İsrail’de seçimlerin ardından, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve Benny Gantz, Nisan’da, bir birlik anlaşması imzalayarak koalisyon hükümeti kurdu. Anlaşma, işgal altındaki Batı Şeria’da (%33’lük kısım), İsrail yerleşimlerini ve Ürdün Vadisi çevresini de kapsayan ‘işgali’ resmen başlatıyordu. Buna göre hükümet, 1 Temmuz 2020’den itibaren ‘ilhak’ planlarını tartışmaya açarak parlamentonun onayına sunabiliyordu.
‘İlhak’ planları; ABD Başkanı Donald Trump’ın ‘Yüzyılın Anlaşması’ olarak nitelediği anlaşmayı duyurmasının ardından geldi.
10 maddede ‘ilhak’ ile ilgili bilmeniz gerekenleri derledik:
1- ‘İlhak,’ uluslararası hukukun açıkça ihlalidir
‘İlhak,’ zor kullanarak toprak elde etmektir ve uluslararası hukukun açıkça ihlalidir. Bu nedenle işgalin, bir bölgenin yasal statüsü üzerinde hiçbir etkisi olamaz; ilgili bölge hukuki açıdan işgal altında olmaya devam eder. İşgal Altındaki Filistin Toprakları söz konusu olduğunda ‘işgal,’ İsrail hukukunun, işgal altında olduğu kabul edilen bölgeleri kapsayacak şekilde genişletilmesi ve bu bölgelerin İsrail toprağıymış gibi ele alınması anlamına gelir.
2- ‘İlhak,’ uluslararası hukukun art niyetli şekilde hiçe sayılmasıdır
Uluslararası hukukun bu konudaki tavrı son derece net: İlhak, hukuka aykırıdır. İsrail’in bu politikayı sürdürmesi, uluslararası hukuku art niyetli şekilde hiçe saydığını göstermektedir ancak bu işgalci güç olarak İsrail’in uluslararası insancıl hukuk gereğince sahip olduğu yükümlülükleri ortadan kaldırmaz. Uluslararası toplum, İsrail’in işlediği uluslararası hukuk ihlalleriyle ilgili cezasızlığa son vermelidir.
3- ‘İlhak,’ 10 yıllardır süregelen insan hakları ihlallerini ağırlaştırmaktadır
Uluslararası Af Örgütü, İsrail yetkililerine, işgal altındaki Batı Şeria’da ‘işgal’ planlarını derhal durdurma çağrısı yapıyor. Filistinlilere yönelik 10 yıllardır süregelen sistematik insan hakları ihlallerini daha da ağırlaştıracak işgalin amacı, Filistinlileri, uluslararası hukukun güvencelerinden yoksun bırakmaktır.
İsrail’in atacağı bu adım, BM Antlaşması’nı, uluslararası hukukun jus cogens (üstün hukuk) kuralını ve İsrail’in uluslararası insancıl hukuk yükümlülüklerini de ihlal eder.
4- ‘İlhak’ kurumsal ayrımcılığı yerleşik hale getirmektedir
İsrail’e göre, Filistin topraklarının daha büyük bir kısmının ‘ilhak’ edilmesi, İsrail yerleşimlerinin genişlemesi anlamına gelir. Bu adım, aynı zamanda, İşgal Altındaki Filistin Toprakları’nda yaşayan Filistinlilerin işgal nedeniyle karşılaştığı kurumsallaşmış ayrımcılık politikalarını ve kitlesel insan hakları ihlallerini de yerleşik hale getirir. Filistinlilerin yurttaşlık ve siyasi haklarından sistematik olarak yoksun bırakılması ve dolaşım özgürlüğü, eşitlik ve ayrımcılığa uğramama haklarına yönelik ihlaller de buna dahildir.
5- ‘İlhak,’ savaş suçları kapsamına girer
İsrail’in İsrailli sivilleri işgal altındaki Filistin topraklarına yerleştirme ve Filistinlileri yerinden etme politikası, uluslararası insancıl hukukun temel kurallarını çiğnemektedir. Cenevre Sözleşmesi, “İşgalci Gücün, kendi sivil nüfusunu işgal ettiği topraklara taşımasını” ve “koruma altındaki sivilleri işgal altındaki topraklardan bireysel veya kitlesel boyutta zorla taşımasını ve bu topraklardan sınır dışı etmesini” yasaklar.
Yerleşimler yalnızca İsraillileri işgal altındaki topraklara kalıcı olarak yerleştirme amacıyla inşa edilmiştir. Bu, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin Roma Statüsü gereğince bir savaş suçudur. Bunu hiçbir plan değiştiremez.
BM uzmanları, teklif edilen işgal planının “21. yüzyılda bir apartheid rejimi” yaratabileceğini belirtiyor.
6- Uluslararası toplum, ‘ilhakı’ reddetmelidir
Uluslararası toplumun üyeleri, uluslararası hukuku uygulamalı ve işgal altındaki Batı Şeria’nın herhangi bir kısmının ‘ilhak’ edilmesinin kanunen hükümsüz olduğunu yeniden ifade etmelidir. Uluslararası toplum ayrıca İşgal Altındaki Filistin Toprakları üzerinde kurulmuş olan hukuka aykırı İsrail yerleşimlerinin ve yerleşimlerle bağlantılı altyapının inşa edilmesini ve genişletilmesini derhal durdurmak üzere harekete geçmelidir. Uluslararası toplum, bu doğrultudaki ilk adım olarak, İsrail yerleşimleriyle her türlü ticarete son vermeli; bunun için yerleşimlerde üretilen ürünleri yasaklamalı ve ülkelerinde kayıtlı şirketlerin yerleşimlerde faaliyet göstermesini veya yerleşimlerle ticari işbirliği yapmasını durdurmalıdır.
Uluslararası toplum, sözde ‘yüzyılın anlaşması’nı ve Filistinli mültecilerin geri dönüş hakkı da dahil olmak üzere Filistinlilerin haklarını zayıflatmayı öngören diğer tüm teklifleri reddetmelidir. Af Örgütü, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin İşgal Altındaki Filistin Toprakları’ndaki duruma ilişkin soruşturma açmasını desteklemekte ve tüm devletlere, Mahkemesi’nin “Filistin’deki duruma” ilişkin bölgesel yargı yetkisini onaylayan karara destek sunma çağrısı yapmaktadır.
7- ‘İlhak,’ İsrail’in işgalci güç olarak sahip olduğu yasal yükümlülükleri değiştirmez
‘İlhak,’ İşgal Altındaki Filistin Toprakları’nda geçerli olan iki temel uluslararası hukuk rejimini değiştirmez. İşgal Altındaki Filistin Toprakları’ndaki durum, öncelikle, işgal hukukunu da kapsayan uluslararası insancıl hukuk ve uluslararası insan hakları hukuku çerçevesinde düzenlenmektedir. Bazı ağır ihlaller savaş suçları veya insanlığa karşı suçlar kapsamına girebileceği için uluslararası ceza hukuku da geçerlidir. İşgal, uluslararası hukuk gereğince hukuka aykırıdır; bu nedenle, “kanunen hükümsüzdür ve uluslararası yasal etkiye sahip değildir.”
‘İlhak,’ bir bölgenin işgal altında olduğu kabulüne dayanan yasal statüsünü değiştirmediği gibi, İsrail’in işgalci güç olarak sahip olduğu yükümlülükleri de ortadan kaldırmaz. Dördüncü Cenevre Sözleşmesi Madde 47’ye göre, “işgal altındaki topraklarda koruma altında olan kişiler, işgal sonucunda; veya işgal altındaki toprakların yetkilileriyle İşgalci Güç arasında imzalanan herhangi bir anlaşma sonucunda; veya İşgalci Gücün işgal altındaki toprakları tamamen veya kısmen ilhak etmesi sonucunda haklarından mahrum edilemez.”
8- ‘İlhakın’ diğer ağır sonuçları
‘İlhakın’ son derece ağır sonuçları olabilir. Örneğin, Filistinlilerin ilhak edilmesi teklif edilen topraklardaki oturum ve vatandaşlık statüsü henüz net değil. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu açıkça ‘ilhak edilecek’ bölgelerdeki Filistinlilere İsrail vatandaşlığı verilmeyeceğini söyledi.
‘İlhak,’ Filistinlilerin özel mülkü olan topraklar, tarım arazileri ve mülkiyetlere el konulmasına yol açabilir. ‘İlhak, barınma hakkına yönelik ihlalleri de ağırlaştırmaktadır. Başta İsrail tarafından Filistin toprağı olduğu kabul edilmeyen köylerdeki topluluklar olmak üzere, Filistin Toprakları’nda yaşayanları yerinden edilme tehlikesi altına sokuyor.
Batı Şeria’nın büyük bir kısmının ‘ilhak edilmesi,’ Filistinlilerin dolaşım özgürlüğünü daha da sınırlandırır. Mevcut kısıtlamaların birçoğu doğrudan yerleşimlerle ilgilidir. Yerleşimleri korumak ve ‘tampon bölgelerin’ sürekliliğini sağlamak gibi amaçlarla uygulanan kısıtlamalar buna dahildir.
Gazze’nin İşgal Altındaki Filistin Toprakları’nın geri kalanından ayrı tutulması, işgal altındaki sivillerin parçalı durumunu kalıcı hale getiriyor. Gazze’deki abluka, Batı Şeria’nın çeşitli kısımlarının ‘ilhak’ edilmesini de kolaylaştıran temel bir unsurdur.
9- Filistin tarafı ‘ilhaka’ karşı çıkarak uluslararası koalisyon çağrısı yaptı
Filistin Dışişleri Bakanı, ‘ilhak’ planını, “Filistin topraklarına yönelik en alçakça umumi hırsızlık” olarak değerlendirdi ve uluslararası toplumu, İsrail’e yaptırım uygulamaya çağırdı.
Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, Mayıs ayında, ‘ilhak’ planına karşılık, Filistinli yetkililerle İsrail arasında uzun zamandır devam eden güvenlik işbirliğine son verildiğini duyurdu. Filistin Kurtuluş Örgütü, İsrail’in ‘ilhak’ planına karşı duracak uluslararası bir koalisyon kurulması için çağrı yaptı.
Kıdemli Hamas yetkilisi Salih El Bardavil, İsrail’in ‘ilhak’ planına “her türlü direnişle” karşılık verilmesi gerektiğini söyledi ve tüm Filistinlilere bu plana çıkma çağrısında bulundu. Haziran’da Hamas’ın askeri kanadı olan İzzeddin El Kassam Tugayları, İsrail’in ‘ilhak’ planının, Filistinlilere karşı “savaş ilanı” olarak değerlendirileceğini açıkladı.
1 Temmuz’da, Gazze’de yüzlerce Filistinli, İsrail’in ‘ilhak’ planını protesto etti.
10- Filistin toprakları daha önce de ‘ilhak’ edildi
1967’de İsrail, Doğu Kudüs ve çevresindeki 64 kilometrekarelik alanı Kudüs’teki İsrail yönetimine dahil etmek suretiyle ‘ilhak’ etti. İsrail yönetimindeki belediyenin yeni sınırları, 70 kilometrekarelik bir alanı kapladı. Aradaki topraklar, civar bölgelerde Filistinlilere ait yaklaşık 28 köyün topraklarıydı ve koordinatları, en az sayıda Filistinliyle en fazla toprağı dahil edebilecek şekilde belirlendi.
İsrail’in, uluslararası hukuk gereğince halen İşgal Altındaki Filistin Toprakları’nın bir parçası olan Doğu Kudüs’ü ‘ilhak’ etmesi, BM Güvenlik Konseyi’nin çok sayıda kararı ile uluslararası toplum tarafından defalarca kınandı.
Ayrıca İsrail, 1967 Savaşı’ndan sonra Suriye’nin Golan Tepeleri’ni işgal etti. Golan Tepeleri’nde yaşayan binlerce Suriyeli, savaş ve işgal nedeniyle yerinden edildi. İsrail, 100’ün üzerinde köyü tahrip etti ve bu köylere ait topraklarının büyük bir kısmı, hukuka aykırı yerleşimler kurmak için kullanıldı. İsrail 1981’de İsrail’in yargı yetkisini ve hukukunu, işgal altındaki Golan Tepeleri’ni de kapsayacak şekilde genişleten Golan Tepeleri yasasını çıkardı. Golan Tepeleri’nin ‘ilhakı,’ BM Güvenlik Konseyi’nin 497 Sayılı Kararı ile özel olarak kınandı. (UAÖ)