Vah Amiral Gemisi vah! Karaya vurmuş, daha sayfan bile açılmadan kurutma paspası olacağın günler de varmış!...
BEDAVA BİR GAZETEYE OKUR ARANIYOR
Şehirlerarası yolcu otobüsünde şoför gerideki genç muavine sesleniyor: “Oğlum al şu gazeteleri dağıtsana!” Otobüsün ön camının yanında üst üste konulmuş bir kucak gazete benim de dikkatimi çekmişti. İlk elden aklıma gelen şey gazetenin bir firma bülteni olacağına dairdi. Kendi kendime belki de otobüsün firması iflastan nasıl çıktığına dair haberler veriyordur diye meraklanmaya başladım. Muavin gazeteleri kucaklayarak “ücretsiz” dediği yerde dağıtmaya başladığında ise gördüğüm bunun Hürriyet gazetesi olduğuydu. Demek anlı-şanlı(!) gazete beleşe düşmüş, kendine yana yana okur arıyor ya da nasıl olsa haydan gelen huya gidiyordu.
Bedava dağıtılıyor olsa da gazeteyi alan kişi tek tük oldu. Hangi gazete ya da kitap olursa olsun, okuma zahmetine katlanmayacak bir sürü insanın varlığı ayrı bir konu ama ben gazeteyi almasam da karaya vurmuş “Amiral Gemisi”nin haliyle biraz farklı yandan ilgileniyorum:
“Bakar mısınız beyefendi bu gazeteyi nerden alıyorsunuz da bedava dağıtıyorsunuz?”
“Nereden alınıyor bilmiyorum, otogarlardan veriyorlar. Biz de dağıtıyoruz. Otobüsün temizliğinde kullanıyoruz, ayakaltına seriyoruz filan.”
Muavinin dediği doğruydu. Sonradan fark ettim ki gazete salt kendi firmalarının otobüslerinde yoktu. Mola yerlerinde başka otobüslerin önünde de rastladım. Otogarlarda bekleşen ya da uyuyan yolcular altlarına yatak-minder yapmıştı. Sayfalardaki bantlara baktım, onlar da “Amiral Gemisi”nin parçacıklarıydı. Muavine, “Demek milletin paralarıyla satın aldıkları gazeteyi şimdi iyice çöplüğe dönüştürdüler” diye eklemiştim. Genç muavin yumuşak ve tatlı yüz ifadesini bozmadan işi gereği kalıplaşmış bir ifadede bulundu: “Bilmem, ben siyasetten anlamam!” Aslında bu sözleri siyasetten anladığının kendisiydi. Yoksa siyaset yaptığımı nereden bilecekti? Korku iklimi ortamında iş, aş, gelecek kaygısı bir birey olarak onda da ağır basıyordu. Ve bu ikliminin yaratılmasında yandaş bir gazete olarak Hürriyet’in de elbet rolü vardı.
Amiral Gemisi
Bilindiği gibi Hürriyet gazetesi öteden beri hem derin hem de resmi yüzüyle egemen iktidar ilişkilerinin istihbarat birimi gibi bir rol almıştır. Bazen “derin”den edindiği bilgilerle yaptığı haber diğer gazetelerin ya da köşe yazarlarının gündemini oluşturmuştur. Devletin hedef tahtasına koyduğu bir kişi ya da kurumun basındaki yansısı önce Hürriyet aracılığıyla dışa vurmuştur. İktidar ve sermaye ilişkilerinin istikrar ve geleceğine ilişkin çatışma ve dengeye dayalı sözcülük görevini yine Hürriyet yapmıştır. Bu ve bunun gibi nedenlerle basın camiasında Hürriyet için “Türk basınının Amiral Gemisi” nitelemesi kullanılmıştır.
Amiral Gemisi Hürriyet, Aydın Doğan’ın eline geçtikten sonra basın dışında da faaliyeti olan bir sermaye grubunun malı haline gelmişti. Gazetenin yaslandığı sermaye grubu devlet bankalarının etrafında dönüyor, satışa çıkarılan KİT’lere de talip oluyordu. İktidara yakınlık- uzaklık ilişkisi Amiral Gemisi’ni eski sularda, kendi rotasında doğru düzgün yol almaktan alıkoyuyordu. Gazeteye atılan başlıklar, ülke gündemine dair verilen haberler hükümet ileri gelenleriyle ilişkilerinin iyi ya da kötü oluşuna göre değişiyordu. Gazetenin başyazarı, patronuyla birlikte Ankara’da kredi veya satın alma ilişkileri içerisinde görülüyordu ki Babıâli’nin gazeteci ve yazarları patronuyla işler ve ilişkiler peşinde koşan meslektaşlarını “Özköşk” diye ünlendirmişlerdi.
Amiral Gemisi sermaye ilişkilerine eklendikten sonra gazete olarak pek rahat yüzü görmedi. Mevcut iktidarla iyi olması, o anda muhalefet olanla iyi olmaması anlamına geliyordu. O an muhalefet olan bir sonraki süreçte iktidar olduğunda da işler iyice karmakarışık hale geliyordu. Patronunun kapısında vergi denetçileri, icra memurları eksik olmayınca Amiral Gemisi de açılan deliklerini tıkamakta zorlanıyor; gemi su almaya devam ediyordu.
Kurutma paspası
Yandaş çemberini genişleten mevcut iktidar 24 Haziran seçimlerinden önceki süreçte büyük bir operasyonla Amiral Gemisi’ne artık dur dedi. Bu defa daha önce Milliyet’i alan ya da aldırdıkları Demirören’e rüyasında bile göremeyecekleri bir şey yaşattılar: Çiftçiye ve esnafa kredi yükümlülüğü esas olan bankaların kredi musluğunun birini de Demirören’e bağlayarak Aydın Doğan’ı Hürriyet’ten, Doğan Medya’dan savuşturdular. Amiral Gemisi böylece el değiştirdi. Parayı veren bankalar olunca o da Milliyet, Vatan, Haber Türk gibi bedava da dağıtılan bir gazeteye dönüştü. Yani… Yanisi kredi musluğunu bağlıyor, beğenmediğini işten atıp kayıtsız şartsız itaat eden yandaş bir basın yaratıyor; sonra da bir lütufmuş gibi insanların girip çıktığı otogarlarda, hastanelerde, marketlerde bedavaya okur arıyorsun. Gerçek ve bağımsız anlamda bir gazete sayılmamak açısından bu kadarı bir gazeteye yeter de artar bile! Vah Amiral Gemisi vah! Karaya vurmuş, daha sayfan bile açılmadan kurutma paspası olacağın günler de varmış! Gerisi teferruat… (Mustafa Peköz)
BEDAVA BİR GAZETEYE OKUR ARANIYOR
Şehirlerarası yolcu otobüsünde şoför gerideki genç muavine sesleniyor: “Oğlum al şu gazeteleri dağıtsana!” Otobüsün ön camının yanında üst üste konulmuş bir kucak gazete benim de dikkatimi çekmişti. İlk elden aklıma gelen şey gazetenin bir firma bülteni olacağına dairdi. Kendi kendime belki de otobüsün firması iflastan nasıl çıktığına dair haberler veriyordur diye meraklanmaya başladım. Muavin gazeteleri kucaklayarak “ücretsiz” dediği yerde dağıtmaya başladığında ise gördüğüm bunun Hürriyet gazetesi olduğuydu. Demek anlı-şanlı(!) gazete beleşe düşmüş, kendine yana yana okur arıyor ya da nasıl olsa haydan gelen huya gidiyordu.
Bedava dağıtılıyor olsa da gazeteyi alan kişi tek tük oldu. Hangi gazete ya da kitap olursa olsun, okuma zahmetine katlanmayacak bir sürü insanın varlığı ayrı bir konu ama ben gazeteyi almasam da karaya vurmuş “Amiral Gemisi”nin haliyle biraz farklı yandan ilgileniyorum:
“Bakar mısınız beyefendi bu gazeteyi nerden alıyorsunuz da bedava dağıtıyorsunuz?”
“Nereden alınıyor bilmiyorum, otogarlardan veriyorlar. Biz de dağıtıyoruz. Otobüsün temizliğinde kullanıyoruz, ayakaltına seriyoruz filan.”
Muavinin dediği doğruydu. Sonradan fark ettim ki gazete salt kendi firmalarının otobüslerinde yoktu. Mola yerlerinde başka otobüslerin önünde de rastladım. Otogarlarda bekleşen ya da uyuyan yolcular altlarına yatak-minder yapmıştı. Sayfalardaki bantlara baktım, onlar da “Amiral Gemisi”nin parçacıklarıydı. Muavine, “Demek milletin paralarıyla satın aldıkları gazeteyi şimdi iyice çöplüğe dönüştürdüler” diye eklemiştim. Genç muavin yumuşak ve tatlı yüz ifadesini bozmadan işi gereği kalıplaşmış bir ifadede bulundu: “Bilmem, ben siyasetten anlamam!” Aslında bu sözleri siyasetten anladığının kendisiydi. Yoksa siyaset yaptığımı nereden bilecekti? Korku iklimi ortamında iş, aş, gelecek kaygısı bir birey olarak onda da ağır basıyordu. Ve bu ikliminin yaratılmasında yandaş bir gazete olarak Hürriyet’in de elbet rolü vardı.
Amiral Gemisi
Bilindiği gibi Hürriyet gazetesi öteden beri hem derin hem de resmi yüzüyle egemen iktidar ilişkilerinin istihbarat birimi gibi bir rol almıştır. Bazen “derin”den edindiği bilgilerle yaptığı haber diğer gazetelerin ya da köşe yazarlarının gündemini oluşturmuştur. Devletin hedef tahtasına koyduğu bir kişi ya da kurumun basındaki yansısı önce Hürriyet aracılığıyla dışa vurmuştur. İktidar ve sermaye ilişkilerinin istikrar ve geleceğine ilişkin çatışma ve dengeye dayalı sözcülük görevini yine Hürriyet yapmıştır. Bu ve bunun gibi nedenlerle basın camiasında Hürriyet için “Türk basınının Amiral Gemisi” nitelemesi kullanılmıştır.
Amiral Gemisi Hürriyet, Aydın Doğan’ın eline geçtikten sonra basın dışında da faaliyeti olan bir sermaye grubunun malı haline gelmişti. Gazetenin yaslandığı sermaye grubu devlet bankalarının etrafında dönüyor, satışa çıkarılan KİT’lere de talip oluyordu. İktidara yakınlık- uzaklık ilişkisi Amiral Gemisi’ni eski sularda, kendi rotasında doğru düzgün yol almaktan alıkoyuyordu. Gazeteye atılan başlıklar, ülke gündemine dair verilen haberler hükümet ileri gelenleriyle ilişkilerinin iyi ya da kötü oluşuna göre değişiyordu. Gazetenin başyazarı, patronuyla birlikte Ankara’da kredi veya satın alma ilişkileri içerisinde görülüyordu ki Babıâli’nin gazeteci ve yazarları patronuyla işler ve ilişkiler peşinde koşan meslektaşlarını “Özköşk” diye ünlendirmişlerdi.
Amiral Gemisi sermaye ilişkilerine eklendikten sonra gazete olarak pek rahat yüzü görmedi. Mevcut iktidarla iyi olması, o anda muhalefet olanla iyi olmaması anlamına geliyordu. O an muhalefet olan bir sonraki süreçte iktidar olduğunda da işler iyice karmakarışık hale geliyordu. Patronunun kapısında vergi denetçileri, icra memurları eksik olmayınca Amiral Gemisi de açılan deliklerini tıkamakta zorlanıyor; gemi su almaya devam ediyordu.
Kurutma paspası
Yandaş çemberini genişleten mevcut iktidar 24 Haziran seçimlerinden önceki süreçte büyük bir operasyonla Amiral Gemisi’ne artık dur dedi. Bu defa daha önce Milliyet’i alan ya da aldırdıkları Demirören’e rüyasında bile göremeyecekleri bir şey yaşattılar: Çiftçiye ve esnafa kredi yükümlülüğü esas olan bankaların kredi musluğunun birini de Demirören’e bağlayarak Aydın Doğan’ı Hürriyet’ten, Doğan Medya’dan savuşturdular. Amiral Gemisi böylece el değiştirdi. Parayı veren bankalar olunca o da Milliyet, Vatan, Haber Türk gibi bedava da dağıtılan bir gazeteye dönüştü. Yani… Yanisi kredi musluğunu bağlıyor, beğenmediğini işten atıp kayıtsız şartsız itaat eden yandaş bir basın yaratıyor; sonra da bir lütufmuş gibi insanların girip çıktığı otogarlarda, hastanelerde, marketlerde bedavaya okur arıyorsun. Gerçek ve bağımsız anlamda bir gazete sayılmamak açısından bu kadarı bir gazeteye yeter de artar bile! Vah Amiral Gemisi vah! Karaya vurmuş, daha sayfan bile açılmadan kurutma paspası olacağın günler de varmış! Gerisi teferruat… (Mustafa Peköz)