"Ne kadar çok şiddet olayım var benim ya. Vallahi kendimden utandım."
Arda Turan'ın kendisiyle 'yüzleşmesinin' bize asıl gösterdiği şey; Türkiye'deki futbol ikliminin genç futbolcuları nasıl bir baskı altına aldığı, nasıl göklere çıkartıp nasıl çıkarttığından daha hızlı yere indirdiği, nasıl güç zehirlenmesine maruz bıraktığı ve sonunda nasıl yüzleşmeler yapmaya zorladığı oldu.
"Ne kadar çok şiddet olayım var benim ya. Vallahi kendimden utandım."
Amazon Prime Video'nun hazırladığı "Arda Turan: Yüzleşme" belgeseli, geçtiğimiz hafta platformda yayınlandı.
İlk olarak henüz daha 37 yaşında eski bir futbolcu, genç bir teknik direktör için "Hayatı belgesel çekmeye değer mi?" sorusu sorulabilir. Arda Turan'ın herkesin gözünün önünde geçen hayatının sıradan olmadığını iyi biliyoruz. Futbolculuk kariyeri, kazandıkları, mağlubiyetleri, özel hayatı, kavgaları, siyasetle olan ilişkisi, inişleri ve çıkışları düşünüldüğünde elbette belgeselini çekmek için Arda Turan'dan daha cazip bir isim zor bulunur.
İkinci olarak belgeselin isminin "Yüzleşme" olması ilgi çekici. Yaklaşık 1 saat 40 dakikalık filmde sadece Turan'ın futbol hayatı kronolojik bir şekilde aktarılmıyor, aynı zamanda özel hayatında karıştığı skandallarla ilgili kendisine mikrofon uzatılıyor. Turan bazısında muhatabından özür dileyerek üzgün olduğunu belirtiyor, bazısında ise kendisine kızarak başından geçenler hakkında yorumlar yapıyor. Her ne kadar "Pişman mısınız?" sorusuna "Değilim" diye cevap vermiş olsa da daha önce izlediğimiz futbolcu belgesellerinden farklı bir format olduğu için "Arda Turan:Yüzleşme"nin özgün bir içerik olduğunu söyleyebiliriz.
Peki belgesel isminin hakkını gerçekten veriyor mu? Sahici sorularla ve içten cevaplarla gerçek bir yüzleşme mi izletiyor, yoksa özel hayatındaki vukuatları başarılı futbol kariyerinin önüne geçmiş bir ismi aklamaya, imajını düzeltmeye mi çalışıyor?
FUTBOLCULUKTAN STARLIĞA GEÇİŞ
Belgesel Arda Turan'ın doğup büyüdüğü Bayrampaşa semtinde başlıyor. Turan'la yaptığımız mahalle turunda çocukken top oynadığı sokağı, komşularını, içinde yetiştiği çevreyi görüyoruz. Bayrampaşa'dan Galatasaray alt yapısına geçiş hikayesini kendisinin ve annesi Yüksel Turan'ın ağzından dinliyoruz.
Sonrasında Turan'ın kariyerinin çıkış dönemi, hızlı bir şekilde, biraz da yüzeysel, izleyenlere sunuluyor. A Takım'la ilk antrenmanlara çıkışı, Manisa'ya kiralanışı, döndükten sonra "boş mukaveleye" imza atışı, Galatasaray'daki ilk yılları ve EURO 2008'deki performansı...
Belgeselde Neymar, Pique, Iniesta, Rakitic, Simeone gibi dünya futbolundan, Fatih Terim, Selçuk İnan, Bülent Korkmaz, Tuncay Şanlı gibi Türkiye'den önemli isimler de yorumlarıyla karşımıza çıkıyor. Ancak bu konuklar arasında Emre Belözoğlu, Turan'ın geçtiği yollardan Turan'dan önce geçmiş bir isim olarak özel bir yere sahip.
"İsviçre'ye attığı gol, önemli futbolculuktan starlığa geçiş golüm" diyor Turan. İşte o starlık günlerinde, güzel yorumlarla göklere çıkarıldığı, izleyenlerde heyecan uyandırdığı dönemde genç futbolcuya verdiği nasihati şöyle anlatıyor Belözoğlu:
"Gazeteler önünüzde, Arda açıyor, bakıyor ve kendini görüyor devamlı. 'Güzel değil mi?' dedim, 'Şu an nasıl hissediyorsun kendini?'. 'Ağabey çok güzel, çok iyi her şey'. 'Bu kadar' dedim. Bir futbolcunun erişebileceği maksimum yer burası. Sana yapılan övgüler, sana gösterilen sevgiler. Bundan sonra ne yazık ki geriye doğru gidecek..."
Belözoğlu'nun dediği gibi de oluyor. Galatasaray'da 22 yaşında 10 numarayı ve kaptanlığı alan Arda artık hem gece hayatıyla hem saha içindeki agresif tavırlarıyla manşetlerde yer almaya başlıyor. Belgeselde iyi bir arşiv taraması yapıldığını da görüyoruz: "Saha dışında da hızlı", "Bu gece barda, gönlüm hovarda", "Arda yasak dinlemedi", "Yük '10'a ağır geldi", "Aslan'da yeni kurban Arda".
'EVİN OĞLU' ARDA TURAN
Kariyerinin zirvesi diyebileceğimiz Atletico Madrid günlerinde bir yandan saha içinde kazandığı başarıları izliyoruz, diğer yandan ise saha dışında, Madrid'deki hayatını nasıl yaşadığına şahit oluyoruz. "Evin oğlu" olduğu için Madrid'deki evinde sık sık misafir ağırladığını ailesinin şikayet ederek anlatmasıyla öğreniyoruz.
"Niteliksiz kalabalık" diyor eşi Aslıhan Doğan. Babası, "Bir futbolcunun evine 1-2 kişi misafir gelir. Bizim evimizde her gün 20 kişi vardı" diyerek tepki gösteriyor. Annesi ise, "Bir maç olurdu, bütün millete bilet alınırdı. Kızıyordum. Ne oldu? Biraz düşüşe geçince kimse yanında olmadı" diyerek sitem ediyor.
Çok da profesyonel olmadığını anladığımız saha dışı yaşamına rağmen saha içinde yükselmeye devam etti Arda Turan. Takımının ve bireysel performansının yükselişi 2015'te Barcelona'nın kapısını açtı milli yıldıza. Ancak en yüksekten düşüşü de sert oldu.
GÜÇ ZEHİRLENMESİ
Belgesele ismini veren yüzleşmeyi gerektirecek olaylar dizisi de bu dönemde başlıyor. "Ekonomi çok iyi, faizler düşmeli" açıklaması, EURO 2016'daki prim tartışması, milli maçta yuhalanması, Fatih Terim'le küsmesi, uçakta gazeteci Bilal Meşe'ye saldırması, milli takımı bırakması, referandumdaki "Evet" kampanyasına katılması, Barcelona'dan Başakşehir'e gelişi, yan hakemi tartakladığı için 16 maç ceza alması, şarkıcı Berkay'la bar kavgası ve silahla hastane basması...
Arda Turan belgeselin ikinci yarısında bu olayların hepsiyle ilgili yorumlarda bulunuyor. Faiz açıklaması için "Sıçmışım. Bilgim olmadığı bir konuda fikrim olmuş. Rezillik. Tamamıyla saçmalamışım. Benim zaten ekonomi dergisiyle röportajda ne işim var" diyor, referandumda "Evet" oyu vermesini tartıştırmıyor ama kampanyaya katılmasıyla ilgili eleştirileri kabul ediyor.
Bilal Meşe'ye saldırdığı için üzgün olduğunu söylüyor, en büyük yanlışının ise hastaneye silahla gitmek olduğunu vurguluyor. Kendisine, "Sen mafya babası mısın, sana ne oluyor? Bu güç zehirlenmesi nedir?" diye soruyor.
Arda Turan'ın kendi hayatının anlatıldığı belgesele bu konuların dahil edilmesini kabul etmesinin ve böylesi açıklamalar yapmasının cesur bir iş olduğunu söyleyebiliriz.
Belgeselin en büyük eksiği de bu noktada ortaya çıkıyor. Eğer bu konular belgesele konu ediliyorsa muhakkak muhataplarına da mikrofon uzatılması gerekirdi. Örneğin uçaktaki saldırıyla ilgili Bilal Meşe'nin, hastaneyi silahla basma olayıyla ilgili Berkay'ın fikirlerini de öğrenebilmeliydik. Bu isimler Arda Turan'ın hayatını anlatan bir belgeselde yer almak istememiş olabilirler, bu da anlaşılır bir durum olur. Ama olayların tek taraftan aktarılması, yüzleşme ve aklama arasında ince çizgide dans etmek oluyor. Hem Arda Turan'ın söylediklerinin samimiyetine hem belgeselin formatına şüphe düşürüyor.
ARDA TURAN'I BÖYLE KABUL ETMEK
Arda Turan'ı sevip sevmemek, hak verip vermemek, ya da affedip affetmemek bir yana, belgeselin bize asıl gösterdiği şey Türkiye'deki futbol ikliminin genç futbolcuları nasıl bir baskı altına aldığı, nasıl göklere çıkartıp nasıl çıkarttığından daha hızlı yere indirdiği, nasıl güç zehirlenmesine maruz bıraktığı, nasıl hatalara yönlendirdiği, nasıl yüzleşmeler yapmaya zorladığı...
Emre Belözoğlu'nun belgeseldeki varlığı, bu yaşananların Arda Turan'a özgü olmadığını göstermesi açısından önemli. Arda'dan önce de benzer süreçleri yaşayan, benzer hataları yapan futbolcular vardı, Arda'dan sonra da olacak.
"Biz ülkede sporcuya ne kadar gelişimi adına yatırım yaptık da Arda Turan'dan bir ODTÜ, bir Boğaziçi mezunuymuş gibi her açıklamasında ülkeyi yönlendirecek bir tavır ve hal diliyle hareket etme bekleyelim?" diyor Emre Belözoğlu. Kendisi de skandallardan kopamayan bir isim olarak aslında Arda Turan için söylediklerini kendisi için de söylüyor.
Arda Turan için "Özünde iyi biri olduğuna eminim" diyor Pique, "Arda böyledir. Onu böyle kabul etmek lazım. İyisiyle, kötüsüyle." Kişisel arkadaşlık ilişkisine dayanarak böyle bir anlayış göstermesi anlaşılabilir Katalan futbolcunun. Ancak toplumsal karşılığı olan bir figürü hatalarıyla kabul etmek, o hataların tekrarlanmasına yol açmakla da sonuçlanabilir. Belgesel Arda Turan'ın Eyüpsporla Süper Lig'e yükselmesiyle son buluyor. Aynı Arda Turan, Süper Lig'deki ilk maçında hakeme itirazdan kırmızı kart gördü.
Her ne kadar 37 yaşına kadar yaptıklarıyla toplum önünde "yüzleşmiş" olsa da (Seçil Erzan konusu hariç), Arda Turan için bu belgeselin ikinci sezonunun çekilmesi hiç de sürpriz olmayacak. (EREN TOPUZ - GAZETE DUVAR)