Türk Toraks Derneği koronavirüs vakalarında ciddi artış oluğuna dikkat çekerek, “Pandeminin kontrolünün kaybedildiği kaygısı taşınmakta ve birinci dalganın ikinci zirvesine doğru hızla yaklaşıldığını düşünmektedir” diye uyardı. Dernek, Alanya, Batman, Manisa başta olmak üzere çok sayıda göğüs hastalıkları hekiminin istifalarını verdiğini belirterek, “Sağlık çalışanlarında tükenmişlik izlenmektedir” ifadelerini kullandı...
Dernek'ten “Toraks Uyarıyor” başlığıyla yapılan açıklamada, dernek, üyelerinden koronavirüs vakalarının arttığına yönelik bilgiler geldiğii ve hastanede yatan, yoğun bakım tedavisi gereken hastaların sayısında ciddi yükselişler olduğu belirtilerek, “Bu bilgilerden yola çıkarak pandeminin kontrolünün kaybedildiği kaygısı taşınmakta ve birinci dalganın ikinci zirvesine doğru hızla yaklaşıldığını düşünmektedir” denildi.
1 Haziran itibariyle atılan ‘normalleşme adımları’ ile beraber düğün, sınav, toplu taşıma, toplu ibadet, turistik seyahat olayların fiziksel mesafeyi ortadan kaldırdığı hatırlatılan açıklamada, süreçte tespit edilen ‘yanlışlar’ şöyle sıralandı:
“Hastanelerdeki pandemi servisleri azaltılmış, bazı hastaneler pandemi hastanesi olmaktan çıkarılmıştır. Bilimsel olarak PCR testinin hastaların sadece yüzde 40’ını saptayabildiği bilindiğinden, resmi rakamlara yansıyan hastalık ve ölüm sayılarının var olanın yarısından azı olduğu düşünülmektedir. Bu testin bile uygulanma şartları daraltılmış, hastalığı yayma olasılığı olan bireylere bile belirtisi yoksa test yapılmama kararı alınmıştır. Bu uygulama ile yakınması olmayan, teması nedeniyle enfeksiyon riski yüksek olan kişiler arasından yeni hasta bulma şansı yitirilmiştir.”
‘BAKANLIĞIN PANOSUNA YANSIMADI’
“Haziran ve Temmuz aylarında hasta sayıları artmış, ancak hasta yatırma kriterleri değiştirilince koronavirüsle ilgili sayıların Sağlık Bakanlığınca günlük olarak paylaşıldığı ‘turkuaz panoya’ yansımamıştır. Artan hasta sayısı konusunda ayrıntılı olarak bilgilendirilmeyen vatandaşlar, pandeminin ciddiyetini kavrayamamış ve bir kısmı ise sürecin bu denli uzamasını neden gösterip süreci inkâr mekanizmaları geliştirmişlerdir.”
Dernek hastanelerdeki yatılı hasta ve yoğun bakım hastasının kapasitenin üstünde olduğunu ifade ederek, şunları sıraladı:
- Artan hastalık yükü konusunda kamu yöneticileri kamuoyuna yeterli bilgilendirme yapmamaktadırlar.
- Tedavideki ilaç protokollerinde hâlâ hidrosiklorokin bulunması güncel litaratür ile uyumlu değildir. Son dönemde bazı illerimizde güncel tedavi rehberinde önerilen favipiravir dâhil ilaç bulmakta sıkıntı yaşandığı bilgileri tarafımıza ulaşmaktadır.
- Koronavirüs çoklu organ hastalığı iken birçok hastanede sadece göğüs hastalığı uzmanları tek sorumlu hekim olarak kabul edilmektedir. Bu da ilgili hekimlerin insanüstü iş yüküne maruz kalmasına yol açmaktadır.
‘HEKİMLER İSTİFASINI İSTİYOR’
- Sağlık çalışanlarında tükenmişlik izlenmektedir. Son 1 haftada çok sayıda Göğüs Hastalıkları hekimi Alanya, Batman, Manisa başta olmak üzere, istifaları vermekte, emekliliklerini istemektedir.
- Sağlık çalışanları Covid-19 olmaya ve yaşamlarını kaybetmeğe devam etmektedirler. Covid-19, sağlık çalışanları için, halen meslek hastalığı olarak kabul edilmemiştir.
- Hekimler, canlarını hiçe sayarak pandemi mücadelesini sürdürürken, ‘Tıbbi hizmetlerin kötü uygulanmasından doğan sorumluluk’ kanun teklifi verilmiştir. Teklif hekimler için ağır para ve hapis cezası içermektedir. Pandemi nedeniyle canı pahasına çalışan hekimlere böyle bir yasanın reva görülmesi ayrıca umutsuzluk ve haksızlığa uğrama duygusuna yol açmaktadır.
YAPILMASI GEREKENLERİ MADDE MADDE AÇIKLADI
Dernek, Sağlık Bakanlığı’na çağrıda bulunarak, yapılması gerekenleri madde madde şöyle açıkladı:
1. Test sayısı artırılmalıdır.
2. Pandemi ile mücadele bireylere bırakılmamalıdır.
3. Pandemi hastane planlaması tüm paydaşları içermelidir.
4. Favipravir gibi tedavide önemi olan ilaçlara ulaşım problemi çözülmelidir.
5. Koronavirüs sağlık çalışanı için meslek hastalığı kabul edilmelidir. Hastalık ve ölüm durumlarına özgü hak artırıcı düzenlemeler yapılmalıdır.
6. Kamu pandemi yönetimi şeffaf ve gerçekçi veriler sunmalıdır. Hayatını bu mücadeleye adamış hekimlerin görüşleri alınmalıdır.
7. ‘Tıbbi hizmetlerin kötü uygulanmasından doğan sorumluluk’ kanun teklifi geri çekilmelidir. Hekimlerin çalışma koşullarını iyileştirme çalışmalarına ağırlık verilmelidir.
8. Bütün epidemiyolojik veriler sağlık çalışanları ve kamuoyu ile paylaşılmalıdır.
Türk Tabipler Birliği: Aktif hasta sayısı açıklananın 10 katı, sağlıkçılar tükeniyor!
Türk Tabipleri Birliği (TTB) Covid-19 izleme kurulu, 5. ay değerlendirme raporunda benimsenen salgın stratejisinin başarılı olmadığının altını çizerek, "Salgın kontrol altına alınamıyor, sağlıkçılar tükeniyor!" görüşünü savundu.
Türk Tabipler Birliği (TTB) Covid-19 izleme kurulu, Covid-19 pandemisine ilişkin 5. ay değerlendirmesini 14 Ağustos 2020 Cuma günü zoom üzerinde gerçekleştirilen basın toplantısı ile kamuoyuna duyurdu.
TTB Covid-19 izleme kurulu üyesi Prof. Dr. Feride Aksu Tanık, 623.766 kişi karantina altına alındığını, 11 Ağustos 2020 itibarıyla Sağlık Bakanlığı verilerine göre hesaplanan aktif hasta sayısının 11.152 olduğunu söyledi. Tanık, Sağlık Bakanlığı’nın seroprevalans çalışmasında elde edilen sonuçların hesaplanan aktif hasta sayısı ile karşılaştırıldığında, toplumda PCR testi ile tanı alanların 9.9 katı kadar aktif vaka bulunduğunu kaydetti.
"SALGINLA MÜCADELEDE VATANDAŞIN ODAĞA ALINMASI SORUNLU"
TTB Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Sinan Adıyaman, TTB Covid-19 İzleme Kurulu üyeleri Prof. Dr. Feride Aksu Tanık, Prof. Dr. Özlem Azap ve Prof. Kayıhan Pala’nın katıldığı basın toplantısında Türkiye’de Covid-19 pandemisinde güncel durum ele alındı. Hükûmetçe benimsenen salgın stratejisinin başarılı olmadığı belirtildi. Salgınla mücadelede vatandaşın odağa alınmasının sorunlu bir yaklaşım olduğuna dikkat çekilen basın toplantısında, giderek daha çok sayıda sağlık çalışanının enfekte olduğu, sağlık çalışanlarının tükenmekte olduğu vurgulandı.
TTB Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Sinan Adıyaman toplantının açılışında yaptığı konuşmada, 11 Mayıs tarihinde AVM’lerle başlayan, 1 Haziran’da hızlanan yeniden açılma sürecinin 3 ayının dolduğunu, basında takvim olarak “birinci aşama 11 Mayıs, ikinci aşama 27 Mayıs-31 Ağustos, üçüncü aşama 1 Eylül-31 Aralık, dördüncü aşama –aşının bulunmasının beklendiği- 1 Ocak ve sonrası” şeklinde alan sürecin 2. aşamasının içinde bulunulduğunu belirtti. Bu süreçte 27’si hekim 53 sağlık çalışanının Covid-19 nedeniyle yaşamını yitirdiğini belirten Adıyaman, “Yaşamını yitiren tüm hekim ve sağlık çalışanlarını saygıyla anıyor, ailelerine, yakınlarına bir kez daha sabır diliyorum” diye konuştu. Adıyaman, Türkiye’nin Covid-19 salgını sürecindeki 5 ayının değerlendirildiği rapor ile bu süreçte yaşananlardan yola çıkarak, önümüzdeki gün ve ayların gerçekten ağır, zorlu gündemlerini daha az sıkıntı, hastalık ve ölümle atlatabilmeye katkı sunmayı hedeflediklerini bildirdi.
"KİŞİLERDEN BEKLENEN İRADEYİ MERKEZİ OTORİTE GÖSTERMİYOR"
Pandemi ile mücadele stratejisinin yanlış olduğunu belirten Tanık, merkezi otoritenin kendi sorumluluğunu “uyarma” ve “tedavi” ile sınırladığının görüldüğünü ancak pandemi ile mücadelenin bireylerin önlemlerine bırakılabilecek bir mesele olmadığını kaydetti. Tanık, anma toplantıları, bayramlaşmalar, milyonların girdiği sınavlar, Ayasofya’nın açılması gibi etkinliklerin kişilerden beklenen iradeyi merkezi otoritenin göstermediğini ortaya koyduğuna dikkat çekerek, bulaşıcılık hızının azaltılamamasında vatandaşın suçlu olarak işaret edilmesinin sorunlu olduğunu söyledi.
"SAĞLIK ÇALIŞANLARI TÜKENİYOR"
Salgınlarda gerçeklerin gizlenmesi olanaklı olmadığını vurgulayan Tanık, sağlık emekçilerinden ve yerelden yükselen çığlıklara kulak verilmesi gerektiğini kaydetti. Sağlık çalışanlarının tükenmekte olduğuna dikkat çeken Feride Aksu Tanık, sağlık çalışanlarının özlük haklarının geliştirilmesi ve Covid-19 nedeniyle yaşamını yitiren sağlık çalışanlarının geride kalan yakınlarının yaşamlarının güvence altına alınması gerektiğini belirtti.
"65 YAŞ ÜZERİ YURTTAŞLARIMIZIN TEKRAR EVE KAPATILMASINI DOĞRU BULMUYORUZ"
65 yaş üzeri sokağa çıkma sınırlamasına ilişkin bir soru üzerine Prof. Dr. Kayıhan Pala, 65 yaş üzeri yurttaşların bir kez daha eve kapatılmasının hem beden hem ruh sağlıkları açısından yeni sorunlar yaratma potansiyeli olduğuna dikkat çekti. Pala, “Dünyada görülmemiş bir süre içerisinde 65 yaş üzeri yurttaşları eve kapatmanın ne tür sonuçlar verdiğini/vereceğini bilmiyoruz. Sağlık Bakanlığı’na çağrıda bulunmuş ve bunun açıklanmasını istemiştik ama bugüne kadar bir yanıt olmadı. Eşit yurttaş olma bağlarını zedeleyecek yaklaşımlardan kaçınmak gerekir. 65 yaş üzerini eve kapatmaktansa çalışanlar dahil olmak üzere bütün yurttaşların kapanmasını düşünmek gerekebilir ama biz yeniden sadece 65 yaş üzeri vatandaşlarımızın eve kapatılmasının doğru bir yaklaşım olmadığını düşünüyoruz” diye konuştu.
SONBAHARDA AŞILAMA FAALİYETİ İÇİN HAZIRLIK YAPILMALI
Bir başka soru üzerine Prof. Dr. Özlem Azap, Eylül ayından itibaren influenza aşısı için geniş kapsamlı aşılama çalışmalarının başlatılması gerektiğini ve bunun geçtiğimiz dönemlerde “riskli grup” diye tanımlanan gruplardan daha geniş bir aşılama faaliyeti olması, bunun için de aşının stoklanmış olması gerektiğini söyledi. ABD ve İngiltere’de bununla ilgili kamuyou bilgilendirmelerinin yapıldığını belirten Azap, Türkiye’de Sağlık Bakanlığı’nın henüz böyle bir açıklaması olmadığını belirtti. Azap ayrıca, aşılama çalışmalarının sadece hastanelerde ve ASM’lerde değil, daha farklı yöntemlerle ve daha geniş çerçevede yürütülmesi gerektiğinin altını çizdi.
Prof. Dr. Taşova: Sadece okullarda değil, birçok alanda kısıtlamalar olabilir
Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Yeşim Taşova, "Her şey vaka artış hızımıza bağlı. Okulla ilgili karar, vaka artış hızı olduğu zaman zaten olayın rengi değişecek. Sadece okullar değil birçok alanda kısıtlamalara gitme söz konusu olabilir" dedi.
Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Yeşim Taşova, Türkiye'de artan vaka sayılarıyla ilgili açıklamalarda bulundu.
Okullarda yüz yüze eğitimin başlamasıyla ilgili ek önlem olarak daha az çocuğun okullarda olması gerektiğini belirten Taşova, "Sosyal mesafenin korunmasının yanı sıra aynı zamanda daha iyi yönetilebilir olmaları açısından önemli. Çünkü böyle de bir zorunluluk var, çalışma hayatı devam ediyor. Özellikle büyükşehirlerde aile büyükleri çalıştığı çocukların kreşlere verilmesi gerekiyor. Dolayısıyla daha az sayıda, kontrol edilebilir düzeyde alınması gerektiğini söyleyebilirim" diye konuştu.
"3 YAŞ ALTI ÇOCUKLARIN MASKEYİ SÜREKLİ TAKMASI ZOR OLUYOR"
Taşova, "Bütün okullar için özellikle Covid-19'dan nasıl korunabileceği yöntemiyle ilgili her yaş grubuna özel eğitim verilmesinin son derece önemli olacağının altını çizen Prof. Dr. Taşova, "Özellikle kreş ve ilkokul grubu için gerçekten öğrenmeye açıklar. 3 yaş altında maskenin sürekli takılması gibi uyum sıkıntısı olabiliyor. Ama ağaç yaş iken eğilir. Eğitim için de en uygun zaman. Daha başka sağlık durumları için de geçerli, mutlaka yaş grubuna özel eğitimler verilebilir. Görseller kullanılabilir. Bilgisayardan ya da ekrandan seyrettirilebilir. Bu dönem içerisinde çevremizde baktığımızda 3- 4 yaşlarındaki çocuklara dışarı çıkalım denildiğinde 'yok, virüs var' şeklinde algılarının son derece açık olduğunu görüyoruz" ifadelerini kullandı.
"ÇOCUKLAR RİSKLİ GRUPLARLA BİR ARAYA GELMEMELİ"
Taşova ayrıca, "Yüz yüze eğitim süreci başladığı takdirde velilerin de dikkat etmesi gereken kurallar olduğunu söyleyen Taşova, "Velilere tavsiyemiz; kendi ailelerinde veya kendileri ile ilgili Covid-19'a ait kuru öksürük, ateş, halsizlik koku ve tat almada sıkıntı gibi bulgular varsa o çocuğu okula getirmemeleri ve kendilerinin de bir sağlık kuruluşuna başvurmaları gerekiyor. Kendisinde ya da çevresinde bu bulgulara sahip çocuk varsa bunu da mutlaka okula bildirmeleri gerekiyor. Okullarında her gün bu sorgulamayı velilerden istemeleri gerekiyor. Bunu hatırlatmalarında yarar var. Çocuklar okuldan eve döndüklerinde ise mümkün olduğunca riskli grup ve yaşlılarla bir araya gelmemesini, geliyor ise riskli kişi ya da yaşlının maske ile torunu ya da çocuğu ile bir arada olması, el hijyenine dikkat etmesi, odayı havalandırma en temel önlemler" değerlendirmesinde bulundu.
Dernek'ten “Toraks Uyarıyor” başlığıyla yapılan açıklamada, dernek, üyelerinden koronavirüs vakalarının arttığına yönelik bilgiler geldiğii ve hastanede yatan, yoğun bakım tedavisi gereken hastaların sayısında ciddi yükselişler olduğu belirtilerek, “Bu bilgilerden yola çıkarak pandeminin kontrolünün kaybedildiği kaygısı taşınmakta ve birinci dalganın ikinci zirvesine doğru hızla yaklaşıldığını düşünmektedir” denildi.
1 Haziran itibariyle atılan ‘normalleşme adımları’ ile beraber düğün, sınav, toplu taşıma, toplu ibadet, turistik seyahat olayların fiziksel mesafeyi ortadan kaldırdığı hatırlatılan açıklamada, süreçte tespit edilen ‘yanlışlar’ şöyle sıralandı:
“Hastanelerdeki pandemi servisleri azaltılmış, bazı hastaneler pandemi hastanesi olmaktan çıkarılmıştır. Bilimsel olarak PCR testinin hastaların sadece yüzde 40’ını saptayabildiği bilindiğinden, resmi rakamlara yansıyan hastalık ve ölüm sayılarının var olanın yarısından azı olduğu düşünülmektedir. Bu testin bile uygulanma şartları daraltılmış, hastalığı yayma olasılığı olan bireylere bile belirtisi yoksa test yapılmama kararı alınmıştır. Bu uygulama ile yakınması olmayan, teması nedeniyle enfeksiyon riski yüksek olan kişiler arasından yeni hasta bulma şansı yitirilmiştir.”
‘BAKANLIĞIN PANOSUNA YANSIMADI’
“Haziran ve Temmuz aylarında hasta sayıları artmış, ancak hasta yatırma kriterleri değiştirilince koronavirüsle ilgili sayıların Sağlık Bakanlığınca günlük olarak paylaşıldığı ‘turkuaz panoya’ yansımamıştır. Artan hasta sayısı konusunda ayrıntılı olarak bilgilendirilmeyen vatandaşlar, pandeminin ciddiyetini kavrayamamış ve bir kısmı ise sürecin bu denli uzamasını neden gösterip süreci inkâr mekanizmaları geliştirmişlerdir.”
Dernek hastanelerdeki yatılı hasta ve yoğun bakım hastasının kapasitenin üstünde olduğunu ifade ederek, şunları sıraladı:
- Artan hastalık yükü konusunda kamu yöneticileri kamuoyuna yeterli bilgilendirme yapmamaktadırlar.
- Tedavideki ilaç protokollerinde hâlâ hidrosiklorokin bulunması güncel litaratür ile uyumlu değildir. Son dönemde bazı illerimizde güncel tedavi rehberinde önerilen favipiravir dâhil ilaç bulmakta sıkıntı yaşandığı bilgileri tarafımıza ulaşmaktadır.
- Koronavirüs çoklu organ hastalığı iken birçok hastanede sadece göğüs hastalığı uzmanları tek sorumlu hekim olarak kabul edilmektedir. Bu da ilgili hekimlerin insanüstü iş yüküne maruz kalmasına yol açmaktadır.
‘HEKİMLER İSTİFASINI İSTİYOR’
- Sağlık çalışanlarında tükenmişlik izlenmektedir. Son 1 haftada çok sayıda Göğüs Hastalıkları hekimi Alanya, Batman, Manisa başta olmak üzere, istifaları vermekte, emekliliklerini istemektedir.
- Sağlık çalışanları Covid-19 olmaya ve yaşamlarını kaybetmeğe devam etmektedirler. Covid-19, sağlık çalışanları için, halen meslek hastalığı olarak kabul edilmemiştir.
- Hekimler, canlarını hiçe sayarak pandemi mücadelesini sürdürürken, ‘Tıbbi hizmetlerin kötü uygulanmasından doğan sorumluluk’ kanun teklifi verilmiştir. Teklif hekimler için ağır para ve hapis cezası içermektedir. Pandemi nedeniyle canı pahasına çalışan hekimlere böyle bir yasanın reva görülmesi ayrıca umutsuzluk ve haksızlığa uğrama duygusuna yol açmaktadır.
YAPILMASI GEREKENLERİ MADDE MADDE AÇIKLADI
Dernek, Sağlık Bakanlığı’na çağrıda bulunarak, yapılması gerekenleri madde madde şöyle açıkladı:
1. Test sayısı artırılmalıdır.
2. Pandemi ile mücadele bireylere bırakılmamalıdır.
3. Pandemi hastane planlaması tüm paydaşları içermelidir.
4. Favipravir gibi tedavide önemi olan ilaçlara ulaşım problemi çözülmelidir.
5. Koronavirüs sağlık çalışanı için meslek hastalığı kabul edilmelidir. Hastalık ve ölüm durumlarına özgü hak artırıcı düzenlemeler yapılmalıdır.
6. Kamu pandemi yönetimi şeffaf ve gerçekçi veriler sunmalıdır. Hayatını bu mücadeleye adamış hekimlerin görüşleri alınmalıdır.
7. ‘Tıbbi hizmetlerin kötü uygulanmasından doğan sorumluluk’ kanun teklifi geri çekilmelidir. Hekimlerin çalışma koşullarını iyileştirme çalışmalarına ağırlık verilmelidir.
8. Bütün epidemiyolojik veriler sağlık çalışanları ve kamuoyu ile paylaşılmalıdır.
Türk Tabipler Birliği: Aktif hasta sayısı açıklananın 10 katı, sağlıkçılar tükeniyor!
Türk Tabipleri Birliği (TTB) Covid-19 izleme kurulu, 5. ay değerlendirme raporunda benimsenen salgın stratejisinin başarılı olmadığının altını çizerek, "Salgın kontrol altına alınamıyor, sağlıkçılar tükeniyor!" görüşünü savundu.
Türk Tabipler Birliği (TTB) Covid-19 izleme kurulu, Covid-19 pandemisine ilişkin 5. ay değerlendirmesini 14 Ağustos 2020 Cuma günü zoom üzerinde gerçekleştirilen basın toplantısı ile kamuoyuna duyurdu.
TTB Covid-19 izleme kurulu üyesi Prof. Dr. Feride Aksu Tanık, 623.766 kişi karantina altına alındığını, 11 Ağustos 2020 itibarıyla Sağlık Bakanlığı verilerine göre hesaplanan aktif hasta sayısının 11.152 olduğunu söyledi. Tanık, Sağlık Bakanlığı’nın seroprevalans çalışmasında elde edilen sonuçların hesaplanan aktif hasta sayısı ile karşılaştırıldığında, toplumda PCR testi ile tanı alanların 9.9 katı kadar aktif vaka bulunduğunu kaydetti.
"SALGINLA MÜCADELEDE VATANDAŞIN ODAĞA ALINMASI SORUNLU"
TTB Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Sinan Adıyaman, TTB Covid-19 İzleme Kurulu üyeleri Prof. Dr. Feride Aksu Tanık, Prof. Dr. Özlem Azap ve Prof. Kayıhan Pala’nın katıldığı basın toplantısında Türkiye’de Covid-19 pandemisinde güncel durum ele alındı. Hükûmetçe benimsenen salgın stratejisinin başarılı olmadığı belirtildi. Salgınla mücadelede vatandaşın odağa alınmasının sorunlu bir yaklaşım olduğuna dikkat çekilen basın toplantısında, giderek daha çok sayıda sağlık çalışanının enfekte olduğu, sağlık çalışanlarının tükenmekte olduğu vurgulandı.
TTB Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Sinan Adıyaman toplantının açılışında yaptığı konuşmada, 11 Mayıs tarihinde AVM’lerle başlayan, 1 Haziran’da hızlanan yeniden açılma sürecinin 3 ayının dolduğunu, basında takvim olarak “birinci aşama 11 Mayıs, ikinci aşama 27 Mayıs-31 Ağustos, üçüncü aşama 1 Eylül-31 Aralık, dördüncü aşama –aşının bulunmasının beklendiği- 1 Ocak ve sonrası” şeklinde alan sürecin 2. aşamasının içinde bulunulduğunu belirtti. Bu süreçte 27’si hekim 53 sağlık çalışanının Covid-19 nedeniyle yaşamını yitirdiğini belirten Adıyaman, “Yaşamını yitiren tüm hekim ve sağlık çalışanlarını saygıyla anıyor, ailelerine, yakınlarına bir kez daha sabır diliyorum” diye konuştu. Adıyaman, Türkiye’nin Covid-19 salgını sürecindeki 5 ayının değerlendirildiği rapor ile bu süreçte yaşananlardan yola çıkarak, önümüzdeki gün ve ayların gerçekten ağır, zorlu gündemlerini daha az sıkıntı, hastalık ve ölümle atlatabilmeye katkı sunmayı hedeflediklerini bildirdi.
"KİŞİLERDEN BEKLENEN İRADEYİ MERKEZİ OTORİTE GÖSTERMİYOR"
Pandemi ile mücadele stratejisinin yanlış olduğunu belirten Tanık, merkezi otoritenin kendi sorumluluğunu “uyarma” ve “tedavi” ile sınırladığının görüldüğünü ancak pandemi ile mücadelenin bireylerin önlemlerine bırakılabilecek bir mesele olmadığını kaydetti. Tanık, anma toplantıları, bayramlaşmalar, milyonların girdiği sınavlar, Ayasofya’nın açılması gibi etkinliklerin kişilerden beklenen iradeyi merkezi otoritenin göstermediğini ortaya koyduğuna dikkat çekerek, bulaşıcılık hızının azaltılamamasında vatandaşın suçlu olarak işaret edilmesinin sorunlu olduğunu söyledi.
"SAĞLIK ÇALIŞANLARI TÜKENİYOR"
Salgınlarda gerçeklerin gizlenmesi olanaklı olmadığını vurgulayan Tanık, sağlık emekçilerinden ve yerelden yükselen çığlıklara kulak verilmesi gerektiğini kaydetti. Sağlık çalışanlarının tükenmekte olduğuna dikkat çeken Feride Aksu Tanık, sağlık çalışanlarının özlük haklarının geliştirilmesi ve Covid-19 nedeniyle yaşamını yitiren sağlık çalışanlarının geride kalan yakınlarının yaşamlarının güvence altına alınması gerektiğini belirtti.
"65 YAŞ ÜZERİ YURTTAŞLARIMIZIN TEKRAR EVE KAPATILMASINI DOĞRU BULMUYORUZ"
65 yaş üzeri sokağa çıkma sınırlamasına ilişkin bir soru üzerine Prof. Dr. Kayıhan Pala, 65 yaş üzeri yurttaşların bir kez daha eve kapatılmasının hem beden hem ruh sağlıkları açısından yeni sorunlar yaratma potansiyeli olduğuna dikkat çekti. Pala, “Dünyada görülmemiş bir süre içerisinde 65 yaş üzeri yurttaşları eve kapatmanın ne tür sonuçlar verdiğini/vereceğini bilmiyoruz. Sağlık Bakanlığı’na çağrıda bulunmuş ve bunun açıklanmasını istemiştik ama bugüne kadar bir yanıt olmadı. Eşit yurttaş olma bağlarını zedeleyecek yaklaşımlardan kaçınmak gerekir. 65 yaş üzerini eve kapatmaktansa çalışanlar dahil olmak üzere bütün yurttaşların kapanmasını düşünmek gerekebilir ama biz yeniden sadece 65 yaş üzeri vatandaşlarımızın eve kapatılmasının doğru bir yaklaşım olmadığını düşünüyoruz” diye konuştu.
SONBAHARDA AŞILAMA FAALİYETİ İÇİN HAZIRLIK YAPILMALI
Bir başka soru üzerine Prof. Dr. Özlem Azap, Eylül ayından itibaren influenza aşısı için geniş kapsamlı aşılama çalışmalarının başlatılması gerektiğini ve bunun geçtiğimiz dönemlerde “riskli grup” diye tanımlanan gruplardan daha geniş bir aşılama faaliyeti olması, bunun için de aşının stoklanmış olması gerektiğini söyledi. ABD ve İngiltere’de bununla ilgili kamuyou bilgilendirmelerinin yapıldığını belirten Azap, Türkiye’de Sağlık Bakanlığı’nın henüz böyle bir açıklaması olmadığını belirtti. Azap ayrıca, aşılama çalışmalarının sadece hastanelerde ve ASM’lerde değil, daha farklı yöntemlerle ve daha geniş çerçevede yürütülmesi gerektiğinin altını çizdi.
Prof. Dr. Taşova: Sadece okullarda değil, birçok alanda kısıtlamalar olabilir
Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Yeşim Taşova, "Her şey vaka artış hızımıza bağlı. Okulla ilgili karar, vaka artış hızı olduğu zaman zaten olayın rengi değişecek. Sadece okullar değil birçok alanda kısıtlamalara gitme söz konusu olabilir" dedi.
Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Yeşim Taşova, Türkiye'de artan vaka sayılarıyla ilgili açıklamalarda bulundu.
Okullarda yüz yüze eğitimin başlamasıyla ilgili ek önlem olarak daha az çocuğun okullarda olması gerektiğini belirten Taşova, "Sosyal mesafenin korunmasının yanı sıra aynı zamanda daha iyi yönetilebilir olmaları açısından önemli. Çünkü böyle de bir zorunluluk var, çalışma hayatı devam ediyor. Özellikle büyükşehirlerde aile büyükleri çalıştığı çocukların kreşlere verilmesi gerekiyor. Dolayısıyla daha az sayıda, kontrol edilebilir düzeyde alınması gerektiğini söyleyebilirim" diye konuştu.
"3 YAŞ ALTI ÇOCUKLARIN MASKEYİ SÜREKLİ TAKMASI ZOR OLUYOR"
Taşova, "Bütün okullar için özellikle Covid-19'dan nasıl korunabileceği yöntemiyle ilgili her yaş grubuna özel eğitim verilmesinin son derece önemli olacağının altını çizen Prof. Dr. Taşova, "Özellikle kreş ve ilkokul grubu için gerçekten öğrenmeye açıklar. 3 yaş altında maskenin sürekli takılması gibi uyum sıkıntısı olabiliyor. Ama ağaç yaş iken eğilir. Eğitim için de en uygun zaman. Daha başka sağlık durumları için de geçerli, mutlaka yaş grubuna özel eğitimler verilebilir. Görseller kullanılabilir. Bilgisayardan ya da ekrandan seyrettirilebilir. Bu dönem içerisinde çevremizde baktığımızda 3- 4 yaşlarındaki çocuklara dışarı çıkalım denildiğinde 'yok, virüs var' şeklinde algılarının son derece açık olduğunu görüyoruz" ifadelerini kullandı.
"ÇOCUKLAR RİSKLİ GRUPLARLA BİR ARAYA GELMEMELİ"
Taşova ayrıca, "Yüz yüze eğitim süreci başladığı takdirde velilerin de dikkat etmesi gereken kurallar olduğunu söyleyen Taşova, "Velilere tavsiyemiz; kendi ailelerinde veya kendileri ile ilgili Covid-19'a ait kuru öksürük, ateş, halsizlik koku ve tat almada sıkıntı gibi bulgular varsa o çocuğu okula getirmemeleri ve kendilerinin de bir sağlık kuruluşuna başvurmaları gerekiyor. Kendisinde ya da çevresinde bu bulgulara sahip çocuk varsa bunu da mutlaka okula bildirmeleri gerekiyor. Okullarında her gün bu sorgulamayı velilerden istemeleri gerekiyor. Bunu hatırlatmalarında yarar var. Çocuklar okuldan eve döndüklerinde ise mümkün olduğunca riskli grup ve yaşlılarla bir araya gelmemesini, geliyor ise riskli kişi ya da yaşlının maske ile torunu ya da çocuğu ile bir arada olması, el hijyenine dikkat etmesi, odayı havalandırma en temel önlemler" değerlendirmesinde bulundu.