HIDE
GRID_STYLE
TRUE
SHOW_BLOG

"Ve devlet yakılabilse daha iyiydi tabii ki, güzel de kokar yanmış mülkiyet ve iktidar..."

Çok lastik lazım oluyordu. Çok barikat kuruluyordu çünkü. Tutuşunca kimseye yol vermiyordu lastikler. Biraz kokusu kötüydü ve havayı kirleti...

Çok lastik lazım oluyordu. Çok barikat kuruluyordu çünkü. Tutuşunca kimseye yol vermiyordu lastikler. Biraz kokusu kötüydü ve havayı kirletiyordu ama yapacak bir şey yoktu. Patronlar daha kirliydi tabii ki. Leş gibi para, iktidar ve mülkiyet kokuyorlardı.


FAYDALI BİR BULUŞ

Uyandığımda hep ‘neredeyim’ diye düşünüyordum. Çok gezince böyle oluyor, hangi ev, hangi oda, hangi ülke… Kısa sürüyordu ama genellikle. Bazen bir parçası karışıyordu o kadar. Ülkeyi çözüyorsun ama kahvenin hangi çekmecede olduğu filan birbirine giriyordu ve kahve makineleri mutlaka…

– ‘Bir evde kahve yoksa yoksulluk vardır’ diyordu Julia Cortazar.-

Bu sefer çabuk hatırladım. Çekmece aramaya gerek yoktu. Mutfak da yoktu. Buenos Aires’in kenar mahallerinde, ‘Piqueteros’ mekanıydı. Yollara barikat kurup, haklar talep ediyorlardı. Barikatın bu hali, daha çok Arjantin buluşuydu. İşsizlerin greviydi. Yol kesilince hammadde gelemiyordu fabrikalara, üretimi durduruyorlardı yani ve ürettikleri de ellerinde kalıyordu fabrikaların. Satamayınca biraz yola geliyordu burjuvazi. Biraz ama…

‘Piquete’, son zamanların herhangi bir buluştan daha fazla insanların karnını doyurdu bence, Facebook, Instagram ya da yapay zekadan mesela. Makarna kadar olmayabilir belki. İyi bir şey makarna ve aya giden bir roketten daha doyurucu, kesin. Ne öyle ağır çekim astronot- kozmonot adımları ve dünya oradan nasıl görünüyormuş filan, mavi mavi, gel buraya da, buradan nasıl görünüyor dünya!

Gri, çok gri…

-Brezilya’da yine bir gecekondu mahallesinde sormuştum; ‘Burada mafya var mı?’ diye. ‘Var tabii ki’ demişti Leo, müzik işçisiydi, devrimci rap yapıyordu. ‘Mafya her yerde ve çok kişiyi öldürüyor. Herkes çocuğuna yarın nasıl bir dilim ekmek, bir bardak süt bulacağını düşünüyor. İşte bu mafya! diyordu-

Başucumuzda eski araba lastikleri duruyordu, 5-6 tane kalmıştı. ‘Yeni lastik bulmamız lazım’ dedi biri. O günlerde çok lastik lazım oluyordu. Çok barikat kuruluyordu çünkü. Tutuşunca kimseye yol vermiyordu lastikler. Biraz kokusu kötüydü ve havayı kirletiyordu ama yapacak bir şey yoktu. Patronlar daha kirliydi tabii ki. Leş gibi para, iktidar ve mülkiyet kokuyorlardı.

Devleti de zaten onlar yapmışlardı; Boylarına göre üst üste memurlar dizmiş, nizamsız ve intizamsız serpilmiş mülkiyet parçaları, küçük hisseli ruhsatlı şiddet kullanıcıları ve her şeyin üstünü örten bayraklar ama yine de dışarıda ve çıplak kalıyordu ayaklar…

Bunların yanında iki lastik yakmak hiçbir şeydi ya da üç-dört. Ne kadar genişse yol işte. Otobanlara daha çok lastik gidiyordu. Biraz daha fazla lastik kokuyordu ortalık…

Ve devlet yakılabilse daha iyiydi tabii ki, güzel de kokar yanmış mülkiyet ve iktidar… (METİN YEĞİN - ARTI GERÇEK)

Hiç yorum yok