CANIM HAMZA, SENİN HAKKIN BANA HARAM, İKİ ELİN YAKAMDA OLSUN...

Döverek öldürmüşler... Döverek. On yedi yaşında bir çocuğu döverek öldürmüşler. Daha önce yaptıkları gibi. Başka çocuklara, başkalarının evlatlarına yaptıkları gibi...

Bazı yandaş gazeteler, ‘tartışma esnasında’ ifadesiyle vermiş haberi. Böyledir buralarda işte, tartışırken ölüverir insanlar. Münferittir onların ölümü ve birileri, ‘tartışırken’ sözcüğünü yazabilir, daha önce yazıldığı gibi.

On yedi yaşında bir insanı, bir genci, bir çocuğu…

Birkaç gözü dönmüş faşist arasına aldı, Hamza’ya vurmaya başladı. Anasının babasının koklamaya kıyamadığı kollarına, öpmeye doyamadığı başına, artık atmayan kalbine, bacaklarına, sırtına vurarak, ahlaksızca vurarak öldürdüler çocuğu.

Bursa’da meydana gelmiş ‘olay’. 15 Temmuz günü akşam saatlerinde yaşanmış. Böyle başlıyor haberler. Pazarcılık yapan 17 yaşındaki Hamza Ajan, bir serseri grubun hakaret ettiği Suriyeli kadını savunmaya çalışmış. Hakarete uğrayan bir kadını korumak istemiş. Belli ki onurlu bir gençmiş, seyretmeyi kendisine yedirememiş, ahlaklı bir insanmış Hamza.

Bunun üzerine kadını taciz eden dört kişinin saldırısına uğramış ve dövülmüş. Fenalaşıp yere yığılmış.

Gerisi malum… Hep işittiğimiz gibi, “…hastanede yapılan tüm müdahalelere rağmen olayın yaşandığı gece saat… civarında öldü.”

Birileri gözaltına alınmış. Biri tutuklanmış. Tutuklananın yapacağı savunmayı harf harf tahmin etmek güç mü? Giyeceği takım elbiseyi, takacağı kravatı, hâkime anlatacağı vatan ve bayrak sevgisini…

Hamza Suriyeli. Zevk için buradadır ve mutlulukla pazarcılık yapıyordur herhalde. Yurdundan kopmayı çok istemiştir. Hayali, Türkiye’de pazarcı olmaktır.

Hemşerilerinin atölyelerde üç kuruşa çalışmayı hayal edişleri gibi. Çoluk çocuğun azgın dalgalarda boğulmayı tercih edişleri gibi. Köprü altlarında dilenmeyi hayal edişleri gibi. Sınır boylarına süpürülmeyi hayal edişleri gibi. Burada, hiç tanımadığı, bilmediği insanlarca küçük görülmeyi hayal edişleri gibi. Müsebbibi olmadığı bir savaşın mağduru olmayı isteyişleri gibi… 

‘Muhalif’ sıfatlı, yalnızca bu toprakta ‘demokrasi’ kavramını ağızlarına alabilecek, kendileri dışındaki herkesi sersem zanneden, dünyadan habersiz, sığ, çiğ, ‘reel politik’ ve ‘dış politika’ sözcüklerini telaffuz edebildiği için son derece donanımlı olduğu vehmiyle ömür süren kimi apaçık faşistlerin kendisini her fırsatta horlamasını, hayal etmişti herhalde Hamza.

Dönsünler memleketlerineeeeee… Burası biziiiim… Dönüp savaşsınlaaaar… Bunlar zengiiiin… Bunlaaaaar…

Döner miydi bilemeyiz. Fırsat bulamadı Hamza ve dövülerek öldürüldü. On yedi yaşındaydı. Bir kadını korumayı isteyen, belli ki haysiyet sahibi bir gençti, çocuktu.

Yazamıyorum. Hak edilen sözcükleri kullanamıyorum. Donup kalıyor zihnim. Olmuyor.

Dert edinen bir avuç insan dışında hiç kimsenin umursamayacağını biliyorum, biliyoruz. Nadira Kadirova’yı, el kadar kız çocuğu Rabia Naz’ı, Ali İsmail’i, tren raylarında can verenleri, diğerlerini… umursayan bir avuç insan, gündeme getirecek, hatırlayacak, arada bir adını anacak.

Çok kısa sürede unutulacak Hamza. Diğerleri gibi…

Irkçıya, ahlaksıza söyleyecek söz, hatırlatılacak bir değer, önerecek bir ilke yok benden taraf. Derdim kendimle bu kez.

Cânım Hamza’nın mekânı cennet, hakkı bana haram, iki eli yakamda olsun... (MURAT SEVİNÇ - DİKEN.COM)
Daha yeni Daha eski