Meral Akşener şüphesiz Türkiye siyasetinin en çok gündeme gelen isimlerinden biri. Son günlerde partisinde yaşanan üst düzey istifalar ve Me...
Meral Akşener şüphesiz Türkiye siyasetinin en çok gündeme gelen isimlerinden biri. Son günlerde partisinde yaşanan üst düzey istifalar ve Meclis’te CHP’ye karşı yaptığı çıkışlarla bol bol adından söz ettiriyor. Bir gün Meclis’te üst perdeden yargı dağıtıyor, diğer gün evlere şenlik bir teatral performansla Karacaoğlan türküsü açıp ağlıyor. Günün sonunda, sahte umutlar tükendiğinde geriye karanlık-mafyatik geçmişi olan, faşist, gerici bir halk düşmanı kalıyor.
Fail-i meçhuller kraliçesi
Meral Hanım’ın siyasi geçmişini hatırlamak için biraz gerilere, AKP Türkiyesi’nde doğup büyüyen gençlerin zaman zaman öykündükleri, pop müziğiyle, ikonik Metallica konseriyle anılan 90’ların “eski Türkiye”sine kısa bir yolculuk yapalım…
Ailesi MHP kökenli, ülkücü bir akademisyen olan Akşener’in siyasi kariyeri 1994 yerel seçimlerinde Tansu Çiller’in Doğru Yol Partisi’nden Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkan adayı olarak gösterilmesiyle başladı. Seçilemedi, ancak 1995 yılı genel seçimlerinde DYP İstanbul milletvekili seçilerek Meclis’e girdi. Kısa süre içerisinde Çiller ailesinin gözdesi olarak parti içerisinde yükseldi.
1996 yılında Susurluk’ta yaşanan kazanın ardından devletin ülkücü mafyalar ve çetelerle olan karanlık ilişkileri ortaya saçılmıştı. Toplum, devlet-mafya-siyaset ilişkisinin aydınlatılmasını, suç örgütlerinin yargılanmasını istiyordu. Tabii eski Türkiye’de böyle büyük skandallar yaşandığında sorumlu devlet görevlileri istifa etme gerekliliği duyuyordu ki, dönemin İçişleri Bakanı Mehmet Ağar da çetelerle olan ilişkileri ortaya çıkınca apar topar istifa etti. Yerine Meral Akşener atandı. Görevi teslim alırken “Ağar’ın yükselttiği çıtayı düşürmeyeceğiz” dedi. Düşürmedi de… Susurluk’ta ortaya saçılan karanlık ilişkiler yumağının üzeri örtüldü. Sanıklardan hiçbiri ceza almadı. Çiller ise daha sonradan Susurluk için “Bir ülke, millet ve devlet uğruna kurşun atan da, kurşun yiyen de bizim için saygıyla anılır, onlar şereflidirler” diye bahsedecekti.
Rivayetlere göre Susurluk’ta hayatını kaybeden mafya lideri Abdullah Çatlı, Akşener üniversite yıllarındayken kendisini şu anki eşi Tuncer Akşener ile tanıştırmıştı. En azından Akşener’in verdiği röportajlarda tanımadığını iddia ettiği Çatlı ile aynı masada yemek yiyecek kadar samimi olduğunu biliyoruz. 80 sonrası Türkeş’in söylediği “Biz hapisteyiz ama fikirlerimiz iktidarda” sözü misali ülküdaşları firarda, Akşener devletin başında idi. Elbette Meral Hanım dostlarını unutmadı. 1998 yılında ortaya çıkan ses kaydında ülkücü mafya Abdullah Çakıcı, Akşener’in bakanlığı döneminde kendisine yer değiştirmesi için mesaj gönderdiğini söylüyordu.
İçişleri Bakanlığı döneminde sayısız faili meçhul cinayet, İçişleri Bakanlığı’na bağlı polis ve özellikle Kürt illerinde görev yapan korucular tarafından sayısız işkence suçu işlendi. Hiçbir ciddi soruşturma açılmadı. Akşener daha sonra “Ben, İçişleri Bakanlığı yaptığım dönemde tarihin en uzun, en geniş, en kapsamlı sınır ötesi harekâtına imza atmış bir bakanım. Utanarak söylüyorum bazıları diyor ki sosyal medyada ‘Meral Akşener MHP’ye genel başkan olmasın, faili meçhullerin sorumlusu O’dur’ diyorlar. Ne derseniz deyin hepsi kabulümdür” diyerek bu dönemde yaşanan faili meçhul cinayetlere sahip çıkacaktı.
Şeriat=İslam ise bu denklemdeki Kemalist'i bulunuz
Hayatının en kötü günü olduğunu söylediği 28 Şubat’ta ikircikli tutumlar aldı. Dönemin röportajlarında “Milli Güvenlik Kurulu kararları uygulanmazsa istifa eder misiniz?” sorusuna “Evet, düşünürüm” yanıtını verirken, zaman zaman askerin siyasete müdahalesine karşı çıkışlar yapmakla sınırlı kaldı. Yıllar sonra ise 28 Şubat sürecini anlatırken “Bir kadın mitingi yapılacaktı ve ‘Kahrolsun şeriat’ diyorlardı. İnancıma göre şeriat, İslam demektir. O geceyi hayatımdan silmek isterim. Anlatılamayacak bir acı hissettim” diyecekti. Benzer bir açıklamayı geçtiğimiz ay partisinin Sivas’taki etkinliğinde “Şeriat eşittir İslam dinidir. Bu cahiller bunu bilmiyor” diyerek tekrarlayan Akşener’in gericilikteki samimiyetine inanmamak elde değil…
2001 yılında Doğru Yol Partisi’nden ayrılıp Abdullah Gül ve Recep Tayyip Erdoğan önderliğindeki ekip ile AKP’yi kurdu. Ancak kısa süre sonra ayrılıp MHP’ye katıldı. MHP’nin 2015 seçimlerinde yaşadığı oy kaybı ve AKP ile yakınlaşmasını eleştiren Akşener, Bahçeli’ye karşı genel başkanlığa adaylığını koyarak Olağanüstü Kurultay çağrısı yaptı. 2016 yılında MHP’den ihraç edildi. 1 sene sonra İyi Parti’nin kuruluşu ilan edildi.
Kılıçdaroğlu CHP’sinin sağa meşruluk kazanma politikalarının bir ürünü olarak “faili meçhul kraliçesi” gitti, yerine “Meral mommy” geldi. İyi Parti sırtını CHP’ye yaslayarak büyüdü ve Türkiye siyasetinde merkezi bir konuma yerleşti. CHP ve İYİP el birliğiyle hakkını arayan, AKP’ye tepkisini sokakta gösteren herkese parmak sallayarak seçimleri beklemeyi öğütlediler.
Seçim sonrası İyi Parti Altılı Masa’nın yaşadığı seçim yenilgisinden CHP’yi sorumlu tutarak tam bir U dönüşü yaptı. Akşener 9 ay önce Cumhurbaşkanı adayı yapmak istediği İBB ve ABB başkanlarına her fırsatta suçlamalar yöneltmeye başladı.
Bir anda en “Kemalist”, en “Cumhuriyetçi” Meral Hanım’ın partisi oluverdi. Tabii, içi boşaltılmış, devrimci olmayan bir Kemalizm, laik, anti-emperyalizm, kamuculuktan arındırılmış bir Cumhuriyetçilik kadar kullanışlı ne var? O halde Akşener’e soralım: Şeriat=İslam ise bu denklemdeki kemalisti bulunuz…
Mertçe cinayetlere de zam gelmiş
Akşener’in Sinan Ateş cinayetine ilişkin yaptığı “Geçmişte siyasi cinayetlere şahit olduk ama mertçeydi. Onun için hiçbirimiz korkmadık ama o çocuğun babasını katledenler torbacı” açıklaması da tepkilere sebep oldu. soL da Akşener’e 7 silahsız TİP’li gencin ülkücüler tarafından öldürüldüğü Bahçelievler Katliamı, Abdullah Çatlı’nın 7 öğrenciyi öldürüp 41 öğrenciyi yaraladığı 16 Mart Katliamı’nı hatırlatarak tepki gösterdi.1 Akşener’in MİT’çi işkenceci Mehmet Eymür’ün cenazesine Sedat Peker ve Alaattin Çakıcı ile birlikte çelenk göndermesi, ve talebesi olduğunu söylediği MİT’çi, Jitem’in kurucusu Teoman Koman ile olan ilişkileri bu konuda epey bilgili olduğunu gösteriyor.
Partisi de Akşener’in bu sözlerinden feyz almış olacak ki, İyi Parti Genel İdare Kurulu üyesi Ayşen Kurt’un Manavgat İlçe Başkanı Hüseyin Ergen’i öldürtmek için 20 milyon liraya kiralık katil tuttuğu ortaya çıktı. Tetikçi başarılı olamayınca Kurt fiyatta 3 milyon liraya anlaşmak istedi, bunun üzerine tetikçi bu teklifi kabul etmeyip itirafçı oldu. Bu vaka ile ülkücü camianın mertçe cinayet anlayışı ve bu düzende belediyelerin zübük siyasetçilere nasıl devasa rant kazandırdığı bir kez daha gözler önüne serildi.
Feministlere kötü haber
Akşener ile ilgili önemli bir yanılgı ise bazı feministlerin kadın bir siyasetçi olmasının onu ülkücü hareketin geri kalanından ayırdığını düşünmeleri. Hatta Akşener’e “kızkardeşlik” bile atfedildiği oldu. Ancak Akşener’in karanlık siyasi geçmişi açıkça kadınların çıkarları karşısında konumlanıyor. Örneğin, İçişleri Bakanlığı döneminde katıldığı 32. Gün programında Diyarbakır’da 10 yaşında bir kız çocuğunun köydeki korucu tarafından istismar edilmesi ile ilgili gelen soruya “Ama korucular da bölgede çok önemli işler yaptı” yanıtını veriyor. (YAREN YILMAZ - SOL.ORG - 30.03.2024)
Hiç yorum yok