Başakşehir Futbol Kulübü, bugün hâlâ İBB iştiraki olan şirketlerden ve belediye ile ihale bağlantılı özel şirketlerden sponsorluk adı altında nemalanmaya devam eden, haksız rekabetin dibine vurmuş bir kulüp yapılanması örneğidir...
Spor ve sporun en popüler dallarından birisi olan futbol ile ilgiliyseniz, bir takımın taraftarıysanız ya da ilginç bir şekilde herhangi bir kulüp ve/veya bir takım taraftarı değilseniz dahi öyle durumlar ve öyle koşullar olur ki, bir kulübün veya bir takımın taraftarı olma duygusu ve düşüncesi içinde olabilirsiniz.
Neden söz ettiğimiz anlaşılmıştır sanırız. Süper Lig’de son hafta oynanan Beşiktaş-Başakşehir futbol takımlarının müsabakasından söz ediyoruz.
Öyle sanıyoruz ki, Beşiktaş taraftarları dışındaki futbol ile ilgili ama taraftar olmayan büyük bir kitle, Beşiktaş-Başakşehir müsabakasında Beşiktaş takımından yana taraf oldu. Hatta öyle sanıyoruz ki, başka bir takımın taraftarları olan çoğu kişi de Beşiktaş-Başakşehir müsabakasında, Beşiktaş’ın kazanmasından yanaydı.
Özetle 13 Nisan Cumartesi günü Beşiktaş-Başakşehir müsabakasında, memleketin halinden haberdar olan tüm insanlar bir süreliğine de olsa Beşiktaşlıydık ve kazandık.
Aslında çoğumuzun derdi kazanan ile değil, kaybedenle idi. Peki, neden Beşiktaş kazansın, Başakşehir kaybetsin istedik? Neden hislerimiz ve düşüncelerimiz bu şekilde gelişti?
Çünkü hak etmeden ve halkın parasıyla mal, mülk sahibi olanlar ve edilenler, kimler olurlarsa olsunlar sürekli kaybetsinler istiyoruz. İşte bu, içimizde ve aklımızın bir yerlerinde, insan kalma mücadelesinin bir şekilde tezahür etme biçimidir. Bu olsa olsa, her türlü çürümeye karşı, eli kolu bağlı hisseden insanın bir şekilde haksızlığa karşı dışavurumudur.
Herkes biliyor ki, Başakşehir Futbol Kulübü aslında “İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Spor Kulübü”nün futbol takımıdır. Kamu kaynakları ile kurulmuş, kamu kaynakları ile mal mülk sahibi edilmiş ve kamu kaynakları ile bulunduğu lig düzeyinde olması sağlanmış bir kamu takımıdır Başakşehir Futbol Kulübü. Sonra da birtakım zorunlu nedenler ile “iş hukukuna uydurularak” birkaç ortaklı şirkete devredilmiş bir kulüp olmuştur.
İBB futbol takımı Başakşehir Futbol Kulübü’ne dönüştürürken, lisanslı futbolcuların lisans bedelleri ve tasarrufları, kulüp için yapılmış olan tüm yapılar, kullanılan tüm araç ve gereçler, yetmezmiş gibi devasa bir stadyum da devredilmiştir. Bunlar göz önüne alındığında, üstelik takımı kulüpleşerek devralan birkaç ortaklı şirketin söz konusu bu imkanlara borçsuz olarak elde ettikleri düşünüldüğünde, 13 Nisan Cumartesi günü oynanan lig mücadelesinde herkese düşen Beşiktaşlı olmaktı. Ve öyle de oldu…
Üstelik taraflı tarafsız hepimizin son oynanan lig müsabakasında Beşiktaşlı olmamıza neden olan Başakşehir Futbol Kulübü, bugün hâlâ İBB iştiraki olan şirketlerden ve belediye ile ihale bağlantılı özel şirketlerden sponsorluk adı altında nemalanmaya devam eden, haksız rekabetin dibine vurmuş bir kulüp yapılanması örneğidir. Dahası tüm bunlar iktidar ve iktidar partisinin de açıkça deklare ederek, tarafı olduğu bir futbol takımı kimliği ile deyim yerindeyse “kanırtarak” yapılmaktadır.
Şimdi siz, bu durumda ve bu koşullarda Başakşehir Futbol Takımı kazansın ister miydiniz? Eğer istemiş olsaydınız “hak eden kazansın” diyenlerden olur muydunuz?
Not: Beşiktaş, Fenerbahçe, Galatasaray, Trabzonspor ve diğer tüm kulüplerin kamu kaynaklarından beslenmediğini, yanlış yönetilmediğini ve ticari futbolun bir takım olumsuz tutum ve davranışlarından muaf tutulmaması gerektiğini biliyoruz. Ama Başakşehir örneğinden bakıldığında çoğunun asalaklığı ve durumu ehven-i şer kalır. (İSMAİL TOPKAYA - SENDİKA.ORG)
Spor ve sporun en popüler dallarından birisi olan futbol ile ilgiliyseniz, bir takımın taraftarıysanız ya da ilginç bir şekilde herhangi bir kulüp ve/veya bir takım taraftarı değilseniz dahi öyle durumlar ve öyle koşullar olur ki, bir kulübün veya bir takımın taraftarı olma duygusu ve düşüncesi içinde olabilirsiniz.
Neden söz ettiğimiz anlaşılmıştır sanırız. Süper Lig’de son hafta oynanan Beşiktaş-Başakşehir futbol takımlarının müsabakasından söz ediyoruz.
Öyle sanıyoruz ki, Beşiktaş taraftarları dışındaki futbol ile ilgili ama taraftar olmayan büyük bir kitle, Beşiktaş-Başakşehir müsabakasında Beşiktaş takımından yana taraf oldu. Hatta öyle sanıyoruz ki, başka bir takımın taraftarları olan çoğu kişi de Beşiktaş-Başakşehir müsabakasında, Beşiktaş’ın kazanmasından yanaydı.
Özetle 13 Nisan Cumartesi günü Beşiktaş-Başakşehir müsabakasında, memleketin halinden haberdar olan tüm insanlar bir süreliğine de olsa Beşiktaşlıydık ve kazandık.
Aslında çoğumuzun derdi kazanan ile değil, kaybedenle idi. Peki, neden Beşiktaş kazansın, Başakşehir kaybetsin istedik? Neden hislerimiz ve düşüncelerimiz bu şekilde gelişti?
Çünkü hak etmeden ve halkın parasıyla mal, mülk sahibi olanlar ve edilenler, kimler olurlarsa olsunlar sürekli kaybetsinler istiyoruz. İşte bu, içimizde ve aklımızın bir yerlerinde, insan kalma mücadelesinin bir şekilde tezahür etme biçimidir. Bu olsa olsa, her türlü çürümeye karşı, eli kolu bağlı hisseden insanın bir şekilde haksızlığa karşı dışavurumudur.
Herkes biliyor ki, Başakşehir Futbol Kulübü aslında “İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Spor Kulübü”nün futbol takımıdır. Kamu kaynakları ile kurulmuş, kamu kaynakları ile mal mülk sahibi edilmiş ve kamu kaynakları ile bulunduğu lig düzeyinde olması sağlanmış bir kamu takımıdır Başakşehir Futbol Kulübü. Sonra da birtakım zorunlu nedenler ile “iş hukukuna uydurularak” birkaç ortaklı şirkete devredilmiş bir kulüp olmuştur.
İBB futbol takımı Başakşehir Futbol Kulübü’ne dönüştürürken, lisanslı futbolcuların lisans bedelleri ve tasarrufları, kulüp için yapılmış olan tüm yapılar, kullanılan tüm araç ve gereçler, yetmezmiş gibi devasa bir stadyum da devredilmiştir. Bunlar göz önüne alındığında, üstelik takımı kulüpleşerek devralan birkaç ortaklı şirketin söz konusu bu imkanlara borçsuz olarak elde ettikleri düşünüldüğünde, 13 Nisan Cumartesi günü oynanan lig mücadelesinde herkese düşen Beşiktaşlı olmaktı. Ve öyle de oldu…
Üstelik taraflı tarafsız hepimizin son oynanan lig müsabakasında Beşiktaşlı olmamıza neden olan Başakşehir Futbol Kulübü, bugün hâlâ İBB iştiraki olan şirketlerden ve belediye ile ihale bağlantılı özel şirketlerden sponsorluk adı altında nemalanmaya devam eden, haksız rekabetin dibine vurmuş bir kulüp yapılanması örneğidir. Dahası tüm bunlar iktidar ve iktidar partisinin de açıkça deklare ederek, tarafı olduğu bir futbol takımı kimliği ile deyim yerindeyse “kanırtarak” yapılmaktadır.
Şimdi siz, bu durumda ve bu koşullarda Başakşehir Futbol Takımı kazansın ister miydiniz? Eğer istemiş olsaydınız “hak eden kazansın” diyenlerden olur muydunuz?
Not: Beşiktaş, Fenerbahçe, Galatasaray, Trabzonspor ve diğer tüm kulüplerin kamu kaynaklarından beslenmediğini, yanlış yönetilmediğini ve ticari futbolun bir takım olumsuz tutum ve davranışlarından muaf tutulmaması gerektiğini biliyoruz. Ama Başakşehir örneğinden bakıldığında çoğunun asalaklığı ve durumu ehven-i şer kalır. (İSMAİL TOPKAYA - SENDİKA.ORG)