulabiliriz. Bir yurt dışından. Peki onlardan bulabilir miyiz? Bu halimizle hayır. Zaten Türkiye dış borçlanmaların çoğunu ilk üç ayda yaptı.
Ne oldu o paralara?
Çoğu seçim için gitti. 60-70 milyar TL’ye yakın para harcadılar. Bu parayı da daha çok kamu bankalarıyla harcadılar. Ardından Ziraat Bankası borçlandırıldı. Borçlanmak önemli değil, her zaman borç bulursun. Ancak esas mesele başka.
‘Bu faizler battığımızın göstergesi’
Nedir?
Yüzde kaç faiz oranıyla borç bulduğundur. Biz iki milyar TL’yi dolar üzerinden yüzde 7.5-8 faizle buluyoruz. Bu aslında battığımızın bir göstergesi.
Peki ne olacak o zaman?
Şimdi kamu bankalarına 28 milyar TL aktarılacak. Demek ki içeride parasal genişlemeye gidilecek. Bu da Merkez Bankası’nın para basması anlamına geliyor. Parayı böyle bulursun ama o zaman da faizi durduramazsın.
‘Dolar bu gidişle 6-6.5 lira olur’
Parasal genişlemeye gidiliyorsa bizi ne bekliyor? Özellikle dolar ne olur?
Kaçınılmaz sonuç bekliyor. Döviz kuru yukarı çıkar. Yani 6, 6.50’ye rahmet okutursun, öyle söyleyeyim.
Piyasalar özellikle İstanbul ve Ankara seçimini bekliyordu. İstanbul’da belirsizlik devam ediyor. Piyasalarda son durum ne?
Artık onlar göreceğini gördü. İstanbul’u kazan, kazanma… Güvenlerini kaybettik. Canımız istediğinde kuralları değiştirebileceğimizi herkese gösterdik. Bu saatten sonra ne kadar dibe gidebilirsek, oradayız. Türkiye kaybetti.
Durum bu kadar vahim mi?
Evet. Hatırlayın, üç hafta önce SWAP piyasasını kilitlerken, serbest piyasayı yok ederken ne oldu? Sen adamları cezalandırdığını sandın. Bugün ne yapıyorsun? Gidip adamlardan borç istiyorsun. Nisanda döndürülmesi gereken yaklaşık 9 milyar dolara yakın borç var. Dünyada kim ne derse desin iki eksen var. Bir tarafta Rusya-Çin-İran var. Diğer eksende de Batı yani Avrupa ve ABD.
‘Türkiye borcu Batı’dan alıp ona rest çekemez’
Türkiye borcu kimden alıyor?
Biz, Batı ve ABD ile ticaret yapıyoruz, borcu da onlardan alıyoruz. Sen şimdi iki eksene de şirin gözükeyim diye düşünüyorsan buna izin vermezler. Hatırlayın benzer hikaye Almanya’da da olmuştu.
Ne olmuştu?
Almanya, Rusya ile yakınlaşıp bir boru hattı kurdurup kendine doğalgaz bağlatmak istedi. ABD buna izin vermedi. Düşünün, yılda 300 milyar dolar cari fazla veren ekonomisiyle Almanya, ABD’ye rest çektirmemişse, sen kime rest çekebilirsin?
Artık bir an önce taraf mı seçmek zorundayız?
Evet. Öyle bir yanlış yola girdik ki, bir yanda ABD bir yanda Rusya var. Rusların “Ayıyı dansa kaldırırsan, dans ayının istediği zaman biter” diye bir atasözü vardır. Biz şimdi Rusya’yı dansa kaldırdık. “Senden S-400 alıyorum” dedik. Bu saatten sonra tarafını seçmek demek ya ABD ile ya da Rusya ile kötü olmak demek.
İktidar, S-400 konusunda kararlı görünüyor. Rusya’nın ekonomik durumu sağlam mı? Ekonomik olarak doğru bir ülkeye mi yanaşıyoruz?
Rusya’nın ekonomik durumu falan yok. Bitik durumdalar. Petrol fiyatlarına dayalı bir ekonomileri var. Petrol fiyatları şu an Suudi Arabistan’ın isteğiyle artıyor. Ancak Suudi Arabistan da ABD güdümünde bir ülke. Yani nasıl petrol fiyatları yaklaşık altı-yedi ay içinde 25 dolara kadar düşürüldüyse, bu tekrar ABD’nin isteğiyle olabilir. Petrol, ki dünyanın en manipülatif emtiasıdır. 25 dolara düştüğü anda Rusya ekonomisi çöker.
‘Rusya’dan da Çin’den de bize yardım gelmez’
Rusya’dan bize ekonomik bir yardım gelemez yani…
Hayır, gelemez. Çinlilerden de aynı şekilde. Çin, işine yaramayan kimseye ekmek vermez. “Çin’den para gelir” diyorlar ya… Çin, ABD ile didişti, ticaret savaşları oldu ve sonra Çin, ABD karşısında diz çöktü. “Tamam senin isteklerini yapıyorum, senden satın alıyorum” dedi. Dünyanın en fazla cari fazla veren ülkesi Çin. Üstüne üstlük adamlar komünizmden gelmişler, aç kalmaya da alışıklar. Ona rağmen ABD’nin önünde boyun eğdiler.
S-400’ü kurmanın ekonomik bedeli ne olur?
Dünyada şu an dönen paranın yüzde 71’i dolar cinsinde. S-400’ü kurarsak ekonomik olarak başımız fena belada desem çok hafif kalır. S-400 fişe takılırsa Türkiye, Osmanlı kurulduğundan beri en büyük şoku yaşar. Tüm dünyadan ekonomik olarak izole edilir.
ABD ve Rusya arasında sıkıştık. Ne yapmak gerekiyor?
Aklın yolu bir. S-400’lerin bedeli olan 2.5 milyar doları yakar, ayıyla dansı bırakır, yeniden yüzümüzü Batı’ya döneriz. Başka yolu yok.
‘IMF, sarayda ejder meyve suyunu içtirtmez, Ahlat’a da yazlık saray yaptırtmaz’
Türkiye’nin IMF’ye gitmek zorunda kalacağı ve Arjantin gibi IMF ile standby anlaşması imzalayacağı konuşuluyor. Bu mümkün mü?
İktidar böyle bir şeyi asla istemez. IMF ile anlaşırsan, sana o kadar yüksek parayı parça parça verir. Ve her bir parça içinde sana bazı programlar dayatır. Örneğin Saray’da ejder meyveli smoothie içersen IMF, “Bunu içme” der. “Ben Ahlat’ta köşk yapacağım” dersen, IMF izin vermez. Haliyle iktidar IMF’ye anca en son çare olarak gidebilir. IMF de zaten önce bütün harcamaları görmek ister. Bu anlaşmanın hazırlığının beş altı ay sürmesi, incelenmesi gerekir.
Niye o kadar uzun sürüyor?
Türkiye’de hiçbir şey şeffaf olmadığı için. Öyle “Hadi biz IMF ile anlaşalım da” diyemezsiniz. Seninle anlaşmayabilir de. Evet Türkiye IMF’nin ortağı ama “S-400 alan bir Türkiye ile anlaşmam” diyen bir ABD var.
‘IMF, bizdeki Venezuela’nın altınlarını da ister’
Ne olacak o zaman?
ABD, “Önce şu S-400’leri bir bırak. İran’ı da… Ha bir de Venezüela altınları da sendeymiş. Hepsini bırakıyorsun” diyecek. Yani senden isteyecek, isteyecek… Üstelik bu sınırsız isteklerde adamların suçu yok, işleri bu raddeye biz getirdik. Borç alan, emir alır bu kadar basit. Sen de emir alacaksın.
Hükümet, Anayasa’ya göre mecbur olduğu halde beş yıllık kalkınma planını açıklamıyor. Niye açıklamamakta ısrar ediyor?
Hükümet Anayasa’ya göre her yıl ekonomik konseyi de toplamak zorunda. Yine Anayasa’ya göre, Sayıştay her yeri denetlemek zorunda. Sayıştaş hiçbir yeri denetleyemiyor ki. İSPARK’ın, Varlık Fonu’nun içindeki Çaykur’un zarar ettiği ve bunların denetlenmediği bir ortamda Anayasa’ya göre dersek… İşte, Avrupa da tam bunu istiyor. “Şeffaf olun, denetlenebilir olun” diyor.
‘Tarihimizdeki en büyük kriz bu’
Bir ekonomi önünü görmeden ne kadar yol alabilir?
Alamaz, alamayacak da. Her şey bitti. Bugüne kadar gördüğümüz krizlerin en büyüğü bu. Tarihimizdeki hiçbir krize benzemiyor.
Hayat pahalılığı hızla artmaya devam ediyor. Yoksullaşıyoruz. Türkiye’nin ekonomik açıdan bir an önce ne yapması gerekiyor?
Kısa vadede yapılabilecek hiçbir şey yok. Sağlamakta çok geç kaldığın adaleti düzeltmen şart. Ancak adaleti sağladıktan sonra da yatırımcılar seni uzun bir süre izleyecek. Dediklerini gerçekten yapıyor musun, yoksa yapmıyor musun diye… Ne de olsa inandırıcılığını kaybetmiş durumdasın.
Ne kadar bir süreden bahsediyoruz?
En az üç, dört yıl geçecek. Bu sürede senin uygulamalarına bakacaklar. Zira sen daha önce hep demişsin ama yapmamışsın. Bu saatten sonra vereceğin hiçbir söze kimse inanmadığı için sana para da vermezler. Kaldı ki senin kendi halkın da sana ve liraya güvenmiyor .
‘Ekonomi adalettir, adalet olmadan ekonomi düzelmez’
Liraya hangi açıdan güvenmiyor?
180 milyar dolar alıp bankaya mevduat olarak yatırıyor. TL’ye güvenmiyor. Dış mihrak derken içe bakacaksınız. “Bu insanlar 180 milyar doları niye almış” diye soracaksın. Türkiye artık ideolojinin parasız olamayacağını gördü. Cebinde para yoksa, ideoloji bir yere kadar.
Ne içeride, ne de dışarıda açıklanan paketler tuttu. Ekonomi yönetiminin bir B planı var mı?
Maalesef bu ekip Türkiye ekonomisini düzeltebilecek kafa yapısına sahip değil. Ekonomi, yalnızca ekonomi değildir. Ekonomi aynı zamanda adalettir de. Adaleti sağlamadan hiçbir şey düzelmez; bu kadar net.
Adalet sağlanmadan ekonominin de düzelemeyeceğini iktidar bilmiyor olamaz. Neden artık değişmiyorlar?
Adaleti kendi istedikleri gibi esnetiyorlar ve bunu insanların görmediklerine inanıyorlar. Evet, 15-20 yıl önce insanlar görmüyordu. Ancak şimdi internet var. Kimseyi kandıramazsınız.
‘İşveren devlete kıdem tazminatı paralarını veremez’
Son paketten işçilerin kıdem tazminatına göz dikildiği de ortaya çıktı. İktidar, çalışan kesimi daha da yoksulluğa mı mahkum etmek istiyor?
Aslında buradaki hikaye işçiler değil, işverenler. Bir iş veren kıdem tazminatı için her işçisi için belirli bir para ayırmak zorunda. Ama ayırmıyor.
Nasıl yani?
Çok kurumsal şirketler ve bankalar hariç, Türkiye’de hiçbir işveren çalışanı için kıdem tazminatı adına bir para kenara ayırmıyor.
‘Ortada kıdem tazminatı parası yok’
İktidar, yeni planına göre Kıdem Tazminatı Fonu kuracak ve çalışanların birikmişlerini isteyecek. Ancak ortada böyle bir para yok mu diyorsunuz?
Yok tabii. Örneğin 50 işçinin 15 yıllık kıdem tazminatı var diyelim. Devlet de aniden “Ben Kıdem Tazminatı Fonu kurdum, hadi bu paraları bana ver” dedi. Öyle bir para yok ki, ne verecek sana. Bunların yüzde 90’ı zaten KOBİ. Üstüne üstlük şirketler, KOBİ’ler, bu kıdem tazminatlarını sermaye olarak kullanıyor.
Peki çalışanlar ayrıldıklarında onlara nasıl ödeme yapılıyor?
Kendi bütçelerinden ayrıca bir para aktarıp veriyorlar. Bunlar zaten çok kurumsal yapılar değil. Hal böyle olunca da ne devlet istediğinde bu kurumlar toptan bir para verebilir, ne de her ay çalışanlarına para ayırabilir. Kaldı ki bu çalışanlar ne kazanıyor ki zaten? Ne verecek devlete?Türkiye’nin yüzde 2.5 küçüleceği bir ortamda kimseden para alamazsın. Daha değişik sorunlar var.
Nedir onlar?
İşçiler tarafında ciddi sorunlar var. Adamın 100 lirası birikmişse, “Senin artık 50 liran birikmiş” diyecek. Ayrıca, Türkiye’de istifa edene kıdem tazminatı ödenmiyor. Sen şimdi kurum olarak her ay bu adamın parasını yatıracaksın. Peki adam istifa edince ne olacak? Geri mi çekeceksin devletten parayı? Devlet daha KDV iadelerini ödeyemiyor. Kıdemi tazminatı mı ödeyecek? Ödeyemeyecek tabii. (MİNEZ BAYÜLGEN - DİKEN.ORG)
İşte Sözcü gazetesi yazarı ekonomist Murat Muratoğlu'nun açıklamaları...
Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak kısa süre önce yine bir reform paketi açıkladı. Bakan ekonomik kriz yaşayan topluma özetle ne dedi?
Bir kere reform paketleri gelişen ülkelerde açıklanır. Türkiye anca düzenlemeler yapabilir. Türkiye reform paketi açıklayamaz.
Niye açıklayamaz?
Reform paketi açıklamanız için Türkiye’nin önce kaynak bulması gerekir. Bunu da iki yerden sağlarsınız. Ya yurt dışından ya da yurt içinde hızlı büyüyerek kendi yarattığınız kaynaklardan. Türkiye bu yıl IMF’ye göre yüzde 2.5 küçülecek. Büyüyemeyeceksek kaynağı nereden bulacağız? Kaynak bulamazsak reformları nasıl yapacağız? Mesele bu.
’47 milyon koyunumuz yok, 47 milyon kulak küpesi var’
Hükümetin son ekonomik paketinden bir de ‘koyun’ çıktı. Dört yıl içinde 47 milyon olan koyun sayısını 100 milyona çıkaracaklarmış. Mümkün mü bu? Peki, bu kadar koyunun yemi vs. nereden gelecek?
47 milyonu kim saymış? O kulak küpeleriyle saydılarsa buradan hükümet yetkililerine sesleneyim: “Siz o kulak küpelerine teşvik verdiğiniz için herkes bir olan koyununu üç gösteriyor.”
47 milyon koyunumuz yok mu yani?
Hayır yok ama 47 milyon kulak küpemiz var. Daha önce “Gelin bunlara çipli kulak küpesi yapalım” dendi. Pahalı bir hikaye de değildi.
Sonra ne oldu?
Vallahi nedense kabul etmediler. Sen devlet olarak o kulak küpelerine teşvik veriyorsun, adamlar da kestikleri koyunların kulak küpesini bile saklıyor. Bu şekilde senin 300 milyon koyunun bile olabilir. Gerçekte dön dolaş say bakalım, koyunların toplamı 30 milyonu geçecek mi?
‘Serayı destekleyeceğine GAP’ı bitirsene’
Pakete göre ayrıca seralara destek de verilecek. O halde su nereden gelecek?
Bakın seralar elektrik yiyor, bu yüzden pahalı bir üretim. Dünyanın seraya gitmemesinin nedeni de işte bu.
Biz niye gidiyoruz?
İşte mesele de bu. Ovaların, tarlaların, güneşin var. Niye sera üretimine ağırlık veriyorsun ki? Sen gidip önce ekmediğin alanları, ovaları, GAP’ı bitirsene.
Hükümet neden GAP projesini 17 yıldır bitiremedi? Niye Konya Ovası’nın sulanması gerçekleştirilmedi?
Kötü yönetim, kabiliyetsizlik, işi bilmeyen yetkililer.
‘Seçime 60-70 milyar lira harcadılar’
Bakan Albayrak, Dünya Bankası ve IMF’nin yıllık toplantısına katıldı, yabancı yatırımcılara da bir sunum yaptı. Ancak Reuters’a göre yatırımcılar bu paketten tatmin olmadı. İktidarın elinde sırada ne var? Ne yapacaklar?
Şu an iki yerden para bulabiliriz. Bir yurt dışından. Peki onlardan bulabilir miyiz? Bu halimizle hayır. Zaten Türkiye dış borçlanmaların çoğunu ilk üç ayda yaptı.
Ne oldu o paralara?
Çoğu seçim için gitti. 60-70 milyar TL’ye yakın para harcadılar. Bu parayı da daha çok kamu bankalarıyla harcadılar. Ardından Ziraat Bankası borçlandırıldı. Borçlanmak önemli değil, her zaman borç bulursun. Ancak esas mesele başka.
‘Bu faizler battığımızın göstergesi’
Nedir?
Yüzde kaç faiz oranıyla borç bulduğundur. Biz iki milyar TL’yi dolar üzerinden yüzde 7.5-8 faizle buluyoruz. Bu aslında battığımızın bir göstergesi.
Peki ne olacak o zaman?
Şimdi kamu bankalarına 28 milyar TL aktarılacak. Demek ki içeride parasal genişlemeye gidilecek. Bu da Merkez Bankası’nın para basması anlamına geliyor. Parayı böyle bulursun ama o zaman da faizi durduramazsın.
‘Dolar bu gidişle 6-6.5 lira olur’
Parasal genişlemeye gidiliyorsa bizi ne bekliyor? Özellikle dolar ne olur?
Kaçınılmaz sonuç bekliyor. Döviz kuru yukarı çıkar. Yani 6, 6.50’ye rahmet okutursun, öyle söyleyeyim.
Piyasalar özellikle İstanbul ve Ankara seçimini bekliyordu. İstanbul’da belirsizlik devam ediyor. Piyasalarda son durum ne?
Artık onlar göreceğini gördü. İstanbul’u kazan, kazanma… Güvenlerini kaybettik. Canımız istediğinde kuralları değiştirebileceğimizi herkese gösterdik. Bu saatten sonra ne kadar dibe gidebilirsek, oradayız. Türkiye kaybetti.
Durum bu kadar vahim mi?
Evet. Hatırlayın, üç hafta önce SWAP piyasasını kilitlerken, serbest piyasayı yok ederken ne oldu? Sen adamları cezalandırdığını sandın. Bugün ne yapıyorsun? Gidip adamlardan borç istiyorsun. Nisanda döndürülmesi gereken yaklaşık 9 milyar dolara yakın borç var. Dünyada kim ne derse desin iki eksen var. Bir tarafta Rusya-Çin-İran var. Diğer eksende de Batı yani Avrupa ve ABD.
‘Türkiye borcu Batı’dan alıp ona rest çekemez’
Türkiye borcu kimden alıyor?
Biz, Batı ve ABD ile ticaret yapıyoruz, borcu da onlardan alıyoruz. Sen şimdi iki eksene de şirin gözükeyim diye düşünüyorsan buna izin vermezler. Hatırlayın benzer hikaye Almanya’da da olmuştu.
Ne olmuştu?
Almanya, Rusya ile yakınlaşıp bir boru hattı kurdurup kendine doğalgaz bağlatmak istedi. ABD buna izin vermedi. Düşünün, yılda 300 milyar dolar cari fazla veren ekonomisiyle Almanya, ABD’ye rest çektirmemişse, sen kime rest çekebilirsin?
Artık bir an önce taraf mı seçmek zorundayız?
Evet. Öyle bir yanlış yola girdik ki, bir yanda ABD bir yanda Rusya var. Rusların “Ayıyı dansa kaldırırsan, dans ayının istediği zaman biter” diye bir atasözü vardır. Biz şimdi Rusya’yı dansa kaldırdık. “Senden S-400 alıyorum” dedik. Bu saatten sonra tarafını seçmek demek ya ABD ile ya da Rusya ile kötü olmak demek.
İktidar, S-400 konusunda kararlı görünüyor. Rusya’nın ekonomik durumu sağlam mı? Ekonomik olarak doğru bir ülkeye mi yanaşıyoruz?
Rusya’nın ekonomik durumu falan yok. Bitik durumdalar. Petrol fiyatlarına dayalı bir ekonomileri var. Petrol fiyatları şu an Suudi Arabistan’ın isteğiyle artıyor. Ancak Suudi Arabistan da ABD güdümünde bir ülke. Yani nasıl petrol fiyatları yaklaşık altı-yedi ay içinde 25 dolara kadar düşürüldüyse, bu tekrar ABD’nin isteğiyle olabilir. Petrol, ki dünyanın en manipülatif emtiasıdır. 25 dolara düştüğü anda Rusya ekonomisi çöker.
‘Rusya’dan da Çin’den de bize yardım gelmez’
Rusya’dan bize ekonomik bir yardım gelemez yani…
Hayır, gelemez. Çinlilerden de aynı şekilde. Çin, işine yaramayan kimseye ekmek vermez. “Çin’den para gelir” diyorlar ya… Çin, ABD ile didişti, ticaret savaşları oldu ve sonra Çin, ABD karşısında diz çöktü. “Tamam senin isteklerini yapıyorum, senden satın alıyorum” dedi. Dünyanın en fazla cari fazla veren ülkesi Çin. Üstüne üstlük adamlar komünizmden gelmişler, aç kalmaya da alışıklar. Ona rağmen ABD’nin önünde boyun eğdiler.
S-400’ü kurmanın ekonomik bedeli ne olur?
Dünyada şu an dönen paranın yüzde 71’i dolar cinsinde. S-400’ü kurarsak ekonomik olarak başımız fena belada desem çok hafif kalır. S-400 fişe takılırsa Türkiye, Osmanlı kurulduğundan beri en büyük şoku yaşar. Tüm dünyadan ekonomik olarak izole edilir.
ABD ve Rusya arasında sıkıştık. Ne yapmak gerekiyor?
Aklın yolu bir. S-400’lerin bedeli olan 2.5 milyar doları yakar, ayıyla dansı bırakır, yeniden yüzümüzü Batı’ya döneriz. Başka yolu yok.
‘IMF, sarayda ejder meyve suyunu içtirtmez, Ahlat’a da yazlık saray yaptırtmaz’
Türkiye’nin IMF’ye gitmek zorunda kalacağı ve Arjantin gibi IMF ile standby anlaşması imzalayacağı konuşuluyor. Bu mümkün mü?
İktidar böyle bir şeyi asla istemez. IMF ile anlaşırsan, sana o kadar yüksek parayı parça parça verir. Ve her bir parça içinde sana bazı programlar dayatır. Örneğin Saray’da ejder meyveli smoothie içersen IMF, “Bunu içme” der. “Ben Ahlat’ta köşk yapacağım” dersen, IMF izin vermez. Haliyle iktidar IMF’ye anca en son çare olarak gidebilir. IMF de zaten önce bütün harcamaları görmek ister. Bu anlaşmanın hazırlığının beş altı ay sürmesi, incelenmesi gerekir.
Niye o kadar uzun sürüyor?
Türkiye’de hiçbir şey şeffaf olmadığı için. Öyle “Hadi biz IMF ile anlaşalım da” diyemezsiniz. Seninle anlaşmayabilir de. Evet Türkiye IMF’nin ortağı ama “S-400 alan bir Türkiye ile anlaşmam” diyen bir ABD var.
‘IMF, bizdeki Venezuela’nın altınlarını da ister’
Ne olacak o zaman?
ABD, “Önce şu S-400’leri bir bırak. İran’ı da… Ha bir de Venezüela altınları da sendeymiş. Hepsini bırakıyorsun” diyecek. Yani senden isteyecek, isteyecek… Üstelik bu sınırsız isteklerde adamların suçu yok, işleri bu raddeye biz getirdik. Borç alan, emir alır bu kadar basit. Sen de emir alacaksın.
Hükümet, Anayasa’ya göre mecbur olduğu halde beş yıllık kalkınma planını açıklamıyor. Niye açıklamamakta ısrar ediyor?
Hükümet Anayasa’ya göre her yıl ekonomik konseyi de toplamak zorunda. Yine Anayasa’ya göre, Sayıştay her yeri denetlemek zorunda. Sayıştaş hiçbir yeri denetleyemiyor ki. İSPARK’ın, Varlık Fonu’nun içindeki Çaykur’un zarar ettiği ve bunların denetlenmediği bir ortamda Anayasa’ya göre dersek… İşte, Avrupa da tam bunu istiyor. “Şeffaf olun, denetlenebilir olun” diyor.
‘Tarihimizdeki en büyük kriz bu’
Bir ekonomi önünü görmeden ne kadar yol alabilir?
Alamaz, alamayacak da. Her şey bitti. Bugüne kadar gördüğümüz krizlerin en büyüğü bu. Tarihimizdeki hiçbir krize benzemiyor.
Hayat pahalılığı hızla artmaya devam ediyor. Yoksullaşıyoruz. Türkiye’nin ekonomik açıdan bir an önce ne yapması gerekiyor?
Kısa vadede yapılabilecek hiçbir şey yok. Sağlamakta çok geç kaldığın adaleti düzeltmen şart. Ancak adaleti sağladıktan sonra da yatırımcılar seni uzun bir süre izleyecek. Dediklerini gerçekten yapıyor musun, yoksa yapmıyor musun diye… Ne de olsa inandırıcılığını kaybetmiş durumdasın.
Ne kadar bir süreden bahsediyoruz?
En az üç, dört yıl geçecek. Bu sürede senin uygulamalarına bakacaklar. Zira sen daha önce hep demişsin ama yapmamışsın. Bu saatten sonra vereceğin hiçbir söze kimse inanmadığı için sana para da vermezler. Kaldı ki senin kendi halkın da sana ve liraya güvenmiyor .
‘Ekonomi adalettir, adalet olmadan ekonomi düzelmez’
Liraya hangi açıdan güvenmiyor?
180 milyar dolar alıp bankaya mevduat olarak yatırıyor. TL’ye güvenmiyor. Dış mihrak derken içe bakacaksınız. “Bu insanlar 180 milyar doları niye almış” diye soracaksın. Türkiye artık ideolojinin parasız olamayacağını gördü. Cebinde para yoksa, ideoloji bir yere kadar.
Ne içeride, ne de dışarıda açıklanan paketler tuttu. Ekonomi yönetiminin bir B planı var mı?
Maalesef bu ekip Türkiye ekonomisini düzeltebilecek kafa yapısına sahip değil. Ekonomi, yalnızca ekonomi değildir. Ekonomi aynı zamanda adalettir de. Adaleti sağlamadan hiçbir şey düzelmez; bu kadar net.
Adalet sağlanmadan ekonominin de düzelemeyeceğini iktidar bilmiyor olamaz. Neden artık değişmiyorlar?
Adaleti kendi istedikleri gibi esnetiyorlar ve bunu insanların görmediklerine inanıyorlar. Evet, 15-20 yıl önce insanlar görmüyordu. Ancak şimdi internet var. Kimseyi kandıramazsınız.
‘İşveren devlete kıdem tazminatı paralarını veremez’
Son paketten işçilerin kıdem tazminatına göz dikildiği de ortaya çıktı. İktidar, çalışan kesimi daha da yoksulluğa mı mahkum etmek istiyor?
Aslında buradaki hikaye işçiler değil, işverenler. Bir iş veren kıdem tazminatı için her işçisi için belirli bir para ayırmak zorunda. Ama ayırmıyor.
Nasıl yani?
Çok kurumsal şirketler ve bankalar hariç, Türkiye’de hiçbir işveren çalışanı için kıdem tazminatı adına bir para kenara ayırmıyor.
‘Ortada kıdem tazminatı parası yok’
İktidar, yeni planına göre Kıdem Tazminatı Fonu kuracak ve çalışanların birikmişlerini isteyecek. Ancak ortada böyle bir para yok mu diyorsunuz?
Yok tabii. Örneğin 50 işçinin 15 yıllık kıdem tazminatı var diyelim. Devlet de aniden “Ben Kıdem Tazminatı Fonu kurdum, hadi bu paraları bana ver” dedi. Öyle bir para yok ki, ne verecek sana. Bunların yüzde 90’ı zaten KOBİ. Üstüne üstlük şirketler, KOBİ’ler, bu kıdem tazminatlarını sermaye olarak kullanıyor.
Peki çalışanlar ayrıldıklarında onlara nasıl ödeme yapılıyor?
Kendi bütçelerinden ayrıca bir para aktarıp veriyorlar. Bunlar zaten çok kurumsal yapılar değil. Hal böyle olunca da ne devlet istediğinde bu kurumlar toptan bir para verebilir, ne de her ay çalışanlarına para ayırabilir. Kaldı ki bu çalışanlar ne kazanıyor ki zaten? Ne verecek devlete?Türkiye’nin yüzde 2.5 küçüleceği bir ortamda kimseden para alamazsın. Daha değişik sorunlar var.
Nedir onlar?
İşçiler tarafında ciddi sorunlar var. Adamın 100 lirası birikmişse, “Senin artık 50 liran birikmiş” diyecek. Ayrıca, Türkiye’de istifa edene kıdem tazminatı ödenmiyor. Sen şimdi kurum olarak her ay bu adamın parasını yatıracaksın. Peki adam istifa edince ne olacak? Geri mi çekeceksin devletten parayı? Devlet daha KDV iadelerini ödeyemiyor. Kıdemi tazminatı mı ödeyecek? Ödeyemeyecek tabii. (MİNEZ BAYÜLGEN - DİKEN.ORG)