Ne darbe girişimine karşı yapılan darbe gecesiymiş be, yetkililerden hiçbiri tam olarak saat kaçta darbeden haberdar olduğunu bilmiyor. Bunun tek nedeni var, o da hepsinin darbe girişiminden haberdar olması ve ondan sonra haberi yokmuş gibi açıklama yapmak zorunda kalması. Durum böyle olunca bir önceki söyleşide saat kaçta haberdar olduğunu da karıştırırsın, enişteyle yengeyi de, emniyet müdürünü de, MİT müsteşarını da...

Efkan Ala çeşitli gazete ve haber kanallarına o akşamı aşağıdaki gibi anlatıyor: 'O akşam biz 21.25 uçağıyla Ankara'ya hareket ettik. Tabi o anda darbe girişimi tam belirgin değil, yani daha doğrusu bizim haberimiz yok. 23.00 civarında Ankara'ya indik, koruma müdürüm darbe oluyor dedi, arkasından MİT müsteşarı Hakan Fidan aradı.'

Benim bu açıklamadan anladığım Efkan Ala'nın darbeden haberi var, esasında uçağa bindiği saat tam da darbenin başlamak üzere olduğu saate yakın. O yüzden 'Tabi o anda darbe girişimi tam belirgin değil' dedikten hemen sonra kendisini toparlamaya çalışıyor ve 'yani daha doğrusu bizim haberimiz yok.' diyor.

Eğer bigün demokrasi gelmese de gelir gibi yaptığında bence ilk yargılanacak isimlerden birisi Efkan Ala'dır. Mehmet Baransu'nun gözaltına alınışı bile bunun için yeterlidir. Mehmet Baransu'nun evine giden polislere 'Kapıyı açmazsa kapıyı kırın, ben gerekli evrakları sonra gönderirim.' Bunu ancak faşizmi içselleştiren birisi yapabilir diye düşünüyorum.

Esas soru Anadolu Ajansı'yla söyleşi yapan Efkan Ala'nın kimi açıklamaları AKP'yle ters düşüyor. Efkan Ala Gülen-Erdoğan kavgasını Erdoğan'ın Davos'taki 'One Minute' olayına bağlamış. Oysa AKP bu tarihi 17-25 Aralık olarak açıklıyor. Bilemediniz ilk tartışmaları MİT müsteşarı Hakan Fidan'ın ifadeye çağrılmasına kadar götürebilirsiniz ki, o tarihten sonra bile Erdoğan Bülent Arınç vasıtasıyla Gülen'in kendilerine bir emirleri olup olmadığını soruyor. Ayrıca Erdoğan 2013 tarihindeki dil olimpiyatlarına da katılıyor. Bunu neden o tarihe çekiyor Efkan Ala, tahminen Gülen hareketinin İsrail ile bağlantısını vurgulamak istiyor ama dediğim gibi Erdoğan ve AKP'yle ters düşüyor.

Ala'nın başka ilginç açıklaması da var bu söyleşide, o da Emasya Protokolü. Ala söyleşide 'Zaten darbenin kendi mantığında da bir problem vardır. Eskiden de İç Hizmet Kanunu, ordu tarafından darbelere gerekçe olarak kullanılırdı. Biz, onu daha sonra kaldırdık.' diyor. Söylediği iç hizmet kanunu Emasya Protokolü ve ne ilginçtir ki 15 Temmuz darbesinden bikaç gün önce tekrar gündeme geliyor ve 14 Temmuz günü, yani darbeden 1 gün önce Resmî Gazete'de tekrar yayınlanıyor. Söyleşi ilginç değil mi, tekrar yayınlandığından ne Efkan Ala'nın ne de söyleşi yapan kastecinin haberi yok.

Kasteci ya, kendince ilginç bir soru daha soruyor Efkan Ala'ya:

O akşam sizin bu talimatınıza karşı gelen herhangi bir emniyet müdürü oldu mu ya da tereddütte olanlar?
Hayır. Bir kısmını görevden aldım.

Madem karşı gelen yok, neden görevden aldın yada karşı gelenlerin olduğunu söylemek çok mu ayıp. Ve eğer sen kasteciysen neden görevden alındıklarını sormadın, madem karşı çıkmadılar, o zaman bu ne turşusu, çok mu zordu sormak yada gazeteciliğin kastecilikten farklı olduğunu anlamak.

Söyleşide saçmalık bitmiyor ki yazıyı bitireyim. Efkan Ala bu bölümde çöyle diyor: 'Çok enstantaneler var içerisinde. Özel Kuvvetler Komutanı, "Genelkurmay Başkanımızın yerini tespit ettim, bana bir hükümet emri lazım gidip onu alabilmem için." diye gece beni aradı. Korgeneral. Ben "İçişleri Bakanı olarak, şu anda Cumhurbaşkanımızın da Başbakanımızın da yetkilerinin bende mündemiç olduğunu düşünerek, madem ki sizinle ben görüşüyorum, o yetkilerin hepsini veriyorum, git ve al." diye talimat verdim. Onlar yanlış istihbarat almışlardı, başka bir sonuç doğdu, gittiler bulamadılar. Ama sabaha kadar tamamen vaziyet edildi, yönetildi ve bu sonuç elde edildi.'

Bu yasayı Efkan Ala bilemiyebilir ama Özel Kuvvetler Komutanı Zekai Aksakallı'nın bilmemesi olanaksız. Gerçek şu, Özel Kuvvetler Komutanlığı'nın bu gibi durumlarda önemli görevlerinden birisi genel kurmay başkanını korumak, yani korumak yada kurtarmak için özel bir izin alması gerekmiyor, hatta bu gibi durumlarda cumhurbaşkanı yada başbakan tersini söylese de uymamak zorunda. O yüzden neyin iznini alıyor yada Efkan Ala, Erdoğan ve Yıldırım Çelebilerin olmadığı yerde öne mi çıkmak istiyor anlamadım.

Ancak, böyle bir telefon konuşması olduysa da ilginç, hem Zekai Aksakallı'nın izin istemesi, hem de ' Genelkurmay Başkanımızın yerini tespit ettim' demesi ilginç, çünkü dönemin genel kurmay başkanı Hulusi Akar'ın Akıncı Üssü'ne götürüldüğünü bitek kundaktaki çocuk bilmiyor.

Dedim ya çok karmaşık bir söyleşi, elimden geldiğince çözmeye çalıştım. Saat 19.06'daki uçuş yasağından sözüm ona haberi olmayan bir içişleri eski bakanı söyleşisinin analizi ancak böyle olur. Ve bu arada onca yıldır suskun olan Efkan Ala neden parlatılıyor tekrar, yoksa Süleyman Soylu'dan görevi devir mi alacak? (ALİ NESİN - ARTI GERÇEK)
Daha yeni Daha eski