Suriye'de 33 askerin yaşamını yitirdiği saldırı sonrası toplumsal muhalefet örgütleri AKP iktidarının Suriye'de yürüttüğü savaşın T...
Suriye'de 33 askerin yaşamını yitirdiği saldırı sonrası toplumsal muhalefet örgütleri AKP iktidarının Suriye'de yürüttüğü savaşın Türkiye'ye ve bölge halklarına zarar veren haksız bir savaş olduğunu belirterek acilen barışın sağlanması gerektiğini belirtti...
İdlip’te son olarak 33 Türk askerinin ölümüyle sonuçlanan savaş politikalarına dair toplumsal muhalefet örgütlerinden açıklamalar geliyor. “Savaşa hayır!” diyen toplumsal muhalefet örgütleri mevcut manzara karşısında çatışmayı tırmandırmak yerine barışın savunulması gerektiğini vurguluyor.
Toplumsal muhalefet örgütlerinden gelen açıklamalar şöyle:
Türk Tabipleri Birliği: “Çok üzgünüz! Aklın, sağduyunun ve barışın egemen olmasını diliyoruz!”
Öncelikle dün akşam İdlip’te yaşanan saldırıda yaşamını yitiren askerlerimizin yakınlarına başsağlığı ve yaralılarımıza acil şifa diliyor, ülkemizin bu karabasandan güçlü bir demokrasi ve barış mücadelesi vererek çıkacağına olan inancımızı koruyoruz.
Konuşmanın, yazmanın değerlendirme yapmanın zor olduğu zamanlardan geçiyoruz.
Ancak kendi mesleğimizden de biliyoruz ki, ölümcül sonuçları olabilecek durumlarda tablonun doğru değerlendirilmiş olması, onu etkileyebilecek bütün etken ve parametrelerin ayrıntılı olarak hesaba katılması, ortaya çıkabilecek muhtemel veya nadir yan etkilerin ve diğer faktörlerin öngörülmesi ve hepsinden önemlisi bütünsel ve bilimsel bir bakış açısının hakim olması çok önemlidir. Soruna ve tabloya yaklaşım doğal olarak ortaya çıkacak klinik sonucu belirler.
Toplumsal ve siyasal olaylara müdahale süreçleri için de benzer bir yaklaşım söz konusudur.
Ülkemizin Suriye politikasını bu perspektifle değerlendirdiğimizde kaygılanmamızı gerektirecek çokça sorun olduğunu ve ülkemizin büyük zararlar görebileceği kapsamlı bir savaşa doğru sürüklendiğini görüyoruz.
Tüm yaşananlara rağmen sağduyunun, aklın ve ısrarlı bir barış talebinin hakim olmasını temenni ediyor, bütün çatışma ve savaşların birer halk sağlığı sorununa dönüşeceği ilkesini bir kez daha hatırlatıyor, ülkemizin ve bölge halklarının zarar görmemesi için elimizden gelen herşeyi yapmaya hazır olduğumuzu bildiriyoruz.
DİSK: “Ülkemize daha fazla acı yaşatmayın”
Suriye’de Türk Silahlı Kuvvetlerine yönelik hava saldırısı sonucu çok büyük bir acı ile karşı karşıyayız. Başta ateş düşen ocaklar olmak üzere tüm ülke olarak başımız sağ olsun. Ve en önemlisi de bu tarifsiz acılar artık bir son bulsun.
Resmi açıklamalara göre Şubat ayı boyunca en az 51 askerimizi İdlib’de yitirdik. “Neden” sorusunun sorulmasının bile “ihanet” olarak yaftalandığı bir ortamda, askerleri korumak, bu acıları durdurmak için acil adımlar atılması gerekmektedir.
Türkiye Cumhuriyeti tarafından “terör örgütü” kabul edilen HTŞ örgütünün İdlib’deki hakimiyetine son vermeye yönelik Suriye’nin operasyonunu durdurmak ve bölgede “ateşkes” sağlamak adına bu kadar ağır bedeller ödenmesi yürekleri yakmaktadır.
Bugün ihtiyacımız olan bitmek bilmeyen çatışmalar, misliyle verilen karşılıklar değil tek bir askerin daha kaybedilmeyeceği koşulların oluşturulmasıdır.
“Emevi Camii’nde namaz kılacağız” sloganıyla yürütülen Suriye politikasının ülkemize ciddi bedeller ödettiği açıktır.
Bugün derhal bu politikadan vazgeçilerek, “Yurtta Barış Dünyada Barış” politikası güçlendirilmelidir.
Emperyalistlerin bölge halklarını birbirine düşürerek, kendi nüfuz alanlarını genişletmeye yönelik kirli siyasetleri uğruna kaybedecek tek bir canımız olmamalıdır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin acilen toplanarak 9 yıldır sürdürülen ve yanlışlığı acı bir şekilde ortaya çıkan Suriye dış politikasına son vermesi gerekmektedir.
Bugün hepimizin görevi bu ülkenin çocuklarının güven içinde dönüşünü sağlamak, bölgemize yönelik emperyalist planları bozacak barış ve kardeşlik adımlarını atmaktır.
DİSK olarak dün olduğu gibi bugün de yurtseverliğin ve insanlığın bizlere yüklediği bu görevi omuzlamaktan geri durmayacağımızı kamuoyuna duyururuz.
KESK: “Ortadoğu’da savaşı değil, barış politikalarını büyütelim!”
Dün gece saatlerinde İdlib’den gelen haber yürekleri dağlamıştır. Basına, medyaya yansıyan bilgilere göre İdlib’de yaşanan çatışmada 33 asker hayatını yitirmiş, otuzdan fazla asker yaralanmıştır. Öncelikle hayatını kaybeden askerlerin ailelerine ve Türkiye halklarına başsağlığı, yaralılara acil şifalar diliyoruz. Yeni kayıplar yaşanmamasını temenni ediyoruz.
KESK olarak en başından itibaren tüm dünyada olduğu gibi Ortadoğu’da ve Suriye’de de çözümün emperyalist ülkelerin beslendiği savaş ve çatışma politikalarından, şiddetin tırmandırılmasından değil, barış ortamının tesis edilmesinden geçtiğini, dolayısıyla ülkemizi Ortadoğu bataklığına iten politikalardan kaçınılması gerektiğini vurguluyoruz.
Buna rağmen iki emperyalist blok arasında birini diğerine karşı koz olarak kullanmaya dayalı politikada ısrar ülkemizi daha büyük bir çıkmaza doğru sürüklemiş bulunmaktadır.
Bir kez daha altını çiziyoruz. Savaş ve çatışmaların bedelini yoksul halk çocukları canları ile ödüyor. Emperyalist güçler ve silah tekelleri savaştan, acıdan ve gözyaşından besleniyor.
Suriye’ye karşı ilan edilen ve Rusya ile İran’ı da karşısına alan çatışma ve savaş politikalarının emekçilere, insanlığa ve halklarımıza hiçbir yararı yoktur.
Ortadoğu politikasındaki yanlışların ve fevri kararların faturasının askerlere ve halka yıkılmasından derhal vazgeçilmelidir.
Suriye’den tüm yabancı güçler, emperyalistler bir an önce çekilmelidir. Suriye’nin geleceğine, demokratik bir sürecin işletilmesi ile Suriye’de yaşayan halklar karar vermelidir.
Bu ülkenin emekçilerinin, halkının yarattığı kaynaklar silahlanmaya, savaşa değil işsizlik sorununun, geçim derdinin çözülmesine ve yoksulluğun bitirilmesine harcanmalıdır.
TKP: “Bu savaş durdurulmalıdır”
Hükümet Suriye ordusuna bir hafta boyunca verdirdiği kayıpları açıkladıktan sonra, Hatay Valisi “dokuz askerimiz şehit oldu” bilgisini verdi. Sonra sayı hızla yükseldi. Kesin sayı belli değil, onlarca evladımız hayatını yitirdi. Halkımızın başı sağ olsun.
Bir başka ülkenin egemenliğini, toprak bütünlüğünü hiçe sayan Suriye politikası ülkemizi vekalet savaşlarından hızla kapsamlı bir savaşa sürüklemektedir. Emperyalist işgale karşı kurulmuş olan Türkiye Cumhuriyeti bir başka ülkenin topraklarında o ülkenin ordusuna karşı silahlı bazı gruplarla birlikte çarpışmaktadır. Önceki gün devletin resmî haber ajansı TSK mensuplarının, IŞİD amblemli kişilerle birlikte fotoğrafını servis etmiş ve daha sonra bu fotoğrafları yayından kaldırmıştır. IŞİD eli kanlı bir terör örgütüdür.
NATO da eli kanlı bir terör örgütüdür. Bir süre öncesine kadar Türkiye’de sesini çıkaranı Amerikan ajanlığı ile, FETÖ yandaşlığı ile suçlayan siyasi iktidar, dün Suriye topraklarında sürmekte olan savaşta ABD ve NATO’nun desteği için yoğun bir diplomasi başlatmış, batılı hükümetlere başvurmuştur. Dün Suriye’deki çatışmalar yoğunlaşırken Filistin halkının celladı siyonist İsrail de Şam’a saldırmıştır. Bütün bunlar rastlantı değildir. Anlaşıldığı kadarıyla hükümetin Suriye politikasında yeni aşama, savaşın kapsamını genişletmek, hatta NATO ile Rusya arasında açık bir askeri karşı karşıya gelişin gerçekleşmesini sağlamaktır.
Bunun mümkün olup olmamasından bağımsız olarak, emperyalist dünyada gerilimlerin küçük bir hesap hatasında kontrolden çıkabilecek kadar keskinleştiğini bir kez daha vurgulamak zorundayız. Türkiye’de şu anda hesap yapma yeteneğini tamamen yitirmiş bir siyasi iktidarın var olması tehlikenin boyutlarını artırmaktadır.
TMMOB: “Savaşın acı sonuçlarını yaşıyoruz”
Suriye toprakları uzun yıllardan bu yana emperyalist odakların güç yarıştırdığı kanlı bir savaşa sahne oluyor. Bölge halkına derin acılar ve yıkımlar yaşatan bu kirli savaş bugüne kadar milyonlarca kişinin evlerini bırakıp göç etmesine, yüzbinlerce kişinin hayatını kaybetmesine ve binlerce şehrin yıkılmasına neden oldu.
Bugüne kadar yaptığımız tüm açıklamalarda ülkemizin emperyalist güçler arasındaki etkinlik mücadelesinin tehlikeli tuzaklarından uzak durması gerektiğini dile getirdik. Ortadoğu’nun ve Suriye’nin ihtiyacı olan şeyin, şiddetin tırmandırılması değil, silahların susturularak barışın sağlanması olduğunu vurguladık.
Ne yazık ki, bu sese kulak verilmeyerek, ülkemizin Suriye’deki savaşın bir tarafı haline getirilmesinin acı sonuçlarını yaşıyoruz.
Dün Suriye’de 33 vatan evladını yitirdik. Hayatını kaybeden askerlerimizin derin üzüntüsünü yüreklerimizde taşıyoruz.
Hayatını kaybeden askerlerimize rahmet, acılı ailelerine ve tüm ülkemize baş sağlığı diliyoruz.
İnsan Hakları Derneği: “Savaşa karşı çıkılması gerekir”
Türkiye’nin Suriye’nin İdlip bölgesinde bulunan askeri birliğine yönelik gerçekleştirilen saldırı sonucunda 33 askerin yaşamını yitirdiği, 32 askerin de yaralandığı yetkili makamlarca açıklanmıştır. Yaşamını yitirenlerin ailelerine, sevenlerine ve Türkiye halkına başsağlığı diler, yaralılara acil şifalar dileriz.
Mart 2011’de başlayan Suriye iç savaşının geldiğimiz aşamada Türkiye-Suriye savaşına dönüşmesi oldukça ciddi ve kaygı verici bir durumdur. Siyasi iktidarın, sorunları diyalog ve müzakere yöntemleri ile çözmek yerine sorunların sonuçlarını ortadan kaldırmak amacıyla aktif askeri hareketlilik içerisine girmesi böylesi bir durumun oluşmasına sebep olmuştur.
Bir kez daha belirtmek isteriz ki Türkiye ülke içindeki ve dışındaki Kürt Sorunu’nu demokratik ve barışçıl yollarla çözebilir, yeter ki bu konuda siyasi irade ortaya koyabilsin. Diğer ülkelerle olan sorunların barışçıl zemin ve diyalogla çözülmesi için uluslararası mekanizmaları sonuna kadar zorlaması gerekmektedir.
İnsan hakları savunucuları olarak gelinen bu aşamada savaşın büyük acı ve yıkımlara sebep olacağını, bu nedenle de herkesin savaşa karşı çıkması gerektiğini bir kez daha ifade etmek isteriz.
İdlip’te son olarak 33 Türk askerinin ölümüyle sonuçlanan savaş politikalarına dair toplumsal muhalefet örgütlerinden açıklamalar geliyor. “Savaşa hayır!” diyen toplumsal muhalefet örgütleri mevcut manzara karşısında çatışmayı tırmandırmak yerine barışın savunulması gerektiğini vurguluyor.
Toplumsal muhalefet örgütlerinden gelen açıklamalar şöyle:
Türk Tabipleri Birliği: “Çok üzgünüz! Aklın, sağduyunun ve barışın egemen olmasını diliyoruz!”
Öncelikle dün akşam İdlip’te yaşanan saldırıda yaşamını yitiren askerlerimizin yakınlarına başsağlığı ve yaralılarımıza acil şifa diliyor, ülkemizin bu karabasandan güçlü bir demokrasi ve barış mücadelesi vererek çıkacağına olan inancımızı koruyoruz.
Konuşmanın, yazmanın değerlendirme yapmanın zor olduğu zamanlardan geçiyoruz.
Ancak kendi mesleğimizden de biliyoruz ki, ölümcül sonuçları olabilecek durumlarda tablonun doğru değerlendirilmiş olması, onu etkileyebilecek bütün etken ve parametrelerin ayrıntılı olarak hesaba katılması, ortaya çıkabilecek muhtemel veya nadir yan etkilerin ve diğer faktörlerin öngörülmesi ve hepsinden önemlisi bütünsel ve bilimsel bir bakış açısının hakim olması çok önemlidir. Soruna ve tabloya yaklaşım doğal olarak ortaya çıkacak klinik sonucu belirler.
Toplumsal ve siyasal olaylara müdahale süreçleri için de benzer bir yaklaşım söz konusudur.
Ülkemizin Suriye politikasını bu perspektifle değerlendirdiğimizde kaygılanmamızı gerektirecek çokça sorun olduğunu ve ülkemizin büyük zararlar görebileceği kapsamlı bir savaşa doğru sürüklendiğini görüyoruz.
Tüm yaşananlara rağmen sağduyunun, aklın ve ısrarlı bir barış talebinin hakim olmasını temenni ediyor, bütün çatışma ve savaşların birer halk sağlığı sorununa dönüşeceği ilkesini bir kez daha hatırlatıyor, ülkemizin ve bölge halklarının zarar görmemesi için elimizden gelen herşeyi yapmaya hazır olduğumuzu bildiriyoruz.
DİSK: “Ülkemize daha fazla acı yaşatmayın”
Suriye’de Türk Silahlı Kuvvetlerine yönelik hava saldırısı sonucu çok büyük bir acı ile karşı karşıyayız. Başta ateş düşen ocaklar olmak üzere tüm ülke olarak başımız sağ olsun. Ve en önemlisi de bu tarifsiz acılar artık bir son bulsun.
Resmi açıklamalara göre Şubat ayı boyunca en az 51 askerimizi İdlib’de yitirdik. “Neden” sorusunun sorulmasının bile “ihanet” olarak yaftalandığı bir ortamda, askerleri korumak, bu acıları durdurmak için acil adımlar atılması gerekmektedir.
Türkiye Cumhuriyeti tarafından “terör örgütü” kabul edilen HTŞ örgütünün İdlib’deki hakimiyetine son vermeye yönelik Suriye’nin operasyonunu durdurmak ve bölgede “ateşkes” sağlamak adına bu kadar ağır bedeller ödenmesi yürekleri yakmaktadır.
Bugün ihtiyacımız olan bitmek bilmeyen çatışmalar, misliyle verilen karşılıklar değil tek bir askerin daha kaybedilmeyeceği koşulların oluşturulmasıdır.
“Emevi Camii’nde namaz kılacağız” sloganıyla yürütülen Suriye politikasının ülkemize ciddi bedeller ödettiği açıktır.
Bugün derhal bu politikadan vazgeçilerek, “Yurtta Barış Dünyada Barış” politikası güçlendirilmelidir.
Emperyalistlerin bölge halklarını birbirine düşürerek, kendi nüfuz alanlarını genişletmeye yönelik kirli siyasetleri uğruna kaybedecek tek bir canımız olmamalıdır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin acilen toplanarak 9 yıldır sürdürülen ve yanlışlığı acı bir şekilde ortaya çıkan Suriye dış politikasına son vermesi gerekmektedir.
Bugün hepimizin görevi bu ülkenin çocuklarının güven içinde dönüşünü sağlamak, bölgemize yönelik emperyalist planları bozacak barış ve kardeşlik adımlarını atmaktır.
DİSK olarak dün olduğu gibi bugün de yurtseverliğin ve insanlığın bizlere yüklediği bu görevi omuzlamaktan geri durmayacağımızı kamuoyuna duyururuz.
KESK: “Ortadoğu’da savaşı değil, barış politikalarını büyütelim!”
Dün gece saatlerinde İdlib’den gelen haber yürekleri dağlamıştır. Basına, medyaya yansıyan bilgilere göre İdlib’de yaşanan çatışmada 33 asker hayatını yitirmiş, otuzdan fazla asker yaralanmıştır. Öncelikle hayatını kaybeden askerlerin ailelerine ve Türkiye halklarına başsağlığı, yaralılara acil şifalar diliyoruz. Yeni kayıplar yaşanmamasını temenni ediyoruz.
KESK olarak en başından itibaren tüm dünyada olduğu gibi Ortadoğu’da ve Suriye’de de çözümün emperyalist ülkelerin beslendiği savaş ve çatışma politikalarından, şiddetin tırmandırılmasından değil, barış ortamının tesis edilmesinden geçtiğini, dolayısıyla ülkemizi Ortadoğu bataklığına iten politikalardan kaçınılması gerektiğini vurguluyoruz.
Buna rağmen iki emperyalist blok arasında birini diğerine karşı koz olarak kullanmaya dayalı politikada ısrar ülkemizi daha büyük bir çıkmaza doğru sürüklemiş bulunmaktadır.
Bir kez daha altını çiziyoruz. Savaş ve çatışmaların bedelini yoksul halk çocukları canları ile ödüyor. Emperyalist güçler ve silah tekelleri savaştan, acıdan ve gözyaşından besleniyor.
Suriye’ye karşı ilan edilen ve Rusya ile İran’ı da karşısına alan çatışma ve savaş politikalarının emekçilere, insanlığa ve halklarımıza hiçbir yararı yoktur.
Ortadoğu politikasındaki yanlışların ve fevri kararların faturasının askerlere ve halka yıkılmasından derhal vazgeçilmelidir.
Suriye’den tüm yabancı güçler, emperyalistler bir an önce çekilmelidir. Suriye’nin geleceğine, demokratik bir sürecin işletilmesi ile Suriye’de yaşayan halklar karar vermelidir.
Bu ülkenin emekçilerinin, halkının yarattığı kaynaklar silahlanmaya, savaşa değil işsizlik sorununun, geçim derdinin çözülmesine ve yoksulluğun bitirilmesine harcanmalıdır.
Kendi bekası için haksız bir savaş çıkarıp sürdürenler ülkeyi, insanlarımızı düşünmüyor. AKP’nin çıkarları ile Türkiye’nin çıkarları aynı değildir. #SavaşaHayır
59 kişi bunun hakkında konuşuyor
24 kişi bunun hakkında konuşuyor
TKP: “Bu savaş durdurulmalıdır”
Hükümet Suriye ordusuna bir hafta boyunca verdirdiği kayıpları açıkladıktan sonra, Hatay Valisi “dokuz askerimiz şehit oldu” bilgisini verdi. Sonra sayı hızla yükseldi. Kesin sayı belli değil, onlarca evladımız hayatını yitirdi. Halkımızın başı sağ olsun.
Bir başka ülkenin egemenliğini, toprak bütünlüğünü hiçe sayan Suriye politikası ülkemizi vekalet savaşlarından hızla kapsamlı bir savaşa sürüklemektedir. Emperyalist işgale karşı kurulmuş olan Türkiye Cumhuriyeti bir başka ülkenin topraklarında o ülkenin ordusuna karşı silahlı bazı gruplarla birlikte çarpışmaktadır. Önceki gün devletin resmî haber ajansı TSK mensuplarının, IŞİD amblemli kişilerle birlikte fotoğrafını servis etmiş ve daha sonra bu fotoğrafları yayından kaldırmıştır. IŞİD eli kanlı bir terör örgütüdür.
NATO da eli kanlı bir terör örgütüdür. Bir süre öncesine kadar Türkiye’de sesini çıkaranı Amerikan ajanlığı ile, FETÖ yandaşlığı ile suçlayan siyasi iktidar, dün Suriye topraklarında sürmekte olan savaşta ABD ve NATO’nun desteği için yoğun bir diplomasi başlatmış, batılı hükümetlere başvurmuştur. Dün Suriye’deki çatışmalar yoğunlaşırken Filistin halkının celladı siyonist İsrail de Şam’a saldırmıştır. Bütün bunlar rastlantı değildir. Anlaşıldığı kadarıyla hükümetin Suriye politikasında yeni aşama, savaşın kapsamını genişletmek, hatta NATO ile Rusya arasında açık bir askeri karşı karşıya gelişin gerçekleşmesini sağlamaktır.
Bunun mümkün olup olmamasından bağımsız olarak, emperyalist dünyada gerilimlerin küçük bir hesap hatasında kontrolden çıkabilecek kadar keskinleştiğini bir kez daha vurgulamak zorundayız. Türkiye’de şu anda hesap yapma yeteneğini tamamen yitirmiş bir siyasi iktidarın var olması tehlikenin boyutlarını artırmaktadır.
AKAN KANIN SORUMLUSU SARAY'DIR.
Kendi ikbali için kan dökmekten çekinmeyenlere de, tezkereye evet deyip bu kana ortak olanlara da sesleniyoruz:
Bu savaş bizim savaşımız değil!
TBMM acilen toplanarak TSK'nin Suriye'den geri çekilmesi kararını almalıdır.#SavaşaHayır
Kendi ikbali için kan dökmekten çekinmeyenlere de, tezkereye evet deyip bu kana ortak olanlara da sesleniyoruz:
Bu savaş bizim savaşımız değil!
TBMM acilen toplanarak TSK'nin Suriye'den geri çekilmesi kararını almalıdır.#SavaşaHayır
Hayatını kaybeden askerlerin ailelerine baş sağlığı diliyor, acılarını paylaşıyoruz.
Çözüm savaş ve işgalde değil, emperyalizme karşı barış ve kardeşlik siyasetindedir
Çözüm savaş ve işgalde değil, emperyalizme karşı barış ve kardeşlik siyasetindedir
Sonuna kadar karşıyız.
Başka ülkenin toprağına asker gönderilemez.
Yoksulların, emekçilerin gençleri ölüme gönderiliyor.
Onları ölüme gönderenler vatan, bayrak arkasına saklanıyor.
Herşey vatan için değil, herşey seçim için diyorlar.
Bu savaş onların iktidarda kalma savaşıdır.
+
Başka ülkenin toprağına asker gönderilemez.
Yoksulların, emekçilerin gençleri ölüme gönderiliyor.
Onları ölüme gönderenler vatan, bayrak arkasına saklanıyor.
Herşey vatan için değil, herşey seçim için diyorlar.
Bu savaş onların iktidarda kalma savaşıdır.
+
TMMOB: “Savaşın acı sonuçlarını yaşıyoruz”
Suriye toprakları uzun yıllardan bu yana emperyalist odakların güç yarıştırdığı kanlı bir savaşa sahne oluyor. Bölge halkına derin acılar ve yıkımlar yaşatan bu kirli savaş bugüne kadar milyonlarca kişinin evlerini bırakıp göç etmesine, yüzbinlerce kişinin hayatını kaybetmesine ve binlerce şehrin yıkılmasına neden oldu.
Bugüne kadar yaptığımız tüm açıklamalarda ülkemizin emperyalist güçler arasındaki etkinlik mücadelesinin tehlikeli tuzaklarından uzak durması gerektiğini dile getirdik. Ortadoğu’nun ve Suriye’nin ihtiyacı olan şeyin, şiddetin tırmandırılması değil, silahların susturularak barışın sağlanması olduğunu vurguladık.
Ne yazık ki, bu sese kulak verilmeyerek, ülkemizin Suriye’deki savaşın bir tarafı haline getirilmesinin acı sonuçlarını yaşıyoruz.
Dün Suriye’de 33 vatan evladını yitirdik. Hayatını kaybeden askerlerimizin derin üzüntüsünü yüreklerimizde taşıyoruz.
Hayatını kaybeden askerlerimize rahmet, acılı ailelerine ve tüm ülkemize baş sağlığı diliyoruz.
Savaşın ve ölümlerin sorumlusu Saray/AKP iktidarıdır. Askeri birlikler ülkemizin güvenliğini sağlamak için değil, cihatçı çetelere kalkan olarak Suriye’ye gönderilmiştir. Askerlerin, Saray/AKP iktidarının bekası için Suriye’ye sürülmesine razı olmayacağız. #SAVASAHAYIR #barış
İnsan Hakları Derneği: “Savaşa karşı çıkılması gerekir”
Türkiye’nin Suriye’nin İdlip bölgesinde bulunan askeri birliğine yönelik gerçekleştirilen saldırı sonucunda 33 askerin yaşamını yitirdiği, 32 askerin de yaralandığı yetkili makamlarca açıklanmıştır. Yaşamını yitirenlerin ailelerine, sevenlerine ve Türkiye halkına başsağlığı diler, yaralılara acil şifalar dileriz.
Mart 2011’de başlayan Suriye iç savaşının geldiğimiz aşamada Türkiye-Suriye savaşına dönüşmesi oldukça ciddi ve kaygı verici bir durumdur. Siyasi iktidarın, sorunları diyalog ve müzakere yöntemleri ile çözmek yerine sorunların sonuçlarını ortadan kaldırmak amacıyla aktif askeri hareketlilik içerisine girmesi böylesi bir durumun oluşmasına sebep olmuştur.
Bir kez daha belirtmek isteriz ki Türkiye ülke içindeki ve dışındaki Kürt Sorunu’nu demokratik ve barışçıl yollarla çözebilir, yeter ki bu konuda siyasi irade ortaya koyabilsin. Diğer ülkelerle olan sorunların barışçıl zemin ve diyalogla çözülmesi için uluslararası mekanizmaları sonuna kadar zorlaması gerekmektedir.
İnsan hakları savunucuları olarak gelinen bu aşamada savaşın büyük acı ve yıkımlara sebep olacağını, bu nedenle de herkesin savaşa karşı çıkması gerektiğini bir kez daha ifade etmek isteriz.