Ankara Tren Garı katliamının üzerinden 8 yıl geçti. Katliama ilişkin davada bazı IŞİD'liler yargılanmaya devam ediliyor, ancak olayda ihmali bulunan kamu görevlileri halen yargı önüne çıkarılamadı.
Ankara Tren Garı Katliamı, AKP'nin tek başına iktidarı kaybettiği 7 Haziran 2015 tarihindeki seçimlerden kısa bir süre sonra meydana geldi. 10 Ekim 2015 tarihinde Sıhhiye Meydanı'ndaki Emek, Barış ve Demokrasi mitingi için Ankara Tren Garı önünde toplanan yüzlerce kişi, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük katliamına tanık oldu. Yunus Emre Alagöz ve kimliği tespit edilemeyen bir IŞİD militanı, Tren Garı önünde saat 10:04 sıralarında üzerlerindeki patlayıcıyı infilak ettirdi. Canlı bomba saldırısı sonucunda 103 kişi hayatını kaybederken 500'ün üzerinde kişi ise yaralandı.
Katliamın ardından açılan 36 sanıklı davada, 19 kişi mahkûm edildi. Bunlardan 9'u 101'er kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ve 12 bine yakın hapis cezası aldı. Arasında IŞİD'in bir dönem Türkiye emiri olan İlhami Balı'nın bulunduğu 18 firari hakkındaki yargılama dosyası ise ayrıldı. Ancak 9 sanığın cezasını onayan Yargıtay 3. Ceza Dairesi, 10 sanığın dosyasını ise bozdu. Bu nedenle Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nde 10 tutuklu sanık ile 19 firari sanığın yargılanması sürüyor.
Peki 8 yıl önce gerçekleşen Ankara Tren Garı katliamında ihmaller nelerdi?
Yol kontrolü yapılmadı
Katliamı gerçekleştiren canlı bombaları taşıyan araç, IŞİD'in Gaziantep emiri Yunus Durmaz'ın yardımcısı Halil İbrahim Durgun tarafından 9 Ekim akşamı yola çıktı. Ankara dışından gelen araçların durdurulması ve arama konusunda mahkemeden karar alınmasına karşın Ankara Emniyet Müdürlüğü saat 00.00-9.00 arasında başkent girişlerinde arama uygulamasına ara verdi. Canlı bombaları taşıyan araç, yol kontrolü olmamasının rahatlığıyla Ankara'ya ulaştı. Ayrıca miting için 2 bin 44 polis görevlendirilmişken, toplanma alanı olan Gar çevresinde yalnızca 129 polis vardı. Gar Meydanı'ndaki toplanma alanına gelenler de aranmadı.
Katliam hazırlığı biliniyordu
Canlı bombaları taşıyan araca eskortluk yapan IŞİD üyesi Yakup Şahin'in Gaziantep'in Nizip ilçesinde bir gübre bayisinden amonyum nitrat almaya çalışması, polise saldırıdan 11 gün önce ihbar edildi. Nizip Emniyeti, Şahin'in kimliğini tespit etti. 2 Ekim 2015'te bu durumu Gaziantep Emniyet Müdürlüğü'ne bildiren Nizip Emniyeti, gerekli araştırmaların yapılmasını istedi. Ancak Şahin hakkında yakalama kararı çıkarılmadı.
62 ayrı istihbarat notu geldi
10 Ekim katliamına gidilirken IŞİD'teki hareketlilik Emniyet Genel Müdürlüğü ve MİT tarafından tespit edildi. O dönem Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat ve Terörle Mücadele Daire Başkanlığı tarafından, IŞİD'in canlı bomba saldırısı düzenleyeceğine yönelik istihbarat alındı. İstihbaratta, "DEAŞ'ın (IŞİD) yapmaya karar verdiği büyük bir eylem için seçtiği grubu Suriye'deki bir kampta özel eğitime aldığı, eylemin uçak-gemi kaçırma ya da miting-kalabalık yerde çok sayıda canlı bomba patlatma şeklinde olabileceği" uyarısı yapıldı. Ancak yeterli tedbirler alınmadı.
İçişleri Bakanlığı'nın katliamdaki ihmallere ilişkin yürüttüğü soruşturma kapsamında Emniyet ve MİT'in IŞİD'in terör saldırısı düzenleyeceğine ilişkin 62 ayrı istihbarat notu geçtiği tespit edildi. Son gelen ihbar ise katliamdan bir gün önce Ankara Emniyeti'ne ulaştı. Ancak Ankara Emniyeti Terör ve İstihbarat Şube Müdürlükleri, istihbarat notunu "önemsiz bularak" gerekli birimleri uyarmadı.
Canlı bombanın ailesiyle vedalaştığı biliniyordu
Emniyet'in canlı bomba listesinde yer alan ve "terör nitelikli kayıp şahıs" olarak aranan Yunus Emre Alagöz'ün yapılan telefon dinlemelerinde ailesiyle vedalaştığı dahi belirlendi. Üstelik Alagöz'ün kardeşi Şeyh Abdurrahman Alagöz, 20 Temmuz 2015'te Suruç katliamını yapan saldırgandı. Bu istihbaratlara rağmen Ankara Valiliği'nde 14 Eylül 2015'te yapılan güvenlik toplantısında miting iptal edilmedi. Miting öncesinde ise Emniyet yalnızca kendi personelini "canlı bomba saldırılarına karşı duyarlı olunması" yönünde uyarırken mitingi düzenleyenlere haber verilmedi.
Bir tek kamu görevlisi yargılanmadı
Ankara Tren Garı katliamının ardından ihmali olan kamu görevlileri yönünden hem idari hem de adli soruşturma yürütüldü. İçişleri Bakanlığı müfettişleri, hazırladığı 25 Şubat 2016 tarihli raporda dönemin Ankara Emniyet Müdürü, İstihbarat Şube müdür vekili, TEM Şube Müdürü, eski Güvenlik Şube müdür vekili ve TEM Şubesi C Büro amirinin ihmalini tespit etti. Raporda, bu isimler hakkında soruşturma izni istendi. Ancak Ankara Valiliği, soruşturma izni vermedi. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı ise soruşturma izni verilmemesine ilişkin karara itiraz etmeyince, dosya dava açılamadan kapandı.
IŞİD'in Gaziantep örgütlenmesi
IŞİD'in Ankara Gar katliamını gerçekleştirmesini kolaylaştıran etkenlerin başında Gaziantep'te kurduğu hücre yapılanması geldi. Katliamdan sonra IŞİD'in ölü ele geçirilen Gaziantep Emiri Yunus Durmaz'ın bilgisayarından çıkan notlar, örgütün kentte kurduğu yapılanmayı ortaya çıkardı. Notlara göre, IŞİD'in Gaziantep hücrelerine bağlı 150 kişiye canlı bomba, bombalı saldırı ve silahlı eğitim verildi. Bu kişiler 120 dolar ile 690 dolar arasında maaşa bağlandı. Yine IŞİD'in Türkiye genelindeki Alevi köyleri, dernekleri, kiliseleri, yabancı misyon temsilciliklerini, ÇYDD ve ADD şubelerinin adreslerini tek tek tespit ederek fişlediği de anlaşıldı.
Diğer yandan Gaziantep'teki hücre evine girip çıktığı kamera görüntülerine yansıyan ancak kimliği tespit edilemeyen 30 IŞİD üyesi, aradan geçen 8 yılda halen bulunamadı. Savcılık, Emniyet Genel Müdürlüğü'nden bu IŞİD'lilerin kimliğini tespit etmesini bekliyor.
"Devletin sorumluluğu karanlıkta kaldı"
10 Ekim davası avukatlarından Senem Doğanoğlu, DW Türkçe'ye yaptığı açıklamada, halen katliam failleri hakkında açık olan soruşturma dosyasının olduğunu belirterek "IŞİD militanlarının bile tespit edilmediği, ceza alanların ise örgütsel bağlarının, 10 Ekim katliamını gerçekleştirme yollarının, devletin onlara en hafif tabirle ‘ihmal' ile açtığı yolların ortaya konulmadığı bir yargılama süreci yaşandı, yaşanıyor. Devletin sorumluluğu da IŞİD'li faillerin sorumluluğu da karanlıkta bırakıldı. 7 Haziran-1 Kasım seçim dönemi karanlığı yargının önünde de hâlâ devam ediyor" değerlendirmesini yaptı.
"Sekiz yıl geçti, adalet yok"
Katliamda eşi Avukat Uygar Coşgun'u yitiren 10 Ekim Barış Derneği Genel Başkanı, Avukat Mehtap Sakinci, geçen yılki anmanın temasının "gelmeyen adalet ve cezasızlık olduğunu" anımsattı. Ancak bu yıl durumun daha da kötü olduğunu belirten Sakinci, "Sekiz yıl geçti. Adalet cephesinde ne bir şey elde ettiğimizi hissediyoruz ne de kısa vadede adaletin geleceğine inanıyoruz" dedi. "Katliamları aydınlatılmamasına dair iradenin azaldığını görüyoruz" ifadesini kullanan Sakinci, Anayasa Mahkemesi'nin kamu görevlileriyle ilgili soruşturmada takipsizlik verilmesine ilişkin yaptıkları başvuruyu beş yıldır görüşmemesini eleştirdi.
Sakinci, "Kamusal sorumluluk yargılamanın kırmızı çizgisiydi. Zaten kamusal sorumluluğu tartışmayan bir yargı ile karşı karşıya kaldık. Bu yargının da apar topar bir şekilde bu dosyayı kapatmaya yönelik motivasyonda olduğunu gördüğümüzde, kamusal sorumluluğun yargılamaya konu olmayacağını anladık" dedi.
İstihbari bilgilere rağmen bu katliama yol verildiğini savunan Sakinci sözlerini "Bu anlamda öfkeliyiz. Yaralıların üzerine gaz sıkan kamusal sorumluluk var. Yaşamını yitirenlerin biber gazıyla yaşamını yitirdiğine dair deliller var. Buna rağmen sanki orada kimse yaralıların üzerine gaz sıkmayan polis varmış gibi bu meseleyi biz uyduruyormuşuz gibi davranıyorlar. Ama bizi hiçbir şekilde dinlemeyen bir yargı ile karşı karşıyayız. Buna gerçek adalet demek doğru olmaz" şeklinde sürdürdü. (ALİCAN ULUDAĞ - DW TÜRKÇE)