Page Nav

HIDE

Grid

GRID_STYLE

Reviews

SHOW_BLOG

Kobanî davasında "tutukluluğa devam" kararı!

Mahkeme, tutuklu yargılanan siyasetçilerin tutukluluğuna devam edilmesi kararı verdi, diğer adli kontrol uygulamalarının kaldırılması talepl...


Mahkeme, tutuklu yargılanan siyasetçilerin tutukluluğuna devam edilmesi kararı verdi, diğer adli kontrol uygulamalarının kaldırılması taleplerini de reddetti.

Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi, tutuklu yargılanan 18 siyasetçinin tutukluluğuna devam edilmesi kararı verdi.

Mahkeme, adli kontrol tedbirlerinin kaldırılması taleplerini “kaçma şüphesi” gerekçesiyle reddetti.

Demirtaş müdafilerinin “Anayasa’ya aykırılık” iddiasına dönük taleplerinin de reddine hükmetti.

Bir sonraki duruşma 16 Mayıs'ta görülecek. 

Mahkeme, Kobanî davasında yargılanan siyasetçilerin son sözlerinin dinlenilmesinin ardından dava dosyasının, hükmün hazırlanıp açıklanması için incelenmeye alınmasına karar vermişti. Bugünkü duruşmada mahkeme başkanı hükmün açıklanmamasına dair, “SEGBİS çözüm tutanaklarının yetişmesi ve dosyanın kapsamı, savunmaların boyutu değerlendirildiğinde bu sürenin yeterli olmayacağı değerlendirerek, hüküm duruşmasının başka bir tarihe ertelenmesine karar vereceğiz. Bu kapsamda bugün tutuklu sanıkların tutukluluk durumunu gözden geçireceğiz ve hüküm için başka bir tarih vereceğiz” açıklamasını yaptı.

13 tutuklu siyasetçi duruşmaya katılmadı

MA’nın haberine göre, bugünkü duruşmaya Demirtaş ile bir kısım siyasetçiler Sesli Görüntülü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile katıldı, diğerleri de duruşma salonundaydı.

Duruşmaya, tutuklu siyasetçiler Gültan Kışanak, Figen Yüksekdağ, Sabahat Tuncel, Zeynep Karaman, Zeynep Ölbeci, Ayla Akat Ata, Aynur Aşan, Ayşe Yağcı, Pervin Oduncu, Meryem Adıbelli, Ali Ürküt, Nazmi Gür, Bülent Parmaksız katılmadı.

Dosyaya eklenen evrak ve mazeretlerin okunmasıyla başlayan duruşmada mahkeme başkanı, sanık Ayhan Bilgen’in, hakkındaki adli kontrol tedbirinin kaldırılmasına dönük talepte bulunduğunu bildirdi.

Savcı, tutukluluğun devamını istedi

Sonrasında mütalaasını sunan iddia makamı, kuvvetli suç şüphesine dair somut delillerin bulunduğu, “kaçma şüphesi” olduğu iddiasıyla atılı suçlamalara dair tutukluluk sürelerinin aşılmadığı ve suçların katalog suçlardan olması gerekçesiyle sanıkların tutukluluk halinin devamına karar verilmesini talep etti.

Ardından iddia makamının görüşüne dair tutuklu siyasetçilere beyanda bulunmaları için söz verildi.


Altınörs: Bir tweet bahanesiyle tutukluyuz

İlk olarak söz alan tutuklu siyasetçi Alp Altınörs, bir tweetin bahane edilerek 4 yıldır tutuklu bulunduklarını söyledi, sözlerine şöyle devam etti:

“IŞİD’e karşı yapılmış çağrı bahane yapılarak hapisteyiz. Çağrımız demokratiktir, ifade özgürlüğü kapsamındadır. Teröre, IŞİD’in soykırımına karşı yapılmış bir çağrıdır.

Sadece 6 Ekim 2014 günü dünyanın en kapsamlı örgütü olan dönemin BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun yaptığı çağrıyı size anımsatacağım. Ban Ki-mun, ‘Bu saldırı daha şimdiden sivillerin kitlesel yerinden edilmesine ölümlere sebep olmuştur. Terörist grubun barbarca saldırısı sırasında çok ağır insan hakları ihlallerinin ışığında genel sekreter, Ayn-El Arab’ın kuşatılmış sivillerini kurtarması için elinde imkan bulunan herkesi dayanışmaya çağırmaktadır’ sözlerini kullanmıştı.

Ama siz ısrarla iktidarın bu çağrıyı kriminalize etmeye yönelik kumpas senaryosunu uyguladınız. 4 yıldır bizi içeride tutuyorsunuz. Bu davada yargılanan tek bir kişiye ‘şu camı kırdınız’ diye bir suçlama dahi yok. Tweet atmaktan 4 yıldır içerideyiz. Hukuken aklanmış bir tweet’ten bizi 4 yıldır içeride tutuyorsunuz.

Çağrımızın amacı açıktır; soyludur ve dayanışmacıdır. Bu halk IŞİD canileri tarafından kılıçtan geçirilirken, bizler sessiz kalamazdık ve buna sessiz kalan hükümeti aynı zamanda protesto ettik. Çağrımız karşılık verdi o koridor açıldı ve soykırım engellendi. Soykırım engellendi diye de 4 yıldır içeride tutukluyuz. Talebimiz bizlerden 4 yıldır çalınan özgürlüğümüzü iade etmenizdir.”

Yağlı: Taleplerimizi şu an dikkate almanız biraz tuhaf

Daha sonra beyanlarda bulunan tutuklu siyasetçi Dilek Yağlı, “Heyetinizin 4 yıldır dikkate almasa da dinlediğini varsaydığım şeyleri tekrar etmenin bir anlamı olduğunu düşünmüyorum. İlk sorgu ve savunmalarda esasa dair savunmalarda görüşlerimizi dile getirdik. Şimdiye kadar pek çoğunu duymadınız. Bugün karar duruşmasını ertelemesini duyunca açıkça şimdiye kadar ara isteme taleplerimizi ya da ‘bu şekilde 4 yıl yargılama sağlıklı yapılamaz’ sözlerimizi şu an dikkate almanız biraz tuhaf” dedi.

Yağlı, davadaki usul işlemlerinin dahi henüz tamamlanmadığını dile getirdi:

“Örneğin 22’nci celse ile ilgili tutanağınız henüz bize ulaşmış değil. Beni Dilek Yağlı olarak değil, fikirlerimi yargıladınız, ‘HDP, Anayasal haklarını kullanamaz’ dediniz. Vereceğiniz karar da benimle ilgili bir karar olmayacak. Geldiğimiz aşamada kendimizi tekrar ediyoruz. Tahliye taleplerini usulen yapıyoruz ama Dilek Yağlı’yı tahliye etmeyeceksiniz ancak Kobani’ye dair dayanışma çağrısını tahliye etmiş ya da cezalandırmış olacaksınız. 4 yıldır infazı beklenen bir ceza ile bizi rehin almış durumdasınız. Sizi hukuka davet ediyorum.”


Kubilay: IŞİD barbarlığına karşı yapılmış bir çağrıydı

Davanın politik bir tercih olarak devreye konulduğunu belirten tutuklu siyasetçi Günay Kubilay şu beyanda bulundu:

“HDP ile meşru zeminlerde mücadele etmeyi göze alamayan siyasi iktidar gayri meşru yollara başvurmuştur ve 6 yıl sonra bu kumpas davasını başlatmıştır. Siz de heyet olarak bu durumu görüyorsunuz.

Bu uygulamaların da bir sınırı var. HDP MYK’sının tek eylemi vardı. 6-7 Ekim’deki twitter çağrısı. Bu çağrı IŞİD barbarlığına karşı yapılmış meşru bir çağrıdır. Bugün de benzer bir şey olsaydı, bu çağrıyı yapardık.

Bugün İsrail’in Filistin’e yönelik soykırım saldırılarına karşı çıkılıyor. Dünyanın neresinde olursa olsun ezilen, baskıya uğrayan, soykırıma maruz kalan hangi halk varsa HDP onun yanındadır.

O yüzden de bize ortada böyle bir MYK’nın işlemiş olduğu bir suç varmış gibi aktarılmasını kabul etmiyoruz. Orada demokratik bir destek çağrısı vardır. Bu aynı zamanda insanım diyen herkesin onurla sahip çıkacağı destek çağrısıdır.

Bugün böyle bir destek çağrısını yapan, demokratik nitelikte çağrıyı yapan bizleri cezalandırmak aynı zamanda IŞİD’i ödüllendirmek olacaktır. Böyle bir ödülü IŞİD’e bahşetmeyeceğinizi düşünüyorum.

Siz açık bir mahkeme olarak bir karar vereceksiniz. Bu aynı zamanda sizin göreviniz ama bu tür davalarda son sözü her zaman tarih söyler. Tarih bu konuda en büyük yargıçtır. Dolayısıyla bizi şimdiden haklı çıkarmıştır, dolayısıyla da hiç kimse bu tür destek çağrılarından kendini alıkoymamalıdır.”

Şengül: HDP’de görev almak kriminal olarak sunuldu

Tutuklu siyasetçi İsmail Şengül de, davada açığa çıkacak tablonun Türkiye’nin önümüzdeki dönemdeki gidişatını belirleyeceğini dile getirdi:

“Bugünlerin geçeceğine inanıyorum. Bu davanın esası HDP’de siyaset yapmak, çeşitli görevler almaktır. Bu süreçte atılmış bir adet Twitter mesajı kriminalize edilmiştir ve bu iddianame düzenlenmiştir, yargılama başlamıştır. HDP’de görev almak maalesef kriminal bir olgu olarak sunulmuştur. Türkiye demokrasisi açısından çok büyük karar bir lekedir.

Birçok farklı bileşenden oluşan, Kürt sorununda demokratik çözümü savunan, kadınların gençlerin özgürlük mücadelesini savunan Türkiye’nin 3’üncü siyasi partisinin bu biçimiyle kriminalize edilmesi siyasidir. O dönemki çağrımızın temelinde IŞİD’in katliamlarını durdurmaktı. Bunu anlamak için 4 yıl mahkeme yapmaya gerek yoktu.”

Son olarak beyanda bulunan Selahattin Demirtaş, “Herhangi bir söz talebim yok Tüm arkadaşların özgürlüğünü talep ediyorum” dedi.

“Ali Ürküt’e kanser teşhisi konuldu”

Ardından dava avukatları konuştu. Avukat Öztürk Türkdoğan, “Mahkemenizin Türkiye’yi rahatlatacak tahliye kararı vermesi gerekiyor” dedi.

Eski RTÜK üyesi olan tutuklu siyasetçi Ali Ürküt’ün avukatı ve aynı zamanda oğlu Erhan Ürküt söz aldı. Ürküt, babası hakkında yakın zaman önce kanser teşhisi konulduğu bilgisini paylaştı. Ürküt, "Tutuklanmadan önce herhangi bir hastalığı, rahatsızlığı yoktu. Cezaevinde kansere yakalandı. Babama bir şey olursa sorumlusu sizsiniz” dedi.

Avukat Cemile Turhallı Balsak, siyasetçiler hakkında iddia edilen “kaçma şüphesinin” olgusal temellere dayanmadığını söyledi: “AİHM, 6-7 Ekim olayları ile ilgili değerlendirme yaparken olgusal bir neden üzerinden değerlendirme yapar. Şu an bir yargısal hile ile karşı karşıyayız. Sebahat Tuncel ve Gültan Kışanak açısından 7 yıllık sürenin dolmadığını dile getiriyorsunuz. Malatya iddianamesini değil, bu mahkemenin iddianamesini esas alıyorsunuz. Ara kararınızda böyle bir şey çıkıyor. Şu an hukukun altına dinamit döşüyorsunuz. Hukuki bir hile yapıyorsunuz" diye konuştu.

Avukat Şevin Kaya da “Geldiğimiz aşamada yerel mahkeme kararlarının da savcı talebiyle kaldırıldığını gördük. Biz burada hukuki güvenlik ilkesinden bahsetmek durumundayız. AİHM kararlarının tanınmamasından yerel mahkeme kararlarının tanınmamasına geldik. Hiçbir yurttaşın hukuki güvenlik kapsamında yargılamasının olmadığını görmüş olduk” dedi.

Diğer avukatlar da siyasetçiler hakkında tahliye talebinde bulundu. (BİANET) 

Hiç yorum yok

EKONOMİ/PARA/PİYASA