Dün Beşiktaş ve Fenerbahçe toplamda 11 gol yiyince kıyametler de koptu haliyle.

Öyleyse düşüncelerimizi söylemenin tam sırasıdır.

Önce ve hemen Beşiktaş ve Rıza Çalımbay.

En başta şunu söylemek gerekiyor. Dünkü 5 gol için Rıza Çalımbay'ı kimse suçlayamaz. Geleli 3 hafta olmuş. Ve daha da önemlisi bir enkaza gelmiş.

Enkazdan kastımız, "bu takım kötü" değil, "çok çok kötü"dür elbette.

Uzatmadan söyleyelim o zaman. Beşiktaş'ın yediği 5 golün 5'inde de sadece tek sorumlu var. Ahmet Nur Çebi. Nedenlerini herkesler biliyor artık.

Tekrarlamak gerekirse eğer, Rıza Çalımbay'ın bu skorda en küçük bir sorumluluğu bile yoktur.

Ama Fenerbahçe ve İsmail Kartal için durum hiç de öyle değil.

Önce şunu söyleyelim. Fenerbahçe teknik direktörü koşullar ne olursa olsun bir basın toplantısında başını öne eğmez. Eğmemelidir.

Bu dediğim Galatasaray ve Beşiktaş kulüpleri için de geçerli.

Eksik oyuncuların olabilir. Futbolun içinde bu da vardır. 

Tek tek soralım o zaman:

Oynayanlar kötü müdür peki?

Kötülerse neden oradadırlar? 

Neden ücret almaya devam etmektedirler?

Bu futbolcular ikinci sınıf bir Avrupa takımından 6 yesinler diye mi o kulüptedirler?

Bir şey daha var. O kadar para harcandıktan sonra hala ve hala 3-5 oyuncuya mı bel bağlayacaktır koskoca Fenerbahçe?

Basın toplantısında "Trnava'yı yener turu geçeriz" demek ise tam bir acizliktir.

E artık yenin yani bir zahmet. Fenerbahçe bu turnuvanın 4 şampiyon adayından biri olarak gösterilmişse eğer, yenin! Yenmek zorundasınız yani. Trnava Fenerbahçe'nin rakibi değildirki.

Kaya Çilingiroğlu'nu dinledim. 

"İster kabul edin, ister etmeyin, Galatasaray'ın bir Avrupa farkı var bu ülkede" diyor.

"Sen istediğin kadar 'en büyük benim' de, büyük takım, oyunuyla, futboluyla istediğini yaptıran takımdır" diyor.

"Kimse kendisini ve taraftarını kandırmasın, Galatasaray'ın, şartlar ne olursa olsun 'bu maçı çevirip geri döner' dedirten tabanca gibi bir kadrosu var" diyor.

Ve "hem Fenerbahçe hem de Beşiktaş, taraftarlarına bunları dedirtemiyor" diye de ekliyor.

Tam da burada Serdar Ali Çelikler'e de kulak verelim mi? Şunları söylüyor Çelikler Fenerbahçe maçı için: 

"Adım kadar eminim; Dzeko ile Tadic maçtan sonra soyunma odasında büyük mevzu çıkarmıştır. İsmail Kartal tüm ipleri Tadic’in eline vermiş, o ne isterse o oluyor. Bıktım artık ben bu ‘camianın evlatları’ olayından. Seneye de takımın başına Rambo Okan’ı getirelim. O da camiamızın evladı. Bugün Fenerbahçe teknik ekibinin kovulması lazım, yarın değil! Efendim o yoktu, bu eksikti falan filan… Ben gitseydim o zaman. Ben gitsem Nordsjaelland’a 4-1 yenilirdim! Bunu iddia ediyorum! Çünkü ben kör değneğini bellemiş gibi, ayetmiş gibi Batshuayi’yi çıkarıp Dzeko’yu sokmazdım! Dzeko’yu da oyuna sokardım, Umut’u da sokardım hiç olmazsa 2 daha atardım!"

Çilingiroğlu doğru kabul edilebilecek bir Galatasaray tarifi yaparken, Çelikler ise çok radikal bir biçimde İsmail Kartal'ın kovulması gerektiğini belirtiyor. Ama İsmail Kartal için bu kadar radikal, bu kadar keskin olurken aynı tutumu, aynı tavrı İsmail Kartal'ı 'camianın evladı' diyerek kulübe getiren Ali Koç ve yönetim noktasında göstermiyor. Bir başka deyişle, İsmail Kartal gitsin derken yönetim kalsın demeye getiriyor. İsmail Kartal'ı; "eski tip, kendi fikrini değiştiremeyen, sürekli mazeret sunan, fikir yobazı hocalar" kategorisine dahil ediyor ve hemen gönderilmesini talep ediyor. Bu noktada top artık Fenerbahçe yönetimindedir.

Çelikler'in deyimiyle ve eğer doğruysa, "ipleri Tadic'in eline vermiş bir teknik direktörün futbolcular nezdinde devam etmesi de bundan sonrası için pek kolay olmasa gerektir.

Yazımızın sonuna doğru bir başka pencere açalım mı?

Fenerbahçe'nin 19 maçlık serisinin bozulduğu kendi sahasındaki Trabzonspor yenilgisinin ardından Tadiç ve Dzeko'nun İsmail Kartal'ı eleştirdikleri, takımı yanlış oynattığını belirtmeleri spor medyasında şöyle bir yer aldıktan sonra unutulmuş gibi duruyordu. Daha sonra bu iki futbolcudan Dzeko ile Kartal'ın bir görüşmeleri olmuş ve sürecin "tatlıya bağlandığı"(?!) algısı oluşturulmuştu.

Çoğu Fenerbahçelinin bütün bunlardan haberleri olmadı. Oysa ki durum pek de öyle görünmüyordu. Dzeko ile Tadic'in İsmail Kartal yerine yabancı bir teknik direktör istedikleri yönündeki söylentiler arttı. 6-0'lık yenilgi bütün bunların üstüne geldi. 

İstanbul'daki maçta rakibini 3 golle yenen Fenerbahçe, 3 gol attığı bir takımdan ikinci maçta 6 gol birden yiyince akıllara ister istemez bazı sorular geliverdi. Öyle ya, 3 gol atılan Nordsjaelland ile 6 gol yenilen Nordsjaelland aynı Nordsjaelland değil miydi?

O zaman soruyu sormanın da zamanı gelmiştir: 6-0'lık skor İsmail Kartal aleyhine bir süreç hızlandırma skoru mudur? Eğer öyleyse Dzeko ve Tadiç süreci hızlandırmanın neresindedirler?

Bunlar sadece birer sorudur. Sorulmaları gerektiğine inanıldığı için sorulmuştur. Altında, önünde, ardında başkaca hiç bir şey de yoktur!

Sevgiyle, dirençli ve uyanık kalın. (HAYRİ GÜNEL)

Daha yeni Daha eski