"Ben ondan bir yaş büyüktüm. 'Hayret, ben seni ilk hafta içinde tanımalıymışım, gecikmişiz' dedi"


"Yaralı teröristin kaçtığı köylere haber verilmişti. Çevredeki bütün gericiler ödül kapma yarışındaydı. Gericiler ve ajanlar, dağda taşta, kana banılmış ekmeği arıyordu. Celal adında azılı gerici ajan, İbo'yu piyango bileti gibi karşıladı, Cafer öğretmene haber verdi. Öğretmen, köye gelen yabancıya baktı, hemen odanın kapısını kilitledi. 29 Ocak sabahı, operasyonu yapan üsteğmen Fehmi, sayısız adamıyla geldi, evin kapısına dayandı. İbo odada yatıyordu. 'İbrahim Kaypakkaya'sın değil mi' dedi. İbo'yu bağlayıp götürdüler."
(Dersim / Çemişgezek, Vartinik Köyü - 29 Ocak 1973)

İbrahim Kaypakkaya 16 Mayıs 1973 günü Diyarbakır Askeri Cezaevi'ndeki hücresinden alındı. 18 Mayıs 1973'te İbrahim Kaypakkaya'nın öldüğü duyuruldu. Ölüm nedeni tutanaklara "intihar" olarak geçti. Savunması için gerekli dökümanları getirmek ve oğlunu görmek için gelen babasına parçalanan cenazesi teslim edildi.

Kaypakkaya'nın 68 kuşağı ve Türkiye Devrimci Hareketi için ne anlama geldiğini, Kaypakkaya ile aynı davada yargılanan Mukaddes Erdoğdu Çelik anlatıyor.

"Mücadeleme yön veren en önemli isimlerden biri"

"İbrahim Kaypakkaya'yı onun kurduğu TKP-ML/TİKKO adlı örgütün 1973 yılında açılan ilk davasında bir sanık olarak yargılandığım zaman tanıdım. Şahsen tanışmadım ama fikirlerleriyle kurduğu örgüt sayesinde, onu tanıyorum diyebilirim. Bu sayede benim için ne kadar kıymetli bir devrimci olduğunu da anlatabilirim.

"Ben 68'de ortaokulu bitiyordum. 68 kuşağını İstanbul-Diyarbakır arasındaki uzun tren yolculuklarında tanıdım. Onlardan emperyalizmi, faşizmi, mücadeleyi öğrendim. Mücadeleme yön veren en önemli isimlerden biri de İbrahim Kaypakkaya'dır.

"Ölüm haberini iki ay sonra aldık"

"Ferda Güley, o dönemki Cumhuriyet Halk Partisi'nin Bolu milletvekiliydi. Bir gencin Diyarbakır Sıkıyönetim Cezaevi'nde öldüğünü, babasına parçalanmış cesedinin teslim edildiğini ve babanın ağlayarak kendisine geldiğini söylemişti. Bunun soruşturulmasına dair verdiği soru önergesi ertesi gün gazetelere yansıdı. Biz haberi Cumhuriyet Gazetesi'nde okuduk. Bu dediğim temmuz ayında oluyor. 17 Mayıs gecesini 18 Mayıs'a bağladığı gün öldürüldüğünü biz ancak iki ay sonra öğrendik. Çok üzüldük. Şok olduk. Tanımayanlar için de çok yıkıcıydı bu haber.

"Nihayet 1973 Ekim ayının ortasında, dava başladığı gün koca bir duruşma salonuna götürüldük. Selimiye Kışlası'nın ikinci katına. İlk duruşma şöyle başladı: 1 numaralı sanık İbrahim Kaypakkaya müteveffa olduğu için davası ayrılmıştır. İlk sıralarda oturan bir arkadaşımız kalktı, 'Önce bir dilekçe okuyacağız," dedi ve kimlik bildirimini kabul etmedi. 'Bu davanın 1 numaralı sanığı öldürüldü, bu davada hazır olması gerekiyordu,' dedi.

"Davaya 100 küsur tutuklunun tümü katıldı. Bundan dolayı pek çok arkadaşımız ceza da aldı. Hem TKP-ML/TİKKO davası hem de bizim isyan davamız 1974 affına kadar sürdü. 74'ün Temmuz'unda bir bölümümüz tahliye edildi, dört kişi ise idam cezası aldı. İdam cezası alanlar 12 Eylül'ün ortalarında çıkmaya başladılar."

"Ser verip sır vermeyen bir yıldız"

"İbrahim Kaypakkaya, onun fikirleriyle tanıştığım için kendimi şanslı saydığım bir isim. Devrim hedefiyle Rosa Luxemburg'un koyduğu kopuş çizgisine benzer bir çizgi belirmesi benim için çok etkileyici.

"1971 devrimci başkaldırısının son halkası Kaypakkaya. Çok etkileyici bir bakış açısı vardı. Kürt ulusal meselesinin varlığını adıyla çağırıyordu. Öylece geçiştirmiyordu. Bir ulusun haklarının tümünün tanınmasını savunan ve bu konuda Kemalizm başta olmak üzere tüm resmi tarihi eleştiren bir konumda pozisyonlanması çok önemli. Çünkü bu Türkiye devrimci hareketinin yürümesi gereken yolun ana hattını da çizen bir duruş.

"Kaypakkaya, 1969'dan itibaren de Kürdistan'a gidiyor zaten. Vartinik'te yakalanmasının nedeni de bu. Kürdistan'ı çalışma alanı olarak seçmesinin bir nedeni de tabii Mao Zedong'un 'halk savaşı stratejisi'ni seçmesi."


"Çorumlu bir köylü Kürdistan'da çalışma yürütüyordu, tabii ki hemen başının ezilmesi gerekiyordu."

"İbrahim'in bir eylemi Sinan Cemgiller'i ihbar eden muhtarı bulmak oldu. Bunu bu kadar biliyorduk biz. Bir gün Sinan Cemgil'in mezar başında Kaypakkaya'yla olan bir anısını anlattı gazeteci Oral Çalışlar. 1971 yazında Antep'e gitmişler Bölge Komitesi kurmak üzere. Bir çay bahçesinde otururken öğlen ajansından Sinanların Nurhak'ta öldürüldüğünü duymuşlar. İbrahim durup şunları söylemiş: 'Şimdi bir-iki gerilla birliğin olacak, kasaba kasaba gezip köylülere ajitasyon yapacaksın, katliamın gerçeğini anlatacaksın.'

"İbrahim'in hayallerini onun ölümünden yıllar sonra Kürt gençleri gerçekleştirdi. Bu kadar ete, kana bürünmüş bir mücadele karşısında coşku yaşamazsınız da ne yaşarsınız? Parlayan bir yıldız İbrahim. Ser verip sır vermeyen bir yıldız."

Arkadaşı Muzaffer Oruçoğlu'nun anlatımıyla Kaypakkaya

Muzaffer Oruçoğlu, 68'in tanıklarından. 1947 doğumlu yazar, şair, besteci ve ressam.

İbrahim Ekinci'nin Oruçoğlu'yla yaptığı söyleşi Ayrıntı Yayınları tarafından "Muzaffer Oruçoğlu Anlatıyor: Zavot'tan Vartinik'e" ismiyle yayımlandı. Oruçoğlu, kitapta arkadaşı İbrahim Kaypakkaya'dan da çokça bahsediyor. Muzaffer Oruçoğlu, İbrahim Kaypakkaya ile tanışmasını şöyle anlatıyor:

"1967'de gittiğimde Çapa'da bir sosyalist grup dikkatimi çekti... Birisi, Çetin Altan'ın köşe yazısını asıyordu. Yanına gittim, İbrahim'le tanışmam o asma işi sırasında başladı. Oradan kantine gittik. Bol bol güldüğümüzü anımsıyorum. İbo benden bir devre öndeydi. Ben ondan bir yaş büyüktüm. 'Hayret, dedi ben seni ilk hafta içinde tanımalıymışım, gecikmişiz, dedi."

Bir devrimcinin portresi: İbrahim Kaypakkaya

Türkiye Komünist Partisi-Marksist Leninist (TKP-ML) ve Türkiye İşçi Köylü Kurtuluş Ordusu'nun (TİKKO) kurucusu.

1961'de Hasanoğlan Öğretmen Okulu'nun sınavını kazanarak, öğrenimine burada devam etti. Devrimci düşünceyle ilk kez burada tanışan Kaypakkaya, bu okulu dereceyle bitirdikten sonra Yüksek Öğretmen Okulu'na gitti. Ardından İstanbul'da Çapa Yüksek Öğretmen Okulu'na başladı. Aynı zamanda İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Fizik Bölümü öğrencisiydi.

Bu yıllarda özellikle devrimci gençliğin anti-emperyalist mücadelesine yakın ilgi duydu. Sosyalist düşünceyi benimseyip, okuldaki arkadaşlarıyla birlikte Fikir Kulüpleri Federasyonu (FKF) İstanbul Sekreterliği ile ilişki kurarak, kendi okullarında da örgütlenmek için çalışmalara başladı.

Bu yıllarda Türkiye İşçi Partisi (TİP) üyesi olan Kaypakkaya, siyasal düşüncelerinin yanı sıra sanata ve edebiyata olan eğilimi ve her konudaki bilgisi, mütevazı kişiliği ile dikkati çekti. Mart 1968'de Çapa Yüksek Öğretmen Okulundaki arkadaşlarıyla birlikte FKF'ye bağlı Çapa Fikir Kulübü'nü kurdu.

Fikir Kulübü'nün başkanı olan İbrahim Kaypakkaya, 6. Filo'ya karşı bildiri yayınladığı gerekçesiyle Kasım 1968'de okuldan atıldı. Okuldan atıldıktan sonra çeşitli işlerde çalıştı, bu arada matematik dersi vererek yaşamını sürdürdü. Yine bu yıllarda özellikle İşçi-Köylü gazetesinin İstanbul'daki bürosunda çalışan ve gazetenin satışı dahil her türlü günlük işini yapan Kaypakkaya; Aydınlık, Sosyalist Dergi ile Türk Solu'nda çeşitli yazılar yazdı.

1969'da Fikir Kulüpleri Federasyonu'nun genel kurulundan sonra Milli Demokratik Devrim görüşünü benimsemiş olanlar arasında baş gösteren ayrılıkta, Doğu Perinçek ve arkadaşlarının başını çektiği Proleter Devrimci Aydınlık (PDA) çevresiyle birlikte davrandı.

Silivri'de Değirmenköy'deki toprak işgalini destekledi. Bu nedenle bir süre gözaltına atındı. O yıllarda meydana gelen Demir Döküm, Pertrix, Sungurlar, Gıslaved vb. gibi işçi eylemlerini de destekleyen Kaypakkaya, 1971 'de Çorum ve yöresini gezerek, buradaki izlenimlerini "Çorum İlinde Sınıfların Tahlili" adı altında kaleme aldı. Bir süre Malatya, Tunceli ve Gaziantep yörelerinde örgütsel etkinlikte bulundu. Bu arada sıkıyönetimin ilanıyla birlikte aranmaya başladı.

1972'de o güne kadar birlikte olduğu PDA çevresiyle ideolojik anlaşmazlığa düştü. Aynı yıl Türkiye İhtilalci İsçi Köylü Partisi'nden koparak, birlikte olduğu arkadaşlarıyla Türkiye Komünist Partisi-Marksist Leninist (TKP-ML) adlı örgütle ona bağlı olan Türkiye İşçi Köylü Ordusu'nu (TİKKO) kurdu. Özellikle Malatya, Elazığ ve Tunceli civarında örgütlenen TKP-ML'nin aynı zamanda ideolojik önderliğini de yapan Kaypakkaya, 24 Ocak 1973'te Tunceli'de Vartinik-Mirik mezralarında güvenlik güçleri tarafından sarıldı. Çıkan çatışmada yakın arkadaşı Ali Haydar Yıldız öldürüldü, kendisi yaralandı.

Yaralı olarak kaçan ve beş gün köylerde saklanan İbrahim Kaypakkaya, 29 Ocak 1973'te kaldığı köyde bir öğretmenin ihbarı üzerine ele geçirildi. Yaralı olmasına rağmen yürütüldü. Buradan ayakları donmuş olduğu halde Diyarbakır'a getirildi. 

İyileştikten sonra günlerce işkenceye maruz kalan Kaypakkaya, sorgusunda hiçbir biçimde kendisini ve örgütünü bağlayacak ifade vermedi. 16 Mayıs 1973'te yeniden sorguya götürüldükten iki gün sonra Diyarbakır'a gelen babasına intihar ettiği söylendi ve parçalanmış cesedi teslim edildi. (BİANET - SOSYALİZM VE TOPLUMSAL MÜCADELELER ANSİKLOPEDİSİ, CİLT: 7)

Blogger tarafından desteklenmektedir.