Başkanlığını AKP İstanbul İl Kadın Kolları Yönetim Kurulu Üyesi Gülçin Mete’nin yaptığı Vizyoner Kadınlar Derneği de 60 bin Euro'luk hibe aldı.
Türkiye’de bazı medya kuruluşlarının fonlandığı iddiaları üzerine "Basın özgürlüğü bahanesiyle demokrasimizi kimsenin masasına meze yaptırmayız" diyen Fahrettin Altun’un başkanlığını yürüttüğü İletişim Başkanlığının “Etkin Kriz Yönetimi” projesiyle 30 bin euroluk Avrupa Birliği (AB) hibesi almaya hak kazandı.
Türkiye Ulusal Ajansı, AB’nin eğitim, gençlik ve spor alanlarındaki hibe programı olan Erasmus+Programı kapsamında açılan projelere yapılan başvuruların sonuçlarını duyurdu. Bu kapsamda, İletişim Başkanlığının “Erasmus+Yetişkin Eğitimi Programı 2021 Yılı Ana Eylem 2 - İşbirliği İçin Ortaklıklar Yetişkin Eğitiminde Küçük Ölçekli Ortaklıklar” programı kapsamında sunduğu “Etkin Kriz Yönetimi” başlıklı projesi 30 bin euroluk hibe desteğine hak kazandı.
BAŞKANI AKP’Lİ OLAN DERNEĞE DE 60 BİN EUROLUK HİBE
T24'ten Eray Görgülü'nün haberine göre, başkanlığını AKP İstanbul İl Kadın Kolları Yönetim Kurulu Üyesi Gülçin Mete’nin yaptığı Vizyoner Kadınlar Derneği de “Yerel Kalkınma İçin Kadının Güçlendirilmesi” başlıklı projesiyle 60 bin euroluk hibe desteğinin sahibi oldu.
Ulusal Ajans’tan yapılan açıklamada 2021 yılı Erasmus+ Yetişkin Eğitiminde Küçük Ölçekli Ortaklıklar faaliyeti kapsamında başkanlığa 48 proje teklifinin sunulduğu ve bağımsız dış uzmanlar tarafından yapılan değerlendirme sonucunda toplam 6 proje teklifinin hibe desteği almaya hak kazandığı belirtildi.
"BEŞİNCİ KOL FAALİYETLERİNE MÜSAADE ETMEYİZ"
Merkezi ABD’de bulunan bir vakfın Türkiye’de bazı medya kuruluşlarını fonladığına dair iddiaları üzerine süreci yakından takip ettiklerini belirten İletişim Başkanı Fahrettin Altun, şu ifadeleri kullanmıştı:
"Bazı yabancı liderlerin Türk siyasetini dizayn etme niyet ve gayretlerini açıkça ifade ettiği bir ortamda, hiçbir yabancı devlet ve kuruluşun medya sektörüne çeşitli fonlar sağlamasını söz konusu çıkar ve hedeflerden bağımsız yorumlayamayız. Kimsenin şüphesi olmasın ki, ne basın özgürlüğü ne de bir başka bahaneyle demokrasimizi kimsenin masasına meze yaptırmayız. Yeni kisveler altında beşinci kol faaliyetlerine müsaade etmeyiz."
Kim bu Saray'daki foncular?
Peki tüm bu casusluk davalarıyla, uluslararası kuruluşlarla, kumpası savunanlarla, FETÖ’ye milyonlarla aktaranlarla kimin ilişkisi vardı? Fahrettin Altun ve AKP’nin ağır topları hiç mi birbirlerinin yüzüne bakmıyordu? (27.07.2021-FURKAN KARABAY-CUMHURİYET)
Türkiye son günlerde, bazı medya kuruluşlarının ABD'den fon almasını tartışıyor.
Konu, AKP ve Saray çevresinde de büyük yankı buldu. Öyle ki Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, fon tartışması üzerine medyaya ile yabancı vakıfları hedef aldı ve “sopa gösterdi”.
Tartışmaları fırsat bilen Altun, medyaya yeni bir düzenleme getirileceğinin sinyalini verdi. Altun, “Kimsenin şüphesi olmasın ki, ne basın özgürlüğü ne de bir başka bahaneyle demokrasimizi kimsenin masasına meze yaptırmayız. Yeni kisveler altında beşinci kol faaliyetlerine müsaade etmeyiz” dedi.
Peki Altun’un ve gazetecileri hedef alan AKP’nin önde gelenlerinin Saray’daki başdanışmanın geçmişinden haberi var mıydı? Yoksa bir dönem “okyanus ötesine” selam gönderdiklerini “unuttukları” gibi o başdanışmanın birlikte iş tuttuğu kuruluşlarla örülü geçmişini de mi silmişlerdi?
ALMAN VAKIFLARIN YARGILANDIĞI CASUSLUK DAVASI
Bahsettiğimiz isim Mehmet Uçum. Cumhurbaşkanı Başdanışmanı aynı zamanda da Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu Başkanvekili. Uzun süredir Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yanında olan ve hukuk alanında danıştığı bir isim. Ayrıca 25. Dönem AKP’den milletvekilliği de yaptı Uçum.
Ancak Erdoğan’ın yanı başındaki Uçum’un, bugünlerde Altun ve AKP’nin önde gelenleri tarafından hedef alınan bağlantıları da vardı.
Takvimleri geriye saralım ve öyle anlatalım. 2002 yılında Ankara DGM Cumhuriyet Başsavcılığı’nca, Alman vakıfları soruşturması kapsamında iddianame hazırlanmıştı. Bu iddianamede, “Alman siyasi vakıfların ülkemizin bütünlüğüne, laik cumhuriyet rejimine karşı faaliyetlerde bulunmak üzere görevlendirilmiş, yerli partnerleriyle birlikte irade birliğine vararak, bir ittifak oluşturmuşlardır” denildi.
İddianamede Heinrich Böll Vakfı da yer aldı. Bu vakıf ise 1994 yılından beri Türkiye’de faaliyet gösteriyordu. Alman Yeşiller Partisi’ne yakın derneğin avukatlığını ise yıllarca şimdiki Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum yaptı. “Casusluk yapmadılar” dedi.
MEHMET UÇUM’UN DERNEĞİNDEKİ FETÖ VE SOROS İZLERİ
Ayrıca Mehmet Uçum, Kamusal Politika ve Demokrasi Çalışmaları Derneğinin (PODEM) kurucu başkanlığını da yaptı.
Altun’un eleştirdiği medyayı fonlayan ABD’li Chrest Foundation, Erdoğan’ın başdanışmanının derneği PODEM’i de fonluyordu. PODEM de bunu sitesinde açıklıyordu.
PODEM’in yönetim kurulunda dikkat çeken isimler vardı. Bu isimlerden biri Can Paker’di.
Peki kimdi Can Paker? Soros’un fonladığı Açık Toplum Vakfı’nın yakın döneme kadar yönetim kurulu başkanıydı. FETÖ’nün Balyoz kumpasına karşı çıkmayıp destek veren bir isimdi.
Mehmet Uçum’un PODEM’in de bir başka ayrıntı daha vardı. O ayrıntı da FETÖ Borsası’nın önemli isimlerinden Rixos Otelleri'nin sahibi Fettah Tamince’ydi.
FETÖ lideri Gülen için “İdolüm” diyen Tamince, aynı zamanda da “Erdoğan’a aşık oldum” diyordu. AKP ve FETÖ’nün kasalarından Tamince hakkında FETÖ soruşturmaları düzenlenmişti. Dosyaları bir bir kapatılmıştı. Fettah Tamince dosyasını kapatmasıyla da bilinen savcı İsmet Bozkurt ile Savcı Lütfi Karabacak’ın para karşılığı soruşturma kapatıp gözaltı yaptıkları ortaya çıkmıştı.
Peki tüm bu casusluk davalarıyla, uluslararası kuruluşlarla, kumpası savunanlarla, FETÖ’ye milyonlarla aktaranlarla kimin ilişkisi vardı?
Fahrettin Altun ve AKP’nin ağır topları hiç mi birbirlerinin yüzüne bakmıyordu? (CUMHURİYET)