Ülkenin gündemine, iki gündür renkli tabelalarla sokulan bir ‘Disney’ gündemimiz var malum. Eğlence ve yayın dünyasının küresel ölçekteki devlerinden Disney’in dijital içerik platformu (Disney+) Atatürk hakkında hazırlanan bir belgesel diziyi yayınlamaktan vazgeçince bir fırtına koptu. İlk işaret fişeğini önceki gün Yeni Şafak gazetesi çaktı. Dizinin, “Ermeni lobisinin baskısı sonucu” yayından kaldırıldığını söylüyordu gazete. Neo-İslamcıların otantik gazetesinin Atatürk ‘hassasiyeti’, 2016’dan sonra kurulan yeni ittifaklar, siyasal İslam'ın politik krizi gibi gibi geniş çerçevelerle de izah edilebilir elbette. Zaten özellikle 2018’den sonra bu hususta epey tövbekâr davranıyor ‘ana-akım’ muhafazakârlar. ‘İki ayyaş’tan ‘Gazi Paşa’ya giden uzun yolu birkaç pragmatik adımla kat ediverdiler. Ama Disney+ gümbürtüsünde, herkesin kendi ihtiyacına göre atıştırdığı, kimilerinin de ‘perhiz’ tutumuyla yanaşmadığı bir açık büfe görüntüsü de var.
Milat, Diriliş Postası gibi daha ‘koyu’ gazeteler konuya pek ilgi göstermiyorlar örneğin. Perhizdeler.
Yeni Şafk, Sabah vs. ise hem politik muarız kabul ettikleri bazı yerli popüler simaları sıkıştırmak ve bir kültürel dayak atmak için elverişli buluyorlar konuyu hem de halkın esas gündeminden kaçabilmek için kullanışlı bir patika döşüyorlar ondan… Enflasyon faizle birlikte yükselirken, ücretler erir başta gıda olmak üzere tüm temel ihtiyaçlar fahiş fiyatlara tırmanırken Cem Yılmaz’ı, Şahan Gökbakar’ı falan “Hani, Disney’e de sesinizi çıkarsanıza” diye içtimaya çağırmakla oyalanmak… Âlâ. Fevkalade.
Fakat gayreti bu kadarcıkla kalmayanlar da var.
Dün gece Galatasaray’ın Şampiyonlar Ligi eleme turu maçını yayınlayan D-Smart kanalının spikeri, ara ara “Geldikleri gibi giderler” diye slogan atıyordu. Yok, Litvanyalı rakip için değil, Disney+ için söyletiyorlar bunu spikere. Mustafa Kemal’in, İstanbul’da demirlemiş işgal donanması için söylediği sözleri, Disney+ platformuna karşı yeniden dolaşıma sokma dehasını Mustafa Varank gösterdi ilk. Demirören’in D-Smart platformu da pek beğenmiş bunu, bir kampanya sloganına çevirmiş. Bu yabancılar geldikleri gibi giderler demeye getiriyor ve sonra ekleyiveriyorlar: “Türkiye’nin tek yerli ve milli dijital platformu D-Smart”… Ne anti-emperyalizm ama! Ülkenin ormanına, akarsuyuna, madenine, limanına, cümle kaynaklarına yedi düvelin tekelleri üç otuz paraya girerken akla gelmeyenler, bu dijital platform tartışmasında gelivermiş. Bir yandan Disney’e boykot, üyelik iptali kampanyaları, bir yandan “tek yerli milli biziz” reklamları. Demirören Grubu’nun öteki tümenleri de işin içinde elbette. Milliyet gazetesi, büyük harfler ve iri puntolarla sür manşete çakmış sloganı: Geldikleri gibi giderler! Hemen altta bir kutucuk “Boykot Çağrısı”. Kutucuk da AKP de var, CHP de, Muharrem İnce de… İktidarıyla muhalefetiyle bu Disney+ işgalcisine karşı birleşilmiş! Yerli milli dijital alternatifin gazetesi de bir dükkân tabelası gibi özenle boyamış birinci sayfasını.
Bu işlerin gedikli markası Hürriyet durur mu, o da yapıştırmış manşeti: “Sen Ata’yı Film Kahramanı mı Sandın” diye sormuşlar ‘düşman’a! Kelebekçilere bile “geldiği gibi gitmeli” yazılar yazdırılmış. “Üyelikleri sonlandırın”, başlıkları… Bir ışıklı dükkân tabelası da Hürriyet gazetesinden. ‘Yerli-milli’ patron fırsatı görmüş, satış uzmanlarını sahaya sürmüş. Gazetenin yayın yönetmeni Ahmet Hakan da hınç dolu bir yazı yazmış, başlık ateşi harlıyor: “Gidin İftira çetesine satın filmlerinizi dizilerinizi”!
“Bu utanç verici aşağılamaya hiçbirimiz katlanamayız” diyor, “İptallerle, boykotlarla, kampanyalarla...” gereken dersi vermeliymişiz. Tamam Ahmet abi, peki yerine hangi dijital platformu önerirsin?
‘Gardırop Atatürkçülüğü’ tabirini İlhan Selçuk kavramsallaştırmıştı. Batı hayranı, halka yabancı, züppe bir karikatür olarak resmettiği bazı aydınları işaret ediyordu bu kavramla. Vaktiyle ‘Tanzimat adamı’ diye de anılan bu karikatürün cumhuriyet versiyonu… İlhan Selçuk’a göre bunlar, kılığa kıyafete, şekle şemaile gelince Atatürkçü idi ama halkçılıkta, devrimcilikte yoktular… Atatürkçülük geçer akçe yahut mecburi istikametken, içini boşaltıp kalıbını sırta geçirmeyi kast ediyordu. Kapıları açan, krediyi, ticareti kolaylaştıran, meşruiyeti artıran bir kabuk…
Bu tabiri –elbette ters yüz ederek– İslamcılar da çok kullandı. Tabii Ahmet Hakan da… Onlar aslında tüm Kemalistleri kast ederek kullanıyorlardı ama tamlamadaki sert işaret “biz şunları kast ettik” diye takiye etmelerini de sağlıyordu.
Hatta Ahmet Hakan’ın son 10 Kasım yazısının başlığı da şöyleydi: “Gardırop Atatürkçüsü olmamak için yapılması gereken 12 şey”… Diğer 11’i her zamanki vasat maddelemeler, ama sonuncusu sanki bugün bir başka görünüyor göze: “Ekonomik bağımsızlığa ulaşmayı büyük mesele edeceksin.”
Neyse, hayırlı işler... (Medya Politik - GAZETE DUVAR)